Yazımın başlığı olan, “Tarihin en zayıf Rusya’sı”na elenmek' gerçekten beni hiç şaşırtmadı. İlk olarak neden en zayıf dediğime değinmek istiyorum.
İnternette Rus Bayan Milli Takımı olarak arama yaparsanız, ülkenin kazandığı derecelere ve takım kadrolarına ulaşabilirsiniz. Bu aramada çıkan başarıların birkaç sayfaya sığmadığını da göreceksiniz. Buradan da son yıllardaki takım kadrolarına bakacak olursanız, Sokolova, Gamova, Artamonova, Godina, Pereperkina ve Borisenko gibi dünyada sayılı birçok yıldız oyuncuyu görebilirsiniz.
Neden mi bu isimleri saydım ? Rusya da aynı İtalya, Polonya, Sırbistan, Hollanda ve Almanya'nın kadrolarında olduğu gibi kadrosunu gençleştirdi. Yeni jenerasyonlar yetiştirmeye ve 2016 Olimpiyatları'na hedef olarak hazırlamaya çalışıyor.
Avrupa Şampiyonası’ndaki maçlarına eski 3 oyuncusu dışında gençleşmiş kadroyla çıkan Rusya, tarihinde hiç bu kadar genç ve zayıf bir oluşum içinde olmamıştı. Kosheleva, Merkuleva ve Kryuchkova dışında eski kadrodan kimse, sonuç olarak o dev Rusya yoktu ortada...
Takımımıza bakacak olursak, yıllardır aynı kadro. Eda ve Neriman dışında kadroda eksik yok. Aslında her iki oyuncunun sakatlıkları konusundaki kafamdaki soru işaretleri o kadar çok ki. İşin içinden çıkamıyorum ve bu konuyu şimdilik pas geçiyorum. Tüm rakiplerimiz gençleştirilirken ve Olimpiyatlar'a hazırlanırken, bizde hiç kıpırtı yok. Eski federasyon zamanında ev sahipliğini aldığımız turnuvalardaki başarılarımız küçümsenemez.
Ancak yıldız ve gençlerde bugünkü dereceler ortada. Ayrıca bu takımlardaki oyuncular A Takıma monte edilmek yerine, bazı çekişmeler (!) yüzünden harcanmaya çalışılıyor. Takımların içinde yaşanan sorunlar ve aksaklıklar da ortada. Bunların gün geçtikçe daha da artacağı endişesindeyim. O yüzden gelecek için hiç ama hiç umutlu değilim.
Gelelim son maçlarımıza...
Yeni Federasyon'un ilk işi, Motta’nın yerine Barbolini'yi getirmek oldu. Amaç daha başarılı olmak mı ya da başka bir düşünce miydi ?... Bu değişim sırasında kafamı karıştıran hem TVF'nin, hem de Motta'nın çelişkili açıklamalarıydı… Bunu da pas geçiyorum. Ama antrenör değişikliğinin takımda hiçbir gelişmeye vesile olmadığını açıkça gördüm.
Yabancı hayranlığımızın devam etmesi de bizi üzen başka bir etken. Bu sonuçları sıradan antrenörler de alabilirdi. Bundan daha kötü sonuçlar zaten mümkün değildi. Daha kötüsü zaten olamazdı. Ancak dünya sıralamasında ortalarda ve aşağılarda yer alan Avrupa’nın zayıf takımlarını ve de diğer kıtaların mütevazı kadrolarını yenebilen vasat bir takım olduk...
Grand Prix maçlarımızda ve Avrupa Şampiyonası'nda hiçbir hedef maç kazanamadık. Japonya, İtalya, Almanya ve Rusya karşısında başarılı olamadık. Az önce bahsettiğim değişiklik ile ilgili şunu söylemek istiyorum. Yıllardır aynı oyunu oynuyoruz ve tüm takımlar bizi çözmüş durumda. Neredeyse maçlarımıza taktik çalışması yapmadan çıkacaklar. Tüm oyunumuz Neslihan üzerine kurulu. Tamam, en iyi oyuncumuz Neslihan ve bizi başarıya götürebilir? Ancak Neslihan üzerinde başka taktikler denenemez mi? Neslihan ile farklı kombinasyonlar yapılarak rakip bloklar bozulamaz mı? Hep 2'den vurmakla ve geri hücumla olmuyor işte ?...
Son Rusya maçımızı tekrar izleyin. Bakın takımımıza kaç tane 3'lü blok yapılmış ? Bu, ne kadar düz bir voleybol oynadığımızın göstergesidir. Zaman zaman iyi servis atıp rakibi zorluyoruz sadece. Maçı anlatıp yazıyı uzatmak arzusunda değilim. Biraz daha geniş düşünmek istiyorum bu yazıda. Neler yapamadık ve neler yapmalıyız ?... Ayrıca Barbolini hakkındaki görüşümü de anlatmak istiyorum...
Barbolini, açıkça gözüktü ki, oyuna iyi müdahale edemiyor. Galatasaray ve Milli Takımımız birçok kez bu sorunu yaşadı. Takım her maç aynı taktikle saha çıkıyor. Rakibe göre farklı bir çalışma ve taktik göremedim. Rakip takımların zaafları üzerine gidilmiyor. Oyuncularımızın özellikleri dikkate alınarak bu yönleri bir silaha çevrilemiyor. İyi manşet gelirse ortadan hücum. Yoksa at 2 ve 4'e vursunlar, zaman zaman geri hücum. Yine söylediğim gibi klasik voleybol… Artık Dünya'da bu kalmadı. Her takım farklı kombinasyonlar yapmaya çalışıyor. Koskoca Türk Milli Takımı'nın 2-3 ayrı defans sistemi olmaz mı? Maçın gidişatına veya rakibe göre bu sistemler uygulanamaz mı?
Takımımızın bundan 3-4 antrenör öncesi sürecine bakıyorum, takım oyuncuları da, oyun sistemimiz de hep aynı. Takımımıza bu süreçte yeni bir tek oyuncu adapte edilemedi.
Bana göre milli takımımızı, daha geniş vizyonu olan, oynattığı oyunla tarz yaratan ve farklılıklar ortaya koyan, hırslı bir antrenörün çalıştırması şart… Devamlı değişen dünya voleybolunda, bu klasik tarzdan kurtulmamız gerek.
Takımımıza yeni oyuncular adapte edip, diğer ülkelerdeki gençleştirme ve değişime biz de ayak uydurmalıyız. Sonra bu günleri çok ararız. Nasıl seçildiği belli olmayan B Bayan Milli Takımımız ve Genç Kız takımımız “Ağabey Antrenör” itelemesi, yani tabiri caizse, torpiliyle yürümemeli bu işler ?...
Bazı insanlar egolarından ve korkaklıklarından arınmalı artık. Yıllardır değişen bir şey yok ortada. Pek de değişeceğe benzemiyor bu gidişat ?... Önümüzdeki 3 yıllık Barbolini döneminde, arzu ettiğimiz başarılar da bize biraz uzak gibi duruyor.
Tüm yazdıklarımın anahtarı ve çözümü Federasyon'un elinde. İzleyecekleri yolu çok merak ediyorum. İnşallah Milli Takımımız için en iyisini ve hayırlısını düşünüp uygulayabilirler…