Yeni yılla birlikte, yeni umutlar yeşerirken Acıbadem Voleybol Liglerinin ikinci devreleri de başladı. Hemde ne başlamak. Heyecan dozu yüksek maçlar Ocak ayına damgasını vurdu.
Zirveye oynayan takımlarımızın bir yandan Avrupa da, bir yandan da ligde ortaya koydukları mücadele ilginç sonuçları da beraberinde getirdi. Avrupa Kupaları'nda sona doğru hızla yaklaşırken, 8 ekibimiz yollarına devam ediyorlar. Siz bu satırları okuduğunuz da Şampiyonlar Ligi'nde 6'lı Play- Off'lar oynanmış ve 4'lü Finale yükselen takımlar belirlenmiş, ayrıca; CEV de Challenge Turu, Chalenge Kupası'nda da çeyrek finaller geride kalmış olacak. Sezon başından bu yana temsilcilerimizin 3 kupayı da ülkemize getirecek güçleri olduğunu söyleyip duruyoruz. Umarım yanılmayız.
Lige gelince; erkeklerde zirve adaylarının belalısı İstanbul Büyükşehir Belediyesi, önce Ankara da Halkbank'ı sonra da İzmir de Arkas'ı yendi. Başkent ekibi bu mağlubiyetin acısını bu kez İstanbul da Fenerbahçe Grundig'i set vermeden geçerek çıkardı.
Ligin ilk devresinde Halkbank ile Fenerbahçe Grundig'in kozlarını paylaştığı maç sertliğiyle, heyecanı ve kalitesiyle günlerce konuşulmuş, keyifle tartışılmıştı. Ne var ki rövanş beklenildiği gibi voleybol dolu geçmedi. Rakibini tutuk bir gününde yakalayan Ankara takımı iyi oyunuyla set vermeden sonuca giderek liderliği ele geçirdi.
Bayanlarda ise; Fenerbahçe, Vakıfbank'ın 73 maçlık yenilmezlik rekoruna “dur” dedi. Aslında bir hafta önce sarı- siyahlılar Galatasaray dan 3-2 ile sıyrıldığında sonucu yorgunluğa bağlayanlar çoğunluktaydı. Ne var ki taktiksel olarak iyi hazırlanmış sarı- lacivertliler 7 gün sonra bu galibiyetle ligin zirvesini de devralmış oldu.
Servis silahını çok iyi kullanan Fenerbahçe, 4'den servise karşı manşet almak için için açılan Gözde ile Costagrande'yi toplarla buluşturup, hücumdan düşürdü. Ayrıca özellikle 1 numaraya etkili ve uzun servisler attılar. Bu servisler Vakıfbank'a toplam 7 direk sayıya patlarken, iyi manşet yüzdesinin de iyice düşmesine yol açtı (%27). Doğal olarak iyi çıkmayan toplar pasör Naz'ı çok zorladı. İstediği pasları atamadı. Orta oyuncuları topla buluşturamadı. Bahar'ı tüm karşılaşma boyunca sadece iki kez hücuma sokabildi. Christiane Fürst'ü ise genelde 2 numaraya tek ayağa göndermek zorunda kaldı. Böyle olunca da yüksek toplarla köşelere yıkılan oyun, sarı- siyahlıların temposunu düşürdü. Sarı- lacivertliler bundan da yaranlanmayı çok iyi bildiler. Tabi ki sıkıntı sadece bu değildi. Vakıfbank o alışılmış servislerini atamadı. Onlarında hedefinde iki 4 numara oyuncusu Garay ile Kim vardı. Özellikle Kim'i (33 servis) toplarla buluşturdular ama yumuşak servisler Garay'ı zorladıysa da, Koreli'yi hiç etkilemedi. Manşet aldıkça (iyi manşet yüzdesi 58) coştu, hücumda durdurulamaz hale geldi (22 sayı). Karşısına blok yerleştiğinde blok üstünden arka bölgelere vurdu. Yerleşemediği anlarda çaprazdan kolay ataklarla sayılar buldu. 6'dan yaptığı hücumlarda rakibine kabus oldu.
Tabi bu galibiyetin önemli bir diğer ismi de pasör Elif idi. Gerçi ortaları fazla kullanamadı ama pasların kalitesi, tercihleri çok doğruydu. Libero Merve'yi de unutmamak gerekiyor. Görevini çok iyi yaptı; servise karşı 7 kez topla buluştu, hata yok, yüzdesi 71. İyi manşet % 57. Defansta da başarılı bir grafiği vardı. İşte bu farklı oyun Fenerbahçe'yi galibiyete de, zirveye de taşıdı.
Şubat ayının ilk günü, moralsiz Vakıfbank, bu kez ezeli rakibi Eczacıbaşı VitrA ile kozunu paylaştı.
Gözde'nin sakatlığı nedeniyle forma giymediği karşılaşma da oyuna iyi giren sarı- siyahlılar 2-0 öne geçtiler. Toparlanan Turuncu- beyazlılar 2-2'lik eşitliği yakaladılar. 5. sete ağırlığını koyan Vakıfbank, zorlu mücadeleden galip çıkmayı başardı. Bu sonuç Fenerbahçe yenilgisinin moralsizliğini de alıp götürdü ama rakibinin 1 puan gerisine düştü.
Sarı- Lacivertliler karşısında; yukarıda ki satırlarda değindiğim gibi, servise karşı manşetlerde aksayan, ortaları kullanamayan Vakıfbank, bu kez ayni hataya düşmedi. Daha iyi manşet aldı, pasör Naz, orta oyuncuları toplarla kolay buluşturdu, bu tür maçlar için az rastlanır bir blok duvarı kurdu (24 sayı) ve sonuçta bunların semeresini kazanarak gördü.
Eczacıbaşı VitrA, Fenerbahçe'nin yaptığı gibi, köşe oyuncuları ve libero Gizem'i hataya zorlayıp, hücumdan düşünmek için servislerini onlarla buluşturdu ama yumuşak servisler bu düşüncelerini boşa çıkardı. Ayrıca libero Gülden dışında servise karşı manşetlerde çok zorlandılar, Bu sıkıntının devamında da atakların bloklarda erimesi maçı almalarını engelleyen en büyük etken olarak göze çarptı.
Vakıfbank dan söz açılmışken, spor adına attıkları çok önemli bir adımı da yazmam gerekiyor. O da Üsküdar'ın Bağlarbaşı semtinde yapılacak olan çok amaçlı spor tesisi. İçinde yok yok.
28 yıldır Türk voleybolunun en büyük destekçilerinden olan Vakıfbank'ın 25 yıllık kullanım hakkına sahip olacağı “Spor Sarayı” adını verdikleri tesis, 40 milyon TL’nin üzerinde maliyetle gerçekleşecek. Dünya voleybol standartlarında inşa edilecek spor salonu 2500 kişilik kapasiteye sahip olacak. Ayrıca tesisin içinde 2 tane voleybol salonu, çok amaçlı spor salonları, 6 kulvarlı yarı olimpik yüzme havuzu, jimnastik salonu, kamp merkezi, serbest spor alanlarında çeşitli sporları ve aktiviteleri içeren salonlarda yer alacak. 2016 yılında hizmete girecek tesisin en güzel yönü; herkese açık olması.
Gençler Ligi'nden söz ederek bu ay ki yazımı noktalayayım. Alınan puanların yüzde onunun A takımlara ekleneceği 2 etaplı karşılaşmalar sonunda ilk 3 sıra şöyle oluştu:
Kızlarda; 1. Galatasaray, 2. Vakıfbank, 3. Yeşilyurt.
Erkeklerde; 1. Arkas, 2. Galatasaray, 3. Ziraat Bankası.
İyi düşüncelerle, hedeflerle oluşturulan ancak son 2-3 yıldır amacından uzaklaşan, gençler liginde bazı maçları izleme şansını yakaladım. Ne yazık ki olumlu izlenimler edinemedim. Gençlerin her iki kategoride de seviyesi her geçen yıl biraz daha düşüyor.
Tabi ki çok fizikli oyuncular var. Oyun formatları da belirli düzeyde. Hemen hemen her takım iyi servis atıyor. Sahada duruşları, yani yerleşimleri doğru, defans yapmayı seviyorlar, arka alandan sadece pasör çaprazıyla değil, 4 numaraları da atağa sokuyorlar, ortadan oynamayı biliyorlar. Yani voleybolu öğrenmişler. Ne var ki servise karşı manşetlerde ve hücumlarda çok hata yapmaları en büyük sıkıntıları. Asıl önemli eksiklikleri ise, TEKNİK İLE BECERİ. Bunda antrenörlerin bir suçu olduğunu düşünmüyorum. Çünkü hepsinin başında yıllarını bu işe adamış arkadaşlarımız var. Ancak bu sorunda ortada. İleride bir bölümü mutlaka iyi ve önemli oyuncular olacaklar. Ne var ki şu andaki görünümleri; A takım kadrosunda bile yer bulan bu gençlerin yollarının daha çok uzun olduğu gerçeğini değiştirmiyor.