Aperldoorn’daki olimpiyat elemelerine giderken voleybolcularımıza Tokyo şansı verenlerin sayısı inanın bir elin parmaklarını geçmezdi. Ev sahibi Hollanda favori, Polonya plaseydi.
Bu ikisi önce grupta birbirini yedi. Sonrası için iddia şu: Hollanda, Avrupa Şampiyonası'ndaki yenilginin rövanşını almak için bizi finalde istedi; grupta ikinci olmak için Polonya'ya bilerek yenildi; CEV'e baskı yapıp yarı final maçımızı gece geç saate koydurdu; mental ve fiziksel olarak yorgun Türkiye'ye finalde ders verecekti!
Ama plan tutmadı. Türkiye'nin yürekli kadınları art arda 5 setlik iki maç yapıp finale yürüdü. Almanlar da Hollanda'yı paketledi! Finalde öyle bir Türkiye vardı ki bırakın Almanya'yı; ABD, Sırbistan, Brezilya da karşısında duramazdı! Dünyanın en iyi voleybol antrenörü Guidetti ile Türkiye'nin yürekli kadınları bir araya gelince, Tokyo yolu açıldı.
‘Filenin Sultanları' dediğimiz bu takım, elemelerin ev sahibi Hollandalılara ders vermekle kalmadı. Türkiye'nin bazı dinamiklerine de tokadı yapıştırdı:
Kendi başarısızlıklarının üstünü örtmek için algı operasyonlarıyla sürekli hedef şaşırtan futbol kulüplerinin başkanlarına…
Türkiye’nin en başarılı branşı voleybolu kambur olarak görüp sporcularına ikinci sınıf insan muamelesi yapan yöneticilere…
Millileri kutlama yarışına giren ama paralarını ödemedikleri voleybolcuları kaçan kulüplere…
Voleybola bütün yıl ‘öte yandan' muamelesi yapan, takım başarılı olunca uyanıp mecburen manşet yapan spor medyasına…
Kadına şiddet uygulayan şerefsizlere, bunu savunan veya önlem almayan haysiyetsizlere…
Filenin Sultanları'nın verdiği ders, Türkiye'deki bazı kafalar değişmediği sürece bitmez!
Bir önceki yazımda “2016'daki gözyaşlarını unutmadık. Bu kez final sendromu yaşamayalım, sevinç gözyaşları olsun. Haydi Sultanlar” demiştim.
Şimdi de “Sevinç gözyaşları için teşekkürler. Türkiye sizinle gurur duyuyor” diyor ve bu sözleri söyleme hakkını kendimde görüyorum!
Yolunuz açık olsun.