Avrupa kupalarında sona doğru hızla yaklaştığımız şu günlerde takımlarımız beklenildiği gibi yollarına devam ediyorlar. Öte yandan ligde de zirveyi ilgilendiren güzel maçları keyifle izliyoruz.
Avrupa'ya genel baktığımızda Denizbank Şampiyonlar Ligi'nde 6'lı Play- Off' da 2 ekibimiz var. CEV de Fenerbahçe ile Maliye Milli Piyango “Challenge Turu” na yükseldiler. Challenge Kupası'nda Fenerbahçe Grundig, bu sezon ortaya koyduğu performansla alkış alan İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Beşiktaş da çeyrek finale yükselip 8 takım arasına girdiler.
Geçen hafta 8 ekibimiz oynadıkları ilk maçlarını 6 galibiyet 2 yenilgiyle kapatmışlardı. Bu karşılaşmaların rövanşlarından da yine 6 galibiyetle çıktılar. Bu sonuçlarla 8 ekibimizden 7'si Avrupa arenasındaki mücadelelerini sürdürecekler. Tabi ki bu takımlarımıza 4'lü Finale ev sahipliği yapacak Halkbank' ı da eklemeyi unutmayalım.
İşin özeti böyle. Ama müsabakaları biraz açmak ve detaylamakta yarar var.
Yoğun maç trafiği nedeniyle bu kez bir “günlük” gibi yazmak istiyorum. Çünkü Avrupa kupalarıyla ligi farklı açılardan ele almak gerekiyor. Ayrıca her maçın başka bir görünümü, farklı bir hikayesi ve yorumu da var.
SALI
Eczacıbaşı VitrA, Polonya da 3-0 kazandığı maçın rövanşında Atom Trefl'i bu kez 3-1 yenerek 6'lı Play- Off'a adını yazdırdı. İlk karşılaşmanın set vermeden kazanılmasının getirdiği rahatlıkla oyuna giren turuncu- beyazlılar bunun bedelini seti 16-25 gibi farklı vererek ödediler. 6-7 den sonra Leys'in 5 numarada ki Senna ile buluşan servisleri, onun hatalı manşetleri, hücumların sayıya dönüşmemesi 6 sayıya patladı ve bir anda 6-13 oldu. Senna çıktı, yerine Şeyma girdi bir hata daha 6-14. Sonra ikinci teknik mola 7-16 geçildi. 16-26 ile de 0-1 geriye düşüldü.
2. sette 4-4'den sonra hızlanan Eczacıbaşı VitrA, Neslihan'ın servislerine ekledikleri ataklarla önce 11-5, sonra 13-7 öne geçti. Bu fark artacak derken işler tersine döndü ve 14-14 de eşitlik geldi. Teknik molaya15-16 girilse de toparlanan ekibimiz seti 25-21 aldı.
Bir hızlanıp, bir durakladığı 3. seti 25-21, gerçek oyununu ortaya koyduğu 4. seti 25-20 ile noktalayan turuncu- beyazlılar 3-1'lik sonuçla 6 Play- Off'a yükseldiler.
“Kazanan takım eleştirilmez” dense de benim yine de ilgimi çeken bir kaç şeyi sizinle paylaşmam gerekiyor. Sezon başından bu yana pasör Denise'nin pas kalitesi ve oyuncu tercihlerinde ki hatalarının, servisleri ile ikinci toplara yaptığı atakların getirisini karşılaşamadığını söyleyip duruyorum. Bu müsabakada da böyle oldu. Sonunda teknik kadro da 3. ve 4. setlerde Asuman'ı tercih ederek bunu netleştirdi.
“Eldekilerin en iyisi bu” diye nitelenen Senna için bir şey yazmak istemiyorum. Çünkü bu oyuncunun düşmanı ilan edildim. Ama gerçeklerde ortada. Böyle bir rakip karşısında, yani 3-1 kazanılan bir maçta, eğer bir 4 numara oyuncu 4 sette aldığı 21 toptan ancak 8 sayı üretebiliyorsa, servisten ve bloktan hiç sayısı yoksa (arkadaşlarının 12 blok sayısı var), rakip 83 servisinin 55'ini ona atıyorsa ve 7 direk hata yapıp iyi manşet oranını 18 gibi bir yüzdede tutuyorsa sözün bittiği yerdeyiz demektir.
Yabancı konusu açılmışken bir not daha düşeyim. Eczacıbaşı Vitra'nın kadrosunda 7 yabancı var. bunlardan ikisi şansızlık sonucu sakatlar. Geriye 5 kalıyor. Son iki sette Maja Poljak ve Senna görev yapıyor. 3'ü yedekler arasında. Antrenör, Çinli oyuncu Yimei Wank'ı sadece birinci sette ikili değişiklikte 3 pozisyon dışında kullanmadı. Yeni alınan Brezilyalı Andressa Picussa hiç sahaya girmedi!..
Turuncu- beyazlılar 6'lı Play- Off turunda İtalyan Prosecco Doc-İmoco Conegliano'yu eleyen Rus Michka Region ile kozunu paylaşacak. Son iki sezondur benden en çok eleştiri alan takımların başında gelmesine karşın, Türk Voleybolu'nun tartışmasız en önemli lokomotifi olan Eczacıbaşı VitrA'nın rakibini yenerek 4'lü Finale yükseleceğine fazlasıyla inanıyorum.
Salı gününün bir başka tur atlayan ekibimiz de İstanbul Büyükşehir Belediyesi oldu. Oyun düzeyini her geçen gün yükselten, Belediye, hatırlanacağı gibi bir hafta önce Acıbadem Voleybol Ligi'nde Halkbank'ı hemde Ankara da devirmeyi başarmıştı. İşte bu formuyla Hot Volleys Viyana'yı Avusturya da 3-1 yenerek, Challenge Kupası'nda çeyrek finale yükseldi. Şimdi rakip Euphony Lennik (Belçika).
ÇARŞAMBA
Çarşamba günü 4 sınavımız vardı. Takımlarımızın hepsi turu geçmeyi bildiler.
Ankara da Maliye Milli Piyango, Bulgaristan da 2-3 yenildiği Gabrova'yı rövanşta 3-1 ile aşarak CEV Kupası'nda Challenge Turuna adını yazdırdı. Şimdi rakip Şampiyonlar Ligi'nden gelen Romen Tomis Constanta. Hatırlanacağı gibi bu takım Halkbank'ın grubundaydı ve ekibimiz rakibini deplasmanda 3-1 yenmiş, ancak Ankara da 1-3 kaybetmişti.
Challenge Kupası'nı İstanbul'a getirmek için yola çıkan Fenerbahçe Grundig, ilk maçta 3-0 yendiği Valepa Sastamala'ya Finlandiya da 2-3 mağlup olmasına karşın emin adımlarla yürüyor. Sarı- lacivertliler çeyrek finalde Stroitel Minsk (Beyaz Rusya) ile oynayacak.
Erkek takımı gibi Fenerbahçe'nin bayanları da hız kesmeden hedefe doğru koşuyor. Salo'yu her iki müsabakada da ayni sonuçla 3-0 geçen sarı- lacivertliler CEV Kupası'nda Challenge turuna yükseldiler. Şimdi rakip Çek Cumhuriyeti'nden Agel Prostejov. Hatırlanacağı gibi bu ekip şampiyonlar Ligi'nde Eczacıbaşı VitrA'nın grubundaydı ve turuncu- beyazlılar iki maçı da (3-0, 3-1) kazanmışlardı. Çekleri şimdi iki yenilgi daha bekliyor.
Bu arada çarşamba günü seyrettiğim Salo karşılaşmasına bir kaç cümle ile değineyim. Hareketli ve defans yapmayı seven rakibi karşısında Fenerbahçe, kazanacağından emin olmanın getirdiği rahatlıkla oynadı. Zaman zaman yavaşlayıp, gerektiği zamanda tempoyu yükselterek sonuca gitti. Teknik kadronun 5 yabancıyla oynadığı (6. oyuncu İpek) ilk setinde 10-6 öndeyken ilk duraklamayı yaşadılar ve sayılar 11-11 oldu. Hızlanıp 19-13 öne geçtiler. Biraz sallanınca fark iyiye indi (23-21). yine de set 25-21 geldi.
İkinci sete iyi başlayan sarı- lacivertliler 19-13'e kadar rahat geldiler (3-0, 6-2, 8-3, 16-10), Tempo yavaşladı ara kapandı: 23-21. Stojanivic'in sorun yaratan servisleriyle bir anda 23-24 geri düşülse de kaliteli oyuncular yine de seti 27-25 kurtarmayı bildiler.
Sonra, “bir daha böyle hata yapmayız” dediler ve 25-14 ile maç 3-0 bitti.
Bu müsabakanın ardından Denizbank Şampiyonlar Ligi'nde Vakıfbank, Azerbaycan da 3-0 yendiği İgtisadchi Bakü'ye rövanşta da ayni tarifeyi uyguladı.
Geçen hafta Galatasaray Daikin'den zor sıyrılan sarı- siyahlılar bu kez işi iyice sıkı tutunca rakibine sahayı adeta dar ettiler. Aslında bizim antrenörlerimizden Bülent Karslıoğlu'nun çalıştırdığı İgtisadchi öyle kolay bir takım değil. Öncelikle defansı iyi yapıyorlar. Bunda hiç şüphesiz ki 4 Taylandlı ve 2 Çinli oyuncunun katkısı çok fazla. Ne var ki defansta ki bu başarılarını fiziki eksiklikleri nedeniyle hücumda gösteremiyorlar. Bu yüzden tüm yük Hollandalı Flier'in üstüne biniyor. O da bir yere kadar iş yapıyor. Hele karşısında fırtına gibi esen bir rakip varsa yapacak bir şey de kalmıyor.
Vakıfbank, geçtiğimiz hafta sonu Montano'suz, Lo Bianco'suz, Veljkovic'siz Galatasaray Daikin den zor sıyrılmıştı (3-2). Bu kez çok iyi bir oyun ortaya koydular. Voleybol adına ne varsa yaptılar. Bu kadar iyi defans yapan bir takım da başka türlü de bu kadar kolay ve farklı setlerle (25-13, 25-12, 25-20) geçilemezdi.
İki orta oyuncu Bahar ile Christiane'nin dışında (ki onlarda vasatın üstündeydiler) çok iyi bir performans ortaya koydular. Servise karşı manşette Gözde (% 92- Exc: % 62)- Costagrande (%94- Exc: %81)- libero Gizem %56- Exc: %56) üçlüsü 38 kez topla buluştular, yüzde 84 gibi (iyi manşet yüzdesi ise 68) yüksek bir oran tutturdular. Böyle manşet gelince pasör Naz da gerekeni yaptı ve hücum yüzdesini 53'e yükseltti. 3 köşe oyuncusunu pas yağmuruna tuttu. Onlar da görevlerini fazlasıyla yerine getirdiler (Gözde: 22 pas, 12 sayı, yüzdesi 55. Costagrande: 16 top, 8 sayı, yüzdesi 50. Polen: 20 pas, 11 sayı, yüzdesi 55).
Gerçi bu kadar iyi manşete karşın Naz'ın ortaları az kullandığı yönünde (Bahar 6, Christiane Fürst 5, toplam 11 top) bir eleştiri getirilebilir ama köşeler bu kadar yüksek değerleri yakalayınca tercihlerin bu yönde kullanılmasını da normal karşılanmalı.
Gözde bana göre karşılaşmanın yıldızıydı. Her şeyi yaptı. Ayrıca istatistiklere yansımadı ancak defansıyla da alkış topladı.
Kısacası çok iyi bir oyunla rakibini geçen Vakıfbank bu galibiyetiyle yenilmezlik rekorunu da 73'e yükseltmiş oldu.
PERŞEMBE
Geçen hafta Fransa da Cannes karşısında iyi mücadele eden Galatasaray Daikin'in 1-3 kaybettiği maçın rövanşından galip çıkarak turu zorlayacağını düşünüyorduk. Ama karşılaşma başladığında yanıldığımızı anladık. Geçen hafta sonunda Montano'suz kadrosuyla Vakıfbank'a kök söktüren sarı- kırmızılılar sanki tüm güçlerini bu müsabakada harcamışlar gibi sahada yokları oynadılar. Ne servise karşı manşet alabildiler (iyi manşet yüzdesi 25), ne blok yapabildiler (3 sette 4 sayı), ne de Neriman (16 sayı) dışında hücumlardan sayı çıkarabildiler. Rabadzhieva 4, Veljkovic 7, Saori 5, Aslı- Ezgi 2'şer sayıyla maçı tamamladılar. Buna birde pasör Lo Bianco'nun kötü oyununu ekleyince yapacak bir şey kalmadı.
İyi servis atan, 13 blok sayısı üreten Cannes, blok üstünden vurduğu toplarla yıldızlaşan Centoni (20 sayı) ve onu destekleyen orta oyuncular Rasic (15 sayı), Aelbrecht (9 sayı) ile beklemediği kadar rahat bir galibiyet alarak turu geçip Vakıfbank'ın 6'lı Play- Off da rakibi oldu.
Öte yandan Montano'nun hastalığı sonrası Neriman'ın pasör çaprazı olarak oynatılmasına söyleyeceklerim var. Çünkü Barbolini Neriman'a yazık ediyor. Neden mi?
Bildiğiniz gibi Neriman gücüyle oynayan bir oyuncu. Son yıllarda voleybolumuzun en büyük eksikliği olan 4 numaradan hem ulusal takımda, hemde Galatasaray da bu bölgede görev yapıyordu.
Bunu servise karşı manşet dışında iyi de yapıyor. Yani hücumda önemli bir silah. Şimdi pasör çaprazına çekildi. Manşet almadığı için herkes onun rahatladığını düşünüyor. Takımın en skoreri olması da bunun kanıtı olarak gösteriliyor. Bir bakış açısı, saygı duyarım. Ancak bence o bölgede oynatılması doğru değil. Çünkü Neriman geniş alanda oynamaya alışmış bir voleybolcu. Yani topa girdiği zaman önünde geniş bir alan olmasını istiyor. Geriden geldiği için de daha iyi sıçrıyor, topa daha güçlü yükleniyor. Bu arada önü açık olduğu için çapraza, 5'e, blok üstünden arkalara vurabiliyor. En azından bloğu dağıtabiliyor. Ancak pasör çaprazı olarak 2 de olduğunda, fazla açılamadığı için 4 numarada olduğu gibi güçlü gelemiyor. Topa düz gidememesi de başka bir sorunu. Bu yüzden girdiği yönde, hücum yapıyor. Bu da çapraz oluyor. Karşısında iyi blok yapan bir orta oyuncu varsa topu geçmekte çok zorlanıyor. Özellikle Fransa'daki ilk Cannes maçı bunun en güzel kanıtı (bir kez daha vurgulayayım. Neriman bu bölgede yine çok sayı üretiyor takımının en skoreri oluyor ancak aldığı top oranına ve yüzdesine de dikkatle bakmak gerekir.
Örnekleyeyim:
İlk Cannes karşılaşması: 52 pas aldı, 5 hata yaptı, 8 kez blokta kaldı, 24 sayı buldu, %46.
Cannes rövanşı: 34 topla buluştu, 2 hatası var, 3 defa blokta kaldı, 16 sayı aldı, yüzdesi 47.
Ligde Vakıfbank mücadelesi: 67 pas, 8 hata, 10 kez blokta kaldı, 24 sayı, %36.
İller Bankası: 1. set pasör çaprazı oynadı. Diğer setlerde Ezgi ile yer değiştirdi 4'den görev yaptı. Servise karşı manşete girdi. Onun için değerlendirmeye almadım.)
Bu veriler ve Neriman'ın yapısı bana onun tekrar 4'den oynaması gerektiğini söylüyor. Yani Rabadziheva ile yer değiştirmeli. Çok sıkışıldığında da servise karşı manşete girmemeli. O durumda da, görevi yine Bulgar oyuncu, Saori, libero Nihan yüklenmeli. Hatırlarsanız Vakıfbank Gözde'yi pasör çaprazı oynatıp, manşet aldırdı. Yani örneği de ortada. Böylece hem Neriman tekrar iyi olduğu bölgeye döner ve takımına daha faydalı olur. Hem de ulusal takıma gittiğinde alıştığı yerde devam eder. Yoksa ligde pasör çaprazı olarak oyna, sonra 4'e tekrar alışmaya çalış, bu ikilem her oyuncuyu bozar. Ayrıca ulusal ekibimize de zarar verir. Hele her iki takımında başında olan Barbolini'nin bunu öngörmesi gerekir. Bakalım ünlü teknik adam neyi tercih edecek. Eğer Neriman'ı pasör çaprazı olarak ligde oynatır, ulusal takımda 4'e çekerse, o zaman İtalyan çalıştırıcının Galatasaray'ı, ulusal ekip den daha ön planda tuttuğu ortaya çıkar. O zamanda kamuoyu onun bu iki takımdan birini tercih etmesi yönünde baskı yapar. Başta ben.
Sarı- kırmızılıların mücadele edemeden elenişinin üzüntüsünü bize Beşiktaş unutturdu. Mütevazı kadrosuyla ilk maçta 3-0 yendiği Kanti Schaffhausen'e ayni tarifeyi İsviçre'de de uyguladı ve çeyrek finale adını yazdırdı. Şimdi rakip Rocheville Le Cannet (Fransa).
Görüldüğü gibi sona doğru hızla yaklaştık ama 8 takımla Avrupa yolculuğumuz devam ediyor. Bu tabi ki tüm voleybol ailesini çok mutlu ediyor. Gerçi bu turlarda işler iyice zorlaşacak ama daha önceden de yazdığım gibi Avrupa'nın 3 kupasının da ülkemize gelmesini bekliyorum.
CUMARTESİ
3 günlük yorucu bir Avrupa mesaisinden sonra Acıbadem Voleybol Ligleri Fenerbahçe- Vakıfbank mücadelesiyle açıldı.
Geride kalan hafta sonu Galatasaray Daikin den zor sıyrılan ama Şampiyonlar Ligi'nde İgtisadchi Bakü karşısında fırtına gibi esen ve 73 maçtır yenilmeyen Vakıfbank'ın, Fenerbahçe engelini kolay aşacağı yönünde görüş bildirenler çoğunluktaydı. Ne var ki sarı- lacivertliler tüm tahminleri alt üst ederek hemde 3-0 gibi net bir skorla rakibini yenmeyi başardı.
Maçın öyküsüne gelince; coşkulu seyircisinin önünde, Başkan Aziz Yıldırım ve tüm yönetim kurulunun da desteğini arkasına alan Fenerbahçe, gerçekten çok iyi bir oyun ortaya koydu. Aslında bu iyi oyun taktiksel olarak iyi hazırlandıklarına da gösterdi. Servis silahını çok iyi kullandılar. 4'den servise karşı manşet almak için için açılan Gözde ile Costagrande'yi toplarla buluşturup, hücumdan düşürdüler. Ayrıca özellikle 1 numaraya etkili ve uzun servisler attılar. Bu servisler Vakıfbank'a toplam 7 direk sayıya patlarken, iyi manşet yüzdesinin de iyice düşmesine yol açtı (%27). Doğal olarak iyi çıkmayan toplar pasör Naz'ı çok zorladı. İstediği pasları atamadı. Orta oyuncuları topla buluşturamadı. Bahar'ı sadece iki kez topla buluşturabildi. Christiane Fürst'ü ise genelde 2 numaraya tek ayağa göndermek zorunda kaldı. Böyle olunca da yüksek toplarla köşelere yıkılan oyun, sarı- siyahlıların temposunu düşürdü. Fenerbahçe de bundan çok iyi yaranlanmayı bildi. Tabi ki sıkıntı sadece bu değildi. Vakıfbank o alışılmış servislerini atamadı. Onlarında hedefinde iki 4 numara oyuncusu Garay ile Kim vardı. Özellikle Kim'i (33 servis) toplarla buluşturdular ama yumuşak servisler Garay'ı zorladıysa da, Koreli'yi hiç etkilemedi. Manşet aldıkça (iyi manşet yüzdesi 58) coştu, hücumda durdurulamaz hale geldi (22 sayı). Karşısına blok yerleştiğinde blok üstünden arka bölgelere vurdu. Yerleşemediği anlarda çaprazdan kolay ataklarla sayılar buldu. 6'dan yaptığı hücumlarda rakibine kabus oldu.
Tabi bu galibiyetin önemli bir diğer ismi de pasör Elif idi. Gerçi ortaları fazla kullanamadı ama pasların kalitesi, tercihleri çok doğruydu. Libero Merve'yi de unutmamak gerekiyor. Görevini çok iyi yaptı; servise karşı 7 kez topla buluştu, hata yok, yüzdesi 71. İyi manşet % 57. Defansta da başarılı bir grafiği vardı.
Gelin setlere ve yaşanan bazı ilginç olaylara da göz atalım. Maça vakıfbank iyi başladı: 0-3, 2-7. Teknik molaya 5-8 girildi. Fenerbahçe toparlanırken, sarı- siyahlılar tempoyu kaybetmeye başladılar. Bu oyuna dengeyi, sarı- lacivertlilere sayıları getirdi 11-9. Kim ortaya çıktı. Blok üstünden 5'e vurmaya başladı. İkinci teknik molayı 16-14 önde geçmelerini sağladı. 15-16 da hakem Vakıfbank antrenörü Guidetti'yi boynunda tanıtım kartı olmadığı için uyardı ve takmasını istedi. İtalyan çalıştırıcı zaten işler iyi gitmediği için sinirliydi. Çantasından çıkardığı kartı yere attı. Bunun üzerine hakem Erdal Akıncı, Guidetti'ye kırmızı kart gösterdi ve sayılar 17-15 oldu. Guidetti boynuna taktığı kartı arkaya, yani sırtına yerleştirdi. Ama hakem bu tepkiyi görmemezliğe geldi (2. setten itibaren de hiç takmadığını buraya not olarak düşeyim). Bu arada hızlanan Fenerbahçe daha etkili olmaya başladı: 19-16, 21-18. Vakıfbank işin peşini bırakmadı 22-22 de sayılar eşitlendi. Polen dışarı vurdu 23-22. Aneta'nın servisten direk sayısı 24-22. Aneta'nın servisi çıktı ama hücum ölmedi. Dönen topa Kim'in atağı 25-22.
İkinci setin ilk teknik molasına yine Vakıfbank 6-8 önde girdi. 9-10 da Aneta uzun servislerini 1 numaradaki Gizem ile buluşturdu. Böylece sorunlar başladı. 3 metre üstüne çıkan topları Naz'ın istediği gibi yönlendirememesi, hücumlarda topların sayıya dönüşmemesi derken üst üste gelen 4 sayıyla Fenerbahçe 13-10 oldu (12-10 da Guidetti Polen'nin yerine Brakocevic'i oyuna aldı). Sonra Kim'in etkili servisleriyle ara açıldı: 17-11. Bu kez Costagrande'nin servisleri ortaya çıktı. Bloklar ve defanstan çıkan topların sayıya dönüşmesiyle fark 2'ye indi: 17-15. tekrar hızlanan sarı- lacivertliler arayı açtılar: 20-15, 23-17, 24-18...
Bu bölümü anlatmam gerekiyor. 24-18 de Gökçen servise geldi. Antrenör Abbondanza onu çıkarıp, servise Nilay'ı aldı. O da kaçırdı: 24-19. Sonra bir anlık duraklama ve telaş sayıları 24-22'ye getirdi. İş daha çok sıkıntıya girmeden set 25-22 bitti. Şimdi burada sorgulanması gereken şey şu. Takım istim üzerinde 24-18 önde. Gökçen servisi atsa ne olur? Hadi güvenmediniz diyelim o zaman niye Nilay? 24-19'dan sonra pasörün Elif sakatlansa kim pas atacak? İlle de değişiklik yapılacaksa başka maçlarda olduğu gibi Elif Başaran oyuna alınabilir. Servis kaçtı veya rakip topu öldürdü diyelim. En azından manşet için oyuna devam edebilir. O zaman hem libero başka biriyle değiştirme şansına sahip olunur, hemde yukarıda anlattığım gibi Elif sakatlanırsa yerine girecek pasör olur.
Buna benzer bir hatayı da Guidetti, Galatasaray maçında yapmıştı. Bahar servise geldiğinde, onu çıkarıp yerine Güldeniz'i aldı. Sarı- kırmızılılar topu öldürüp sayıları 21-21 yaptılar. İtalyan Güldeniz'i çıkardı, Bahar girip, liberoyla değişti. Halbuki Güldeniz bu kritik anlarda 3 pozisyon içeride kalabilirdi. Çünkü genç libero Gizem Örge'den (Gizem Karadayı sakatlığı nedeniyle o karşılaşmada oyuna hiç girmedi) daha tecrübeliydi. Ayrıca sıkışılan bir anda geriden hücumda yapabilir, en azından topu kullanabilirdi. Artı, genç libero başka birinin yerine girip hem servise karşı manşet, hemde defans avantajı elde edilebilirdi. Bu bir anlık dalgınlıkla yapılan değişiklik pahalıya patladı ve set 22-25 gidiverdi.
“İki İtalyan böyle uygun gördüler” diyerek devam edelim. 3. sette Vakıfbank 4'den manşet için açılan Kim ile servislerini buluşturmaya başladı. Bozulan manşetler, hücumlarda da sıkıntı yarattı. Brakocevic ve Gözde'nin sayılarıyla 1-5 oldu. Fenerbahçe çabuk toparlanıp rakibine 7-1'lik bir seriyle cevap verdi: 8-6 (Bu seviyede ki takımlar için böylesine iki büyük atak her zaman rastlanan bir şey değil). Moladan sonra oyun iyice hızlandı. Voleybol adına güzel hareketlerin izlendiği, özellikle defanstan çıkan topların fazlalığı seyirciyi iyice keyiflendirdi. Ama bu arada sarı- lacivertliler “Kim” farkıyla arayı da açmaya başladılar: 14-9, 16-11. Bu fark Guidetti'yi de oyundan düşürmüş olacak ki,18-14 de Fürst'ü çıkarıp Kübra'yı oyuna aldı. 23-17 de de Güldeniz'i, Costagrande'nin yerine hemde 2 numaraya soktu. Sonuçta seti 25-19 alan Fenerbahçe maçı 3-0 ile noktalarken, rakibinin 73 maçlık yenilmezlik rekoruna da “Dur” dedi.
NOT 1
Maçın hikayesini okudunuz. Şimdi 11.11. 2013 de sizlerle buluşan “Rekor” başlıklı yazımdan bir alıntıyı paylaşmak istiyorum.
-Bu arada Vakıfbank rakiplerini birer birer dize getirirken en çok konuşulan şey; “sarı- siyahlıları hangi takım yenebilir?” Sorusu. Hadi siz de fikir jimnastiği yaparak bu soruya yanıt arayın.
Benim düşünceme göre; Şampiyonlar Ligi arenası için bir şey söyleyemem. Çünkü Eczacıbaşı çok yabancılı kadrosuyla ezeli rakibinin rekorunu durdurabilir. Veya başka bir ekip de olabilir. Ligde ise, kadrolara baktığımda, Fenerbahçe yerli pasör oynatmak koşuluyla; Elif veya Nilay, 4 numaralarda Kim- Fernanda Garay, ortadan Eda- Christiana Bauer, pasör çaprazı olarak Seda ile bunu başarabilir.
Bu arada Eda’yı ve Bauer’i sadece ikiye dolaştırmak yerine ortadan çeşitli şekillerde hücuma sokmak çok önemli (Erken kısa, bombe, kurşun, pasörün hemen arkasına dolaşmak, hatta step gibi) ve mutlaka 1’e hücum etmek koşuluyla bu gerçekleşebilir. Biliyorsunuz ortadan oynamak için öncelikle iyi manşet gelmesi gerekiyor. Bunu da Garay ve Kim yapabilir. Üstelikte bu oyuncular ile Seda’nın da sıkışıldığı bölümlerde etkili atak yaptığı gerçeği de unutulmamalı. Ancak yine tekrar ediyorum oyunun ağırlığı ortadan olmalı.
Ayni şey belki Eczacıbaşı VitrA içinde düşünülebilir. Maja Poljak- Christa Harmotto bu işi yaparlar ama Esra- Gülden ikilisinin dışında manşet alan oyuncu yok. Pasör Asuman’ın ortadan değişik hücum paslarını ne oranda atabileceğini, bunların çalışmalarını yapıp yapmadığını bilemiyorum.
Netice de Fenerbahçe’nin bu oyun tarzına daha yatkın oyunculara sahip olduğunu düşünüyorum. Tabi ki Vakıfbank’ı yenmek için sadece ortadan oynamak yetmez. Brakocevic öndeyken, arkadan atak yapma olasılığı olan Gözde veya Costagrande’nin bölgesine uzun (Yani arkasına doğru), ya da yan çizgiye yakın servis atmak şart. Özellikle 1 numaraya atılacak servislerde, çıkan toplar genelde pasörün arkasında kalacağı, yada fileden uzağa geleceği için oyun ritmini de büyük olasılıkla bozacaktır.
Eski bir antrenör olarak bu takımlardan birinin başında olsam bunu denerdim.-
NOT 2: Yukarıda maçın gidişatını okudunuz. Not 1'de de öngörümü. Karşılaşmada bazı düşüncelerim doğrulandı. Bazıları ise olmadı. Neydi bunlar? Antrenör sezon başından bu yana Seda yerine Aneta'yı tercih ediyor. O günde böyle oldu (bu arada Seda'nın sakatlığı nedeniyle hiç oyuna girmediğini de ekleyeyim). Yani Seda ve Bauer dışarıda kaldı. Galibiyetin anahtarı olarak; ortadan 1'e hücumlar ve 1'e servis olarak göstermiştim. Elif ortaları düşündüğüm kadar kullanamadı.
“1 numaraya atılacak servisler genelde pasörün arkasında kalacağı için oyun ritmini de büyük olasılıkla bozacaktır.“ düşüncem mücadelenin kilidi oldu. O bölgeye yönlendirdikleri uzun servisler çok iş yaptı. Gizem gibi az hatayla oynayan önemli bir liberoyu bile o alanda çok yıpratıp oyundan düşürdüler. Genelde onu, 3 sette 18 kez topla buluşturmak pek mantıklı gibi durmasa da 1 numaraya geldiğinde hedef oldu. 3 direk hata yaptı. Yüzdesi 44. İyi manşet yüzdesi ise 22 (Tabi tüm bunlar sadece 1 numarada olmadı ama genelde o bölgede çok sıkıntı yaşadı). Manşet sorunu Naz'ı da çok zorladı. Fileye açık, yani 3 metre yakınına çıkan toplar yüzünden ortaları kullanamadı, köşelere yüksek toplar atmak zorunda kaldı. Bu yüzden çabuk toplarla oynamayı seven Gözde 23 hücumdan 8 sayı çıkarabildi. %35. Costagrande 23 ataktan ancak 5 sayı alabildi (set başına 2 sayı bile değil), Yüzdesi 22.
Bu arada bir kez daha kanıtlandı ki voleybolun alfabesi; servis ve servis karşılama.
Günün diğer mücadelesinde; Cannes maçının psikolojik dağınıklığını üstünden atamayan Galatasaray Daikin, İller Bankası'ndan 3-2 ile sıyrılabildi.
PAZAR
Bu gün voleybol dolu bir beklentiyle salonun yolunu tuttum. Çünkü ligin zirvesinde yer alan Fenerbahçe Grundig- Halkbank ve Galatasaray FXTCR- Arkas müsabakalarında voleybola doyacağımı umuyordum. Ne var ki basın tribününe oturduğumda ilk hayal kırıklığımı uzak gözlüğümü evde unuttuğum için yaşadım. Yukarıdan oyuncuları zor tanıdığım için çareyi saha kenarına inmekte aradım. Gerçi bir ölçüde durumu kurtardım ama yakından seyretmekle, yüksekten tüm sahayı izleme şansını da yitirmiş oldum.
Gözlüksüz olduğum için belki iyi görememişim olabilir ama maçtan keyif almadığımı da söylemeliyim. Bu karşılaşma ilk devre Ankara da oynanan o harika mücadelenin yanına yaklaşamadı. O gün televizyondan seyretmeme karşın voleybola doymuştum. Oysa temposu düşük bu maç, vuranın kolay sayı bulduğu, bu yüzden topun oyunda fazla kalmadığı, blokların ortalarda fazla görünmediği (2 ekipte bloktan 5'er sayı aldılar), servislerin çokça kaçtığı (Fenerbahçe Grundig 11, Halkbank: 14) bir mücadele olarak hafızalarda kalacak. Özelikle sarı- lacivertlilerin durgun ve isteksizliği kaliteyi de düşürdü. Gerçi, yine de voleybol adına estetik hareketlerin keyif verdiği bölümler yaşadık ama bunların da beklentilerimizi fazla karşılamadığını vurgulamakta yarar var.
Maçın iyileri olarak şu oyuncular öne çıktılar:
Fenerbahçe de; Fonteles (toplam 10 sayı) 8 servis attı 3 hata yaptı. Servise karşı 10 kez topla buluştu, direk hatası yok, % si 70. İyi manşet yüzdesi 40. 16 hücum yaptı 10 sayı üretti, yüzdesi 62.
İbrahim (8 sayı) 9 servis attı, 2 hata yaptı. 11 top atak yaptı 7 sayı aldı, yüzdesi 64. 1 blok sayısı var.
Ankara ekibinde Emre (12 sayı) 14 servis kullandı, 1 hata yaptı, 2 direk sayı buldu. Hücumda 7 top aldı, hepsini öldürdü, %100. 3 de bloktan sayısı var.
Djuric (16 sayıyla oynadı) 14 servis attı, 3'ü kaçtı, 2 direk sayı buldu. Ataklarda 21 kez topla buluştu, 14 sayı üretti, yüzdesi 67.
Juantorena (14 sayıyla maçı tamamladı)12 servis attı, 4 hata yaptı. Servise karşı 12 kez topla buluştu, 2 direk hata yaptı, %67. İyi manşet yüzdesi 50. hücumda 23 top aldı, 13 sayı aldı, % 57. 1 bloğu var.
Gözlüksüz yapamadığım için Galatasaray FXTCR- Arkas maçını eve gelip TV'den izlemek zorunda kaldım. Görebildiğim kadarıyla ilk karşılaşmaya oranla daha hareketliydi. Defanstan çıkan toplar seyir zevkini artırdı. 1. sette sarı- kırmızılıların 18-12'lik avantajı kullanamamaları şaşırtıcıydı. Aslında bunda Arkas'ın son sayıları daha iyi oynamasını bilen oyunculara sahip olması da etkili oldu: 23-25.
Karşılıklı sayılarla geçen 2. sette Galatasaray bir ara 22-20 öne geçti. Ancak bir öncesinde olduğu gibi İzmir ekibi yine sonucu almayı bildi: 24-26.
3. seti daha iyi olan ve az hata yapan sarı- kırmızılılar 25-18, son seti de 21-25 Arkas kazanınca müsabakada 1-3 sonuçlanmış oldu.
İşte voleybol dolu bir haftanın benim gözümle görünümü böyleydi.