Koskoca ve çok uzun sandığımız hayat geçip gidiyor.
Bir başka deyişle, göz açıp kapayıncaya kadar.
Bir virüs koskoca dünyayı hizaya getirdi.
Birbirini yemeye kalkan ülkeler, şimdi götü kurtarmak için çabalıyor.
Evet, bu dünyada hepimiz gelip geçiciyiz.
Türk Voleybolu’nda en son Başaran Dölen gibi bir beyefendiyi öteki dünyaya yolcu ettik.
Ne yazık ki, yasak nedeni ile ona son vazifemizi yapamadık.
Ailesi ve camiaya başsağlığı diliyorum. Tanrı günahlarını af etsin, mekanı cennet olsun.
Klasik sözler.
Facebook’ta tek satırı bile doldurmuyor.
Vefa, dostluk ve insanlık gibi duyguları unutmamış isek onları hatırlamak için bir şeyler yapmalıyız.
Yazımın konusu başka.
Nedense bu konuda yıllardan beri tek kaldım.
İş oluşmaya çıkınca, ortalığa çıkanlar görülüyor. Salonlardaki basın tribünü ısrarım gibi.
1973 yılında voleybol ailesine katıldım. Elimden geldiğince ve de karakterimi yansıtarak gazetecilik yapmaya çalıştım.
İyiler övgü aldı, az da olsa hatalar eleştiri.
Ama bir gerçek var ki, tamamına yakın meslekdaşlarımın yaptaığı gibi yalnız “Şu kötü” demedim, bana göre doğrusunu,
alternatifini de gösterdim.
Hatırlayın, İnatçıyımdır. La Fonten Hikayeleri’nde bana inatçılığım nedeni ile “Gergedan” lakabını takmışlardı. Oysa, korkmadan ve kimsenin emrine girmemem nedeni ile meslek yaşamımda ustalar “Cengiz” demezler, “Deli Cengiz “ derler. kimseye minnetimiz yok, Allah'tan başka da borcumuz yok. (bankalar hariç)
50 yıla yaklaşan voleybol (47 yıl) ve Trabzonspor (37 yıl) ağırlıklı meslek yaşamımda çok güzel insanlarla tanıştım. Çoğu bugün aramızda yoklar.
Sinan Erdem, Nejat Eczacıbaşı, Vahit Çolakoğlu, Meno Zamboğlu, Şakir Eczacıbaşı, Bilgin Peremeci, Süleyman Seba, Özhan Canaydın, Razi Trak, Faruk Ilgaz ve daha nice spor dünyasının unutulmayacak isimleri gelip geçti bu dünyadan.
Her zaman söylediğim ve yazdığım şeyi bir kez daha tekrarlıyorum.
Voleybol camiamızda vefat edenlerin isimleri bir yerlerde yaşatılmalı.
Yıllar önce, uzun zaman ısrarla, bıktırırcasına “50 Yıl Salonu’nun adı değiştirilmeli” demiştim.
Benim aklımdaki ve ısrarımdaki isim Değer Eraybar idi.
Yıllar sonra Ankara’da bugünkü başkan ile konuyu konuştuğumda bana "Tamam deniz Esinduy olacak” dedi.
Bugün yönetimde olanların jenerasyonu Deniz Esinduy.
Olsun değişsin de Deniz Esinduy olsun. O da benim bu spordaki ilk arkadaşlarımdan biri.
Tekrar tekrar yazıyorum.
Bazı yerlere aramızdan ayrılanların isimleri verilmeli.
Ayazağa’daki salon Şakir Eczacıbaşı veya Cengiz Göllü, Altınyurt’taki salon Tuna Baltacıoğlu veya Mehmed Bengü olmalı.
Ankara’da Başkent Salonu’nun bir kapısına “Reşit Yücesoy” yakışmaz mı. Basın kapısına da “Ekel Türkoğlu.” Bir yere Ender Kurt, başka bir yere Osman İdikut. Başkent’te çok yer var. Müze, soyunma odaları, hakem odaları bence isimlenmeli. Basın tribününe de Ersin Uysal.
İzmir’de öyle. Bir yığın isim bugün yoklar.
Ya İstanbul. Ayhan Demir, Sema Bora, Payidar Demir, Değer Eraybar, Özdemir Gözüodlu, Nejat Altav, Mehmet Kadiroğlu, İsmail Vuran, Semih Atalay, İbrahim Vuran, Cengiz Göllü, Sedat Erener, Başaran Dölen ve daha nice isimler unutulmamayı bekliyorlar.
Bir kapıya, bir soyunma odasına, bir tribüne veya bir hakem odasına.
Spor dünyasında hayata iken Naim Süleymanoğlu, Cemal Kamacı, Hamza Yerlikaya, Fatih Terim (2) isimleri bir yerlere kondu.
Eskişehir ile Trabzon’daki eski stadlarda tüm futbolcuların isimleri kapılarda resimleri ile vardı.
Haydi bakalım voleybol camiası.
Bunu bir düşünün.
Tartışalım ve doğruyu bulalım.
Aşağıda Cihan Padişahi Kanuni Sultan Sülayman’dan beğeneceğiniz bir şiiri alıntı yaptım.
Sağlıkla kalın.
BİR NEFES SIHHAT GİBİ
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi
Saltanat dedikleri şey bir cihan kavgasıdır
Olmaya baht-ü saadet dünyada vahdet gibi
Vazgeç ol fâniden çünkü fenâdır akıbeti
Bâki bir yâr ister isen olmaya taat gibi
Olsa kumlar adedince ömründe gün sayısı
Bil ki o da geçip gider sanki bir saat gibi
Ey Muhibbî eğer huzur dilersen geç dünyadan
Olmaya vahdet cihanda diyâr-ı uzlet gibi
Cihan Padişahı
Kanuni Sultan Süleyman