6 şehirde oynanan 2018 Dünya Bayanlar Voleybol Şampiyonası, Japonya'nın Yokohama kentinde sona erdi.
Sırbistan ve İtalya takımları yaptıkları ciddi yatırımların karşılığını final maçı oynayarak alırlarken,Tokyo Olimpiyatları'nda da muhtemel bir Çin - Sırbistan - İtalya - Hollanda dominasyonu bizleri bekliyor. (Tabi takımlar kadrolarını koruyabildikleri takdirde. Sırbistan'da Rasic ve Ognjenovic'in milli takımı bırakma kararı aldıkları konuşuluyor..)
Çin takımı kendi evinde olduğundan daha rahat (Psikolojik baskıya girmeden) bir turnuva geçiriyordu seyircisinin de desteğiyle taa ki İtalya maçına kadar. Son 6 final maçlarında Amerika'ya karşı 3. sette Zhu Ting'in yaptığı fantezi, seti kaybettirirken kenardan giren solak pasör çaprazları takımı sırtladı ve maçı kazandırdı. Sonunda bomba patladı ve İtalya; Egonu'nun tarihi 45 sayılık performansı ile Çin'i finalden etti.
Çin hayret edilecek şekilde Egonu'yu rahat oynattı. Özel bir tedbir almamışlardı ve bunun da bedelini ağır ödediler! Ayrıca bir önceki turda takımı kurtaran solak pasör çaprazlarını da çok limitli oynattılar rakibe ters gelmesine rağmen. Coach Lang Ping'in gördüğümüz en kötü performanslarından biri idi yarı final maçı İtalya'ya karşı. İtalya'nın yaptığı taktik hamlelere çok geç karşılık verebildi ya da veremedi!
3.lük maçını Çin ve Hollanda oynadı. Çin yarı finalden çok daha ciddiye aldığı maçı kolay bitirdi.
Bir gün evvel 2 saat 50 dakika süren Çin-İtalya yarı finali, Sırbistan'ın şampiyonluğunda büyük rol oynadı diyebiliriz. Özellikle 5. sette yorgunluk İtalya için negatif olurken, Mihajlovic 5. sette usta bloklar ve ince hücumlarla faturayı İtalya'ya kesti! İtalya'da pasör Malinov ve Egonu yıldızlaşırken, Sırbistan file önü kapasitesini süreklilikle tüm maça yaydı, servis karşılamaları özellikle ilk sette çok aksasa da.
Sonuç olarak Sırbistan, turnuvayı ciddiye alışı ile, 12 oyuncuya yayılan kadro derinliğiyle, yeni sayılabilecek köşe smaçörleri Bianka Busa'yı da takıma monte ederek, çok haklı bir şampiyonluk kazandılar! Darısı başımıza!
Bugün Dünya üst seviye bayan voleybolu, erkeklerdeki gibi çift pasör çaprazını oyun içerisinde 6 rotasyon tutan sisteme geçmişken, bizim milli takımımız hala ÇAĞ DIŞI, çift defansif karakterli 4 numara ile oynamaya devam ediyor! Biz Hande Baladın'ı sürekli oynatamazken, Hollanda coachu Morrison; Plak, Buijs ve Sloetjes'i (3'ü de pasör çaprazı karakterli oyuncu) 3. lük maçında ve bazı maçlarda zaman zaman sahada sürekli tuttu.
İki solak, aynı teknik karakterli pasör çaprazı ile oynayan (Bu oyuncuları sürekli değiştirerek / Murphy ve Love) Amerika takımı, Coach Karch Kiraly ile düşüşe devam ediyor. Coach Kiraly, Coach Hugh Mc Cutcheon'un kendisine bırakmış olduğu mirası tüketmiş gözüküyor! Adams gibi algılaması sıfır bir orta adamını sürekli oynatarak takımını eksik bırakan Amerika'da, pasörler Lloyd ve Hancock özellikle pas tercihlerinde inanılmaz kötü seçimler yaparken, kalite olarak ta vasatı aşamadılar. Türkiye'den bazı kulüplerin özellikle Lloyd'u ayıla bayıla istediklerini biliyoruz. Demek ki voleybola farklı pencerelerden bakıyoruz veya işin içerisinde başka işler var. Ya da birilerinin (!) dolduruşuna geliyorlar! Allahtan gelmemiş. Bir diğer gözlemimiz de Amerika takımının Rus takımından daha ağır-yavaş bir oyun oynadığı idi.
Japonya kapasitesi ölçüsünde başarılıydı ve Sırpların Brezilya'yı ilk 6 dışında bırakma kararı ile ilk 6'ya girdiler. Tabii ki bu duruma Brezilya'nın Almanya'ya (2-3) kaybettiği müsabaka çanak tuttu! Brezilya bir yerde kendi ayağına sıkarken, serbest düşüş sürüyor! Jenerasyon değişiminde başarılı olamayan Brezilya'nın, uzun süredir ilk 4'ün bu kadar uzağında kaldığını görüyoruz!
Japonya kendi evinde bir başka oynuyor, boşlandığı takdirde her zaman sürpriz gerçekleştirebilecek bir takım. Solak pasör çaprazı Nagaoka, smaçörler Ishii ve Koga dikkat çeken oyuncular.
Rusya, Coach Pankov yönetiminde belirli bir disiplin yakalamış görünüyor, Obmochaeva (Gonchareva) oynamadığı zaman(!) daha süratli oynuyorlar ve etkili oynayabiliyorlar ve takım oyunu ön plana çıkıyor.
Bizim takımımıza gelince: Sonuç olarak İtalyan Coach Guidetti yönetimindeki Türkiye, 2010 Dünya Şampiyonası'nda (Yine Japonya'da) elde edilen 6.cılık derecesini geçemedi ve 10.uncu bitirdik.
(O zaman bu derece beğenilmemiş ve takım listesinde yapılan bir yanlışlığın neticesinde Türk Coach Bedestenlioğlu görevden alınmış ya da istifası istenmişti, o dönemki TVF Başkanı Sn. Karabıyık tarafından).
Dost Azerbaycan'ın 2 sporcusunu takımıza karşı oynatamayarak yaptığı kıyak olmasa, belki daha da aşağıda bitirebilirdik. Şükür etmek lazım! Herhangi bir yenilgi durumunda oluşabilecek moral bozukluğu ile Tayland maçı da kaybedilebilirdi. Allahtan bu olmadı!
Takımımız üst seviye milli takımlara karşı SIFIR çekerken, her zamanki gibi vasatı başardık!
TVF yönetim kurulu üyesi ve Milli takım teknik sorumlusu Kurtaran Mumcu beyin bizim kulağımıza gelen değişik kişilere yaptığı konuşmalarda, takım kadrosunu kendisinin oluşturduğu söylemini verdiği söyleniyor (Başkalarının yalancısıyız) ! Eğer böyle ise sonuçtan da kendisinin sorumlu olması lazım! Guidetti'nin değil! Zaten anladığımız kadarıyla Guidetti turnuvadan sonra bir TV programına filan da çıkmadı ve resmi bir basın toplantısı da yapmadı. Sadece Kurtaran beyin TV'deki bir programda yaptığı bir konuşma var. (TRT Spor - Mehmet Sevinç)
Şimdi bizim sorumuz: TVF'nin milli takımlar ve Türkiye'deki genel voleybolun gelişimi ile ilgili üst seviye Türk antrenörlerden oluşan bir teknik kurulu var mıdır? Bizim bildiğimiz Sn. Karabıyık döneminden bu yana böyle bir kurulun olmadığı ya da oluşturulan kurulun bu işlere bakmadığı şeklinde.
Eğer Sn. Mumcu bu işten tek başına sorumlu ise teknik olarak yeterliliği nedir? Her hangi bir Antrenör Kursu bitirmiş midir? Üniversitelerin Voleybol uzmanlık dalı olan 4 yıllık bir bölümünü bitirmiş midir? Altyapılarda, Türkiye Ligleri'nde antrenörlük yapmış mıdır?
Eğer sorumlu değilse, voleybol kamuoyunun teknik bilgisine ve yeterliliğine güvendiği ve konusunda uzman olan Sn. Guidetti'nin böyle bir önemli turnuva sonrası Türk basınının, voleybol kamuoyunun ve Türk antrenörlerinin karşısına çıkması gerekmez miydi?
Ayrıca bazı oyuncuların antrenörle anlaşamadıkları için milli takıma gelmek istemedikleri ve takımımızın Coach'unun da onları davet etmekte pek te istekli olmadığı konuşuluyor! Efendiler burası babanızın takımı değil. Milli takıma mazeretsiz ya da eften püften mazeretler üreterek gelmeyen sporcu direkt 1 yıl ceza alır! Yönetmelik açıktır! Kulübünde de oynayamaz! Bu işleri bir tarafa bırakın da gerçek Türkiye kadrosunu olimpiyat elemesinde sahaya koyun... (Alikaya, Naz, Neriman vb. )
Coach Guidetti; Kulüp takımında bu güne kadar hep başarılı olurken sporculara dikkat edelim: Glinka, Grün, Sloetjes, Zhu Ting, Rasic vs. Bir de o yapıya çok iyi hizmet eden 3 sporcu var; Gözde (Vladimir Buzaev + Ferhat Köseoğlu tandemi sonucu), Libero Gizem Karadayı (Ankara Vakıfbank + Telekom çıkışlı), Naz (Eczacıbaşı ve Marco Motta orijinli). Vakıfbank'ın süper de bir tesisi var. Fakat maalesef hocanın kulübünden dominant bir sporcu çıkamadı hala, umudumuz Ebrar'da!
Teknik olarak bakıldığında, pasörlerimizin pas kalitesi çok düşük ve bu seviye için fizik olarak yetersizler! Smaçörlerimiz kapasitesiz ve buna rağmen klasik oyun kurgusunu tercih ediyor teknik adamlarımız! Takımın her hangi bir kombinasyon denemesi dahi yok rakip bloğu, yapılan hücum organizasyonu neticesi bloksuz geçebilmek için. PASİF VOLEYBOL oynuyoruz ve sonuçta takımın Coach'u (0:3) kaybedilen maçtan sonra REALİTEYE BAKALIM diyebiliyor!
Türk Voleybolunun son 12 senesine baktığımızda, evimizde düzenlediğimiz yaş grubu turnuvalarında Avrupa ve Dünya Şampiyonlukları yaşadığımızı görüyoruz. Peki yetişkinlerde niye bu oyuncular başarılı olamadılar?
Buradan çıkan sonuç şu bizce... Demek ki yanlış oyunculara yatırım yapıldı! Gerçeklikten uzak, sadece altyapı da şampiyon olup başarılıyız söylemi verebilmek için vakit eylerken; İtalya Egonu, Syllla, Sırbistan Mihajlovic, Boskovic'i, Rusya Voronkova'yı çıkarıverdi!
Açıkça bazı torpilli oyunculara yatırım yapılırken, (Kulüp, menajer, politikacı baskıları nedenleriyle) gerçekten üst seviyede daha iyi olabilecek sporcuların önü de kesilmiş oldu.
Bu konuda yapılan bir başka yanlış da, bazı oyuncuların alt yapılarda yanlış mevkilere yönlendirilmesi motorik özellikleri ile tezat teşkil etmesine rağmen!
Türkiye'de bir yönetmelik var! Bosna, Makedonya ve yine bazı Türki Cumhuriyetler'den sporcuları altyapı takımlarınında oynatabildiğiniz takdirde, bu sporcuları A takımlarında yabancı kontenjanına takılmadan oynatabiliyorsunuz! Şu son 12 seneye bakalım: Bizde bu şekilde Bosna Hersek'ten getirilmiş 8-10 oyuncunun en iyisi şu anda Milli takımda ilk 6 da oynuyor. Diğer tarafta da Boskovic ve Mihajlovic yine Bosna menşeeli sporcular Sırp Milli takımında. Naturalizasyon yapılacak ise bu şekilde yapılır! Milli takımlarda ve en üst seviyedeki lokomotif 2 kulübümüzün o dönemdeki menajerlerine sormak lazım, yönetmelik olmasına ve elinizde Sırbistan'da olmayan finansal güç olmasına rağmen sizler niye bu 2 sporcuyu yakalayıp getiremediniz diye!
Şimdi diyeceksiniz ki, bizde de voleybol lisesi takımı var! Özür dilerim ama ikisi maalesef aynı şey değil . Birisi üst seviyeye hitap ederken, diğeri 2. Lig seviyesinde oyuncu yetiştirebildi maalesef! Ve İtalya ile karşılaştırıldığında olayın özünün "ADET" değil; "KALİTE" olduğu ortaya çıktı. Sonuç; 100 kişiyi eğiteceğinize, en son noktada size lazım olan fiziksel karakterde 10 sporcuyu eğitin ve tüm dikkat, özen ve finansı buna bağlayın. İtalya'nın formülü bu !
Sonuç olarak; biz senelerce 60 sporculu (!) havuz problemleri ile uğraşırken ( Ferhat Akbaş-Özkan Mutlugil/Akif Üstündağ dönemi) "atı alan Üsküdar'ı geçti" !
Milli takımla ilgili bir diğer önemli konu da bizim sporcularımızın voleyboldan ziyade, teatral yeteneklerinin daha gelişmiş olması! Maalesef sporcularımız voleyboldan önce bu işin tiyatrosunu öğreniyorlar. Sevinçler, hüzünler yapmacık, sosyal medya işin tam göbeğinde. Yedekler bir başka tiyatro peşinde (kenarda Usain Bolt hareketleri ile şımarmalar vs.) Çin, Sırbistan, İtalya'da bu komediyi izlemiyoruz. Bu kızlarımıza laf söyleyen de yok! Sonuç ta ortada! Komedi drama dönüşüyor sonunda !
Burada tecrübeli kaptanımız Eda'yı tenzih ediyorum. Müsabakada yanındaki oyuncuların yetersizliğini hissediyor ve ümitsizliği yüz ifadesine vuruyor ! Bu insanlarla benim ne işim var der gibi sanki..
Bir diğer konu da milli takımın forma rengi! Son dönemlerde bir Siyah modasıdır gidiyor. Bakıyoruz Brezilya'ya, Sırbistan'a, Çin'e; hep bayraklarının rengi ile çıkıyorlar sahaya. Biz ise hep siyah! Türk bayrağının rengi mi değişti beyler bayanlar? Tedarikçi firma fotoğraf çekildiğinde içini göstermeyen beyaz forma yapamıyor mu? Bu konuda hep aynı firmaları görüyoruz! Herhangi bir ihale filan açılıyor mu? Dünya'da, Türk Milli takımına forma yapabilecek 20 tane firma sayarız hemen! TVF'nin şunu unutmaması lazım. O forma sizin formanız değil! Türk halkının forması! Hepimizin forması!
Bu arada 2020 Tokyo Olimpiyat oyunları eleme turnuvalarının yeni formatı açıklandı FIVB tarafından. Bir an önce şapkayı önümüze koyarak bu zor durumdan nasıl çıkarız ve sahaya en ideal organizasyonu koyarak nasıl Olimpiyata giderizin hesabını yapmak lazım yeni formata göre. FIVB'nin yeni açıklanacak klasmanındaki Dünya Klasmanı'nda yerimizin ne olacağı ise çok önemli. Çünkü FIVB Olimpiyat Eleme Turnuvaları'nı önce oynatacak yeni sistemde ve elemeyi geçemeyen takımları kıta elemesine yollayacak her kıtadan sadece 1 takımın Olimpiyata katılabileceği ! BURASI ÇOK ÖNEMLİ (!)
Bir başlık da Türkiye'nin olmadığı 6'lı Finallerde Türkiye'yi başarı ile temsil eden Ferhat Akbaş kardeşimize açalım ve Japonya'nın Dünya 6. derecesindeki katkısından dolayı tebrik edelim. Temennimiz bu yurtdışındaki platformlara yine bir başka milli takımın ya da kulüp takımının başında çıkmaya devam etmesi ve bu tip örneklerin çoğalmasıdır..
Bu arada; özellikle altyapılarda full türbanlı, eşofmanlı, etekli ne olduğu belli olmayan bir kıyafet tarzı göze çarpmaya başladı! Türbanların içinde silikon dudaklar da işin aksesuarı! Görüntüleri sosyal medyada paylaşılıyor. Şallım şallım türbanlar fileye takılsa sporcu bile boğulabilir. Sağlığa, estetiğe aykırı bir kıyafet anarşisi! TVF'yi bu işe bir son vermeye ve bir düzen getirmeye davet ediyoruz! Burası FIVB müsabakası değil. Orada da bu işin tarzı var. Herkes kafasına göre giyinemiyor! Ayrıca siyasi kazanım peşinde koşarak ne olduğu belli olmayan İranlı sporcuları buraya ithal etmenin vereceği hasarları da ileride görecektir Türk voleybolu!
Ayrıca Bulgaristan'da Kazanlak takımının geçen yıl bu tip sporcuları oynatan Shumen takımına verdiği tepkiden sonra, Bulgar Federasyonu çok zor duruma düşmüştü. Bizden uyarması!
Ve dip notu: TVF'nin 60. kuruluş yılı görkemli bir alkolsüz balo ile kutlandı. 50. Yıl Balosuna davet edilmeyen bir çok emektar voleybolcunun ve voleybol adamının 60. Yıl Balosuna da daha artan sayıda davet edilmemesi, bizim için hiç sürpriz olmadı! Çünkü "hepimiz aynı takımdayız" söylemi ile uygulamalar birbirini tutmuyor. Akıllı bir yönetim, mümkün olduğu kadar çok kişiyi çağırarak Halkla İlişkilerini üst seviyede tutmaya çalışırdı. Yandaş olsun, taştan olsun mantığı ile ancak buraya kadar.
Sonuçta Türk Voleybolu olarak "KONKORDATO" ilan etmeyelim de! Bu duruma da razıyız memleketin bu ahvalinde!
Sevgilerimle