Türk Voleybolu sınavdan geçiyor. Voleybolu yakından takip edenler VNL Liginde oynanan maçlarda takımların Olimpiyat vizesi almak için çabaladığını, burada alınabilecek şampiyonluğun nihai bir netice olmadığını bilirler.
Nitekim Ulusal takımımız geçen yıl büyük başarı göstererek VNL şampiyonu olmuştur.
Ancak, bu başarı halkın gözünde nihai bir başarı olarak yer aldı. Eline geçen fırsatı kullanmayı seven malum Medya, Türkiyeyi dünya şampiyonu, Dünyanın en iyi takımı olarak servis etti. Santarelli de çok başarılı, şampiyonluğun mimarı, eşsiz antrenör oldu. Oyuncularımız halkımızın gözünde, dünyanın en iyi, en başarılı oyuncuları oldular. Aklınıza gelebilecek bütün “enleri “ gördük.
Bunu yapmayacaktık. Ama yaptık! Çünkü başarıya olan açlığımızı gidermemiz gerekiyordu.
Şimdi Türk insanı sizden VNL Liginde tekrar başarılı olmanızı bekliyor.
Evet, bu bir Lig değil mi? Her sene şampiyonluğa oynamanızı bekliyorlar. Kimseye cahil muamelesi yapmaya kalkışmayın. Milyonlarca insana neyi anlattıysanız onun neticesini alırsınız.
İnsanlar bakıyorlar, Lig başladı, bizim yenilmez armada ilk maçta yenildi. Hem de Japonya’ya.
Siz bu insanlara” kuzum siz aptal mısınız? Biz Olimpiyatlara hazırlanıyoruz” di-ye-mez-si-niz!
Hazırlık maçları kıvamında VNL maçları yaptığınızı anlatamazsınız!
Bizim Ulusal Takımımız söz konusu olduğunda İstiklal Marşı söyleyerek yola çıkarız. İtalya’nın İstiklal Marşı yoktur. Santarellinin, bizim hassasiyetlerimizi öğrenmesi gerekir.
Basınımızda hamasi yorumlar yerine, VNL Ligi maçlarındaki hedeflerimiz konusunda gerekli açıklamalar, zamanında yapılmış olsaydı durum daha anlaşılabilir olurdu.
Gözden kaçan bir konunun önemle üzerinde duruyorum.
Ben bunu hep söylüyorum. Anlaşılmıyor. Ülkemizde voleybol kitleselleşmiştir. Yani voleybol kitleler tarafından kabul görmüş, takip edilir olmuştur. Antalyada oynanan VNL maçlarında dikkatimi çeken, tribünleri dolduran, her yaştan kadın, çocuklar gibi coşkulu, maç seyretmeye gelmişlerdi. Bu görüntü sadece Takımımızın başarı öyküsüyle alakalı değildir. Filenin Sultanlarının, kadınların dünyasında birer kahraman olarak yer aldıklarını düşünüyorum. Bu mevzunun derinliğini ilk önce antrenörümüz görmeli. Kimlerin ruhuna hitap ettiğini bilmeli. Nefeslerini ensesinde hissetmeli.
Bakın bu kitle kolay kazanılmadı. Ama kaybetmek çok kolay olur. İnsanlar size güveniyorsa, güvensizliğin de ağır bedelleri olur.
SANTARELLİ’YE NASİHATİMDİR
Bak değerli kardeşim, sen bu güzel Ülkenin ekmeğini yiyorsun. İnsanlar senin başarını gördü. Geçen sene senin hakkında çok pozitif düşündük. Maçlardaki oyuncuları motive edişini çok beğendik.
Bu turnuvaya başlarken daha ilk maçta yüzün düştü. Yapma! Eğer takım üzerinde oynuyorsan, kendi taktiklerini deniyorsan, asla kimseye sitem etme hakkına sahip değilsin. Onların, senin uygulamalarında hata yaparak gelişmesine sabretmen gerekmiyor mu?
Takımın alışılagelmiş oyun düzeni bozuldu. Birçok oyuncu takıma ve oyun düzenine uyum sağlamak için çabalıyor. Maçlarda gördük ki takım içerisindeki kaos basit hataları da beraberinde getirdi. Kibirli olmanı asla kabul etmem. Senin elindeki oyuncuların hepsi bizim için çok değerlidir. Çok akıllı, başarılı insanlardır. Kendilerini daha fazla ispatlamaya ihtiyaçları yoktur. Onları doğru yönlendirmeni bekliyoruz. Onlar üzerlerine düşenleri hep yaptılar. Gerekli özveriyi de yeri geldiğinde gösterdiler. Yine gösterebileceklerine inancımız tamdır.
Geçtiğimiz maçlarda ortaya koyduğun uğraşlarından başarılı neticelere ulaşmış olmanı diliyorum. Bizim görmek istediğimiz, takımın ortadan daha fazla hücum ederek, hücum gücünü artırması,iyi manşet alabilmesi, iyi servis atabilmesi, uyum meselelerinin çözümü gibi basit beklentilerdir. Çözüm senin elinde. Olimpiyatlarda gelecek başarı bizim için çok değerlidir. Senin için de sadece kariyer başarısı olarak düşünülmemelidir. Bunu bekleyen koca bir ulus vardır.
Fikirsel anlamda tek bir iddiamız var "sevdik mi tam severiz, sevmedik mi Allah herkesi korusun" Mesela guidetti'yi sevdik, övdük övdük bitiremedik, Terzic'i sevmedik, yolladık. guidetti Ebrar'ı beğenmedi (Gizem ile birlikte) vakıf'ta bir dakika bile oynatmadan kiraladı, Terzic ise bize Vargas'ı hediye etti. Bu hayati konu tartışılırken bile duymadım, guidetti yıllarca Milli Takımızı çalıştırdı, yararı kadar zararı da oldu, ama hiç tartışılmadı. O yüzden yazdığınız bu yazı, bu ülkede çalışmadığı halde henüz 1 yılını doldurmuş, kolay elde edilemeyecek başarılara ulaşmış Santarelli acaba bunları hak etti mi? diye düşündürüyor. Bu benim değersiz fikrim, ama sizin serzenişlerinizin de bir voleybol emekçisinin en doğal hakkı olduğunun da çok iyi farkındayım. Voleybolda da hayat gibi iyi-kötü arasında çok ince çizgiler var. Sahalarda ter dökmüş biri olarak hayalim yaşayabildiğimiz her sevinçle, hüzünle korkmadan yüzleşerek cesurca yaşamak ve mücadele etmektir. Bence gerisi boş. Saygılar.
Sn. Gökhan Saygı, yazdıklarınızın tek bir satırına bile katılamıyorum, ancak her türlü "FİKRİN" bizlere bir zenginlik kattığını düşünüyorum. Sonuç odaklı, gerçekte çok az kişinin ilgilendiği voleybol sporunda son dönemde anlamlandıramadığım, eski efsane voleybolcuların konu bile etmedikleri: Aşırı sevinç, trt spikerlerinin heyecanı gibi konulardan sonra iddialarınızı garip buldum. Ne demek "medya Türkiyeyi Dünya Şampiyonu, Dünyanın en iyi takımı olarak servis etti." Çünkü aynen öyle oldu, onlar dünya bir numarası oldular, ilkleri başardılar ve üstüne Avrupa şampiyonluğunu kazandılar. Kasapta et almayı, evinde dinlediği haberlerde mutluluğu unutmuş bu cefakar milletin sevincinden kime ne? Ne demek bir kez daha şampiyonluk beklemeyin? Neden? Olana sevinmeyip olacaklara karamsar bakacaksak amacımız ne? Yazınızdan benim anlayabildiğim "Başarıdan kork!" oldu, dünyada hiç bir şey sonsuz değil, sevinci de, abartıyı da gerçekliği de yaşabilecek gücümüz yoksa sahaya çıkmaya ne gerek var ki?
Ben de size teşekkür ederim sayın Saygı, benim aşağıdaki diğer "pencerelerden" bakmam sizin açtığınız yukarıdaki "büyük pencere" sayesinde oldu, biz okurlar da sizin katkılarınızı daha sık görmeyi arzu ederiz.
Uluslar Liginin önemine gelince: Brezilya, Japonya, Polonya, ABD gibi çoğu rakipler daima büyük önem verir ve her yıl bunu kazanmaya çalışırlar. Rus, İtalyan ve Sırplar ise biraz daha az önem verirler, saydığım diğer ülkelere göre biraz daha çok sayıda "yeni" oyuncuyu denemeye alırlar bu turnuvada. Biz birinci gruptanız. Bir tek kaptan Eda'yı dinlendiriyoruz. (Yeliz ve Neriman'ı ise 10 yıldır aralıksız "dinlendiriyoruz" maalesef, öyle bakarsak ikinci gruptan sayabiliriz kendimizi - trajikomik gerçek). Turnuvanın abartılmaması gereken (futboldan başka bir şey bilmez medya"dünya şampiyonu olduk" diye bağırmıştı) ama kendi çapında bir prestiji ve rekabeti elbette var, şampiyonluk sayımızı 1'in üzerine çıkartmamız gerek. Tepede olmayı alışkanlık haline getirmeliyiz. Elbette yukarıda kalmak zor, ama bu önce bize bağlı. Bizimle oynayanı streslendirmeliyiz, onlar bizi değil.
Sizi her ne kadar bilmiyor olsak da, güzel eleştirileriniz için teşekkür ederim. Voleybol için fikir yürütmeye devam edin lütfen.
Türkiye'de kadın voleybolu neredeyse çeyrek asırdan beri dünyanın ilk beşinde, en azından potansiyel olarak. İlgilenenler bilir ki takım sporlarında sonuca bağlı sıralamalar çok şey anlatmaz, onlar katıldığın kıta turnuvalarıyla, oynadığın rakiplerin gücüyle çok değişebilir. Derece ve rekor sahiplerinin yarıştığı performans branşları gibi sıralama yapamazsın, buradaki sıralama anlamı sınırlı bir gösterge. Yani biz 25 yıldır bu düzeydeyiz, üç kuşak geldi geçti bu düzeyde. Hatta eski oyuncularımızdan Gülden, Neslihan, Gözde Kırdar, Esra, Bahar, daha eskilerden Arzu'lar vb. şimdilerden bile daha iyiydiler, ama kendi düzeylerinde "iyi" bir takım oluşturmada sorunluyduk, yönetim ve menejerlik işleri şimdikinden daha amatörceydi vb çeşitli nedenlerle. Uzun lafın kısası, biz bu işi yine başarabiliriz. İlgilenmeyenlere hatırlatmak gerek, geçen yıl bu turnuvada birinci olurken de üç yenilgimiz olmuştu. Takım başlarda yine oyunu oturtmuş değildi.
Futbolkolik kesimin sandığının aksine adın voleybolunda biz aslında geçen yıl teknik değil sadece mental sıçrama yaptık. Takımı moralman köstekleyen, rakipleri abartan, öven ve oyuncusunu değersizleştiren antrenör gitti, bunları yapmayan biri geldi, takım ferahladı, önü açıldı. Hepsi bu ! Evet, sadece bu ! Vargas'la da ilgisi yok. Vargas'ın yerinde Ebrar vardı, Ebrar'ın yerinde Meliha veya herkimse, aynı takım 2021 Avrupa Şampiyonası finalinde, aynı rakibe - Boskoviç'li Sırplara - beşinci seti 13-15 yitirmişti. 2023'te aynı şampiyona finalinde aynı takımı yine beşinci sette 15-13 ile geçiyorsun. Bunun nesine teknik açıklama getireceksin? O sorunlu antrenörle bile aynı işi o zaman da yapabilirdik. Ve bu sorunsuz olanıyla da yitirebilirdik. Oyunda gelişim mi, elbette sınırlı bir şekilde de olsa oldu, o da teknik değil, mental. Bu da oyundaki özgüvene bir şekilde yansıdı ama kupa onun için gelmedi. Finallerde telafisiz tek maçlar oynanır ve beşinci set futboldaki beşer penaltı gibidir.
Voleybol deyince "kızlar" anlayanların (sanki babalarının kızları), şu an ilk kez en büyük turnuvada boyunun ölçüsünü arayan erkek takımımızın ( takım sporlarında basketbol ve futbol millilerinin toplamından da daha iyi olan erkek milli takımı ) maçlarından dahi haberleri yoktur. Spor sevmez, ilgilenmezler. Olimpiyat oynanırken bile umurlarında değildir, o aylarda heyecanla transfer dedikodusu izlerler. Ayakopu fanatizminin girdabında debelenirler, spor perspektifi ile bakmadıkları için futbolu teknik olarak değerlendirmeye kalkıştıklarında bile zırvalarlar. Çok geri kaldığımız kadın futboluna bile ilgi ve desteği sıfır olan bu kesimin ilgisini çekmeye yönelik kadın voleybol takımını "pazarlama" yöntemleri ("voleybol ülkesinin sultanları" vb.) yanlıştı. Bu yanlış takıma ne kadar baskı yapıyor bilmiyorum, umarım yapmaz.
Tebrikler!..
Teşekkür ederim.