Denizbank Şampiyonlar Ligi 4'lü Finali hafta sonu İtalya'nın Montichiari kentinde oynandı ve Vakıfbank ikinci, Dinamo Kazan engelini aşan Fenerbahçe Grundig de üçüncü oldu.
Tabi ki gönlümüzden 1 altın, bir de bronz madalya geçmişti. Ancak olmadı.
Aslında benim beklentim buydu. Çünkü hangi ekibimiz finale çıkarsa çıksın kazanacağını düşünmüştüm. Bu fırsatı Vakıfbank yakaladı. Daha önce iki kez bu mutluluğu yaşayan sarı- siyahlılar ne yazık ki üçüncü şampiyonluğu kaçırdılar.
Bu girişten sonra ilk güne, yani Türk Voleybolu'nun iki temsilcisinin kozlarını paylaştığı mücadeleye gidelim. Ama önce bu dev buluşmadan önce neler düşünmüşüm, ona bir göz atalım istiyorum.
Bu yazım gazetem Cumhuriyet de cumartesi günü yer alacaktı. Ama yer darlığı nedeniyle özetinin özeti çıktı. Aslında bu düşüncelerimi sizler daha önceki yazılarımdan da hatırlayacaksınız.
Peki ne vardı bu yazıda? Bakalım...
"KİM KAZANIR?"
2011 de olduğu gibi 4'lü Finalin ilk gününde karşı karşıya gelecek iki takımdan hangisinin kazanacağı sorusunun yanıtını vermek gerçekten çok zor. Ekiplerimizi teraziye koyuyorum. Kararsız kalıyorum. Oyun düzenlerine, sistemlerine bakıyorum bir fark yok.
Sporcuları oynadıkları yerlere göre karşılaştırıyorum yine denklik var. Gerçi bazı oyuncular, rakibinden küçük bir adımda olsa öne çıkıyor ama bir diğer eşleşme o açığı hemen kapatıyor. Onun için şu kazanır öngörüsü havada kalıyor.
Ayrıca iki ekibinde artıları olduğu kadar, eksileri de var. Ancak onlarda birbirine yakın.
Örneğin sıkıntılarına göz atıldığında; iki takımında servislerinde devamlılık yok. Bazen karşı tarafı bunaltıyorlar, kısa bir süre sonra ya da bir set sonra setliği azaltıp rakibine oyunda kalma şansını veriyorlar. Bu durum doğal olarak blok ve defans düzenlerini de etkiliyor.
Ayni şeyleri hücumları içinde söyleyebiliriz. Güçlü ataklarla karşı tarafın üstüne çöküyorlar. Sonra birden bundan vazgeçerek plaselerle sonuca gitmeye çalışıyorlar.
Bu arada iki ekibinde defanstan çıkardıkları topları hücumlarla sayıya dönüştürmede de sorunları var.
Bloklardaki sıkıntılarda benzerlik gösteriyor.
Öte yandan daha oturmuş oyun düzeniyle Vakıfbank'ın biraz daha önde olduğunu söyleyebiliriz.
OYUNCU VE ANTRENÖR FARKLILIĞI
Oyuncular açısından da benzerlikler göze çarpıyor. Örneğin, iki takımında 4 numarada görev yapan oyuncuları Bosetti (Fenerbahçe), Anne veya Kimberly (Vakıfbank) servise karşı manşetlerde aksıyorlar. Hücumlarda ise Kimberly biraz daha öne çıkıyor.
Kim (Fenerbahçe)- Gözde (Vakıfbank): İkisi de özel sporcular. Kim sayı alma yönünden daha aktif. Gözde'nin de farklı özellikleri var.
Pasör çaprazlarına bakıyorum, İkisi de takımlarının önemli silahları. Ürettikleri sayılarla hep öne çıkıyorlar. Mihajlovic (Fenerbahçe) çok etkili. Sert hücumlarıyla rakibini bunaltıyor. Buna karşın Lonneke (Vakıfbank) daha teknik ve daha çok sıçradığı için bloğun üstünden atak yaparak sonuca kolay gidebiliyor.
Ortada görev yapan sporcular: Sarı- lacivertliler de Eda- Dietzen, Sarı- siyahlılarda Milena Rasic- Robin. Özellikleri birbirine çok benziyor.
Pasörler: Skorupa (Fenerbahçe) ve Naz (Vakıfbank) formdalar. Oyunun kaderi biraz da bu ikilinin performansına bağlı. Ancak 8. kez 4'lü Final oynayacak olan Naz tecrübesiyle öne çıkarıyor.
Ayni şey liberolar iki Gizem içinde geçerli. Vakıfbank dan bu yıl, sarı- lacivertlilere geçen Gizem Karadayı, genç Gizem Örge'den daha deneyimli. Üstelik Fenerbahçe de bir diğer libero Merve'nin varlığı da önemli.
Yedek sırasında ki oyuncular açısından Vakıfbank'ın biraz daha ileride olduğunu söyleyebilirim.
Antrenörlere gelince; ikisininde de yapısı ayni. Heyecanlılar. Hep oyunun içinde olma duygularını frenleyemiyorlar. Bu da zaman zaman kontrolü kaybetmelerine, rakiplerle, özellikle de hakemlerle didişmelerine yol açıyor. Ne var ki hem kendi oyuncularını, hem rakip sporcuları tanıma, hem de bu tür zor maçları yaşama açısından Guidetti (Almanya ulusal takımını çalıştırdı, şimdi de 3 oyuncusu Vakıfbank forması giyen Hollanda'nın teknik direktörü, ayrıca defalarca 4'lü Final de görev yaptı), Abbondanza dan (Fenerbahçe) daha öne çıkıyor.
Tüm görüşler tabi ki daha önceki maçlara dayanıyor. Ama unutulmaması gereken 4'lü Finalin havası çok başkadır. Oyuncuların, teknik kadronun bir maçlık performansları, o günkü psikolojik durumları her şeyi olumlu ya da olumsuz değiştirebilir. Onun için bu dev randevunun galibini hep birlikte bekleyip göreceğiz.
2 takım arasında ki bu zorlu mücadelenin kazananı kim olursa olsun, biz voleybol severlerin tek dileği; bir ekibimiz şampiyonluk kupasını kaldırırken, diğerininde üçüncülük kürsüsünde olması...”
NELER OLDU?
Şimdi gelin bu dev randevu da neler oldu ona bakalım.
Yorumda aralarında fark yok demiştim. Mücadele 3-0 bitmesine karşın setlerin 25-23, 25-22, 25-22 sonuçlanması maçın genelinde beklenen seviyeye ulaştığını gösteriyor.
“İki takımın servislerinde devamlılık yok. Öne geçtiklerinde duraklıyorlar, yani rakibi bekliyor. Bloklarda sıkıntıları var.” demiştik.
Ayni şeyleri yaşadık. Bazen çok sert servisler attılar, bazen yumuşattılar.
“Rakibi bekliyorlar” diye söyledik. Bakalım.
1. set: Fenerbahçe 17-14 önde sonra 17-18.
2. set: Vakıfbank dan iyi başlangıç 1-5. Arkasından sarı- lacivertliler sayıları 11-8 yapıyor (3 sayıya 10 sayı). İkinci teknik mola 16-11 geçiliyor. Ve 19-14. Yaşanan duraklama: 19-19.
3. set: 17-17. Sonra 18-22.
Bu kadar kaliteli oyunculara sahip iki takımın bu iniş- çıkışları yaşamaması gerekir.
OYUNCULAR
“Bosetti (Fenerbahçe), Anne veya Kimberly (Vakıfbank) servise karşı manşetlerde aksıyorlar. Hücumlarda ise Kimberly biraz daha öne çıkıyor.”
- Bosetti (F. Bahçe) yine yok. Servise karşı 5 direk hata yaptı. Yüzdesi 48. İyi manşet % 24. Hücum % 20.
- Anne (Vakıfbank), maça ilk altı başladı. 4 servis geldi 1 direk hata, yüzdesi 25. İyi manşet hanesi boş. Hücum da 8 pas 2 sayı, yüzdesi 25 ve hemen oyundan alındı.
- Yerine giren Kimberly'nin performansı: Servise karşı manşet, 12 top, 1 hata yüzdesi 67, iyi manşet % 8. Yanlış okumadınız, gerçekten % 8. Hücum % 56.
Kim: 14 sayı. Manşet % 82, iyi manşet % 45. Hücum % 45. Blok sayısı yok.
Gözde: 9 sayı. Manşet % 67, iyi manşet 50. Hücum % 40. 1 blok sayısı.
Mihajlovic: 19 sayı. Hücum yüzdesi 39.
Lonneke: 13 sayı, atak yüzdesi 43.
“Pasörlerden Naz daha tecrübeli”
- Skorupa, her maçta en çok sayı üreten oyuncular arasında yer alan Eda'yı unuttu. 3 setlik mücadelede toplam 6 pas attı. Bu da doğal olarak Eda'yı oyundan düşürdü. Dinamo maçında hatırladı ve Eda toplam 17 sayı üretti. Bu da onun “en iyiler” içinde yer bulmasını sağladı.
Setler arasında ki toplam 8 sayıya bakıldığında bu pas trafiğinin Fenerbahçe'yi geriye çektiğini söylemek yanlış olmaz.
“Liberolar içinde ayni şeyi söyleyebiliriz. Gizem Karadayı daha tecrübeli”
- Burada yanılmışız. Genç Gizem daha iyi oynadı.
Gizem K: 33 kez topla buluştu 3 hata yaptı. Yüzdesi 61. İyi manşet % 27.
Gizem Ö: 38 servis geldi, 1 hatası var, yüzdesi 74. İyi manşet % 55.
Ayrıca ikinci gün de buna yakın bir performan gösterdi (% 50, iyi manşet % 36) ve en iyi libero seçildi.
GELELİM MAÇA
Güzel bir müsabaka oldu. Ancak bu kapışmanın 3-0 sonuçlanacağını hiç kimse beklemiyordu. Gerçi setler 25-23, 25-22, 25-22 gibi çok yakındı ama eminim ki sizlerde bu sonuca şaşırmışsınızdır.
Ne var ki takım oyununu sahaya daha iyi yansıtan, servislerden alınan direk sayılarda 7-3, servise karşı manşetlerde % 68- % 58, iyi manşet yüzdelerinde 42-28, hücumda % 46- % 39 üstünlük sağlayan sarı- siyahlılar (Fenerbahçe sadece blokta bir adım öne çıktı: 6-5) güçlü rakibini yenmeyi başardı ve finale adını yazdırdı.
FENERBAHÇE DİNAMO ENGELİNİ AŞTI
İlk günün mağlubu sarı- lacivertliler bir gün sonra üçüncülük için Dinamo Kazan ile karşılaştı.
Bu turnuva için getirdikleri ama sahaya sürmedikleri takımın önemli iki kozu Gamova ile Startseva dan yoksun oynadılar (Pomi maçında da oynatmadılar. Tabi bu durum dedikoduları da beraberinde getirdi. Ruslar, bir gün önce otel dışında yedikleri yemeklerden zehirlendiklerini ve böylece disiplini bozdukları için ülkelerine gönderildiğini söylediler.
Ama bir başka grup, bu ikilinin aldıkları ilaçların sene başında yasaklılar listesine girdiğini, vücutlarının bu maddeyi henüz temizleyemediğini ve bunun ortaya çıkması durumunda Olimpiyat Oyunlarında oynayamayacakları için sahaya sürülmediğini ve geri yollandıklarını ileri sürdüler.
Bir diğer grup ise, iki oyuncunun zehirlenmediğini, aslında hamile olduklarının ortaya çıkması nedeniyle oynayamadıklarını belirtiler.
Hangisi doğru bilemeyiz. Ancak bu iki önemli silahın sahaya çıkamaması, özellikle Pomi'nin önünü açtı. Tabi Fenerbahçe'nin de işini kolaylaştırdı. Nitekim ilk seti vermesine karşın çabuk toparlanan ekibimiz diğer setleri zorlanmadan kazanıp (20-25, 25-10, 25-18, 25-17) kürsüdeki yerini aldı.
Sarı- lacivertlilerde, Kim 18, Eda 17 (bu kez Skorupa oyuncumuzu hatırladı. 17 top attı. O da bu pas trafiğini iyi değerlendirip % 53 hücum ile 9 sayı üretti. Morali yerine gelen Eda bu performansını ayrıca 3'ü servisten, 5'i de bloktan aldığı 8 sayıyla da süsledi).
Polen 15, Dicle 10 sayıyla galibiyette rol oynadılar.
BİR NOT
Antrenör Abbondanza maça ilginç bir 6 ile başladı. 5 yabancısından 3'ünü sahaya sürerken Bosetti ile Dietzen'i dışarıda bıraktı. Onların yerine Şeyma ve Polen'i oynattı.
Her halde amacı, bu hafta sonu başlayacak olan Final Etabına hazırlanmaktı. İlk seti verdi. İkinci set bu kez Mihajlovic'i çıkarıp, Bosetti'yi aldı. Allah dan Kim- Eda- Polen ve sonra dan giren İtalyan iyi oynadılar da bir bir sorun çıkmadı.
Ancak ben yine de Avrupa'nın devler arenasında ki üçüncülüğünü önemsemeyip lige dönük bir düşünce içine girmesini doğru bulmadım.
VAKIFBANK İKİNCİ OLDU
Final mücadelesi başlamadan önce genel kanı; Pomi seyirci desteğini arkasına alsa da, Vakıfbank'ın rakibini dize getirerek Avrupa'nın bu en büyük organizasyonunda 3. kez kupayı kaldıracağını yönündeydi.
Ne var ki sarı- siyahlılar o bildik oyununu sahaya yansıtamadı. Hatalardan yakasını kurtaramadı ve sonuçta setler çok yakın bitse de (23-25, 23-25, 22-25) sahadan yenik ayrıldı.
Takımımız için iyi oynamadı dedik. Gerçekten de sarı- siyahlılar o alıştığımız temposuna bir türlü çıkamadı. Rakibin oynamasına izin verince de psikolojik üstünlüğü ellerine geçirdiler. Hücumlar dan kolay sayılar aldılar ve sonuçta da kazandılar.
Takımın en skoreri 13 sayıyla Robin oldu. Ona Lonneke 11, Kimberly 10 sayıyla eşlik ettiler.
Netice de Vakıfbank ikinci oldu ve gümüş madalya aldı. Onun için fazla da eleştirmek istemiyorum ama aklıma takılan bazı şeylerde var.
Sanki sarı- siyahlılar buraya gelmeden önce şampiyonluktan çok tüm hesabını Fenerbahçe'yi yenmek üzerine yapmış. Yoksa iyi oyun ve alınan 3-0'lık galibiyetin bir gün sonrası bir takım temposunu bu kadar yitirmez. Oyun düzenini kaybetmez.
Aslında yukarıda Guidetti'nin de işler iyi gitmediği anlarda zaman zaman daldığını yazmıştık. İşte bu karşılaşma da böyle oldu. Ligde ve Avrupa da her maçta yaptığı ikili değişikliği hiç denemedi. En azından rakibin blok yerleşimini bozmak için pasör Çağla'yı bir kaç pozisyon oyuna alabilirdi.
İyi gününde olmayan Milena yerine Kübra'yı deneyebilirdi.
BİR NOT
Bence takım kurgusunda da bir sıkıntı vardı. Vakıfbank'ın 2 dört numara oyuncusunun servise karşı manşetlerde sorunlu olduğu biliniyordu. Ligde en azından her set Cansu'yu arkaya gelen Anne veya Kimberly ile değiştirerek hem servise karşı manşetlerde, hemde defansta takımı rahatlatıyordu.
Ancak burada sahaya 14 kişi çıkmak düşünceyle Cansu'yu ikinci libero olarak listeye yazdı. Böyle olunca da Cansu'nun manşet ve defansından istifade edemedi. Çaresiz kalıp bir ara Anne- Kimberly'i ayni anda oyunda tutmak zorunda kaldı. Halbuki iki sporcusundan vazgeçebilseydi, yani 12 kişi çıkabilseydi, Cansu belki de alacağı iyi bir manşetle, ya da defanstan çıkaracağı bir topla 2 sayı farkla biten setlerden birini çevirebilir, bu moralle belki de takım geri dönerdi.
Tabi ki bu bir farklı düşünce. Doğruluğu da tartışmaya açık...
Olan oldu. Şimdi her şeyi bir yana bırakıp biraz da bardağa dolu tarafından bakalım ve “Devler Arenası'nda Vakıfbank gümüş, Fenerbahçe Grundig de bronz madalya aldı” diyerek noktayı koyalım.