Önce ne diyeceğimizi baştan söyleyelim de, sonra bazıları lafı başka bir yerlerinden anlayıp, olay çıkartmasın. Konuyu eğip bükmeden size bir ARŞİV REZALETİNDEN bahsedeceğim. Ne mi o..? Bir eski yöneticinin başlatıp, güya geçenlerde bir gala gecesinde sona erdirdiği, satın alma ederi 350 TL olan (!) bir kitap ve dandik bir araştırma projesi.
Özetleyelim;
Facebook sayfasına adını, adresini, özgeçmişini, oynadığın takımın fotoğraflarını, evlilik resmini falan gönderirken, bir de altına “ben ne yaptım..? ki öyle oldum” tadında bir hikaye ekliyorsun.
Eeee.!
Sonra önce bu sayfaya like tuşu ile turşu kurup, sonradan “VOLEYBOLUN UNUTULMAZLARI-BİZ TAKIMI” projesine adını yazdırıyorsun. Oldu bittiii.
Demek ki neymiş;
“ Adını yazdır, tarihe geç projesiymiş “ tamamdır yani.
Kimler yok ki listede.!
Ohhooo o kadar çok ki...
Şöyle anlatayım 1970-1990 arası yıldız-genç ve A milli takımların oyuncularının, antrenörlerinin, idarecilerinin dörtte üçü (yani oran olarak yüzde 75’i oluyor bu) ortada yok. Onlar kaybolmuşlar. Bence federallerin (TVF’deki yetkilileri olur kendileri) nüfus kayıtlarına bakarak ve de mahalle muhtarları ile işbirliği yaparak..” bu kişiler nerde acaba..?” diye araştırma yapması gerekiyor. Çünkü bu projeye bakılırsa, adı geçen dönemde bir çok insan komple yaşamamış görünüyor.
Aziz Nesin’in efsane hikayesi gibi bir durumla karşı karşıyayız yani:
“Yaşar ne yaşar, ne yaşamaz...”
Sosyal medyada tarih yazılıyor
Misal on sene voleybol oynamış, sonra iş yaşamındaki zorluklar, eş- dost- akraba ve de en son olarak eş durumundan mecburen, mecburiyetten güzide sporumuza terlettiği formasını öperek son vermiş kardeşlerimizin bazıları da, bakmışlar ki burada bir sosyal kampanya dönüyor, “ buraya bir yazılalım, bakalım ne çıkacak?” diyerekten , önce sahadan bir iki bir fotoğrafı, sonra evlilik ve de çocukları öpme fotoğraflarını gönderiyorlar , oluyor sana TARİH.
Ne güzel di mi..?
Sonuç ne olacak diye bekleyerek geçen günlerin ve de yılların ardından bir gece düzenleniyor, arkası kurdelalı düğün koltuklarında isme yazılı davetiyeler, plaketler gırla giderken cin şişeden ortaya çıkıyor.
350 TL.
Nasıl yani?
“Kitabın fiyatı bu canım, endişe etmenize gerek. Yok. Ayrıca herkes alacak diye de bir şart yok. Zaten projenin ve de kitabın sponsoru var, paraya hiç mi hiç ihtiyaç yok, yani.“ Şeklinde özetleneceğini tahmin ettiğimiz bir açılımın ardından devam edelim mi..?
Edelim..
HABERİNİZ VAR MI, BİRÇOK ÖNEMLİ İNSANA AYIP ETTİNİZ?
Saysak yazı bitmez.(*)
Alternatif projemiz hazır.
Menejerim Korhanım, hadi beni boşver (oynadığımız dönemde benden uzun pasör yoktu haaa, smaçör tayfasının bir çoğu bile benden kısaydı, kompleks sahibiydiler yani, neyse..) de bir çok muhterem kişinin adını bari sen yazdırsaydın da bizi de insan yerine koysalardı diyerek geçiyoruz ve de yazının beline vuruyoruz.
We havea special mission..; Mars
Bizim projemiz ise “Unutma-unutturma” başlığını taşımakta.. Web sitemiz de hazır. Öyle Facebook falan kesmez yani. Hiçbir masraftan kaçınmadık yani.. Resmi paylaşım platformumuz; https://mars.nasa.gov
Burada çıkan ekrana adınızı soyadınızı giriyorsunuz, mail adresinizi ekliyorsunuz - Aile veya çocuk sahada ben de varım, bak, baakkk..vallahi o benim, fotoğrafları gerekli değil- bu etaptan sonra enter tuşuna basıp siteye gönderiyorsunuz. Ne mi şimdi bu...?
2020 yılında Mars’ta Türk Voleybolu kolonisi kuruyoruz..Üstelik te ücretsiz. Hatta üye olan kişiler arasında çekiliş yapıp ilk 10 kişiye “ Mars taşı” hediyesi vermeyi bile planlıyoruz.
Anlaşıldı mı?
Hadi size iyi seyirler
Herkese ( bu konuda haksızlık yapanlar hariç) sevgilerimle
Eski voleybolcu
(Not 1; (*) Adnan Kıstak, Mustafa Çayır vs.. bile bu arşivde yoklarsa ben daha ne diyim ki..!)
Not 2; Sevgili Kurtaran Mumcu sorumluluğunda başlayan MİLLİ YAZ’da gelen haberler ve de sonuçlar gerçekten SÜPERRR.. Kadınlarımız namağlup ve her turnuvada lider, erkekler ise MUHTEŞEM SİVAS SEYİRCİSİNİN EŞLİĞİNDE ilk maçında GALİPLER. Daha ne olsun.. Umarım bu iklim devam eder. Hep destek tam destek.
Bu arada göğsünde ayyıldız gördüğümüz Nedim babaya da “ OHHH BE ABİ, İŞTE BÖYLE, şimdi oldu “ diyoruz...)