Geçen yazımda olduğu gibi sizlerle paylaşmak istediğim bazı görüşlerimi yine tersten başlayarak biraz da uzun olarak vereyim.
Hatırlayacaksınız İstanbul Büyükşehir Belediyesi- Halkbank mücadelesini çok beğendiğimi söylemiştim. Bu hafta bence lige damgasını Halkbank- Fenerbahçe karşılaşması vurdu. Müsabakayı televizyondan izlediğim için fazla detaya girme şansım yok ama şunu açık yüreklilikle söylemem gerekirki, ben son dönmede böylesine sert bir maç izlemedim. Karşılaşma iki takımın adeta güç gösterisini dönüştü. Smaç servislerin sertliği, ayni şekilde hücumlarda rakip alana gönderilen toplar çoğunlukla defansları çaresiz bıraktı. Gücün bu kadar ortaya çıktığı böylesine bir müsabakada, doğal olarak top gidip gelmediği için oyunun kalitesini ve heyecanını biraz düşürdü. Ancak iki takımın starlarının voleybol gösterisi, ataklarda ki hız seyredenleri çok mutlu etti.
Bir ara yanımda benimle maçı izleyen eşim Selma, “Bu nasıl bir karşılaşma. Kim servis atsa, kim hücum yapsa top ölüyor. Bu nedenle ben keyif almadım. Voleybolun güzelliği biraz da topun oyunda kalmasıyla oluyor. Bütün erkek maçları böyleyse, ben bundan böyle bayanların mücadelesini seyretmeyi yeğlerim” dedi. Söyleyecek söz bulamadım. Ancak kim ne derse desin, gerçekten bu da başka bir voleybol şöleniydi. Bir daha böyle bir güç gösterisini yaşar mıyız? Açıkçası emin değilim. Keşke salonun bir yerinde tenis maçlarında olduğu gibi bir hız ölçer olsaydı da, bu servislerin, smaçların sertliğini net olarak görebilseydik. Bu arada hakemlerde, özellikle çizgiler, karar vermekte bir hayli zorlandılar. Aslında haklılarda, bu kadar seri gelen topları biz televizyondan tekrar ve yavaş çekimde gördükten sonra bir fikir sahibi olabildik.Onlar bu hız karşısında ne yapsınlar.
Yeri gelmişken söyleyeyim; eskiden bayan voleybolu hızlı oynanırdı. Filenin her yerinden yapılan çabuk ataklar, defanstan çıkan topların hızlı bir şekilde hücuma dönüştürülmesi, pozisyon feykleri sonrası oluşan boşluktan hücumlar seyredenlere büyük keyif verirdi. Son yıllarda roller tamamen değişti. Erkek voleybolu çok hızlandı. Köşelere atılan yatık toplara blok yapmak zorlaştı. Hele ortadan yapılan hücumlara çare yok. Ayrıca 6 numaradan vurulan toplara yetişmek için çok çabuk olmak gerekiyor. Doğal olarak bu hız ve güç eşimin söylediği gibi seyir zevkini azaltıyor. Onun için bazı kurallarda mutlaka değişikliğe gitmek gerekiyor. Bu konuda şimdi tarihini pek hatırlamıyorum ama katıldığım 4. kademe antrenör kursu sonrası “Voleybolun daha çok seyredilebilmesi için düşünülebilecek yenilikler” isimle tezimde ele almıştım.
Sonra bunları sitemizin yazarlarından Hasan Epirden ile paylaşmıştım. Epirden kendi önerileriyle birlikte bunları FİVB ve CEV’e yollamıştı. Onlardan da güzel ve olumlu dönüşümler almıştık. Şimdi bunları uzun oldukları buraya yazmak istemiyorum. Umarım bir gün bir yazı konusu yapıp sizlerle paylaşırım.
Nereden nereye geldik. Biz yine maça dönelim. Bu güzel maçı keşke televizyondan değil de salonda izleyebilseydim. Paylaşacak ne çok şeyimiz olurdu. Netice de ilk iki seti alan Halkbank karşısında Fenerbahçe Grundig, güzel bir geri dönüş örneği göstererek karşılaşmayı 3-2 kazanmayı başardı.
Ayni gün Şampiyonlar Ligi’nde hafta arasında oynadıkları maçlarını yitiren iki ekip; Arkas ile Galatasaray kozlarını paylaştı . TV’den izlediğim mücadeleyi evinde oynamanın avantajını iyi kullanan İzmir ekibi set vermeden kazanarak Avrupa’nın moralsizliğini üstünden attı.
Bayarlarda (televizyondan seyredebildim) Beşiktaş, Ereğli Belediyesi engelini aşarken çok zorlandı. Yeni yabancı oyuncu transferleriyle biraz daha güçlenmiş Ereğli, bu sporcuların arkadaşlarına alışmalarıyla biraz daha ivme kazanacaklar gibi. Önde oldukları 4. seti vermeleri de bence bundan kaynaklandı. Siyah- beyazlılar rakiplerinin bu inişli- çıkışlı grafiğini tecrübeli oyuncularının oyuna ağırlığını koymalarıyla, daha doğrusu, nerede ne yaparak sonuca gidebileceklerini bilmenin avantajıyla kazandılar.
Burhan Felek de ise, Vakıfbank fırtınası, Fenerbahçe mücadelesinde de devam etti. Zorlu rakibini set vermeden geçerek yenilmezlik serisini 57’e çıkartan sarı- siyahlılar Perşembe günü Eczacıbaşı VitrA’yı da devirirse bu yılı rekor üstüne rekor ile tamamlarlar.
Oturmuş oyun düzeniyle karşılaşmaya etkili taktik servisler atarak başlayan sarı- siyahlılar, rakibini oyunu sokmadan bu seviyedeki ekipler arasında ki maçlarda pek alışılmadık bir sonuçla (25-10) aldılar. İkinci sette toparlanan Fenerbahçe oyunda dengeyi kurdu ama bu 16-15 girilen ikinci teknik molaya kadar sürdü. Ayni şey 3. sette de tekrarlandı. Gerçi bunda sarı- lacivertlilerin servisi sertleştirirken Vakıfbanklı oyuncuların yumuşatmasının, özellikle köşelerden çapraza atak yapmalarının da etkisi vardı. Ne var ki kadro olarak, oyun düzeni olarak rakibinden daha üstün olan sarı- siyahlılar, becerikli oyuncularının akıllı hücumlarıyla istediği sonucu aldılar. Herkesin görevini iyi yaptığı karşılaşmada Brakocevic en sivrilen oyuncu olarak göze çarptı.
Vakıfbank’ın üstünlüğü için kadro ve oyun düzeni farklılığına değindim. Bunu biraz açmak istiyorum. Sarı- Lacivertliler de Brezilyalı oyuncu ulusal maçlar için ülkesine gittiğinden yoktu. Onun görevini bu güne kadar pasör çaprazı oynayan Seda yüklendi. Yerinde de Çek Aneta oynadı. Bu durum da alışılmış düzenin de dışına çıkılmış oldu. İşte burada bir itirazım var.
Salı günü Fenerbahçe CEV Kupası maçı oynuyor. Rakip Bursa Büyükşehir Belediyesi. İlk karşılaşmayı deplasmanda 3-0 rahat kazanmışsın. Güçlere bakıldığında rövanşta farklı olmayacak. Ama kariyerli İtalyan çalıştırıcı sahaya 5 yabancıyla çıkıyor. Üstelikte Garay’ın Brezilya’ya gideceğini bilmesine karşın bu oyuncuya yer verirken, onun yerine hafta sonu görevlendireceği Seda, ilk altı başlamıyor. İlk iki set ikili değişiklikle kısa sürelerle o da pasör çaprazı olarak giriyor. 2-0 olduktan sonra, yani 3. sete pasör Elif ile birlikte 4 de başlıyor. Normal de Seda’nın Vakıfbank mücadelesi düşünülerek, pasör çaprazı yerine 4 de yer alması, yani alışması için Bursa karşısında da böyle oynaması daha doğru olurdu. Ancak Abbondanza turu garantileyecek skora kadar bunu yapmadı. Yazıyı okuyanlardan bir bölümü “Adam doğruyu yapmış, turu geçmek daha önemli, ligde yol daha uzun” diyebilir doğruda olabilir. Çünkü farklı bir görüştür. Ama evinde, eğer Bursa dan çekinip böyle bir dizilişle oynarsan şampiyonluğun favorisi karşısında, tribünleri dolduran seyircinin önünde de 25-10’luk sete de, 3-0’lık sonuca da katlanırsın.
Bu maçı bitirmeden önce bir notum daha var. Vakıfbank karşısında Seda, 4’den oynayıp doğal olarak tüm karşılaşma boyunca servise karşı manşete girdi. Bu yüzden hücumda da beklenenin altında kaldı (servise karşı manşet %38. Hücum: %19). Diğer 4 numara oyuncusu Kim ise, ortalarda hiç görünmedi. Vakıfbanklı oyuncuların servis hedefi seçtiği Koreliyi (servise karşı manşet %23, exc: yüzde 18 ile oynadı), zaman zaman teknik kadro yakın çizgiye gönderip, Seda ile libero Nihan’ın geniş bir alanı kontrol etmesini sağladı. Kim ayrıca hücumda da (%30) yoktu. Pasör çaprazı Çek Aneta da 13 sayıya rağmen, beklentilerin çok uzağındaydı (hücum: yüzde 34). Pasör Alisha’nın iyi oynamadığını da ilave edersek sonucun bu şekilde ortaya çıkması da normal karşılaşmalı.
Avrupa’ya gelince; Challenge Kupası’nda Fenerbahçe Grundig, Anorthosis Famagusta (Güney Kıbrıs Rum Kesimi) engelini aştı. Görünen o ki sarı- llacivertliler bu kadrosuyla finalde İtalyan ekibi Andreoli Latina ile bulaşacak.
Fenerbahçe’nin bayanları da CEV de, Bursa Büyük Şehir Belediyesini geçti. Yolu açık olan Sarı Melekler’in bu kupayı kazanma olasılığı çok yüksek. Fenerbahçe’ye elenen Bursa ise mücadelesini artık Challenge Kupası’nda sürdürecek.
CEV Kupası’nda ki bir diğer temsilcimiz Maliye Milli Piyango, evinde 2-3 yenildiği Lokomotiv Kharkiv’e teslim olmadı. Ukrayna daki rövanşı ayni sonuçla aldı. Ardından da “Altın Set” i 15-12 kazanarak “Ben buradayım” dedi.
Denizbank’ın isim sponsoru olduğu Şampiyonlar Ligi’nde Halkbank, Eczacıbaşı, Vakıfbank fırtınası esiyor. 3 ekibimizde hem içeride, hem de deplasmanda kazanarak ikide iki yaptılar. 3 takımımız bu hızla grubu da ilk sırada tamamlayacaklar.
Galatasaray Daikin, grubun bir diğer iddialı ekibi Azeryol Bakü’yü 3-1 yenerek rahatladı. Aslında sarı- kırmızılıların da bu gruptan birinci çıkmaması için hiçbir neden yok. Sadece servise karşı manşetleri biraz daha iyileştirmesi yeterli olacaktır.
Denizbank Şampiyonlar Ligi’nde hem Arkas, hem de Galatasaray bizi yanıltılar. Hadi sarı- kırmızılıların kadrosu bu zorlu arena için yeterli değil ama İzmir ekibinin “Bir yol kazası” olarak nitelendirdiğimiz Energy Lugano dan sonra, coşkulu ve kazanmaya alışmış seyircisinin önünde Alman Recyling Berlin’e de 1-3 yenilmesi iyi olmadı. Bu iki kayıpla işler iyice zora girdi. Gerçi daha 4 karşılaşma var, Ancak Arkas’ın yoluna devam etmesi, en azından CEV’e gitmesi için bundan sonra farkını mutlaka ortaya koyması gerekiyor.
Sizler bu satırları okuduğunuz günlerde, temsilcilerimiz yeni sınavlarını veriyor olacaklar. Umarım önümüzdeki yazımda tüm ekiplerimizin başarılarını sizlerle paylaşma şansını yakalarım.