Ankara’da oynanan Süper Kupa Finalleri’ni teknik ve taktik açıdan değerlendirmek istiyorum.
İlk olarak Vakıfbank’a bakacak olursak, pasör çaprazı Shelia ve smaçörler Gözde ile Vesileva’nın hücum istatistiklerinin düşük olduğunu gördük. Ayrıca libero Gizem’e göre, diğer libero Gizem Örge’nin daha verimli olmadığı ve final maçlarını kaldıramadığı anlaşıldı. Orta oyuncuları Rasic ve Kübra’ya bakacak olursak, blokta çok başarılı olmalarına rağmen hücumda çok az top aldılar. Pasör Naz’ın ise takımı inanılmaz derecede klasik oynattığı ve ortadan az oynadığı kanaatindeyim. Vakıfbank için asıl en önemli olayın, sezon başında transfer edilen yabancıların, geçmişteki kariyerlerini ve performansını Türkiye’de yansıtamamasıdır. Bu da Türk oyuncuların düşüşüne neden olmaktadır. Bununla beraber Kübra gibi bir oyuncunun kazanılması teknik heyetin başarısıdır. Bu arada ise yabancı sınırı olmayan Şampiyonlar Ligi’nde teknik heyetin en büyük problemi, bence Costagrande ile tekrar anlaşılarak devam etmekte ısrar edilmesidir. Bu oyuncunun düşük performansı sahada takımın gücünü eksiltmiştir. Bir diğer sorun ise Dünya ve Olimpiyat şampiyonu apoletiyle transfer edilen Shelia’nın, sezon başından bu yana düşünülen oyuncu liderliğinden uzak kalması ve sanki pasörle anlaşamıyormuş gibi görüntü vermesidir. Ayrı bir konuya da değinecek olursak, VakıfBank bayanlarda, Fenerbahçe ile başlayan voleybol sevgisi ve ilgisini yukarıya çıkarmıştır…
Eczacıbaşı’nı değerlendirdiğimizde, takımın Şampiyonlar Ligi Finali’nde gösterdiği başarının nedeni, kupayı çok istemesi ve sadece buna konsantre olmasıdır. Kupaya ve lige bakarsak, yapılan yabancı oyuncu yatırımları, Şampiyonlar Ligi için yeterli olmasına rağmen Türkiye’deki maçlarda bu anlamda Türk oyuncuların yetersiz olduğu görülmüştür. Neslihan ve Esra’nın geçmiş günlerden uzak bir görüntü içinde olması ve onların yanına konulan gençlerin ise üst düzeyde oyuncu performansı sergileyememeleri, Süper Kupa’nın kaybedilmesi için önemli bir neden teşkil etti. Ayrıca Şampiyonlar Ligi’nin kazanılmasından sonra konsantrasyonun düşmesi ve Süper Kupa’ya gerekli önemin verilmediğini göstermiştir. Eczacıbaşı’nın, lig finallerinde başarılı olabilmesi için Süper Kupa’daki hatayı kesinlikle yapmaması gerekir.
Süper Kupa’nın Şampiyonu olan Fenerbahçe’yi incelersek; Kim’in, Eda’nın, Merve’nin ve Lo Bianco’nun oynadıkları mevkide çok başarılı olduklarını görürüz. Polen’in ise çok daha üst düzeyde bir seviyeye gelmesi gerekir. Bosetti ilk gün çok başarılı olmasına karşın, 2. gün etkisiz olmuştur. Bu nedenle Bosetti’nin iyi bir final oyuncusu olduğunu düşünmemekteyim. Dicle’nin, oynadığı zamanlarda blokta çok faydalı ve güzel işler yaptığını gördük. Çok yüksek ücretler karşılığında transfer edilen Montano’nun ise böyle bir final maçında tribünde oturması, her halde yaşanabilecek en büyük hayal kırıklığıdır. Fenerbahçe’nin antrenörü Abondanza’ya da değinmemek yanlış olur. İlk defa bir final maçında koçing hatası yapmadan maçı tamamlamıştır.
Çok kısa olarak ta Galatasaray’a değinirsek, Vakıfbank maçında lige nazaran daha iyi oynadıklarına şahit olduk. Bu maçta kapasitelerini sonuna kadar zorladılar. Ama sonuca gidemediler. Takımda yine her zaman olduğu gibi Centoni en etkili isimdi.
Ankara seyircisine de teşekkür etmek gerekiyor. Salonun bu kadar dolu ve coşkulu olması, karşılaşmalara ayrı bir zevk kattı.
2. Lig Bayanlar Finalleri’ne değinmeden yazıyı tamamlamak istemiyorum. Bu finallerde 4 takımında eşit oranda şansa sahip olduğunu düşünüyorum. Çünkü finallerin havası her zaman başkadır. Kim daha çok isteyip sonuna kadar savaşırsa, kazanma yolunda önemli bir adım atmış olur. Takımların yarı finallerden birbirlerini tanıyarak gelmiş olmasını, hangi takımın kendi lehine çevireceğini izleyeceğiz. En önemli unsurun ise son güne kadar, finalin kovalanacağını düşünmekteyim. Tribünlerdeki herkesin, Salihli Belediyesi’ni 1. Lige çıkacak ilk takım olarak görmesi, öteki takımlara haksızlık olacaktır. Final maçlarında oyuncuların bütün bir lig içindeki sorun ve problemleri unutup şampiyon olmak ve 1. Lige çıkmak için terinin son damlasına kadar savaşması gerekiyor. Oyuncu ve antrenör kalitelerinin sahadaki yansımaları, oyuncuların antrenörlerin verdiği istatistiki taktiklere ne kadar uyacağı görülecektir. Şampiyonluk ve bir üst lige çıkma, sadece kulübün yaptığı parasal yatırım ile ilgili değildir. Antrenör ve oyuncuların en iyi şekilde organize olup, arkadaşlık ve takımdaşlık yaratması ile ilgilidir. Antrenörün teknik, taktik ve istatistiki bilgileri en iyi şekilde sahaya yansıtması ve motivasyon sanatını en güzel şekilde mutlaka uygulaması gerekir. Şimdiden tüm takımlara başarılar dilerim…
Son olarak değerli büyüğümüz sayın Özcan Mutluğil'in vefatından dolayı, Özkan Mutlugil ve ailesine taziye ve üzüntülerimi iletirim...