Geçtiğimiz hafta İtalya da startı verilen Dünya Şampiyonası'nın ilk etap grup karşılaşmaları tamamlandı. Takımımız bu ilk bölümde beklentilerimizin uzağında kalarak grubunu 2 puan ile 4. sırada bitirdi. Oysa ki maçlar başlamadan önceki son yazımda “grupta Sırbistan'ı, Bulgaristan'ı, Kanada'yı, Kamerun'u geçeriz, Brezilya'nın ardından ikinci oluruz demiştim.”
Tam tersi oldu. Sırbistan ile Bulgaristan'a yenilirken, Brezilya'yı bir kez daha elimizden kaçırdık. Sonuçta belki ilk etabı geçip, bir üst tura yükseldik ama devam edebilme adına yolumuzu iyice dikenlerle donattık. Şimdi F Grubu'nda bizi bekleyen Rusya, Amerika, Hollanda, Kazakistan gibi yeni ve güçlü rakiplerimiz var.
Halbuki yine tahminimde; “burada rakiplerimiz Rusya ve Amerika olur. Birini geçersek, 3. etapta kendimize yer bulur, ilk 4 yolculuğumuzu sürdürürüz” diye yazmıştım.
Az puan ile gelince işler sarpa sardı (Puanlar: Amerika 9, Brezilya 8, Rusya 6, Sırbistan 5, Hollanda 3, Bulgaristan 3, Türkiye 2, Kazakistan 0). Şimdi 4 maçı da kazanmamız, rakiplerimizinde puan kaybetmesi şart. Olur mu?..
İlk grupta ortaya koyduğumuz oyuna bakınca umutlanmak çok çok uzakta kalıyor. Çünkü gerek Sırbistan, gerekse Bulgaristan karşılaşmalarında ki performansımızın, taktiksel düşüncemizin getirdiği sonuçlar iç açıcı değil.
Bir hafta geriye dönüp önce Sırbistan maçını bir hatırlayın. Karşımızda 4 numaraları sorunlu bir rakip var. Galatasaray'dan tanıdığımız hücumu zayıf Molnar'ı antrenörü sahaya sürmüş (5 sayıyla bitirdi). Amacı; servise karşı manşet alsın, diğer 4 numara oyuncusu Mihajlovic (17 sayı), pasör çaprazı Boskovic (22) ve en önemlisi orta oyuncular Rasic (11) ile Krsmanovic'in (14) sayılarıyla sonuca gitmek. Hatırlayın, Grand Prix de bizde bu mantıkla, Neriman'ı daha çok hücuma sokabilmek için pasör çaprazında Güldeniz veya Meliha'ya yer vermiştik.
Bu durumda ne yapılır? Her ne kadar antrenörü manşetine güvense de istikrarlı olmayan Molnar ve özellikle de Mihajlovic servislerin hedefi seçilir. Bu arada kolay manşet almamaları için sert servisleri bu iki oyuncunun arkasına, sağına -soluna atıp, orta oyuncuların hücum yapmaları engellenir.
En basit taktik zaten budur. Yapabildik mi? Hayır.
Topları bu iki oyuncuyla buluşturacağız diye sert servisler yerine, üstlerine yumuşak attık. Bu da onların sıkıntı yaşamamasına neden oldu. Manşet sorunlu, çabuk sinirlenen ve kolay hata yapan Mihajlovic bile ayakta kaldı. Üstelikte 17 sayı üretti. Bu durum zaten işin rengini de değiştirdi (servisten biz sadece 4 sayı bulabildik, Sırbistan ise 6 sayı aldı).
Servis atamamanın yanında, blokta da eksik kaldık. Bu arada defanstan çıkan topları hücumlarda çeşitliliğimiz olmadığı için sayıya dönüştürememek de en önemli sorunlarımızdan biriydi. Böyle olunca da mağlubiyet kaçınılmaz oldu.
BULGARİSTAN YENİLGİSİ
Yukarıda anlattıklarımın aynisini Bulgaristan karşısında da tekrarladık. 25-20 aldığımız ilk set dışında rakibi oyundan düşüren sert servisler atamadık. Böyle olunca da manşeti sorunlu Rabadzhieva (23 sayıyla oynadı) ayakta kaldı. Ayrıca iki kötü pasörü bile smaçörleri belirli düzeyde kullanmayı başardı. Buna karşın yine de maçı kazanmaya çok yaklaştık. 5. sette Gözde'nin sayılarıyla 9-7 öne geçtik. Ama bloklarda kalan ataklarımızla 9-11 geriye düştük ve seti 12-15, maçı da 2-3 verdik.
BREZİLYA MAÇI
Sonra Brezilya karşısında ilk iki set fırtına gibi estik. Yenildiğimiz iki karşılaşmada atamadığımız sert servisler ortaya çıkarınca, şampiyonanın favorisi Brezilya'yı dağıttık. Sadece servislerimizle değil, sayı getiren hücumlarımızla, özellikle blok autlarla, defansımızla, hırsımızla “işte gerçek Filenin Sultanları bu” dedirtik. Ama 2-0'dan sonra tekrar eskiye döndük. 3. sette “hata yapmazsak maçı kazanma şansımız var” düşüncesiyle yumuşayan servislerimiz, iyi ve çok tecrübeli oyunculara sahip rakibimizin tekrar oyuna dönmesini sağladı. 12-21 de Naz etkili servis atmayı hatırladı ve aradaki farkı 3'e kadar (18-21) indirse de Brezilya daha fazlasına fırsat vermedi.
Ancak bu atak, 4. sette servis atmamız gerektiğini bize hatırlatmış oldu. Bunu da yaptık.Böyle olunca da 20-20'ye kadar başa baş bir mücadele verdik, Ne var ki son sayıları daha iyi oynamayı bilen rakibimiz maçı 2-2'ye getirdi.
5. sete 0-2 başladık. Oyunu bırakmadık: 4-3, 6-4 ve 8-5. “Galiba bu kez oluyor” diye düşünmeye başlamıştık ki Garay'ın servisleri, bozulan manşetler, hücum hataları, üst üste verilen sayılar ve 8-10. Ardından 9-13. Brezilya'nın yakaladığı bu 1-8'lik seri, 10-15 giden set ve maç.
Şimdi bu satırları okumadan önce eğer vaktiniz varsa, 8 Eylül de siteye konan “gelecek planları” başlıklı yazıma bir daha göz atın. Sonra bu ilk etapta, bunlardan hangilerini yaptığımızı, hangilerini yapamadığımızı değerlendirin.
SERVİS VE DÜZ VOLEYBOL
Ben en çok bu aralar başlıktaki iki olaya takılıyorum. Servisi sertleştirdiğimizde, uzattığımızda neler yaptığımızı net olarak görüyoruz. Kazanılan setlerin öne çıkan ilk verilerinde hep bu var. Ama hata yapmamak adına, servisi yumuşattığımızda, yani “riski azaltalım” düşüncesi ön plan çıktığında tüm etkimizi yitiriyoruz.
Bu arada nedense düz voleyboldan bir türlü yakamızı sıyıramadık. Ortaları gerektiği kadar kullanamıyoruz. 5 maç oynadık. Televizyondan izlediğim için iyi görememiş olabilirim ama ortadan 2 veya 3 “erken kısa” dışında yeni bir hücum şekli görebildiniz mi? Ben göremedim.
İşte bu yüzden iyi defans yapıp, topu oyunda tutmanın artı değerini sayıya dönüştüremiyoruz. Halbuki bu sistem de, rakibe üstünlük; ancak servisten, bloktan alınan direk sayılar ve defanstan çıkan stopun öldürülmesiyle sağlanabiliyor. Yoksa her takım, rakibin servisini oyunda tutabiliyorsa, sayı alma şansını da buluyor.
Bakalım bu gün başlayacak 2. Etap da, Rusya, Amerika, Hollanda ve Kazakistan karşısında neler yapacağız? Hep birlikte göreceğiz.
PAİDAR DEMİR TURNUVASI HALKBANK'IN
Türk voleybolu ve Galatasaray'ın unutulmaz kaptanı Paidar Demir'in adına düzenlenen Uluslararası Erkekler Voleybol Turnuvası'nı Galatasaray FXTCR'yi 3-1 yenen Halkbank kazandı.
Üç gün süren turnuvada Galatasaray ikinci, İstanbul Büyükşehir Belediyesi üçüncü, Olimpiyakos dördüncü oldu.
Turnuvanın en değerli oyuncusu ise Halkbank'dan Sokolov seçildi.
Organizasyonu lig öncesi iyi bir hazırlık turnuvası olarak değerlendiren antrenörler, tüm oyuncularının ne yaptığını görmek adına bol bol değişiklik yapınca doğal olarak temposu düşük maçlar izledik.
Henüz hazır olmasalar da, bazı oyuncuların lige renk katacağını gözlemledik. Özellikle Halkbank'ın pasör çaprazı Sokolov, hızlı pas atmayı seven Finli Mikko Esko (Kubiak yoktu), sarı- kırmızılıların smaçörleri Samuel Tuia, Kamil Baranek, pasör çaprazı Filip Pejlek ilgiyle izlenecek. Ayrıca Galatasaraylı gençlerin varlığı da “artı” olarak hanelerine yazılacak gibi duruyor.
Henüz bir değerlendirme yapmak için erken olsa da sarı- kırmızılıların iki 4 numarası servise karşı manşette biraz sorunlu gibi göründüler.
İstanbul B. Belediyesi de, bu sezon gençlerine daha çok şans verecek. Manşeti sorunlu olsa da Türk statüsünde oynayacak Coskovic'in varlığı, Antonovich'in sertliği, bu maçlarda yer almayan Celitans'ın dönüşü, bu arada henüz teknik olarak sıkıntılı olsa da Türk vatandaşı yapılacak Marko Matic ile bu takımın yine bir çok ekibin başına çorap öreceğini söyleyebiliriz.