Sene 1985 ! İstanbul'da 3.üncü Amatör Kümeye kadar düşen Fenerbahçe; Perihan Özbilgin ve Erkan Yasa ile yeni bir solukla tekrar basamakları yavaş yavaş tırmanıyor. Rahmetli İsmail Vuran, Erkan Yasa'dan bayrağı 90'lı yıllara teslim alıyor ve bugünkü Fenerbahçe'nin temelleri atılmaya başlanıyor.
Aziz Yıldırım'ın Voleybol şubesinin başına geçmesi ile Fenerbahçe, ilk 4' ü zorlar duruma geliyor.
Ve bundan sonra, 2004'ten sonra Hakan Dinçay yönetimindeki voleybol komitesinin görevi devralması ile voleybol Fenerbahçe içerisinde ivme kazanıyor. İlk yıl kazanılan 2.likten sonra, şampiyonluklar gelmeye başlıyor.
2. ligden tekrar 1. lige çıkan bayan takımı, erkek takımları egemen kulüp içerisinde gün geçtikçe kuvvet kazanmaya başlıyor. Sonunda bağımsızlığını, yapılan tonlarca hataya rağmen, kulüpten M. Ali Aydınlar etkisi ile kazanan Bayan Voleybol Takımı, Cumhuriyet içinde Cumhuriyet(!) gibi yönetilmeye başlanıyor! M. Ali Aydınlar'ın yönetimle ters düşmesi sonucu Acıbadem'in sponsorluktan ayrılmasının ardından, Cumhuriyet statüsü özerk yönetime indirgenen bayan voleybol takımı, Avrupa Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunun ardından ligde hüsrana uğrayarak, play-off yarı finalinde elenerek Şampiyonlar Ligi’ne bileğinin hakkıyla gitme hakkını kaybediyor.
Balık hafızalı olmayan okuyucularımız, eğer bir evvelki yazımı tekrar okuma zahmetine katlanırlarsa, bu tehlikeyi üstü kapalı olarak hangi takım için belirttiğimi tekrar görmüş olurlar. Altta bu yazıya yorum yapan kardeşlerimiz de şunu anlamalıdırlar ki, Sancak Alabanda Türk ve Dünya Voleybolunda olan veya olabilecek olan olaylara objektif bakmaktadır! Maalesef, öngörümüz gerçekleşmiş, bütün sezon kenarda şak şak yapmaktan elleri nasır tutan voleybolcu hanımlar, zoru gördüklerinde elleri ayaklarına karışmış, sakatlık sendromları tutmuş, Fenerbahçe tek maçlık yarı finali kaybetmiş ve statü gereği Şampiyonlar Ligi dışında kalmıştır.
Bir diğer ilginç durum ise Vakıfbank ve Fenerbahçe takımlarının, Mayıs ayının başında oynanan Türkiye Kupası maçlarına genç takımla katılmalarıdır.
Acaba nedeni, yabancılarla yapılan kontratların 30.04.2012 tarihinde bitmesi midir? Eğer böyle ise, bu kontratları kim bu şekilde düzenledi? Tamam, Olimpiyat senesi. Ama bu oyunculardan (yabancılar) hiç olmazsa 2 tanesi Federasyonları ile görüşülerek tutulamaz mıydı? TVF bu konuda devreye sokulamaz mıydı?
Velev ki; hiçbir yabancı oyuncuya izin alınamadı, yerliler niye bu kupa maçlarını oynamadılar? Türkiye'den kamyon yüküyle para kazanan ZERO ROBERTO bey, 1 hafta daha takımının başında duramaz mıydı? Eğer yapılan kontratlar bu şekilde idiyse, bu ne amatörlüktür! ZERO ROBERTO bey, Türkiye'de çalıştığı 2 sezon içerisinde, toplam 730 günde kaç gün takımının başında kalmıştır? Bu durumda Fenerbahçe'de başarısız 2 sezon geçirmiş olan Brezilyalı Coach'un günlüğü kaç paraya gelmiştir sizce? Sorular... sorular... cevapsız kalmaya mahkum sorular! Açıkçası, Fenerbahçe'nin son 3 senesine baktığınızda, üstü kapatılan birçok transfer rezaleti ile karşılaşacaksınız. İyisi mi, bırakın üzeri kapalı kalsın.
Bayan takımındaki sponsorunu kaybeden Fenerbahçe, maalesef birer birer kadrosundaki üst seviye oyuncuları da kaybetti. Fakat daha da acısı, ortada bir vizyona dayalı planlama olmadığı ya da bu vizyonu koyabilecek kişi veya kişiler kalmadığı için, transferde bir B ve C planının da olmadığı artık gün gibi aşikar!
Diğer taraftan Galatasaray cephesine baktığımızda, ezeli rakibin bu zaafından çok iyi yararlandıklarını görebilirsiniz. 1 aydan daha uzun süredir süregelen transfer planlarına göre multi yabancılı ve yabancı orta oyuncularına yönelik planlama ile, CEV ile kapalı kapılar arkasında götürülen pazarlıklarla işi bu noktaya getirdiler. Türkiye Ligi'nde en büyük rakibi Fenerbahçe'nin kendi kendine havlu atmasından dolayı Galatasaray, uzun seneler sonra ilk defa bu sezon 3.lüğün en büyük adayı! Acaba CEV ve TVF Galatasaray'dan bu deklarasyonu ve sinyali almamış olsalardı, Fenerbahçe'yi Wild Card'dan bu kadar kolay mahrum edebilirler mi idi? Burada açıkça bir taşla bir kaç kuş vuruldu! Perde arkasından bir oyun oynandı! Türkiye'deki voleybolun miladı Galatasaray Kulübü'ne, bu etik dışı davranış hiç mi hiç yakışmadı!
Galatasaray Erkek Takımı'nda da skandallar bir birini izlemeye devam etmekte! Hiç bir erkek takımı tecrübesi olmayan Sırp Coach Dragan Nesic'in, erkek takımının başına getirilişini camia ağzı açık biçimde seyretti. Ama biz seyretmeyip burada dillendiriyoruz. Işık Menküer'in yerine erkek takımı geçmişi olan bir Coach (yerli ya da yabancı ) getirilebilirdi. Kimsenin de gıkı çıkmazdı. Bizim bildiğimiz, Nesic'in menajerinin de bayan takımına Barbolini-Gioli-Lo Bianco-Calderon servisini yapan menajerin olması. Daha ne söylenir ki. Ayrıca, 35 yaşındaki Vladimir Nikolov transferi için de söyleyecek söz bulamıyoruz. En son, Sofya'daki Olimpiyat elemelerinde Bulgar takımının başarısızlığındaki coach Stoyev ile birlikte baş aktör konumundaki oyuncu, voleybolunun son durağına gelmiş gözüküyor! Velhasıl kelam, bayan ve erkek takımlarının total bütçesi 6 Milyon dolardan, 9,5 Milyon dolara çıkmış, öncelikleri geleneksel erkek voleybolundan bayan voleyboluna ne hikmetse kaydırılmış olan Galatasaray'da, su sporları kökenli menajer kardeşimiz işin suyunu çıkarmış gözüküyor. Bizden uyarması. Galatasaray'ın da sonu Fenerbahçe gibi olursa kimse şaşırmasın 1-2 sene içerisinde!
Sonuç olarak, Fenerbahçe olsun, Galatasaray olsun, profesyonel yönetim modellerine geçmek ve bu modellerde gerçekten kalifiye insanları o noktalara getirmek durumundadırlar. Voleybolcu X'in kocası, yönetim kurulundan bilmem ne beyin akrabası veya adamı tarzındaki imtiyazlı ve denetimsiz menajerlik modeli görev tanımındaki yaklaşımların kulüpleri getireceği nokta işte budur. Sonuçta maalesef kulüplerimiz zarar görmekte ve kapanma noktasına gelmektedir.
Bu faslı burada kapatalım ve Olimpiyatlar'dan sonra Dünya Voleybolu'nun dönüm noktası olabilecek bir olaya göz atalım. FIVB Başkanlık seçimi!
Eylül ayında San Diego'da yapılacak seçimin 2 adayı ve favorisi var. İkisi de birbirinden sert ve donanımlı! AmerikaVoleybol Federasyonu “Ceo”su ; 1984 Olimpiyatları Altın Madalyalı Antrenörü Doug Beal ve Brezilya voleybolunun büyük organizatörü, yönetim üzerine kitapları bulunan Brezilya Federasyonu Başkanı Ary Graça. Hangisi kazanırsa kazansın, voleybol kazanacak!
NORCECA, blok olarak Doug Beal'i destekleyeceğini açıklarken, Güney Amerika Konfederasyonu doğal olarak Ary Graça'yı destekliyor.
Arap ülkeleri, Japonya ve Pasifik ülkeleri Doug Beal'i desteklerken, CEV Ary Graça'yı destekliyor. Fakat bu durum %100 değil ve geçenlerde Rusya Federasyonu açık açık seçimlerde Doug Beal'i destekleyeceğini beyan etti ve CEV şoka girdi. Bu ne demek oluyor? Bu şu demek ki, Rusya ve bağlı eski Sovyet Cumhuriyetleri blok olarak Doug Beal'e oy atacaklar! Artık şunu açıkça görüyoruz ki, Doug Beal'in kazanması durumunda CEV'de büyük bir değişiklik olacağı kesin. Avrupa Voleybolu'nu iflas ettirmiş bir CEV yönetimini de hiç bir patron orada tutmak istemez zaten!
Kesin olan bir şey var ki, Eylül 2012 den itibaren Dünya Voleybolu'nda hiç bir şey eskisi gibi olmayacak!
Orta Avrupa dukalığı tarzında bir yönetim şekline sahip olan CEV ise, bundan sonraki ilk kongresinde Slav-Akdenizli ittifakından çıkacak bir yönetim devrimine gebe.
Son olarak, Olimpiyat'ta Bayan Milli takımımızın yer alacağı grup belli oldu. 15 gün önce ziyaret ettiğim Ankaralı antrenör dostum “Hangi grupta yer alırız?” diye bana bir soru yöneltmişti. Ben de bir kağıda bir tahminde bulunmuş ve o kağıdı saklamasını söylemiştim. Dostuma, kağıdı atmadıysa bakmasını buradan rica ediyorum. Galiba tahminimizde yanılmadık. Özellikle Afrika şampiyonu Cezayir, Ev sahibi İngiltere ve Japonya'nın aynı grupta eşleşeceklerini söylediğimi çok iyi hatırlıyorum.
Bayan Voleybol Milli takımımızı çok zor maçlar bekliyor Olimpiyatlarda. Ama bizim, onların bu grubu bir şekilde geçeceklerine güvenimiz tam. Tüm oyuncularımıza sakatlıksız bir Grand Prix ve Olimpiyat dönemi diliyoruz!