4'LÜ FİNAL GİBİ
Hafta arası takımlarımız Avrupa Kupaları'nda yine zorlu sınavlardan geçtiler. Kimi kazandı, kimi ise tur şansını rövanşa bıraktı. Ama haftanın en merak edilen ve sonrasında en çok konuşular maçları hiç şüphesiz ki perşembe günü Burhan Felek de oynanan Denizbank Bayanlar Şampiyonlar Ligi 6'lı Play- Off ilk karşılaşmalarıydı. O gün adeta bir 4'lü Final yaşadık. Aslında statü izin verseydi bu 4 ekibin 4'lü Finalde olması şampiyonaya daha çok yakışır, perşembe günü olduğu gibi güzel maçlar izlerdik.
ECZACIBAŞI TURU AVUCUNA ALDI
Perşembe günü önce sahneye Eczacıbaşı VitrA çıktı. Rakip ayni grupta yer aldığı Volero Zürich idi. Deplasmanda kazanan turuncu- beyazlılar, İstanbul da rakibine yenilerek herkesi şaşırtmıştı. İsviçre ekibinden daha iyi bir kadroya sahip takımımız perşembe günkü ilk maçı alarak rövanşa rahat gideceğini düşünüyordum. 1. ve 3. setlerde yaşanan sıkıntılara karşın beklentim gerçekleşti.
ESKİ MAÇA BAKIŞ
Peki daha önce yenildiğimiz bu takımı ne yaptık da 3-0 geçtik? Şimdi o gün kaybettiğimiz müsabakanın ardından neler yazmışım kısa cümlelerle bakalım...
“ Özellikle Eczacıbaşı VitrA'lı sporcuların maçta ayakları gitmedi. Yanlarına düşen toplara bile uzanamadılar. Sonuçta karşılaşmayı da kaybettiler.
Aslında turuncu- beyazlıların bu yenilgisi fazla bir şey ifade etmiyor. Yine lider kaldılar. Bundan sonra ki karşılaşmaları kazanıp grubu ilk sırada tamamlarlar. Ancak bizi Avrupa da galibiyetlere alıştırdıkları için sonuçtan çok oyunu yadırgadık.
Maçın bazı ayrıntılarına gelince; İlk set % 62, iyi manşet % 46 olmasına karşın Asuman, Fürst'e 4, Poljak'a ise sadece 1 pas attı. Genelde De La Cruz'u (14 pas) topla buluşturdu.
İkinci sette Fürst de oyundan düştü. Poljak'a sadece 2 top atıldı.
Son sette De la Cruz, biraz da Fürst dışında diğer oyuncular ortalarda görünmeyince maçta gitti.
Bu arada antrenör Caprara, her halde sporcularına kaçırmamak adına yumuşak servis atmayı önermiş ki, manşette sıkıntılı olan Rabadzhieva bile % 69, iyi manşet % 50, libero Popovic de % 82, iyi manşet yüzde 47 gibi değerlere ulaştılar.
BU KEZ NE YAPTIK?
Geçen karşılaşmadan farklı olarak, öncelikle servisten alınan sayılarda 6-2 ve bloklarda 8-4 üstünlük kurduk. Oysa ilk müsabakada bu oranlar; servis sayısı: 1-2. Blok: 6-9 idi.
Servise karşı iyi manşet oranımız % 34 den, % 42'ye çıktı. Hücumdaki yüzdeler bizim %39, onların % 54 idi. Perşembe de ataklarda düşük kaldık: % 38, ama bu kez onların hata yapmasını sağlamak için topu oyunda tuttuk. Ayrıca hücumlarını bloktan sektirerek, defansımızla topladık. Bu da Volero'nun ilk maçtaki 56'lık atak yüzdesini % 34'e indirdik. Bunlarda galibiyete yetti.
Bu arada taktiksel olarak daha iyi hazırlanmıştık ve kazandık. Ne var ki oyun olarak biraz tutuktuk. Servislerimiz hedefe gitti ancak çoğu yine yumuşaktı. Rakip Mammadova'yı çizgiye yaklaştırarak genelde libero Popovic ve Rabadzhieva ile yani iki kişi ile servis karşıladı. Bu kadar geniş bir alanı 2 kişinin kontrolü çok zordu. Bundan daha iyi yararlanmalıydık. Aralarına, yan çizgilere daha çok topu yönlendirmeliydik. Genelde 7 metre civarında beklediler. Biraz kısa servis atarak işlerini iyice zorlaştırabilirdik (Rabadzhieva: 45 kez topla buluştu, 6 direk hata yaptı. Yüzdesi 69. İyi manşet % 47. Libero Popovic: 15 manşet aldı, 1 hatası var. Yüzdesi 73. İyi manşet % 47). Görüldüğü gibi geniş alanda bu yüzdeler bir hayli yüksek.
Hücumlarda top öldürmekte zorlandık (başta Larson). Bu tür maçlarda birinci topu, bilemedin ikinci topu öldürmek gerekir. Yoksa başına iş alırsın. 1-2' yi bırakın bu sayı 4'lere çıktı.
Yine köşelerden, özellikle de De La Cruz ile çok oynadık (38 pas, Larson'a 31 top). % 42 iyi manşetle ortaları daha çok devreye sokmalıydık (Poljak: 11, Fürst: 5 top aldı). Üstelikte bunların çoğu 2'ye tek ayağa atılan paslardı. Bu hücum şekli taktiğin önemli bir parçası olabilir. Ama kısa pasörün önde olduğu ve orta bloğa hiç yardım etmediği görülerek, ortadan 1'e yapılacak ataklarla çok daha kolay sayılar üretilebilirdik.
“Maçı 3-0 kazandık, rövanşı da kolayladık. Önemli olan bu. Sen kalkmış oyunu eleştiriyorsun. Biraz ayıp olmuyor mu?” Diyebilirsiniz. Yerden göğe kadar da haklısınız. Üstelikte gazeteci arkadaşlarımla birlikte Eczacıbaşı VitrA'nın davetlisi olarak İsviçre'deki rövanşa gidecekken...
Ancak kazanırken de bazı eksikliklere değinmek, şimdi küçük sıkıntılar olarak görünen ama önce zorlu bir rövanşta, sonrada 4'lü Final de sorunlara dönüşebilecek bazı şeyleri paylaşmak, iyi olmak adına farklı bir değerlendirmenin de yapılabileceğini söylemek, bana daha doğru ve dürüst bir davranış olarak geldiği için bunları yazdım...
İLK RAUNT VAKIFBANK'IN
6'LI Play- Off'un sonucu en çok tartışılan karşılaşması hiç şüphesiz ki Vakıfbank- Fenerbahçe Grundig mücadelesiydi. Güzel bir maç oldu. Özellikle ilk 2 set hepimizi hem çok heyecanlandırdı.
Gelin önce setlerde neler olmuş onlara bir göz atalım.
İlk set iki ekip de kontrollü oynamaya çalıştı. Rakibin üstüne gitmek yerine, daha çok “hata yapma, topu oyunda tut, hata onlardan gelsin” prensibini benimsemişlerdi. Bu düşüncenin tüm maçta egemen olduğunu da ilave edeyim. Bu yüzden 8'le kadar uzayan ralliler seyrettik.
İki takımın serviste ki hedefi, 4 numaralardı. Ne var ki topu hedefe yollamak adına servisin yumuşadığını da vurgulamak gerekiyor. Bunun en güzel örneği de 7 kez topla buluşan Vasileva'nın 2 direk hataya karşın yüzdesinin 57, iyi manşetinin % 57 olmasıydı. Costagrande'nin iyi manşeti % 40, Libero Gizem'in iyi manşeti % 43 olunca hücumda da % 48'e ulaşıldı.
Fenerbahçe ise, bu konuda çok aşağılarda kaldı (3 direk hata, yüzde 33. İyi manşet % 29). Dağılım şöyleydi: Kim % 17- % 17. Bosetti % 40- % 40. libero Merve % 57- % 43). Bu kadar düşük yüzdelere karşın hücum da yine de % 38'e çıkmak biraz da pasör Lo Bianco'nun becerisiydi.
Bu bilgilerin gösterdiği gibi üstünlük Vakıfbank'dan yanaydı ama yine de set iki sayı farkla 25-23 bitti. Üstelik de Kim'in ataklardaki yüzdesi 33, Bosetti'nin % 20, orta oyunculardan Eda'nın % 25, Bauer'in % 50, Montano'nun % 50 olmasına karşın.
Neden? Serviste 1, blokta 3 sayılık fark, sarı- lacivertlilerin kopmasını engelledi.
İKİNCİ SET
Bu bölümde Vakıfbank servise karşı iyi manşette daha iyi olmasına karşın (% 39'a, % 21), hücumda denge vardı (% 44- % 43). Bu arada Kim'in “ben buradayım” demesi (% 67). Fenerbahçe'yi ayakta tuttu. Ne var ki arkadaşlarının ona destek verememesi, Vasileva'nın yerine oyuna giren Gözde'nin iyi performansı (% 80 iyi manşet, % 67'lik hücum), Naz'ın Rasic'i daha çok topla buluşturması (ilk set: 5, ikinci set 9 pas) sarı- siyahlıları sonuca götürdü.
Bu setle ilgili küçük bir not: Fenerbahçe 9-12 önde. Rasic'in taktik servisleri, Bosetti'nin topu öldürememesi 13-12.
Vakıfbank 21-17 önde; Kim'in etkili servisleri, dönen toplara Montano'nun atakları ve 21-22.
Netice: Bu seviyedeki takımların 4-5 sayılık sıçramalara engel olması gerekir.
3. VE 4. SETLER
Üçüncü sette üstünlük Fenerbahçe Grundig de ve 19-25.
Dördüncü sette bu kez sahnede Vakıfbank var: 25-16.
GENEL BAKIŞ
Güzel ve heyecanı yüksek bir karşılaşma oldu. İki takımda 5'er yabancıyla başladılar. Sarı- lacivertliler oyun içinde kısa süreli değişiklik yaptılar. Vakıfbank ise, 2 setin ortalarında Vasileva'nın yerine Gözde'yi sahaya sürdü ve sonuna kadar da bu oyuncuyla devam etti. 3. sette Guidetti, Costagrande'yi Vasileva ile değiştirdi. 4. seti de bu sporcuyla oynadı.
Tabi ki 2 ekipte de çok değerli yabancı oyuncular var. Ancak bizim voleybolcularımızın dışarıda kalması içime pek sinmiyor. Gözde söke söke bir yabancıyı devre dışında bıraktı. Ancak, Abbondanza, saha da yokları oynayan Bosetti'ye (2'si servisten, 1'i bloktan 6 sayı. Servise karşı manşet: 16 kez topla buluştu 2 direk hata yaptı, yüzdesi 25. İyi manşet % 19. Hücumda 20 top aldı, 3 sayı üretti, yüzdesi 15) ) sonuna kadar tahammül etti ve bir sete olsun Meliha ile başlayamadı.
Sarı- lacivertliler de ayakta kalan tek oyuncu Kim oldu (6'sı servisten 25 sayı). % 33'lük hücum performansıyla 17 sayı bulan Montano, ataklarda pek ortaya çıkmayan ama 3'er blok sayısıyla katkı yapan Eda ile Bauer de biraz kıpırdananlardandı.
Ben, Naz'ın ortaları çok kullanmasını (Rasic 24 pas, 12 sayı, Robin 16 top 10 sayı. Fenerbahçe de Eda 13 top, Bauer 11 pas. 40-26) galibiyetin kilidi olarak gördüm.
Hakemlere gelince, mücadelenin en kötüleri onlardı. Bizim hakemlerimizi en ufak hatalarında yerden yere vurup duruyoruz. Bunları gördükten sonra eleştirirken daha toleranslı olacağım.
GÜLDENİZ'İN PROFESYONELLİĞİ
Biliyorsunuz bu maçtan bir gün önce Güldeniz babasını kaybetti. Acısı bu kadar tazeyken
bu önemli karşılaşma da arkadaşlarını yalnız bırakmadı ve sahaya çıkıp oynadı. Sözün bittiği noktasında bu kadar özveride bulunmak herkesi hem çok duygulandırdı, hemde bu örnek davranışı ona olan sevgiyi fazlasıyla katladı. Tekrar başın sağ olsun Güldeniz.
AVRUPA'DAKİ DİĞER SONUÇLAR
Denizbank Şampiyonlar Ligi'nde ki temsilcimiz Halkbank, Rusya da umduğunu bulamadı. Juantorena'nın oynayamaması ve alınan 0-3'lük yenilgi işimizi çok zora soktu. Çarşamba günü Ankara'daki rövanşta hedef, maçı altın sete götürmek.
Ayni şekilde, CEV de deplasmanda 0-3 kaybeden Galatasaray Daikin ve Fenerbahçe de altın setin hesabını yapıyor. Umarım rövanş ta şans bizden yana olur.
Challenge Kupası'nı ise 3 galibiyetle kapattık. Hatırlayacağınız gibi Maliye Milli Piyango- Stroitel Minsk'i başkentte 3-0 yendi ve avantajı eline geçirdi.
Bu kupada Galatasaray FXTCR de, Vojvodina karşısında 3-1 galip geldi. Genç oyunculardan kurulu ama fizik olarak bizden uzun olan rakibimiz de, pasörleri Jovanovic'in smaçörleri iyi kullanması, pasör çaprazı Luburic'in hücumda ki başarısı, bloklarda ki üstünlükleri işimizi bir hayli zorlaştıracak.
Eğer sarı- kırmızılılarda, avantaj yakalayan Maliye Milli Piyango da turu geçerse birbirleriyle eşleşecekler. Bu da finalde bir takımımızın olacağının müjdecisi...
Bu kupa da ki bir başka temsilcimiz Bursa Büyükşehir Belediyesi, deplasmanda Rote Ruben'i 3-0 yenerek büyük bir avantaj elde etti. Şimdi sıra bunu kullanıp yarı finale çıkma zamanı...
LİG MAÇLARI
İki devreli ligimizin bitimine 2 hafta kaldı. Şimdi takımlar daha sonra oynanacak Play- Off, klasman ve baraj maçlarını düşünüyorlar. Düşünmenin de ötesinde işin içine hesaplarda giriyor.
Örneğin bu hafta sonu erkeklerde; Galatasaray FXTCR- Şahinbey Belediyesi ile Palandöken Belediyesi- İstanbul Büyükşehir Belediyesi karşılaşmalarında ilginç sonuçlar ortaya çıktı.
Kazanan ekipler “biz hakkımızla galip geldik” diyerek sitem edebilirler ama ben kendilerine katılmıyorum.
Gerçi sarı- kırmızılılar “Şu anda Challenge Kupası'nda Vojvodina ile oynayacağımız rövanş maçı ligden daha önemli. Bunu düşünerek 3 genç oyuncumuzu sahaya sürdük, bu nedenle de kaybettik” diye kendilerini savunacaklardır. Bu düşünceye “hayır” diyecek halimiz yok ama bir başka ilginç sonuçta Erzurum dan gelince insanın aklına başka şeylerde geliyor.
Biliyorsunuz Play- Off da 1-8, 2-7, 3-6, 4-5 eşleşmesi var. Bir terslik olmazsa Ziraat Bankası üçüncü, Fenerbahçe de 4. bitirecek. Bana göre gerek Galatasaray, gerekse İstanbul B. Belediyesi sarı- lacivertlilerle eşleşmek yerine Ankara ekibini tercih ediyorlar. Böyle düşününce de sonuçlar da normal geliyor.
STATÜ VE AVRUPA'YA GİDİŞ
Aslında bu biraz da statünün yarattığı gerçek olarak görülmeli. Çünkü biliyorsunuz, bu sezon Avrupa'ya gidiş yolu geçen yıla oranla farklı. Geçen sezon sonuna kadar Play- Off vardı. Ve final oynayan iki ekip Şampiyonlar Ligi'ne gidiyordu. Diğer Avrupa yolcuları da ligde ki sıralamaya göre belirleniyordu.
Bu yıl Play- Off da rakiplerini eleyen 4 takım, 4'lü Finale yükselecek. 2 ayrı şehirde lig usulü
oynanacak müsabakalar sonunda en çok puana ulaşan ekip şampiyonluğunu ilan edecek. Ortaya çıkacak sıralamaya göre de diğerleri Avrupa da mücadele etme hakkını elde edecekler.
Play- Off da kaybedenler ise klasman grubunu oluşturacaklar. Onlarda 2 devreli lig usulü kozlarını paylaşacak. 5. olan Challenge Kupası'na 6. olan Balkan Kupası'na gidecek.
Görüldüğü gibi takımların eskisi gibi ligdeki sıralamalarının Avrupa için bir önemi yok. Her şey Play- Off ve Klasman karşılaşmaları sonucunda belli olacak.
Ben bu konuda ligde oynanan müsabakalarında bir değeri olsun görüşündeyim. En azından ligi ilk sırada bitiren ekibin de CEV hakkını elde etmesini daha doğru buluyorum. Gerçi güç dengelerine bakıldığında üst sıraya yerleşenler Halkbank ile Arkas bir sürpriz yaşanmazsa zaten Play- Off da rakiplerini eleyecekler. Asıl önemli olan, onun arkasından gelen ekiplerden birinin bu şansı elde etmesi. Bayanları bir yana bırakırsak, erkeklerde özellikle ligi 3. ve 4. bitirenlerin rakiplerine elenip, klasmanda da 5-6 sıranın dışına düşme olasılıkları var.
Gerçi sezon başında yapılan toplantıda kulüpler, bu sistemin uygulanmasını istediler. Yani kabul ettiler. Ancak sonunda büyük bir olasılıkla bu konuda olumsuzluk yaşayan kulüp dikenlerini çıkarmaktan kaçınmayacaktır. Umarım her şey beklenildiği gibi gelişir...
YEDEK KADROLARIYLA KAZANDILAR
Denizbank Şampiyonlar Ligi'nde 6'lı Play- Off rövanş maçlarını düşünen Eczacıbaşı VitrA, Fenerbahçe Grundig ve Vakıfbank bu hafta ligde ki rakipleri karşısına, bir sakatlık yaşamamak ve aslarını dinlendirmek amacıyla yedek oyuncularıyla çıktılar. Buna karşın sadece turuncu- beyazlılar bir set vererek galip gelmesini bildiler.
Bu da ligin ilk 3 sırasını alan takımların, diğerleriyle aralarında ki güç ve kalite farkını da net olarak ortaya koyuyor.
Hadi Bursa Nilüfer Belediye'yi ve Sarıyer'i biraz anlıyorum. Ama Galatasaray'ın aldığı sonuca şaşırdığımı da belirtmeliyim.
Düşünün, rakip hiç bir yabancısını (Fürst 1-2 pozisyon görev yaptı) sahaya sürmüyor. Sadece ilk altıdan Büşra var. Siz ise tam kadroyla oynuyorsunuz ve bir set (26-28) alabiliyorsunuz. Üstelikte 25-17, 25-23 (bu sette ev sahibi 21-17 öndeydi), 25-18 kaybediyorsunuz. Hadi kafalar bugün oynanacak Omichka maçında diyelim. O zaman ligde yerin değişmeyeceğine göre, neden sende yedeklerle oynamıyorsun? Her şeyin en iyisini antrenör Barbolini bilir diyelim...
Haftanın diğer sonuçlarına gelince; Çanakkale Belediyesi, İlbank'ı hemde Ankara da 3-1 yenmeyi başardı.
“Setli olur” diye düşündüğümüz karşılaşmada ise, Bursa Büyükşehir Belediyesi, İdman Ocağını 3-0 ile geçmeyi bildi.
Beşiktaş da, Bakırköy Belediyesi Yeşilyurt engelini 3-0 ile aştı.
YENİ SİTEN HAYIRLI OLSUN EPİRDEN
Uzun bir süredir ayni sitede yazı yazdığımız arkadaşımız Hasan Epirden bizlere veda etti. Şimdi yayın hayatına sokacağı bir sitenin hazırlığını yapıyor. Kendisine şimdiden başarılar diliyorum.
Yazımı üstünden iki gün geçmesine karşın, “Dünya kadınlar günü” nü kutlayarak bitireyim...