A Bayan Takımımızın bizi üzen Grand Prix serüveninden sonra yüzümüzü alt yapı takımlarımız güldürerek bir anlamda tesellimiz oldular.
Gerçekten de alt yapılarda iyi işler yapıyoruz. Bunların son örneklerini de geride kalan günlerde önce Balkanlar da ve Gençlik oyunlarında aldığımız madalyalarla gördük. Sonra U19 kız ekibimiz Dünya dördüncüsü oldu. Çarşamba günü U23 takımımız Ankara da Dünya ikinciliğine uzandı. Arjantin de U19 Dünya Şampiyonası'nda erkek ekibimiz grubu üçüncü sırada tamamlayıp 16 takım arasına girdi.
Belki içinizden bazılarınız bu neticeleri küçümseyecek, “U19 neden kürsüye çıkamadı?”, “U23 neden şampiyon olmadı?” diye sorgulayacaktır. Bunu tabi ki farklı bir bakış açısı olarak değerlendirebiliriz. Ancak istikrardan yana olduğum için U19'un hem kızlardaki dördüncülüğünü, hemde erkeklerin grubu atlamasını olumlu olarak değerlendiriyorum. Çünkü bana göre; bir kez elde edilen, sonra da ortalarda görünmeyen bir ülke olmaktansa, hep bu platformda yer alan ama bazen kürsüye çıkan, bazende ilk altı içine giren bir takım olmayı her zaman tercih ediyorum. Yani inişli- çıkışlı bir grafik yerine, hep ayni çizgilerde yürüyen, kısacası devamlılığı olan bir Türkiye olmayı yeğliyorum. Voleybol camiasında bizler gibi bu şekilde düşünenlerin daha da çoğalmasını en büyük dileğim.
İşte bu bakış açısıyla, yani bardağın dolu tarafından bakınca, ekiplerimizin elde ettikleri sonuçlardan mutlu oluyorum.
Maçlarla ilgili fazla bir yorumum yok. Çünkü U19' ları internet sitelerinden takip ettim. U 23'ü ise TV den izleyebildim. Görebildiğim kadarıyla U 23 takımımız gerçekten iyi maçlar oynadı. Zaten sonuçlarda bunu gösteriyor. Grupta Brezilya'yı 3-0 ile geçtikten sonra, yani çok zor bir maçı net bir skorla kazandıktan sonra ki rahatlamanın Bulgaristan karşılaşmasında bize yaşattığı sıkıntıyı, ayni şekilde yarı finalde Japonya önünde 2-0'dan sonra duraklamamızı, finalde aşırı stresin getirdiği tutukluğumuzu saymazsak hep iyi mücadele ettiler. Hele Japonya maçının 4. setinde 7-13 geriden gelip işi bitirmeleri hepimize çok keyif verdi. Bu arada bu mücadeleyi 18-5'lik blok üstünlüğüyle kapatmalarının güzelliği de bir başkaydı.
FİNALİ KAYBETTİK
Finalde diğer karşılaşmalara oranla iyi değildik. Şampiyon olmaya şartlanınca yakamıza yapışan stresten kendimizi kurtaramadık. Yarı final ve final oynamak öyle sanıldığı kadar kolay bir iş değildir. Hele seyircinin önündeysen daha da zordur. Onlara mahcup olmamak için aşırı gerilirsin. İşler biraz kötü gitmeye başlayınca da direncin kırılır. Her zaman yaptığın hareketleri bile ortaya koyamazsın. Tecrübe de işte böyle bir şeydir. Final maçında kızlarımızın kameralara yansıyan yüz ifadeleri de her şeyi çok güzel anlatıyordu.
Netice de grupta sahadan sildiğimiz Brezilya'ya bu kez diş geçiremedik ve mağlup olduk. Bu yenilgiyle de gümüş madalyada kaldık.
Televizyondan izlerken aldığım notlarıma bakınca; diğer karşılaşmalarda olduğu gibi iyi servis atamadığımızı, hücumlarda özellikle köşelerden top öldüremediğimizi, bloklarımızın fazla çalışmadığını, buna karşın rakibin servisleri karşısında manşetlerde çok aksadığımızı yani voleybolun temel hareketlerinde beklenenin altına düştüğümüzü görebiliyorum.
Böyle olunca da yenilgi doğal olarak kaçınılmaz oldu. Ancak 1. sette 19-15 öndeyken, pasörleri Juma'nın servisleri karşısında bu kadar dağılmamalıydık (6 sayı verdik ve 19-21 oldu). Ayni şekilde 3. sette 9-6 öne geçtiğimizde yine Juma'nın servisleri başa bela oldu. İyi top çıkmadığı için ataklardan sayılar bulamadık ve 6 sayılık bir seriyle 9-12 geriye düştük.
4. set ise adeta bir kabus gibiydi. Oyunu bıraktık. 10 sayılık bir fark yedik (6-16), 14-22 den sonra ateşlendik. Arayı kapattık (21-23) ama olmadı...
Bu son maçı biraz dışarıda tutarsak, ben takımızın ortaya koyduğu performanstan mutlu oldum. Çünkü voleybolun iyi ve göze hoş gelen tarafını final karşılaşmasına kadar fazlasıyla yansıttık. İyi servis attık, bloklarımız, ataklarımız, defansımız iyi çalıştı. Hele yıllardır “neden orta oyuncularımızı sadece 2'ye tek ayağa gönderiyoruz da ortadan da kullanmıyoruz? Neden hücumu çeşitlemiyoruz? Diye sık sık eleştirdiğim oyun sistemimizin bu maçlarda değiştiğini görmekten de fazlasıyla mutlu oldum.
Özellikle Kübra'nın ortadan değişik yerlerden hücuma sokulmasını, bunların çoğununda sayıya dönüşmesini, ayrıca Meliha'nın 3 ile 4 arasından çabuk ataklarını zevkle izledim. Demek ki istenince oluyormuş. Hücum çeşitlemelerinin artması dileğiyle, bir konuya daha kısaca değinerek istiyorum.
U23'un iyi işler yaptığını yukarıda ki satırlarda vurguladım. Ancak elimde bu konuda bir istatistik veri olmadığını, yani yanılabileceğimi belirten bir not düştükten sonra; kızlarımızın defanstan çıkan topları sayıya dönüştürmekte zorlandıklarını düşünüyorum. Bu sistem de sayı farkı için çok önemli olduğuna inandığım bu konuyu da geliştirmemiz önceliklerimizden biri olmalı...
ÇOK GÜZEL BİR HABER
U23'un Japonya galibiyetinin keyfini sürerken internete çok güzel bir haber düştü. Lozan da yapılan FİVB Dünya Ligi Konseyi toplantısında alınan karara göre, 3. Grup’ta yer alan A Erkek Ulusal Takımımız gelecek yıl 2. Grup da mücadele edecek.
Böyle bir şansı yakalamak, neresinden bakılırsa bakılsın; iki sezondur bir türlü yükselemediğimiz 2. grupta oynayacak olmak çok çok önemli.
Sitelerde okuduğunuzu biliyorum ama ben yinede bu güzel haberi buraya alarak yazı arşivime girmesini istiyorum.
“Türkiye’nin yanı sıra Çek Cumhuriyeti, Çin, Finlandiya, Güney Kore, Hollanda, Japonya, Kanada, Küba, Mısır, Portekiz ve Slovakya’nın yer alacağı 2. Grup’ta Millilerimizin haftalık programı şu şekilde:
1. Hafta – J Grubu (Ev sahibi: Türkiye)
17-19 Haziran 2016
Türkiye, Hollanda,
Portekiz, Slovakya
2. Hafta – N Grubu (Ev Sahibi: Mısır)
24-26 Haziran 2016
Türkiye, Finlandiya,
Japonya, Mısır
3. Hafta – Q Grubu (Ev Sahibi: Çin)
1-3 Temmuz 2016
Türkiye, Çin,
Japonya, Slovakya
Grup aşamasını en iyi dereceyle tamamlayan üç ülke ve ev sahibinin mücadele edeceği 2016 FIVB Dünya Ligi 2. Grup finalleri 9-10 Temmuz 2016 tarihlerinde oynanacak. Finallere ev sahipliği yapacak ülke daha sonra belli olacak.”