Kulüp takımlarıyla kupa koleksiyonu yapan Türk voleybolu, A Milli Takım seviyesinde kürsü göremiyor...
Kadın Voleybol Milli Takımı'nın Dünya Şampiyonası'ndaki hayal kırıklığından sonra kadın basketbolunun (adı bende saklı) emekçilerinden biri aradı: "Voleybolcular biraz fazla büyütülüyor. Biz de 2 olimpiyat gördük, onlar da... En az onlar kadar başarılıyız."
Haklılık payı var... Kadın voleybolunun kadın basketbolundan tek artısı, Avrupa ikinciliği sayısının bir fazla olması.
Üç ana takım sporunda, A milli seviyesinde, üç büyük turnuvada hiç altın madalyamız yok. En iyi derecemizi erkek basketbolunda 2010'da dünya ikincisi olarak elde ettik.
Spor ülkesi olmadığımız (ve bu kafayla olamayacağımız) için ancak iyi bir jenerasyon yakalarsak büyük turnuvalara gidebiliyoruz. Unutulmasın; sistemsiz Türkiye'nin en önemli başarılarının altında, yakaladığımız bu kadrolarının imzası var. Elimizdeki oyuncu kalitesi tabii ki belirleyici ama turnuvalarda devreye antrenörlük, tecrübe, takım kimyası, yıldız faktörü, biraz da şans giriyor. Basketbol ve voleyboldaki 4 Avrupa ikinciliği, final sendromu yaşadığımızı da gösteriyor.
Kadın voleybolundaki hayal kırıklığına gelince... Kulüp takımlarının tarihi başarıları (uluslararası 23 kupa) herkesi yanılttı, beklentileri arttırdı kuşkusuz. Abartı değil: Dünyanın en iyi voleybolcuları oynadı, oynuyor, oynayacak ligimizde... Dünyanın en güçlü kulüp takımlarından üçü bizde... Bu takımların yıldızları kim?
Dünya Şampiyonası'nda madalya maçlarına giden çeyrek ve yarı finallerden örnekler vereyim: Boskovic 36, 33... Gabi 25, 20... Egonu'yu da ekleyelim: 29, 30... Bu üçü; altın, gümüş, bronz aldı; ilk ikisi rüya takıma girdi; biri 'MVP' oldu...
Bizim kulüpleri yukarıya taşıyanlar (veya taşıyacak olanlar) dünya yıldızları değil mi? Hem bizim Milli Takımımız'ı hem de kulüp takımını taşıyan kaç oyuncu var? Kaç oyuncumuz kulüp takımlarında yedek? Dünya çapında kaç yıldızımız var?
Bir parantez açıp, Mart 2019'daki yazımdan alıntı yapayım: Neslihan’ın, Gözde’nin boşluğunu nasıl dolduracağız diye kafa yorarken Melissa Vargas’ın A Milli Takım için devşirilerek Türk yapılması herkesi memnun edebilir ama... Aman dikkat! Kulüpler de gençler de geleceği düşünsün...
Geldiğimiz nokta? Neden olmadı, olmuyor? Turnuva istikrarı yakaladık ama neden sınıf atlayamıyoruz? Gücümüz mü bu kadar? 2023'te oynayacak Vargas yeter mi? Yoksa Carutasu'yu mu bekleyelim?
Bu soruların yanıtını bulmak için; klavye kahramanlarının sosyal medyadaki aptalca saldırıları dikkate alınmadan; voleybolun, tıpkı basketbol gibi masaya yatırılması şart.
Mehmet Bedestenlioğlu ile dünya altıncılığı, Deniz Esinduy (Reşat Yazıcıoğulları) ile Avrupa ikinciliği gördü bu ülke... Son dönemde tarih yazmışlığımız yok!
Sayamadıklarım kusura bakmasın... Esra, Bahar, Özlem, Pelin, Çiğdem, Gülden, Seda, Neslihan, Gözde, Eda, Naz, Neriman, iki Gizem; idol oldu genç kızlara... Şimdikiler ve daha sonra gelecekler, magazin işlerle değil, sporda yaptıklarıyla idol olsun!
ÜÇ TAKIM SPORUNDA NE YAPTIK?
FUTBOL ERKEK
Olimpiyat: A Milli Değil
Dünya Kupası: Katılım 2, en iyi derece 3
Avrupa Şampiyonası: Katılım 5, en iyi derece 4
BASKETBOL ERKEK
Olimpiyat: Katılım 2, en iyi derece 21
Dünya Şampiyonası: Katılım 5, en iyi derece 2
Avrupa Şampiyonası: Katılım 25, en iyi derece 2
BASKETBOL KADIN
Olimpiyat: Katılım 2, en iyi derece 6
Dünya Şampiyonası: Katılım 2, en iyi derece 4
Avrupa Şampiyonası: Katılım 9, en iyi derece 2
VOLEYBOL ERKEK
Olimpiyat: Yok
Dünya Şampiyonası: Katılım 4, en iyi derece 11
Avrupa Şampiyonası: Katılım 11, en iyi derece 10
VOLEYBOL KADIN
Olimpiyat: Katılım 2, en iyi derece 5
Dünya Şampiyonası: Katılım 5, en iyi derece 6
Avrupa Şampiyonası: Katılım 15, en iyi derece 2 (2 kez)
Ayrıca yukarıdaki kıyaslama istatistik bile değil. Her bir branşta kaç dünya şampiyonası yapılmış toplamda, yüzde kaçına katılabilmişiz ? Ortalama derecemiz nedir ? En yüksekten bahsediliyor, en düşükten ise bahsedilmiyor. Bunlar belirtilmeden yukarıdaki bilgiler fikir vermez. Genel durumda ise futbolda Ferö adaları ve Lüksemburg düzeyindeyiz, tarihimizin en feci dönemini yaşıyoruz. Kadın futbolunda bile daha iyiyiz. Bir türlü ayağa kalkamayan kadın-erkek hentbolumuz bile futboldan kesinlikle daha üst düzeyde. Basketbolumuz 12 yıldır başaşağı düşüşte, yakında hentbolun altına inecek futbolumuzun yaptığı gibi, bu gidişle. Çıkışta olan bir erkek voleybol var, o da kör topal, iki ileri bir geri. Doğru bir yönetimle ve kadroyla en az ilk sekize kalmamız gereken bir dünya şampiyonasını ilk onaltıda kalarak geride bıraktık. Kadın voleybolu ise yıllardır debelenip hayal kırıklığı yaşatmasına karşın, bambaşka bir düzeyde. Diğerleri kendilerini onlarla kıyaslamak için birer fırın ekmek yemeli.
İstatistik yalan söylemenin en kolay yoludur der maliyeciler aralarında. Çünkü tek başına bir şey ifade etmez. Başka etmenlerin tamamlayıcı parçasıdır sadece. Adı saklı kadın basketçi voleybolcuları kıskanmak yerine fiziğini şutunu saha görüşünü geliştirsin ki voleybolun düzeyine yaklaşsın. Yani adı saklı "emekçinin" söylediğinde haklılık payı yok. Rekabetin daha sınırlı olduğu ve dünyada popülaritesinin çok daha düşük olduğu kadın basketbolunda düzeyimiz voleybola göre hep daha geride kaldı. Ayrıca üç ana branş diye bir şey yok. O söylenen, Türkiye'de kendini spor medyası sananların bilgisizliğini yansıtıyor. Atletizm, yüzme, bisiklet gibi bir dizi branş dünyada salon sporlarından daha popüler. Salon sporları kendi içinde kıyaslanacaksa ayrıca, bizde medyanın hakkında hiç bir şey bilmediği hentbol Avrupa'da pek çok ülkede voleyboldan da basketboldan da daha popüler ve yaygın. Bizde ise beceri ve kalite olarak hem kadın hem erkekte 1-Voleybol 2- Basket 3-Hentbol 4-Futbol durumu var.