Yaz aylarında voleybolu uzun uzun ulusal takımlarımızın maçlarıyla yaşadıktan sonra gözlerimizi liglerimize ve sezonun ilk kupasının sahibinin belirlenmesine çevirdik.
Çarşamba günü zirve yarışının iki iddialı takımı Fenerbahçe Grundig ile Vakıfbank'ın Spor Toto Şampiyonlar Kupası'ndaki mücadelesi için Ankara da buluştuk.
Maç öncesi sonuç kadar, takımlara yeni katılan yabancı oyunculardan hangilerinin karşılaşmada yer alacağı merak konusuydu.
Fenerbahçe Grundig Antrenörü Abbondanza geçen sezon oynayan 5 oyuncusunu sahaya sürerken, sadece yenilerden pasör Skorupa'ya şans verdi. Yenilerden Mihajlovic'i ise 3+1 değişikliğinde kullanmak için kenarda tuttu. Yani geçen sezon şampiyonluğu getiren birbirine alışmış oyuncularla mücadele etmeyi tercih etti.
Maç başlarken bu altıyı görenler, hızlı voleybolu benimseyen ve pasları bu doğrultuda yönlendiren yeni bir pasörün bu beşliyle uyumu nasıl olacak? Sorusuna yanıt aramaya başladılar.
Çünkü 4'den oynayan Bosetti, fizik olarak kısa olmasına karşın bu dezavantajını çok iyi yükselerek avantaja dönüştüren bir smaçördü. Bu özelliği geç blok yapmak yerine onunla birlikte ayni anda sıçrayarak durdurmaya çalışan rakipler için büyük sıkıntılara neden oluyordu. Skorupa gibi yatık toplar atan bir pasör ile bu özeliğini kaybeder miydi?
Polen gibi uzun ve yüksekten oynamayı seven bir pasör çaprazı, ortadan oynayan Dicle bu çabuk paslarla nasıl bulaşacaktı?
Bu arada Skorupa'nın pasları Kim ve Eda için İSE adeta “altın tepside sunulan fırsat” gibiydi.
Sarı- siyahlılarda Guidetti, 4 eski, 2 yeni oyuncuyla sahada yer aldı. Avrupa ikinciliğine ulaşan Hollanda'nın iki formda oyuncusunun ilk altıda yer almasını daha doğru bulmuştu. 3+1 içinse Sheilla'yı kullanmayı düşünmüştü. Bu iki yeni oyuncunun Naz ile uyumu da merak edilen bir başka konuydu.
MAÇ
Karşılaşmanın genelinde iki ekipte servis silahını iyi kullandı. Bu da hücumlarda oyuncuların iyi yerleşmiş yüksek blok engeliyle karşılaşmasına yol açtı. Ayrıca bu durum sert olmayan atakların defanstan çıkmasıyla topun oyunda fazla kalmasını da sağladı. İşte bu nedenle topun oyunda çok kalmasıyla ilk iki setin yükselen temposu ve heyecanı seyredenlere keyif verdi.
Fenerbahçe'nin genelde servislerde ki hedefi libero Gizem Örge idi (33 top). Sonraki tercihleri iki dört numara oyuncusu Gözde (20), Anne (17) oldu.
Bu düşüncenin tuttuğunu söylemeliyiz.
Açalım...
Gizem Örge: 48 kez topla buluştu, 4 direk hata yaptı, Yüzdesi 45. İyi manşet % 35.
Gözde: 20 manşet, 2 direk hata. Yüzdesi 65. İyi manşet % 20.
Anne: 17 top, 2 direk hata, yüzdesi 53. İyi manşet % 12.
Görüldüğü gibi bu 3'lü topu oyunda iyi oranda tutmuşlar ama pasörü kolaylayan manşetleri bir hayli düşük kalmış. Hele Hollandalı'nın % 12'lik oranı düşündürücü (3-1 kazanılan Eczacıbaşı VitrA maçında da % 36, iyi manşet % 26 ile oynadı). Daha önümüzde uzun bir dönem var. Mutlaka toparlanacaktır. Ancak Anne'nin şimdilik servis karşılaşama da takımının yumuşak karnı olduğu doğrultusunda bir izlenim verdiğini de vurgulayalım.
Vakıfbank'ın servislerde hedefi; libero Merve (33 top 2 direk hata, yüzdesi 42, iyi manşet % 24), Bosetti (24 manşet, hata yok, yüzdesi 42, iyi manşet % 17). Kim oldu (11 top, hata yok, yüzdesi 35, iyi manşet % 18).
Sonuç: iki takımında etkili servislerine oyuncuların cevapları düşük kalmış. Bunun getirisi de yukarıda sözünü ettiğim rahat blok yerleşimini, yumuşak atakların yapılmasıyla topların oyunda fazla kalmasına yol açmasının bir kanıtı olarak gösterilebilir.
Ayrıca servislerin ilk hedefinin liberolar olması da ilgi çekici. Liberolar zaten servis karşılamak, defans yapmak için sahadalar. O zaman bunda bir sıkıntı var. Ya teknik adamların düşünceleri, ellerindeki veriler yanlış, ya da liberolar servis karşılamada takımların en sorunlu oyuncuları!.. (Buna benzer düşünce Vakıfbank- Eczacıbaşı maçında da vardı. Sarı- siyahlıların ikinci tercihi libero Dilara, Eczacıbaşı VitrA'nın ilk hedefi libero Gizem idi).
Sarı- lacivertlilerde Kim, her zaman olduğu gibi yine ışıl ışıl parladı. Belki tüm karşılaşma boyunca ayni tempoyu koruyamadı ama 31 sayıyla müsabakanın en skoreri oldu. Bu performans onun “en değerli oyuncu” seçilmesini de sağladı.
Polen 14, Eda 10 sayıyla Kim'e destek vererek alınan galibiyetin önemli isimleri oldular.
Bir not: Yukarıdaki satırlarda pasör Skorupa'nın pas trafiğinden söz etmiştim. Şimdi oyuncular bazında bir hatırlatma daha yapayım:
Özetle; “Bu pasörle Kim- Eda iyi işler yaparlar. Bosetti- Polen- Dicle zorlanır” demiştim. Öylede oldu.
Kim: hücumda, 31 sayı ve % 47 ile dört numara oyuncusu için iyi bir performans yakaladı.
Eda: 12 sayıyla % 45'lik bir değere ulaştı (Eda için bence düşük bir yüzde. Bu pasörle yüzde 55'leri bulması gerekirdi diye düşünüyorum. Bundan sonraki maçlarda bunu net olarak yakalayacağına da eminim. Hep birlikte takip edelim).
Bosetti: 28 pas, 7 sayı, yüzdesi 25.
Dicle: 8 top, 1 sayı, % 12.
Polen: 28 pas, 12 sayı, yüzdesi 43 (pasörle çok iyi anlaşamamasına karşın bir pasör çaprazı için yine de iyi bir yüzde yakalayarak beni bir anlamda “ofsayt” a düşürdü.
Vakıfbank'a da göz atalım. Bu maçta en çok sayıyı (15) almasına karşın Anne'yi beğenmedim. % 12'lik iyi manşet oranı, % 36'lık hücum da bunu doğruluyor.
Diğer Hollandalı pasör çaprazı Lonneke, % 26 gibi düşük yüzdesine karşın ben yine de Anne den daha iyi ve faydalı diye düşündüm (nitekim hafta sonu Eczacıbaşı karşısında iyi oyununu 23 sayıyla süsledi).
% 28 hücumla Gözde toplam 13 sayı üretti.
İki orta oyuncu Milena Rasic 14, Kübra 10 sayı aldılar.
Bu arada pasör Naz, eskiye oranla bu sezon ortaları daha çok kullanmaya başladı. 151 pasın, 35'ini bu oyuncularla buluşturdu.
NOT: Bazı dostlar yazılarımda istatistiklere fazlaca yer vermemi eleştiriyorlar. Aslında bende sadece istatistiklere bakarak değerlendirme yapılmasını doğru bulmam. Çünkü oyun içinde istatistiklere yansımayan ama oyuncuların hanesine “+” değerler olarak geçen hareketler vardır. Örneğin (antrenörlerin elinde olan geniş istatistiklerden söz etmiyorum. Bize, sizlere verilen, TVF'nin sitesinde yer alanları konu yapıyorum); defanstan çıkan topu bulamazsınız. Bloktan seken topların hücuma sokularak getirdiği “artı” değerini, sayıya dönüşmesi gibi bazı şeyleri göremezsiniz. Bunlara başka ilavelerde yapılabilir.
İşte bu nedenle maçı yerinde izleyip istatistiklerle desteklerseniz oyuncuların nasıl bir performans ortaya koyduğunu, takıma nasıl katkı sağladığını veya tam tersi “eksilerini” daha doğru değerlendirirsiniz.
Peki, buna karşın neden istatistikleri de fazlaca kullanıyorum?
Çünkü bazen müsabakayı seyredenlerle ters düşebiliyorum. Genelde aileler çocuklarının, taraftarlar sevdikleri oyuncuların hep iyi olmasını isterler. Hatalarını görmemezlikten gelirler. Bu yüzden olumsuz bir yazıdan sonra bizlerle selamlaşmazlar. Hatta yanlarından geçerken, kafalarını başka yöne çevirirler. Bizlere duyurmak, bir anlamda ağzımızın payını vermek için yakınında bulunanlara yüksek sesle eleştiri yaparlar. Hatta bazen küfürlü, aşağılayıcı mailler de atalar. Bizim için olağan şeylerdir bunlar...
İşte bu yüzden, yani daha iyi anlaşılmak adına, eleştirilerimi ve övgülerimi istatistiklerle desteklemeye çalışıyorum...
Nereden nereye geldik. Maça devam edelim...
Oyuncularının çoğunun Avrupa Şampiyonası'nda forma giymesi, sezon için iyi bir hazırlık dönemi geçirememelerine neden olsa da, iki takımında kadrosunda yer alan kaliteli oyuncuların varlığı karşılaşmayı yine de belli bir seviyenin üstünde tuttu. İlerleyen dönemlerde çok daha heyecan verici, kaliteli müsabakaların bizleri beklediğini şimdiden keyifle söyleyebilirim.
Setlere fazla girmemek istiyorum. Sadece ilk iki setin temposunun ve göze hoş gelen voleybolun, daha sonra kaybolduğunu söyleyebilirim. Setlerin sonuçları da (17-25, 25-14, 15-8) zaten bunu doğruluyor.
Fenerbahçe Grundig'in 3-2 ile noktaladığı ve müzesine taşıdığı Şampiyonlar Kupası karşılaşmasına bir not daha düşmek istiyorum.
Geçen sezon zaman zaman yaptıkları nedeniyle eleştirdiğim Fenerbahçe Grundig'in antrenörü Abbondanza, bu maçta da yine ortaya çıktı.
4. sette 23-11 de yakalanan büyük farka karşın 3 kişiyi ayni anda değiştirdi. Hadi ikili değişikliği anladık da, üçüncü sporcuyu da buraya sıkıştırmanın ne anlamı vardı?
Bununla da bitmedi. 24-12 de yani setin bitmesi için bir sayı kaldığında hakemlerin kararına itiraz edip görüntü istedi. Üstelik haklı da çıkmadı.
Ben, bu hareketlerini; rakip antrenörü ve oyuncularını küçümsemek olarak değerlendirdim. Ayıpladım...
VAKIFBANK- ECZACIBAŞI VİTRA KOZLARINI PAYLAŞTI
Öte yandan başlayan ligimizin ikinci haftası oynanan maçlarla kapandı. Haftaya damgasını vuran karşılaşma doğal olarak Vakıfbank- Eczacıbaşı VitrA (3-1) arasında ki mücadeleydi.
Sezon başı olduğu için fazla bir eleştiri getirmemeye çalışıyorum ama hem ligde, hemde şampiyonlar Ligi'nde zirve için yola çıkan Eczacıbaşı VitrA'nın son iki seti 25-15, 25-12 gibi farklı kaybetmesine söyleyecek bir şey bulamıyorum. Aslında bu sonucu şapkadan tavşan çıkarmaya çalışan antrenöre sormak daha doğru olacaktır.
Oysa çok iyi oyunculara sahip iki ekibin müsabakasına “güzel maç olur” hevesiyle gitmiş ve tribünde yerimizi almıştık. Karşılaşma Vakıfbank'ın üstünlüğüyle başladı. Daha fazla servis kaçırmalarına karşın 23-20'ye kadar da avantajlı geldiler. Sonra bir anda her şey değişti. Üst üste 5 sayı alan turuncu- beyazlılar 23-25 ile 0-1 öne geçmeyi başardılar.
İkinci sete iyi giren Eczacıbaşı VitrA, ikinci teknik molayı 13-16 önde geçti. 17-19' un ardından roller değişti. 25-22 ile sarı- siyahlılar 1-1'lik eşitliği yakaladılar.
Sonrası için yorum yok...
Peki bu nasıl oldu? Oyuncular ne yaptılar? Yine istatistiklere sığınayım ki sezon başında fazla kırıcı olmayayım...
Naz- Milena Rasic uyumu adeta göz kamaştırdı. 15 pas alan Sırp oyuncu 14'ünü sayıya dönüştürdü.
Yüzdesi 93 (toplam 21 sayıyla maçı tamamladı)...
Fenerbahçe karşısında beğenmediğim (hala takımın yumuşak karnı olacağını düşünüyorum) Anne, servise karşı manşette yüzde 32, iyi manşet % 26 ile görev yapmasına karşın hücumda iyi işler yaptı (28 pas, 15 sayı, % 54).
Lonneke 23, Gözde 14, Kübra 10 sayıyla galibiyette rol oynadılar.
Eczacıbaşı VitrA da öne çıkan tek oyuncu Hande oldu (% 46 ile hücum etti. 2'si servisten, 1'i bloktan, toplam 16 sayı üretti).
Pasör Kreklow'a gelelim... Bu oyuncu fenerbahçe'nin pasörü gibi hızlı oynatmayı seviyor. Ancak onun kadar tecrübeli değil. Bu yüzden işler iyi gitmediğinde, yani iyi manşet gelmediğinde smaçörlere farklı toplar atarak onların becerilerini, kalitelerini ortaya koymalarına yardımcı olamıyor. Böylece takımda tekleme başlıyor. Hele orta oyuncuları toplarla buluşturamamasına söyleyecek bir şey yok.
Hadi Büşra'ya güvenmedi, onu pas geçti diyeyim (4 sette 9 top attı). Ya Poljak gibi bir oyuncuyu unutmasına ne diyeyim? Düşünün takımın en önemli silahını 5 kez topla buluşturdu! (kazandıkları ilk set hiç atmadı. İkinci set 3 top, 3. ve 4. setlerde 1'er pas attı).
Pas almayan öne geldiğinde boş dönen Poljak sonunda oyundan düştü. Ve bu bloklarına da yansıdı. Belki de Türkiye'ye geldiğinden bu yana ilk kez bir maçı bloktan sayı alamadan bitirdi.
Larson kayıplardaydı (% 30 iyi manşet, % 29 hücum). İkili değişikte kullanılan Boskovic 15 ataktan ancak 5 sayı çıkarabildi.
Neslihan'ı mı sordunuz? O ikili değişikliğin pasörü olarak görev yaptı!.. Umarım Ocak ayında ülkemizde oynanacak olan ve çok önemsediğimiz olimpiyat elemelerine kadar smaçörlüğü unutmaz...
Neriman bildiğiniz gibi. İnişli- çıkışlı performansını devam ettirdi. Tabi ki bunda rakibin servisleri onun üzerine kullanarak (50 top) psikolojik baskı yapmasıydı. Neriman bu servis yağmurundan bunaldı. Hele arkasına atılan topları almak için açılınca bu kez pasörün çabuk paslarına yetişmekte zorlandı. Hatalar yaptı. Doğal olarak performansı da düştü.
GALATASARAY- ÇANAKKALE BLD.
Bu müsabakadan önce Galatasaray ile Çanakkale Belediyesi karşı karşıya geldiler. Bu maçta beklentilerin aksine düşük tempoda ve hataların çok öne çıktığı bir mücadele oldu.
Setlere iyi başlayan ama sonunu getiremeyen Çanakkale sonuçta sarı- kırmızılılara 1-3 teslim oldu.
Bu galibiyetle dördüncülüğün en yakın adayı Galatasaray ilk iki haftayı 2 galibiyetle kapatmış oldu.
Centoni yine maçın kaderini aldığı 21 sayıyla değiştiren isim olurken, 15 sayılı Leys ve Aslı (13 sayı) ona yardım eden oyunculardı.
Çanakkale de ise servise karşı manşetlerde sorun yaşasa da Salas 20 sayıyla takımının itici gücü oldu. 15 sayıyla Ceren onu destekledi.
Diğer karşılaşmaları seyredemediğim için onlara değinemiyorum.
TEBRİKLER ÖZKAN MUTLUGİL VE BANU CAN SCHURMANN
Alexandar Boricic'in başkan seçildiği CEV de görev dağılımı yapıldı.
Buna göre; Federasyon Başkanı Özkan Mutlugil Asbaşkan ve Finans Komisyonu Başkanı, Banu Can Schurmann Asbaşkan olarak görev yapacaklar.
Gerek Özkan Mutlugil'i, gerekse Banu Can Schurmann'ı kutluyor görevlerinde başarılar diliyorum.