Bu kavurucu sıcakta, siyahları giyinip Anıtkabir'e koşan ve yüreklerine kazıdıkları ismi rekorlar kitabına da geçirmeye çalışan bu çok özel aydın insanları herkesin görmesi ve gönül alkışlarını esirgememesi gerek ?...
Bazı hainlere rağmen bu yüce girişim, üşenerek 2 adımlık mesafeye gitmekten, tatilini yarıda kesip en önemli görevini yerine getirmekten imtina eden sözde vatandaşlara kapak olsun !...
GÖNÜL ALKIŞLARIM FEDON'A...
ŞAKŞAKÇI, YALAKA SANATÇI BOZUNTULARINA KAPAK OLSUN !...
Değeri okuyucularım, dostlarım ;
Bu benim VOLEBOLX Sitemizde yayınlanan 500. yazım...
VOLEYBOLX'te bu yayınlanan "UZMAN SORULAR" başlıklı 500.cü köşe yazımı, eleştirilere tahammülü olmayan bazı insanların tüm yakışıksız baskılarına karşı koyup bana yıllardır destek veren değerli kardeşim M. KORHAN GÜN'e ithaf ediyorum...
Sevgii kardeşim M. Korhan Gün'ün, büyük bir özveriyle, yıllarca emek verip, güçlüklere direnip, tırnaklarıyla zirveye çıkarttığı bu çok özel sitede sizlere, on binlerce okuyucuma kavuşmuş olmanın gururunu ve mutluluğunu yaşıyorum...
Başta Federasyonumuzda bazı zatı muhteremler (!) olmak üzere, maalesef eleştirilere tahammül olgunluğuna erişememiş kişilere rağmen, çok şükür sayenizde dimdik ayaktayım... Hepinizi teker teker kucaklıyor, derin saygılarımı, engin sevgilerimi yolluyorum... İyi ki varsınız ?...
Bu arada, hakkımda, insanlıktan ve gazetecilikten nasibini alamamış bir sözde gazetecinin yakıştırmalarına karşılık kamuoyuyla paylaştığım “ZORUNLU AÇIKLAMA” başlıklı yazımı okuyamamış olanlar aşağıdaki linkten ulaşabilirler... Özellikle yazımın altındaki yorumları da bir gözden geçirmenizi salık veriyorum...
Yazıyı okumak için tıklayınız...
Ne yazıktır ki günümüzde bırakınız hayvan sevgisini, insan sevgisinden ve saygısından yoksun kişiler her türlü terbiye ve edep sınırlarını ihlal ederek ortalıklarda utanmadan, sıkılmadan cirit atmaktadırlar ?...
“Küstahlık, zayıf insanın güçlü olma taklididir...” demiş Eric Hoffer ?...
Ben de ekleme yapıyorum...
Terbiyesizlik ve edepsizlik, kişinin zihinsel evrimindeki karakter erozyonudur...
Tavsiyem, bazı insanların gürültüsünün kendi kalbinizin sesini duymanızı engellemesine asla izin vermeyiniz... Günlerdir yüreğimde sessiz voltalar atıyorum, şükürler olsun, o kadar çok gerçek dosta rastladım ki ?...
MASKELİ YÜZSÜZLER
(Gereği üzerine tarafımdan tekrar güncellenmiştir...)
Onlar da bilirler “YÜZSÜZ” olduklarını… Onun içindir hep sanal maskeyle dolaşmaları… Güldüklerine bakmayın, bakışlarına sakın inanmayın, uzattıkları ele asla kanmayın !... Onlar “MASKELİ YÜZSÜZLER”dir !...
Hiçbir işi beceremedikleri için hep pozitif insanlara kıskanarak bakar, sinsice sokulurlar !... Onlardan beslenmeye, nemalanmaya, onların aklını ve gücünü kullanarak, onları erişemeyeceği yüksekliklere basamak yaparak tırmanmaya, günlerini egoistçe sadece kendileri için kurtarmaya çalışırlar…
Bu kişilerin çoğu kapkara gözlük takarlar, yakalarını kaldırırlar. Elleri daima ceplerindedir !... Işığı, aydınlığı hiç sevmezler !... Çünkü her türlü pisliklerinin, aykırılıklarının karanlıklarda gözlenemediğini düşünürler !... Ama gün aydınlanıp, beyazlar egemen olduğunda tüm pislikleri lekeler halinde ortaya çıkar, kokudan geçilmez !... Beyazın baskıcı ve egemen sistemlerine karşı bir direniş sembolü olduğunu bilmeyen kirli oyuncular, içinde karanlıklarda kulaç attıkları denizin bir gün öfkeyle kabaracağından ve onları yutacağından bihaberdirler !... O karanlık diplerde kaçınılmaz bir karanlık son onları beklemektedir !...
Sizlere tavsiyem, etrafınıza daima dikkatle bakınız !... Mutlaka birkaç “MASKELİ YÜZSÜZ” göreceksiniz !... Onları bir an önce saptayınız ve uzakta tutunuz !... Vakit geç olmadan, hava iyice kararmadan !... İçine edecekleri gece doğmadan !... Göreceksiniz karlı çıkacaksınız !...
Ben öyle yaptım, yapmaya da devam ediyorum !... Rahat, temiz ve huzurluyum !...
KISSADAN HİSSE... ÖZÜMSEYEBİLENE...
Hatırlayanlarınız vardır ?... Demirel’ e bir zamanlar sormuşlardı, “Memleketin halini nasıl görüyorsunuz ?...” diye...
O da, “Tek kelimeyle sorarsanız eyidir derim, iki kelimeyle sorarsanız eyi değildir derim...” demişti...
Bazı şeylerin iyi gitmediği, kara tablolar yarattığı günümüzde, bu tabloları meydana getiren, bizzat bizlerin kahraman haline getirdiği bu tip kişilerin hala göstermeye çalıştıkları pembe renge artık alışmış olmamızdan kaynaklanıyor olacak, yadırgamamaya başladık ?...
Başta devlet olmak üzere, içinde bulunduğumuz camiaların birer ferdi olarak, korkak, pısırık, etkisiz, tepkisiz hale geldik, getirildik... Herkesin işine geldiği oranda sevilmeye (!) başlanır olduk... Bazılarımız, zayıf karakterleriyle “Bana dokunmayanyanlar bin yaşasın !...” vurdum duymazlığına büründü... Uyanık geçinen hokkabazlar da, birer hakiki yalaka olup, sığ sularda menfaat dalişlarına başladı... Doğrulardan yana duruş sergileyenler ise bu güruh tarafından “Tu kaka” oluverdiler ?...
Çiftçi Memet kazadan ciddi bir şekilde yaralanmış, kazadan sorumlu tuttuğu taşıma şirketine dava açmış...
Mahkeme salonunda şirketin avukatı ile Memet karşı karşıya gelmiş, avukat sormuş...
- Ama siz kazadan sonra, "İyiyim"demediniz mi, bu sözünüz gazete ve televizyonlarda yayınlanmadı mı ?... -Ağnatiim, efendim... Bizim Karakaçan'ı tam yüklemiştim ki...
-Bakın, teferruatı bir kenara bırakalım, siz sadece soruma cevap verin: Siz, kazadan hemen sonra "İyiyim" demediniz mi ?...
-İşte anlatıyom ya avokat abem, tam Karakaçan'ımı kamyonetime yükledim ve yola çıktım ki...
Avukat tekrar sözünü kesmiş, hakime dönerek...
-Sayın hakim, size olayın tam olarak nasıl gerçekleştiğini kendi ifadesi ile almaya çalışıyorum ama, soruma cevap vermiyor... Bu bey, kazadan hemen sonra olay yerine ulaşan polis memuruna ifadesinde iyi olduğunu söylemişti. Hatta bu gazete ve televizyonlarda da yayınlandı... Şimdi, aradan kaç hafta geçmiş, müvekkilime dava açıyor... Ben bu davada, bu arkadaşın mahkemeyi yanıltmaya, menfat sağlamaya çalıştığına inanıyorum... Burada görülüyor, bir kasıt söz konusu... Lütfen, kendisine sadece soruya cevap vermesini söyler misiniz ?...
Hakim meraklanmış..
-Memet'in Karakaçan hakkında söyleyeceklerini merak ettim... Bırakalım da bize diyeceğini desin....
Memet hakime teşekkür ederek devam etmiş...
-İşte dediğim gibi, sayın hakimim, tam eşeğimi kamyonetime bindirmiş şehre doğru gidiyordum ki, bu şirkete ait gocumaan bi kamyon, "Dur" tabelasına aldırmadan üzerime sürdü ve bize çarptı. Ben yolun bi yanına fırladım, Karakaçan diğer yanına.... Nasıl kötüyüm, nasıl kötü, anlatamam... Kıpırdanamıyom sancıdan... Öte yandan Karakaçan bir anırıyo, bir anırıyokine, ortalık inliyo.. Derkene bi pulis memuru gelivedi, Karakaçan'ın anırmalarını duymasile önce ona dooru bi getti, eğildi, baktı, tabancasına davrandı, alnının ortasından Karakaçan'ımı urmasın mı ?... Soonacııma, yolun garşı tarafına geçti, bana dooru geldi, dedikine... -Eşeğinin hali berbattı, vumak zorunda galdım... Söle bakiiim sen nassın ?...
Kıssadan hisse çıkamanız için yazıvedim gayri....
İçimizde ağrıları olan ve acı çeken, ama “Nasılsın ?...” sorusuna korkusundan “İyiyim !...” diye cevap vemek zorunda bırakılan bi süreçte aklıma hemen bu fıkra gelivedi gayri ?...
UZMAN SORULAR...
Bildiğiniz gibi voleybolseverlerden sık sık mesajlar alıyorum...
Federasyon, sistemi, hala anlaşılamayan planı, Türk antrenörlere karşı ketum tutumu, Barbolini'nin koçluğu, plaj voleyboluna bunca yatırım yapılmasına rağmen arzulanan ivmeyi kazanamaması yoğunlukta önde gelenleri...
İşte çoğu voleybolseverin merak edip sorduğu, muhatabı Federasyonumuz olan bazı uzman (!) sorular... Noktasına, virgülüne dokunmadan yayınlıyorum...
“Dünya Şampiyonası için tüm takımlar en tecrübeli isimleri davet ediyor. İtalya ve Rusya en büyük örnekleri. Bizde Esra ve Gülden gibi 2 starımızı davet etmeliyiz. Bu konuda resmi manada dillendirebileceğimiz bir merci yok mu? Sitede haber yapılsa, siz bu konuyu ele alsanız veya Federasyonla görüşülse, kadroya davet edilseler?”
“Bayan Milli Takım kadrosunun, hiçbir tesir ve baskı altında kalınmadan yapıldığına bizler inanmıyoruz. Bazı olması gerekenler dışarıda, olmaması gerekenler içeride. Bu konuda, takımımızın hangi kıstaslar göz önünde bulundurularak ve de hedefler gözetilerek saptandığını öğrenmek istiyoruz ?”
“Barbolini'yi Federasyon hala başarılı buluyor mu? Dünya Şampiyonasında alınacak beklenmedik kötü bir netice sonrasında da bu kişiyle devam edecek mi? Yoksa yeni bir yapılanmaya mı gidilecek? Bayan takımımızın başına ne zaman bir Türk antrenör getirilecek?”
“Özellikle milli takımlarımızın yabancı hocalara teslim edilmesi beni derinden üzüyor. japonyadaki maçlarda bakıyorum Milli takımlarının başında hep o ülkenin antrenörleri... bizde ise italyanlar. hiçmi bir değerimizi oraya layık görmezler. yabancı düşmanı değilim ama kendi değerlerimize sahip çıkmalıyız.“
“Federasyon Plaj voleyboluna yaptığı yatırımın karşılığını alabiliyor mu? En önemli hedef nedir?”
“Geçtiğimiz günlerde bir basın mensubuna yakışmayan üsluplarda tweetler atan gazeteci Murat Mert Yücekök'ü Ankara'da yapılan FIVB Grand Prix 1. ve 2. ayaklarının canlı yayınları için bu kişiyi TRT'ye öneren gerçekten kulağımıza gelenler gibi Voleybol Federasyonu mudur? Eğer öyleyse, hangi kıstaslar göz önüne alınmıştır?”
BENDEN DE BAŞKANA UZMAN ZİNCİRLEME SORULAR...
Şimdi bir uzman soru zincirini de ben direk Federasyon Başkanımız Özkan Mutlugil'e soruyorum...
“Büyük hedeflerle tanıtılan, heyecan ayaratan ancak ne olacağını, neler kazandıracağını merak ettiğimiz, bir süre sonra cevaplarını sonuçlarıyla birlikte alacağımız, voleybolumuzu geliştirmek, kitlelere yaymak, aileyi genişletmek amacıyla, önceden başlatılmış bazı projelerin isimlerini değiştirerek ve de acemi tadilatlar (!) yaparak voleybolumuzu yukarılara taşımaktan, seyirci sayısını arttırmaktan bahsederken ne kadar samimisiniz ?...” ve devam ediyorum... “Polonya gibi bir ülke 60 bin kişilik koca stadını voleybolseverlerle doldururken, hala salonlarımızda dünyanın en iyi ve kalite ligleri olarak yorumladığınız 1. Liglerimizde 100-200 kişiye, koca FIVB Grand Prix Bayanlarda 2000 – 2500 kişiye maç oynanması içinizi hiç acıtmıyor mu ?...” Ve son olarak da final sorumu soruyorum... “Bu konuda salonlarımızı olduracak inandırıcı projeleriniz var mı ?... Varsa nelerdir ?...”
FEDERASYONUMUZDAKİ 2 KİŞİYİ ALKIŞLIYORUM...
Bu arada sık sık eleştirilerde bulunduğum Türkiye Voleybol Federasyonu bunyesinde, gerek çalışkanlık ve özverileriyle verdikleri mesai, gerekse duyarlılık ve kibarlıklarıyla 2 isim diğerlerinden oldukça öne çıkıyor, sadece benim değil, konuştuğum herkesin gönül alkışlarını alıyor...
Bunlardan birisi şu anda Federasyonumuzun yükünü omuzlayan, omurgası olarak gördüğüm Başkan vekili Akif Üstündağ, diğeri ise büyük işler başaran, bu müesseseye disiplin, ciddiyet getiren, yenilikler yapan MHK Başkanı Ümit Sokullu...
İnşallah önümüzdeki süreç içerisinde onlara ekleyebileceğim kişiler de çıkar ?...
Bol laf üretip, arkalarını bu 2 kişiye dayayanların kulakları çınlasın ?...
DÜNYADA EL ÜSTÜNDE TUTULUYOR, YA BİZDE ?...
Gururumuz, FIVB (Uluslararası Voleybol Federasyonu) Uluslararası Voleybol Antrenör Hocası ve Coach Nejat Sancak Kazakistan'ın Almaty kentinde 03-15 Eylül 2014 tarihleri arasında düzenlenecek FIVB 2.nci Kademe Uluslararası Voleybol Antrenör kursunda gene “Kurs Direktörü” olarak görevlendirildi...
Halen 28 katılımcının kayıt yaptırdığı kursta Sancak'ın yardımcılığını eski Yugoslav Bayan Milli Takımı baş antrenörü; Moro Branizlav yapacak
Dünyada FIVB tarafından el üstünde tutulan, gittiği her yerde VIP olarak ağırlanan Sancak'ı tekrar yürekten kutluyorum...
ÜMİT SOKULLU'YA BİR ÇİFT UZMAN SORUSU...
Bir diğer onurumuz, Türk voleybol hakemliğinin dünyada sembol ismi, Federasyonumuzun MHK (Merkez Hakem Komitesi) Başkanı Ümit Sokullu'ya 2 uzman (!) soru sormak ve cevabını almak istiyorum...
1. Gazeteci Murat Mert Yücekök'ün herkes tarafından konuşulan ve ciddi şekilde şiddetle eleştirilen aşağıdaki tweetlerini nasıl değerlendiriyorsunuz ?...
2. Bu tweetler sonrası başta muhatabı FIVB olmak üzere, uygulanması gereken bir yaptırım / ceza söz konusu olmalı mıdır ?...
“Dün de aynı skandal bugün de. Çekicen abi takımı sahadan görecekler o zaman. Allah'tan voleybolcu olmamışım her maç kırmızım kesindi!”
“Canı sıkılır düdüğü üfler. sistemin kararını bozar hakemlik müessesi dünyada sirke bağlamış çok net! “
“Al işte sıçtığı 2 pozisyondan birinde doğru karar verse berabereydi set ama şimdi kaybettik!”
“Böyle hakemlere karşı pislik yapıcan gerekirse kart görene kadar da itiraz edicen bu kadar gerizekalıca kararlar olamaz!”
“Ya şu 2 hakeme amatör kümede maç yönettirmemeleri lazım.Allah belanızı versin ya insanı voleyboldan soğuttunuz!!!”
“Şu anda sahadan çekileceksin ve FIVB ye bundan sonra Türkiye'de tek bir organizasyon bile yapmıyoruz, bu hakemler bırakacak diyeceksin! “
“Çek abi takımı sahadan çek yemişim Grand Prix'yi de FIVB'yi de, Türkiye olmadan dünya voleybolu bir hiç bu kuvvetti gösetereceksin onlara!”
“Emek hırsızı kim varsa ölsün mesela başhakem ilk kez birine bu denli beddua ediyorum! “
“Şu an Tokyo'da olmayı çok isterdim ağzının ortasına vurmayı şu hakemin. Bu şerefsizin düdüğünü asması için ne yapılması gerekiyosa yapılmalı”
“FIVB Hakem mafyasına 3-2 kaybettik. Türkiye 2 Rusya 3 ... Maçın yıldızı Hakemdir.”
“Bir de utanmadan maçın oyuncusu Kosheleva seçildi. Orda Mısırlı hakem Waleed El Kheshen varken çok ayıp!”
“Biri bize sataşmış ama kendi havlamasına bırakıp cevap vermiycem...”
“Grand Prix'de MVP Yuko Sano seçildi. Şaka değil gerçek. İnsanları ağzı dışında tüm vücuduyla güldürüyorlar...”
“FIVB Hakem Mafyasına kaybettik”
“Hakemin bizzat kazandırdığı sayılar Rusya ve FIVB arasındaki protokole göre Rus oyuncuların hanesine yazılmıştır.”
“Hakem orta oyuncularımız kadar sayı almış. Maçın en skorer 3. ismi ilk set hakem oldu.”
“FIVB ve CEV in organizasyon yaptıracağı, gelip tatil yapıp gezip tozacağı 2-3 ülkeden biriyiz ama her yerde bizi doğruyorlar. Adil olsunlar.”
“Rusya ile oynadığımız Dünya Grand Prix finalleri maçları, eşine az rastlanır bir olaya sahne oldu. Hakemin kararına yaptığımız itirazda önce bizi haklı bulan bilgisayar, sonra fikir değiştirdi!”
BURSA'DA KALİTE DOLU NOSTALJİ MASASI...
Bursa'da, Türk Bayan Voleyboluna çağ atlatan unutulmaz efsane antrenörümüz Cengiz Göllü ağabey'in evinin balkonu...
Sağında efsane hakemimiz, yıllara meydan okuyan Şani Güllü ağabey, karşısında Bursa voleyboluna yıllardır emek veren Ersin Yılmaz ve çaprazında ise eski voleybol Federasyonu Başkanımız Erol Ünal Karabıyık...
Karabıyık Başkan maşallah bayağı kilo vermiş, tığ gibi olmuş ?... Cengiz Göllü gücüne cüce kalan minik sağlık sorunlarını belli, elinin tersiyle itmiş...
Masada çay keyfi var ama, ev hanımlığı ve hamaratlığıyla meşhur Hümeyra yengemin börek ve poğaçalarının neredeyse kokusunu duyuyorum... Ortadaki böreğin derin devlet istihbaratım (!) sonucu patlıcanlı olduğunu öğrendim, yalanmaya başladım... İlk fırsatta ondan tarifini alacağım ?... Bellii olur, belki de Bursa'ya bir çıkartma yaparım ?...
Börek bahane olur, tabii ki ?... Cengiz ağabeyle konuşacak, dertleşecek anılarımız azımsanmayacak kadar fazla ?...
Balkon konuşmaları ülkemizde bayağı meşhur, biliyorsunuz ?... Ancak bu balkon farklı.. Atma, tutma yok, dedikodu yok, vefa, nostalji ile sevgi iç içe... Yani günümüzde hasret kaldığımız, özlem duyduğumuz bir tabloyu kucaklamış... Yaş ortalamasını masayı beşleyen, pardon dörtleyen kilodaşım Ersin Yılmaz biraz bozmuş ama o üçlünün arasında yer alma şansını elde etmekten ne denli mutlu, yüz ifadesinden görülüyor... O üçlünün arasında olmayı kim düşlemez ?...
1.ANKET :
Bayan Milli Takımımız antrenörü Barbolini'yi nasıl buluyorsunuz ?...
a) Çok başarılı
b) Başarılı
c) Vasat
d) Başarısız
e) Çok başarısız
f) Yorumlayamıyorum
*Bu arada ankete ilk siftahı yapan voleybol tutkunu ünlü müzisyen Agah Akçakıl'ın bu 1.ankete verdiği cevap yukarıdaki 6 şıkkın dışında ?...
“Çok kolay... Arıyorum cebinden...”
2.ANKET :
Bayan Milli Takımımızın başında görmek istediğiniz Türk antrenör kim ?...
a) Adnan Kıstak
b) Bülent Karslıoğlu
c) Emin İmen
d) Gökhan Edman
e) Mehmet Bedestenlioğlu
f) Reşat Yazıcıoğulları
(İsimler alfabetik sıraya göre yazılmıştır...)
3.ANKET :
Erkek Milli Takımımızın başında görmek istediğiniz Türk antrenör Kim ?...
a) Bahadır Aksoy
b) Ertan Albayrak
c) Işık Menküer
d) Nedim Özbey
e) Reşat Arığ
f) Şükrü Çobanoğlu
(İsimler alfabetik sıraya göre yazılmıştır...)
4.ANKET :
Federasyonumuzun “Fabrika Voleybolu” projesini nasıl değerlendiriyorsunuz ?...
a) Çok başarılı
b) Başarılı
c) Vasat
d) Başarısız
e) Çok başarısız
f) Yorumlayamıyorum
5.ANKET :
Federasyonumuzun Plaj Voleybolundaki organizasyonlarını nasıl buluyorsunuz ?...
a) Çok başarılı
b) Başarılı
c) Vasat
d) Başarısız
e) Çok başarısız
f) Yorumlayamıyorum
Tercihlerinizi 1h, 2k, 3m, 4n, 5z şeklinde epirden@yahoo.com veya özelden Hasan Uğur Epirden facebook adresine göndermenizi rica ediyorum...
FENERBAHÇELİ VOLKAN'A ÖFKE YAĞIYOR...
Galatasaray ile yaptıkları ”Süper Kupa” maçındaki garip ve “Fair play”e yakışmayan hareketleri, sonrası verdiği iğrenç demeç yüzünden sadece sporseverler değil, tüm
hayvanseverler de öfkeyle ayaklandılar... Sadece Fenerbahçe gibi anlı şanlı tarihe damga vurmuş bir takımın değil, aynı zamanda da Milli Takımımızın file bekçiliğini yapan Volkan Demirel'i ben de hayvansever bir spor adamı olarak şiddetle kınıyorum...
ALTI AYDAN BAŞLIYOR...
Volkan Demirel'in TCK'nın 214. maddesi 1. bendi “Suç işlemek için alenen tahrikte bulunan kişi, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır...” ve 3. bendi "Tahrik konusu suçların işlenmesi halinde, tahrik eden kişi, bu suçlara azmettiren sıfatıyla cezalandırılır" hükmü uyarınca cezalandırılması gerekmektedir...
CARREFOUR'DA REZALET...
Bir zamanlar ne mutluyduk...
Mahalle esnafımız vardı...
Güleryüzlü, dürüst, dost...
Mahallemizin bakkalı, kasabı, manavı vardı...
Sonra dev sermayeler girdi işin içine... Market, derken süper market, derken büyük alışveriş merkezleri açıldı...
Bu muhteşem insanları ve dükkanlarını yerle bir ettiler...
Can dostlarımız gözyaşlarıyla teker teker kepenk indirdiler...
Artık mecburen bu merkezleri kullanır olduk ?...
Arada bir semt pazarları vatandaşın imdadına koşar gibi gözükse de obur aracılar ve utanmaz kabzımallar etiketleri el yakar duruma taşıdılar...
Yaşadığım Antalya'da hala tarlalarda çürüyen domatesin kilosu 2,5, ağaçlarda asılı kaderlerine terk edilen limonunki 9 lira...
Sadede geleyim...
Koca Carrefour'un Güzeloba Expres şubesi...
Genelde toptan alışverişimi buradan yapıyorum...
İşlerini iyi yapan, saygılı, bazı güleryüzlü personele karşın yönetim sıfır...
Bir gün bakıyorum, reyonda içi geçmiş soğanlar, çürük patatesler, yeşili terk edip (!) sararmış maydanozlar... Yani anlayacağınız koca (!) Carrefour'a yakışmayan tablolar...
Geçenlerde kasap reyonunda canım kasap köftesi çekti... Biraz tembel anıma rastlayınca, zahmetsiz pişirip yeme düşüncesiyle alıverdim...
Büyük bir iştahla yağsız teflon tavaya dizdim, altını yaktım...
Burnuma ağır bir koku gelse de baharata verdim ?...
Köftelerin yarı yarıya küçülmesiyle bir anda bıraktığı yağ göletinde (!) yüzmeye başladıklarını gördüm...
Bir tanesini ağzıma atıverdim...
Hay atmaz olaydım ?...
Önce tüm ağzımı kesif tuzlu bir yağ tabakası kapladı...
Diğer köfteleri ayağımın dibinde yalanan kuyruklularımın garip mahsun bakışlarıyla doğru çöpe attım... Evi saran o pis koku, her taraf açık olmasına rağmen gecenin ilerleyen saatlerine kadar evi terk etmedi, direndi...
Arkasından bir bulantı, bir mide isyanı...
Dayandım sodalara, gazozlara...
Bana mısın demedi...
Yani Carrefour'un sadece bana verdiği rahatsızlıkla kalmadım, koca günüm heba oldu...
Bir daha mı Carrefour'dan alışveriş yapmak ?...
Tövbem olsun ?...
Gel de şimdi geçmişe yolculuk yapmak isteme ?...
Kasap Engin ağabeyi arama ?...
Devir insanları da beraberinde değiştirdi...
İçten hizmet aşkı yerini vurdumduymazlığa, saygısızlığa bıraktı...
Yaşayıp, paylaştığım minnacık bir örnek...
Sinir ve sağlık bozucu, bir o kadar da düşündürücü ?...
İNSAN OLABİLME ERDEMİ...
Yaşlı amca çok hızlı yürümüş olacaktı ki, soluklanmak için bir ağacın gölgesindeki kanepeye sığındıı... Göğsünü ovuşturdu, cebinden çıkardığı bir kutudaki ilacı dil altına yerleştirdi… Doktoru ona hep öğütlemişti, acele etmemesini, ağır ağır yürümesini…
Yanından geçen bir çift merakla yaklaşıp, sordu…
“Beybaba iyi misin ?... Gördük seni, koşarcasına yürüyordun ?...”
“Eşim Huzurevinde kalıyor… Her sabah onunla kahvaltı etmeye giderim…” diye cevapladı amca…
“Siz dinlene durun, biz gider eşinize biraz geç kalacağınızı söyleyebiliriz ?...”
Yaşlı amca üzgün bir ifadeyle…
“Ne yazık ki karım Alzheimer hastası, hiçbir şeyi anlamıyor, hatta beni bile tanımıyor ?...” diye mırıldandı…
Genç çift hayretle sordu…
“Madem ki sizin kim olduğunuzu bilmiyor, her gün onunla kahvaltı yapmak için neden böyle koşuşturuyorsunuz ?...” deyince yaşlı amca buruk bir sesle cevap verdi :
“Ama ben onun kim olduğunu biliyorum ?...”
Çevrenizdeki yardıma muhtaç insanlar sizi tanımayabilir, hatta çekinip, yardım isteyemeyebilir ?... Mühim olan sizlerin onları tanımanız ve gereken hassasiyeti göstermenizdir…
Bu hayvan dostlarımız için de geçerlidir…
İnsan olmanın bu erdeminin daima aklınızda kalması, dahası kalbinizde daima yaşaması dileklerimle…
Bu köşe yazısı aynı zamanda www.turkiyehaberajansi.com ve www.turksporajansi.com sitesinde de yayınlanmaktadır...
Tüm yazıların yayın ve paylaşım hakkı www.voleybolx.com sitesine ve Hasan Uğur Epirden'e aittir... İzinsiz alıntı yapılamaz...