Avrasya Voleybol Antrenörleri Derneği’nin düzenlediği TVF Onaylı II. Uluslararası Coach Semineri Burhan Felek Tesislerinde Türkiye’nin çeşitli illerinden 35 Antrenörün katılımı ile başladı.
Allessandro BRACCESHI, Glenn HOAG, Giovanni GUIDETTI, SHERIF EL SHEMERLY’nin hocalık yaptığı, 2 gün süren seminer muhtelif gazete ve web sayfalarında haber formatında yer aldı… Bazıları (!) tarafından destek verilmesi beklenirken, neredeyse engellenmeye çalışıldığı öne sürülen bu üst düzeydeki başarılı seminerin CEV ana sayfasında yer alması, FIVB ve CAVB’de de çıkacak olması bence bu içimdeki övgü dolu sözcükleri doğrulamaktadır…
Çoğu kişi, tıpkı benim gibi bu katılımcı antrenör sayısına takılmış durumda… Acaba bu Seminer iddia edildiği gibi birileri tarafından engellendi mi ?... Federasyonun başta önceden “Onay” sözü vermesine rağmen son ana kadar kesinleşmeyen “Katılım Sertifikaları”nın yarattığı ve bir nevi kaos yaratan tereddütü şıkkına pek içim onay vermiyor ama çok konuşan var ?...
Acaba Trafik mi sekteye uğrattı ?... Yok canım, daha neler ?... Maça yetişirken, işe giderken bu trafikle baş edebilmek için envai taktiğe alışık değil miyiz ?... O halde geçelim bu şıkkı…
Acaba antrenörlerin çoğu çalıştıkları iş yerlerinden mi izin alamadılar ?... Acaba hepsinin antrenman saatleriyle mi çakıştı ?... Bu şıkka da inanmak istemiyorum… 2 günlüğüne kulüplerinden ve iş yerlerinden iş alamayanlar birkaç kişiyi geçmez diye düşünüyorum…
Acaba İstanbul dışından gelenler için toplam giderleri mi fazla ağırdı ?... Bakınız, bu önemli bir engel teşkil etmiştir… Yol parası, otel, yeme/içme derken uzaklığına göre 400/500 lira söz konusudur ve bu toplam gider de bazı antrenörlerin çok arzu etmelerine rağmen katılamamaları konusunda önemli ve mantıklı bir nedendir… Keşke TVF bu konuda bir büyüklük ve jest yapıp övünçle açtığı Burhan Felek Kompleksi’ndeki oteli bir ikram olarak sunabilmeyi düşünebilseydi ?... Her şey voleybol için değil mi ?... Türk voleybolunun kilometre taşlarının Türk antrenörleri olduğunu en fazla Federasyonumuzun kabullenmesi gerekmez mi ?...
Yoksa bizim antrenör arkadaşlar, bu seminerdeki ana konuları bildikleri sıradan mı nitelendirip, küçümsemişler de bu yüzden mi katılmaya gerek duymamışlardı ?... Bunu düşünmek bile istemiyorum… Sanmıyorum ama böyle düşünenler varsa, ukalalık yapmış olurlar ?... Hiçbir kardeşime de bu sıfatı yakıştıramıyorum…
Ancak beni ilgilendiren şeyler, bu seminerin katılım oranı ve ötesinde düşündürdükleri, yani beyin gözü… Zira bakmak başka, görmek ise bambaşkadır…
Her spor dalında olduğu gibi, voleybolumuzda da gelişmenin ve ilerlemenin, yani başarının sırrı eğiticilerden yani antrenörlerin seviyelerindedir… Naci Bayamlıoğlu Federasyonu yönetiminde aktif görev yaptığım sürece sonraki Federasyon Başkanlarının düşünmediği, düşünemediği şeyler yapıldı… Türk antrenörlerine layık oldukları değer verildi… O nesilleri bu nesillere taşıyan ve şu anda ülkemizin en kariyerli antrenörleri olan değerli kardeşlerim muhtelif grevlerle onurlandırıldı, önleri açıldı…
Sonraları bir yabancı hayranlığı ve yalakalığı başladı… Türk antrenörleri hor görüldü, küçümsendi… İşin traji komik yanı bunu yapan idarecilerin teknik zafiyetlerinin tavanda oluşu, kişilik seviyelerinin de yerlerde süründüğüydü… (İçlerindeki çok özel ve saygıdeğer azınlığı tenzih ediyorum…) Sporun içine kirli ellerini daldıran “Siyaset” gittikçe büyüyen “Voleybol Pastası”na dikti fesat gözlerini… Bugün yönetimlere baktığımızda politik kökenli ve güdümlü, bırakın voleyboldan, spordan bihaber çok kişi görürüz… Bu kişilerin yapılarında kullandıkları antrenör modelini hangi bilgi, tecrübe ve kıstaslarla seçtiğini anlamak gerçekten çok zordur…
Sonuçta Türkiye yabancı antrenörler için cennet oldu… İyi kötü onlarca yabancı antrenör Türk antrenörlerinin önünü keserek, heyecan ve şevklerini kırarken idareciler buna göz yumdular… Yummanın ötesinde konu kahramanı kesilenler bile oldu…
Sonunda koca Türkiye Voleybol Federasyonu yanlışlığını anladı, bayanlarda değişikliğe gitti… Gönlüm ve mantığım erkeklerde de aynı tadilatın yapılmasından yana… Şöyle, dünden bu güne gerçekçi gözlerle bakıyorum… Milli Takımlarımızda tarihi başarılar hep bizim antrenörlerimizle olmuştur… Kulüp Takımlarının başarıları arasında yer alan yabancı antrenörler hakkında ise şunu iddia ediyorum… O müthiş kadroları o başarılara ulaştırmak için değil bizden antrenör, sahaya takımı Fatih Ürek veya Kamer Genç ile bile çıkarsan fark etmezdi diye düşünüyorum…
Türkiye Liglerine bakıyorum… Bayanlar 1. Ligi’nde 9 yerli antrenörün yanında 3, Erkekler 1. Ligi’nde 8 yerli antrenöre karşı ise 4 yabancı antrenör bulunmakta… (Birisinin görevine son verildi, yerine aynısından getirilmezse, kaldı 3…)
Ben yukarıda saydığım tüm olasılıklar ve verdiğim örnekler doğrultusunda kendi beynimde oluşturduğum yorumu sizlerle paylaşmayı, sonrasını sizlere bırakmak istiyorum… Çünkü ben inşaatlarımı kapasitem ona elverdiği için sadece beynimde yapabiliyorum…
ÖRNEK İNSANLIK… (SON DAKİKA…)
Biliyorum şimdiki yazdıklarımın değil voleybolla, sporla en ufak bir ilgisi bulunmamakta… Tüm insanlığı ilgilendiren ve bence tarihe geçecek bir hareketi sizlerle paylaşmak geldi içimden, lütfen bağışlayınız ?...
AKP’nin icraatı ve politikasına alabildiğine uzaklarda bir yerdeyim… Ancak az önce altığım bir haber beni çok duygulandırdı… Recep Tayyip Erdoğan, bizim yardım gemimize Uluslar arası sularda korsan misali saldıran, gasp eden, vatandaşlarımızı öldüren katil İsrail Hükümeti’nin bu insanlık dışı davranışına rağmen, çıkan büyük yangın ormanı için, bütün dünyanın ders alacağı bir jest yaptı ve 2 yangın söndürme uçağını bu ülkeye yolladı… Hastanelere bile bomba yağdıran bu ülke’ye bu yardımın insani ve doğa sevgisi yönü her türlü övgüye değer… Alkışlıyorum…
Not : Yarışma sonuçlarını haftaya açıklayacağım…