Dünya Superbike Şampiyonası’nın Çekya ayağında Toprak Razgatlıoğlu ile kot pantolonu, yeleği ve akreditasyon kartıyla poz veren kişi, bir basın mensubu değil. İstediği gibi fotoğraf çekebilmek için yarışlara foto muhabiri olarak akredite olan Çekya Cumhurbaşkanı Petr Pavel. Sizce böyle bir görüntü Türkiye’de mümkün mü? Nasıl olsun! Birkaç sahne anlatayım:

Kim kimden korunuyor? - Resim : 1

Spor Bakanı Sayın Osman Aşkın Bak’ın voleybol maçlarını izlemek için salona geleceğini sivil polislerin koşuşturmasından ve koltuk kontrolü yapmasından anlıyorsunuz. Sayın Bakan (benim saydığım biri yakın) beş korumayla salona girip yerini alıyor. Maç bitiyor, oyuncuların da geçtiği koridordan medyanın röportaj alanına korumaları eşliğinde gidiyor. Bu sırada bizimkiler ve rakip oyuncuların karşısına, yolu tıkayan korumalar çıkıyor! Sayın Bakan gazetecilere açıklama yaparken arkada koruma duruyor vs. vs…

Salondaki seyircilerin yarısından fazlası çocuk ve kadınken… Büyük olasılıkla tribünlerin çoğunluğu Spor Bakanı’nı tanımaz veya ilgilenmezken… Spor Polisi zaten salonda görev yapıyorken… Akredite gazetecilerin her türlü kimlik bilgisi mevcutken… Sayın Bak’a soruyorum: YURT dışındaki bir salonda bu kadar korumayla dolaşabilir, soyunma odası koridoruna girebilir misiniz? Türkiye’de bazı siyasiler çarşı pazara korumasız çıkarken, bir ‘spor’ salonu zaten sizin mekanınızken, korumalarınıza “Burada gerek yok arkadaşlar. Dışarıda bekleyebilirsiniz” demek çok mu zor?

VNL İSTANBUL’DAN AKILDA KALANLAR

  • İlk haftada gençlerle takviyeli takımımız Polonya ve ev sahibi Çin’i yenerken, İstanbul’daki ikinci haftada asların müthiş seyirci desteğine rağmen Brezilya’ya yenilmesi, moral bozdu tabi. Ama unutulmasın: Aslar henüz hazır değil; hedef turnuva da VNL değil, Dünya Şampiyonası. Daha yol uzun.
  • Geride kalan sekiz maçın, özellikle de İstanbul ayağının en çok öne çıkan ismi Yaprak Erkek oldu. Genç smaçör, Dünya Şampiyonası kadrosunu zorlayabilir.
  • Salonu dolduran binlerce genç kızın oyunculara ilgisi ve sevgisi, sonuçların önüne geçti. Her sporun ‘idollere’ ihtiyaç duyduğu bir kez daha görüldü.
  • İstanbul ve Sinan Erdem Spor Salonu tercihi, art arda seyirci rekorları kırılması, salonun önünde kurulan ‘fanzone’ vs. organizasyonun doğru planlandığının göstergesi oldu.
  • Her organizasyonda görüldüğü gibi kraldan çok kralcılar, sponsor koltuklarının son günkü Brezilya maçı hariç dolmaması, ‘story’ çekerken sahada ısınan oyuncuları engelleyen ‘influencer’lar, maç sonlarında sahada yaşanan kaotik ortam… Bunlar eksi hanesine yazıldı ve şunu gösterdi: Voleybol, kurumsallık anlamında basketbolun hala çok gerisinde…

TEŞEKKÜRLER ANA CRISTINA!

Kurumların sosyal medya hesaplarını yönetenlerin ciddi şekilde eğitilmeye ihtiyaçlarının olduğunu bir kez daha gördük. Brezilya’ya yenildiğimiz maçtan sonra Fenerbahçe Medicana’nın Ana Cristina paylaşımı, tam bir aymazlık örneğiydi.

FIVB Dünya Sıralaması’nı doğrudan etkileyen, Brezilya’ya puan kazandırıp Türkiye’den puan düşüren maçın ardından ‘oyuncunuza’ plaket verseydiniz bari!

2.18’lik boyuyla orta oyuncu değil, nasıl oluyorsa smaçör oynayan sıfır kariyerli nişanlısını menajer operasyonuyla erkek takımına parayla transfer ettiğiniz yetmedi; Ana Cristina’yı bir de Türkiye galibiyetinde başrolü oynadığı için tebrik ettiniz!