Bir hafta önce Azerbaycan'ın Bakü kentinde ilk kez organize edilen Avrupa Oyunlarında kürsünün en üst basamağına çıkarak önemli bir başarıya imza atan Filenin Sultanları, Ankara'daki Grand Prix grup karşılaşmalarının ilkinde ayni performansı ortaya koyamadı ve 3 maçını da kaybederek voleybol severleri üzdü.
Aslında alınan yenilgileri Belçika dışında yadırgamadığımı söylemeliyim. Çünkü Avrupa Oyunları'nda elde edilen güzel sonucun oyuncularımızı zihinsel olarak rahatlatması, yoğun maç trafiğinin ise fiziksel açıdan çok yıpratması kaçınılmazdı. Nitekim oynadığımız 3 müsabakada da bunu çok net olarak gördük.
Bakü' deki hırslı, yenilgiyi kabul etmeyen takım gitmiş, yerine ise hata yapmaya hazır, direncini yitirmiş bir oyuncu grubu gelmişti.
Bu yüzden Azerbaycan da artılarımız olarak hanemize yazılan servis silahımız çalışmadı. Bakü' deki hücum yüzdemizi de aradık- durduk.
Ayrıca bunlara, Avrupa Oyunları'nda ki eksikliklerimiz olan iyi manşet yüzdemizin düşüklüğü ile, köşe oyuncularımızın az çalışan bloklarını da eklediğimizde zaten işin rengi ve şekli ortaya çıkıverdi.
NASIL AYIRMALIYIZ?
Şimdi önümüzde önce Rusya, sonra da Almanya da oynanacak iki grup daha var. Biraz değişecek kadrolar ile mücadele edeceğiz. Ancak yazımın başlığı bizim açımızdan bir tehlikenin varlığını da vurguluyor.
Peki bu ne?
Bilindiği gibi Grand Prix'in statüsü değişti. Erkeklerin oynadığı Dünya Ligi sistemi burada da uygulanıyor. Yani ülkeler 3 kategoride gruplaşıyorlar (FİVB değerlendirmeyi “group” olarak yapıyor. Takımların birbirleriyle oynadığı maçları da “pool” başlığı altında topluyor. Biz bu iki kelimeye de “grup” diyoruz. Bu durumda da karmaşa ortaya çıkıyor.
Örneğin: “Grand Prix 1. Grup, C Grubu maçında .....” diye yazamıyorsunuz. Onun için ben “kategori”- “sınıf” vb..... gibi isimlendirmelerden “kategori” yi tercih ettim. Siz daha başka kelimeyle de değerlendirebilirsiniz).
6 MAÇIMIZ DAHA VAR
Devam edelim. Filenin Sultanları 1. kategoride yani üst düzey ekiplerin mücadele ettiği 12 takım arasında yer alıyor. 4'er li 3 gruba ayrılan ülkelerin her biri toplam 9 maç oynuyorlar (gruplardaki rakipler değiyor, ancak bazen ayni ekip ile 2 kez oynayabiliyorsun. Örneğin biz Ankara da ABD ile karşılaştık. 10-12 Temmuz da Rusya da oynayacağımız grupta yine Amerika var. Ayni şekilde Rusya da rakiplerimizden biri Sırbistan. Bu takımla 16-18 Temmuz da Almanya da ki grupta tekrar birlikte yer alacağız.
Netice de her takım 9 maç sonunda aldıkları puanlara göre sıralanacaklar. İlk 5 ve ev sahibi ülke finalde buluşup o yılın en başarılısı olmak için kozlarını paylaşacaklar. Bu kez final 22-26 Temmuz da Amerika da yapılacak. 12. sırayı alan ülke ise bir alt kategori de birinci olan ülkeyle yer değiştirecek. Yani işin özü küme düşecek.
İLK HAFTAYI SIFIR PUANLA KAPATTIK
Hafta sonu Ankara da 3 maçımızı da kaybedip sıfır puanla 11. sıraya yerleşince, bizim içinde tehlike çanları çalmaya başladı.
Bu ilk grup maçları sonunda sıralama şöyle oluştu:
1. Çin (9 puan), 2. Brezilya (9), 3. ABD (9), 4. İtalya (6), 5. Rusya (6), 6. Japonya (6), 7. Almanya (3), 8. Belçika (3), 9. Tayland (2), 10. Sırbistan (1), 11. Türkiye (0), 12. Dominik (0).
Dominik'i ABD'den aldığımız bir setle geride bıraktık.
RUSYA- ALMANYA SINAVLARI
Şimdi ev sahibi Rusya, ABD ve Sırbistan ile karşı karşıya geleceğiz. Değişecek kadromuz ile ev sahibini ve Amerika'yı yenmek bizim için biraz zor (gerçi maç oynanmadan peşin peşin “kazanırız” veya “kaybederiz” diye kesin konuşmak doğru değil ama işin normali böyle gibi duruyor). Burada asıl hedefimiz 1 puanlı Sırbistan maçı olacak. İlk gün bu rakibimizle kozumuzu paylaşacağız. Kazanırsak az da olsa rahatlarız. Kaybedersek işte o zaman kaderimizi son hafta Almanya da yapacağımız müsabakalar belirleyecek.
Şansımız var ki orada, yani son grupta ev sahibi Almanya- Sırbistan- Dominik ile oynayacağız. Netice de bu 3 rakibimizi de yenme şansımız var. Hele Sırbistan'ı bir hafta öncesinde Rusya da alt edebilirsek işimiz kolaylaşacak. Tersi olursa büyük bir olasılıkla Dominik ile baş başa kalacağız. Çünkü 3 puanı olan Almanya ikinci grupta yani bu hafta Belçika ile Tayland dan sıyrılıp rahatlayabilir. Çin- İtalya- Japonya ile karşılaşacak Dominik'in ise galip gelme şansı az.
Görüyorsunuz, Ankara da aldığımız 3 yenilgi ve sıfır puan, bizi nasıl bir sıkıntıyla baş başa bıraktı.
Umarım bu hafta Sırbistan'ı yener kendimize geliriz. Çünkü önümüzde ki Avrupa Şampiyonası'nda kürsüyü düşünürken, böylesine bir hesap içinde kalmak bize yakışmıyor.
ANKARA'YA BAKIŞ
Bizi üzen Grand Prix'in ilk ayak grup karşılaşmalarına gelince, İlk gün, Avrupa Oyunları'nda grupta 3-0 yendiğimiz Belçika ile oynadık. Aklımızı, hırsımızı, Bakü' de bırakmış olacağız ki birinci seti verdik. Hem de ne veriş. 13-25'i yazarken bile elim gitmiyor.
“Hadi oldu bir kere, bu bir akıl tutulmasıydı” diye kendimizi avuturken ikinci set de (Hem de % 9 gibi az rastlanır iyi manşet yüzdesi ve hiç blok sayısı üretemeden) 17-25 gidiverdi.
Yine de iyimserliği elden bırakmadık. Hele 3. sete 4-1 başlayıp, ilk teknik molayı da 8-5 geçince, “tamam, kendimize geldik. Artık yürür gideriz. Maçı da buradan çeviririz” dedik. Dedik de 3 sayı geriye düşünce (12-15) şaşkınlığımız, yerini kızgınlığa bıraktı. 18-21 den sonra biraz canlanıp 22-21 öne geçsek de devamını getiremeyip 23-25 ile maçı 0-3 kaybettik.
Karşılaşma bittiğinde birbirimize, “neleri yapamadık da, yenildik? Sorusunun yerine, “iyi yaptığımız bir şey var mıydı? Diye sormak zorunda kaldık. Gerçekten de voleybol adına aklımızda kalan bir şey yoktu.
Kendimi zorlayarak iyi bir şeyler bulmaya çalışıyorum ama gerçekten dişe dokunur bir şey ortaya çıkmıyor. O kadar yumuşak servis attık ki sadece 3 tanesi kaçtı. Yani risk diye bir şey yok. Bu nedenle Belçika'nın manşeti % 63'e, iyi manşeti de % 55'e çıktı.
Servise karşı 10 manşet hatası yapmışız. Yüzdemiz 47. İyi manşet ise % 24. Doğal olarak bu yüzdeler etkisini hücumlarda da gösterdi. 87 atak, 32 sayı, % si 37. 6 da blok sayımız var.
B PLANI DA TUTMADI
Bu dağınık oyunu düzeltmek için antrenörümüz Ferhat Akbaş oyuncu değişiklikleri yaptı. Hatta ilk sette pasör Çağla'nın yanında başlattığı Neriman'ı, ikinci sette pasörden uzaklaştırdı. Yani Çağla'nın yanına Güldeniz'i yerleştirdi. O da tutmadı.
Aslında bu düşünceye bir parantez açmam gerekiyor.
Kulüplerimizde ve ulusal ekiplerimizde görev yapan yabancılardan bu güne kadar böyle bir değişiklik gördünüz mü? Ben hatırlamıyorum. Çünkü onların yaptıkları tek şey; Ayşe'yi çıkarıp, yerine Fatma'yı almak, ya da takımı 1-2 pozisyon dönük başlamak... Ötesi yok...
Böylece Ferhat'ın bir “B” planı olduğunu, en azından antrenmanlarda bunu denediğini, bu müsabaka da da çözüm üretme adına bu hamleyi yapabildiğini görmüş olduk.
Bu satırları şüphesiz ki Akbaş'ın hanesine “artı” olarak yazdık. Ancak bunun yanında bu 3 karşılaşma baz alınarak “eksi” leri olduğunu da vurgulamak gerekir. Henüz yeni olduğu için, bende kredisi çok fazla. O nedenle şimdilik artılara öncelik tanıyorum.
İLK VE TEK SET
İkinci gün Amerika karşısında biraz daha derli topluyduk. Devamlılığı olmasa da daha iyi servis attık (servisi üstüne yıktığımız “46 servis” 11 numaralı Easy'nin zaman zaman topu parmakla karşılayacak kadar yumuşattığımız bölümleri saymazsak), % 47 ile hücum da yaptık, servisten 5, bloklardan 10 sayı ürettik. Ama çok çabuk oynamaya çalışan rakibimizin oyun düzenini bozamayınca, Neriman'ın 25 sayısına rağmen tek set ile yetinmek zorunda kaldık.
ANKARA SEYİRCİSİ
Hemen hemen Başkent de seyrettiğim her müsabakadan sonra seyirciyi biraz daha çok seviyorum. Belki bu kez beklenen oranda salonu doldurmadılar ama yine de ilgi ve destekleri az değildi. Benim asıl hoşuma gidense, centilmenlikleri ve oyun içinde takıma nasıl destek verileceğini iyi bilmeleri.
Ayrıca sonuç ne olursa olsun küsmüyorlar. Amerika maçında, kaybettiğimiz setlerde, oyuncularımız saha değişimi için önlerinden geçerken alkışlarıyla adeta onları ayağa kaldırmaya çalıştılar.
Müsabaka sonrasında mağlup olsak bile desteklerini esirgemiyorlar. Onun için bu güzel ve genç seyirci grubumuzun kıymetini bilelim...
İTALYA'YA DA KAYBETTİK
Bir gün önce ABD karşısında zaman zaman iyi oynamıştık. İlk iki set İtalya önünde de iyi mücadele ettik. Biraz daha dikkatli olabilseydik, yani hücumlarda (eski maçlara oranla Neriman'ın durması da etkili oldu. 12 sayı ile oynadı) daha becerikli olup (% 34 ile atak yaptık), hatayı azaltabilseydik (111 hücumda, 7'si blokta kalan 20 hata yaptık), bloklarımız daha aktif olabilseydi (4 blok sayısı), hele ikinci sette; 13-7 öne geçtiğimizde tempomuzu koruyabilseydik, ya da 20-18 den sonra durmasaydık, eminim ki işin rengini değiştirebilir, böylece yukarıda ki satırlarda yaptığımız hesaplara hiç girmezdik.
ERKEKLERLE İLGİLİ BİR NOT
Bu arada pazar günü erkeklerde, Karadağ'ı 3-2 yenen Mısır'ın 2. kategoriye yükseldiğini okuyunca Dünya Ligi'nde yaptığımız strateji hatasına daha da üzüldüm. Takımın gücünün bölünmesinin bize neye patladığını sanırım şimdi daha iyi anladık.
YILDIZ KIZLAR BALKAN İKİNCİSİ OLDU
Romanya’nın İzvorani kentin de yapılan 2015 Yıldız Kızlar Balkan Şampiyonası'nda ikinci olduk. Yıldızlarımız finalde Sırbistan ile kozunu paylaştı. Ne var ki ulusallar mücadeleyi 17-25, 23-25, 25-23, ve 18-25'lik setlerle 1-3 kaybetti.
Bu sonuçla ilk 3 şöyle oluştu:
1. Sırbistan
2. Türkiye
3. Romanya
Turnuva sonunda ekibimizden Ceren Nur Domaç en iyi smaçör, Gizem Mısra Aşçı en iyi pasör, Sinem Bayazıt ise en iyi manşet alan oyuncu seçildiler.