Federasyonun davetlisi olarak yolumuz bir kez daha Ankara'ya düştü. Ancak bu defa seçimde oy kullanabilmek için bir gün önce, yani pazar günü İstanbul'a dönmek zorunda kaldım. Bu yüzden Almanya karşılaşmasını televizyondan izleyebildim.
İki haftadır güzel maçlar seyrediyoruz. Gerçi 2. etaba göre ilk ayakta daha başarılıydık, ama yinede keyifli müsabakalar bu yaz sıcağında bizleri mutlu etti.
Bildiğiniz gibi, Avrupa'nın en kaliteli liglerinden birine sahibiz. Ayni zamanda en çok para veren ülkelerinden de biriyiz. Bu nedenle iyi oyuncuları transfer edip sahaya sürüyoruz. Böyle olunca da ulusal maçlarda bir çok tanıdık sporcuyla karşılaşıyoruz. Bunlardan bir kısmı daha önce oynamış oluyor. Bazıları hala takımlarımızda yer alıyor, bazılarını da bu sezon izleyeceğiz.
İlk etapta; iki Japon oyuncu Saori (Vakıfbank- Galatasaray) ve Sano (Japonya), Fenerbahçe de forma giyen Amerikalı Alisha Glass ile libero Davis'i seyrettik.
2. Ayakta ise bu kez daha çok oyuncu sahada yer aldı. Kimler mi? Sayalım:
Sırp Nikolic (Vakıfbank), Ognjenovic (Eczacıbaşı Zentiva), Krsmanovic, Molnar, Veljkovic (Galatasaray), Zivkovic (İller Bankası), Bu sezon Vakıfbank'a transfer olan Rasic, Alman Fürst (Vakıfbank da oynadı, bu yıl Eczacıbaşı VitrA forması giyecek), Eczacıbaşı'nın bir başka yeni transferi Dominikli De La Cruz, Vakıfbank da görev yapmış olan Dominikli Vargas Valdez.
MAÇLAR VE RAKİBİ BEKLEME HUYUMUZ
Kapasitesi pek yüksek olmasa da son yıllarda birlikte olduğumuz her turnuva da sıkıntımız olan Dominik, bize beklemediğimiz bir yenilgi tattırdı (ilk etapta 3 maçını da kaybetti, 0 puanla buraya geldi. Gerçi 3 rakibi de kendilerinden güçlü olan Brezilya, İtalya ve Çin idi. Yani sonuç çok da sürpriz olarak nitelendirilmemeli).
Zaman zaman müsabakaları anlatırken, “takımımızın rakibi bekleme alışkanlığı bu sette de başımıza iş açtı” cümlesini sık sık kullanır oldum. Gerçekten de kötü bir huy edindik. Bunu 2. Etap maçlarında da yaşadık. Üstelik Dominik karşısında, işi biraz daha ileriye götürüp 2-0 dan maçı da verdik.
SERVİSLER
Tabi ki bekleme huyumuzun çeşitli sebepleri var. Ama ben daha çok yumuşak servislerimize bağlıyorum. Geçen hafta da yazdığım gibi artık rakibi bunaltan, oyundan düşüren servislerimiz yok. Taktik olarak belki hedefi buluyoruz ama sertliği olmadığı için hücumlarda problem yaratacak etkimiz olmuyor (geçen yazıyı tekrar okuyabilirsiniz).
İlk etapta 3-0'lık Japonya maçında 78 servis attık, 4 hata yaptık, 5 setlik Amerika müsabakasında 113 servis attık 10'u kaçtı (5'i Bahar dan), yine 5 setlik Rusya mücadelesin de 99 servis attık, 3'ü kaçtı. Toplama bakarsak, 280 serviste 17 hata yaptık.
“Bu kadar istikrarlı servis atıyoruz daha ne istiyorsun?” diyeceksiniz. Bir başka açıdan bakarsanız doğru olabilir. Ama bence bu istikrardan öteye servislerin yumuşamasından. Tamam taktik servis atıyoruz ama top rakibin kucağına gidiyorsa ve kolay hücuma, özellikle de ortadan atağa dönüşüyorsa bunda bir yanlışlık var demektir.
Devam edelim; bu etapta, servise karşı manşeti iyi olmayan Dominik %55, iyi manşet oranı yüzde 49 ile oynadı. 19 sayıyla orta oyuncuları Arias'ın en çok sayı üreten sporcu olması da bir tesadüf değil tabi ki.
Sırbistan karşılaşmasında 5 sette 5 servis kaçırdık. Bu arada rakibin iki orta oyuncusu Rasic 25 pas aldı 17 sayı buldu, yüzdesi 68, Krsmanovic 15 hücumdan 10 sayı çıkardı, yüzdesi 67 (bu duruma tabi ki sadece servis neden olmuyor, bunun -her ne kadar teke tek blok yapmanın zorluğu varsa da- orta oyuncularımızın 1'e 1 blok eksikliğinden de kaynaklanıyor.
Almanya maçını seyretmediğim için bu konuda bir yorum yapamıyorum.
TAKIM KURGUSU
Ayrıca en önemli bir diğer sıkıntımızda takım kurgusu. İki turnuvadır pasör çaprazı sorunu yaşıyoruz. Aslında bu konuda teknik kadromuzu suçlamak doğru değil. Ama bunun nasıl çözüleceğini bir an önce bulmaları gerekiyor.
Hatırlarsanız geçen hafta önce Yeliz burada oynamıştı. Sonra Güldeniz denendi. Ardından arayış sürdü. Meliha yerleştirildi. Ne var ki bu oyuncumuza önce yanlış görev verildi. 9 pozisyon tek pas almadı. Bir gün sonra Rusya maçında yine pasör çaprazı başladı ama bu kez servise karşı manşete girdiği için bu özelliğini sahaya yansıtabildi. Bu Neriman'ı rahatlattı. Manşet almadığı içinde Neriman karşılaşmanı en skoreri oldu.
Dominik maçına da böyle başladık ancak 2-10 geriye düşünce bu kez Meliha yerini Güldeniz'e bıraktı ve devam edildi.
Şimdi bu konuyu biraz açalım: Ulusalların başında teknik adam olduğunuzu varsayalım. Siz nasıl bir dizilişi uygun görürdünüz?
1- Tüm takımlarda olduğu gibi skorer bir pasör çaprazıyla oynarsınız. Ama o zaman Neriman servise karşı manşete girer, bu konuda eksik olduğu için hem oyun kurmada zorlanırsınız, hem de bu oyuncunun skorerliğinin düşmesine yol açarsınız.
2- Pasör çaprazının az sayı üretmesine göz yumarsınız, ama servise karşı manşette çok iyi bir yüzde tutturur, Neriman ve Gözde'nin yanı sıra orta oyuncuları daha çok devreye sokup sonuca gitmeyi planlarsınız.
Sizce hangisi uygun?
Aslında bu konu bir çok takımın da sorunu. Örneğin Sırbistan 4 den Nikolic ile oynuyor, hücumda sıkıntı yaşamıyor ama servise karşı çok zorlanıyor, Molnar'ı sahaya sürüyor, bu kez ataklarda eksik kalıyor. Almanya da ayni sorunu Brinker ile yaşıyor. Bu oyuncu iyi atak yapıp sayı topluyor ama manşetleri kötü.
Bu örnekleri çoğaltabiliriz.
İKİLEM
İşte teknik kadromuzda bu ikilemi yaşıyor. Neslihan, Seda, Polen sakat oldukları için, riske girip ikinci tercihi zorlayıp, o gün oyuncuların ortaya koyacağı performansla müsabakayı kazanmayı hedefliyor. Bu durum 1. Etap maçlarında ortaları çok fazla devreye sokamasak da, çok yüksek servis karşılama yüzdesi, defans ve özellikle Gözde'nin, Rusya maçında da Neriman'ın hücumdaki başarılarıyla işi kotardık.
Dominik mücadelesinde orta oyuncularımızı 1. etaba oranla daha çok topla buluştursak da (Kübra 17 top aldı, 7 sayı üretti, yüzdesi 41. Halbuki bir önceki hafta hücum yüzdesi özellikle Rusya önünde çok daha yüksekti çünkü ortadan daha çok atak yapmıştı. Bu kez rakibin orta oyuncularından çekinildiği için 2'ye tek ayak ağırlıklı hücuma gitti. Bahar 16 kez pas aldı, 10 sayı buldu, yüzdesi 62, yani Kübra'ya oranla daha etkili, çünkü ortadan daha çok vurdu), bu kez 4 numaralarımızın (gerçi yine de belirli bir sayıya ulaştılar) hücumdaki yüzdeleri biraz düşüktü, hele 3 pasör çaprazlarımız sadece 3 sayı üretmesi (3'ü de Güldeniz den geldi) maçın gitmesinde ki bir başka faktördü.
PASÖRLER
Bu arada 1. Ayak da iyi pas atan, tercihleri doğru olan pasörümüz Asuman'ın (biri servisten, 2'si bloktan toplam 3 sayısı aldı) bu karşılaşmada pas kalitesinin düşüklüğünü, yenilgiyi getiren sıkıntılar içinde göstermemiz gerekiyor. Bunun ön önemli kanıtı da servise karşı %78, iyi manşet yüzdesi 73 olmasına rağmen, % 36 gibi düşük bir hücumla maçı bitirmemizdi. Tabi ki bu oranı sadece Asuman'ın hatası olarak göremeyiz. Burada smaçörlerimizin de topu iyi kullanamamalarının, yani gerektiği gibi değerlendirememelerinin de etkisi var (Gözde %37, Neriman %35, Güldeniz %27).
Peki rakip pasör Marte ne yaptı? Arkadaşları %55, yüzde 49 iyi manşet almalarına karşın (bizden çok düşük) orta oyunculara 41 pas attı (biz 33). Ayrıca ulusallar tüm oyunu Gözde (38, Neriman 66 pas) üstüne kurarken, Marte'nin dağıtımı dengeliydi (De La Cruz 44, Mambru 39, Pena iki sette 13, yerine giren Rivera 27).
Netice de çok iyi manşet almamız, çok iyi defans yapmamız (toplam 74 top çıkardık. Bu gerçekten çok çok iyi bir performans), gerideyken yaptığımız ataklar ve rakibi yakalama çabalarımız “artı” olarak hanemize yazılmalı (1. sette 4-13 den sonra yürüyüp 17-17 de eşitliği sağladık ve 23-25 ile skoru 1-0 yaptık. 2. sette voleybol adına tüm iyi işleri yapıp seti 25-19 aldık).
3 sette 11-11 den sonra oyundan düşerek seti vermemiz, 4. sette 11-7 öndeyken sayıların 11-11 olması, ardından setin gitmesi, 5. sette yine 6-6' dan sonra oyundan kopmamız eksilerimize ilave edilebilir.
İLGİNÇ BİR HAMLE
Bu arada bir küçük notum var: 4. sette sayılar 20-21. Teknik kadromuz, Çağla'yı servise aldı. Bu sırada Asuman 5 de. Yani 2 pasör birlikte oyunda (üstelikte biliyorsunuz; akılları hep koşup pas atmakta olduğu için genelde takımların defansı eksik oyuncuları pasörlerdir). Top oyuna girdikten sonra Asuman yerine 1'e defansa geldi. Çağla hiç alışık olmadığı 5 de defansa gitti! İşte bu arada rakibin plasesi 6 numaraya doğru 4-5 metre Civarına. Asuman da, Çağla da seyrediyor. Aslında bu top 5'deki oyuncunun yani Çağla'nın sorumluluğunda. Ne var ki, hayatında belki de burada hiç defansa girmemiş olan Çağla, topa hamle yapamıyor: 20-22. Ve sette 22-25 gitti.
SIRBİSTAN MAÇI
Cumartesi günü rakibimiz bu kez çok iyi tanıdığımız oyunculardan kurulu Sırbistan idi. Zor bir karşılaşma oldu. Yine yumuşak servis kullandık (rakip orta oyuncuları 40 pas aldılar, 27 sayı ürettiler). Servise karşı 4 direk hata yaptık. %65, iyi manşet oranı yüzde 52 oldu. Defansımız her zaman ki gibi iyiydi. Hücumda; köşeler vasatı aşamazken (Gözde: 32 top, 11 sayı, %34. Neriman: 44 pas, 16 sayı, %36. Meliha:16 top, 5 sayı, %31), iki orta oyuncumuz Kübra (15 top 11 sayı), Bahar (13 pas 7 sayı) ile dengeyi sağladılar.
Bu karşılaşma için düşülecek notlar ise şöyle:
- Sırbistan bizi oyundan düşürmek için servise çok yüklendi. Özellikle yan çizgileri hedeflediler. Allah dan tutmadı (21 servis kaçırdılar, 4 direk sayı buldular. Yumuşak servis, az hata düşüncesini destekleyenler eminim ki bu cümleyi keyifle okuyorlardır).
- İlk sete rakibin en iyi 3 oyuncusu öndeyken, pasör Çağla'yı 3'de başlattık. Belki düşünce; bir pozisyon sonra hücumda eksik olan Molnar'ın öne geleceğini ve blokta eksik olan Çağla'nın rahatlayacağını düşündük ama tutmadı. Sonra ki setlerde bundan vazgeçtik.
- Sırbistan 40 hata yaparak ekmeğimize yağ sürdü.
- Kazandığımız 107 sayının 40'ının rakibimizinden gelmiş olmasına karşın maçın 3-2 bitmesinin nedenleri bir kez daha gözden geçirilmeli.
- Bu maçın hakemlerine kocaman bir teşekkür etmek farz oldu. Kararların çoğu lehimize olsa da; ben hiç bir turnuvada, bu kadar kötü maçlar yöneten hakemler görmedim. FİVB bunlara nasıl görev veriyor şaşmamak elde değil.
Aslında ikinci gün Dominik- Almanya karşılaşması öncesi ulusal marşlar çalarken ağzını aça aça jiklet çiğneyen Mısırlı bir supervisör varsa, her halde böyle yönetimi de normal karşılamalıyız.
ALMANYA MAÇI
Yukarıda da belirttiğim gibi oy kullanmak için eve döndüğüm için mücadeleyi TV den seyredebildim. Biliyorsunuz ben çok mecbur kalmadıkça TV den izleyip yorum yapmam. Onun için detaya girmeyeceğim.
3-1'lik sonuç bizim için her açıdan önemliydi. Puan vermeden kazanmak finale gitme umutlarımızı daha da yükseltti.
Bu karşılaşma da Neriman 19, Gözde 17, Kübra 14 sayıyla oynadılar.
TV den görebildiğim kadarıyla bu kez servislerimiz bundan önceki maçlara oranla daha sertti.
GENEL İSTATİSTİK
İkinci etapların geride kaldığı Grand Prix de, 6 maç sonrası genel istatistiklerde oyuncularımız güzel yerlerdeler.
Skorer: 1. Kim 146 sayı, 2. Zhu Ting 118 sayı, 3. Neriman 116 sayı, 4. Gözde 110 sayı.
Smaçör: 12. Gözde % 39.57, 18. Neriman % 35.69.
Blok: 2. Kübra % 0.96, 17. Bahar % 0.56, 18. Gözde % 0.56, 22. Neriman % 0.48.
Servis: 9. Asuman % 0.30, 23 Kübra % 0.19, 24. Bahar % 0.19.
Defans: 5. Gizem % 3.48, 9. Gözde % 2.63.
Servise karşı manşet: 1. Gözde % 73.81, 7. Gizem % 54.21.
Pasör: 9. Asuman % 3.44.
ELEŞTİRİ
İşi her zamanki gibi uzattık. Bu konuda gazeteci arkadaşlarımızın da sık sık eleştirileriyle karşılaşıyorum. Haklılarda. Ben kısa yazmayı beceremiyorum. Sanki az yazarsam, söyleyeceklerimin eksik kalacağını düşünüyorum. Onun için hangi bölüm ilginizi çekiyorsa onu okuyun. Diğer yerleri pas geçin, rahat edersiniz.