Eski bilgisayarımı çöpe atıp yenisini alınca, editörümüz Korhan Gün ekranıma deniz manzaralarından oluşan resimler yüklemişti. O günden sonra her bilgisayarı açtığımda o manzaralara bakıp yaz tatilinin halini kurar oldum. Ne var ki bizim işler hiç bir zaman evdeki hesaba uymaz. O yüzden plan yapamazsın. Ne zaman bir fırsat yakalarsan kendini İstanbul dışına atabilirsin.
İçinde bulunduğumuz bu günlerde böyle oldu. Filenin Sultanları'nın maçları yok, erkekler Dünya Ligi'nde önce Meksika da, sonra da Tunus da olacaklar. Avrupa Ligi yeni başladı. Yani yol uzun. Üstelikte müsabakaları televizyon veriyor. Her ne kadar karşılaşmaları TV den izleyip yorum yapmak istemesem de bu kez kendime ayrıcılık tanımaya karar verip Alanya'nın yolunu tuttum. Gerçi havalar istediğim gibi deniz ile haşır neşir olmama engel olsa da, en azından sakin günler bir çok şeyden beni uzat tutuyor. Bu arada torunum Deniz Mert ve Kızım Ceren de yanımıza gelince keyfim ikiye katlandı. Onun için detaylara fazla girmeyen bir yazı ile karşınızdayım.
A Erkek ekibimiz Dünya Ligi iki etaplı grup maçlarını tamamladı. Sitelerden okuduğum, istatistiklerinden edindiğim izlenimlere göre; eksik kadromuza karşın bazen iyi, bazen de beklenenin dışında işler yaptık. Netice de 6 müsabakadan 4 galibiyet, 2 yenilgi ile ayrıldık.
Bu sonuçlar bizi grup ikincisi yaptı. Aslında ay sonunda Bursa da yapılacak 4'lü Finale ev sahibi olarak direk katılacağımız için aldığımız sonuçların kendimizi sınamak dışında bir önemi yoktu. Ancak hak ederek final etabına kalmak güzel oldu. Şimdi Küba ve biz, G Grubu birincisi Çin, ikincisi Slovakya ile kozumuzu paylaşacağız.
Bu arada ilgimi çeken bir şeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Sakatlıklar nedeniyle bazı oyunculardan yoksun bir kadro ile mücadele ediyoruz. 4 numarada Turgay ve Burak görev yapıyor. Pasör çaprazı olarak da Metin oynuyor. Bu üçlüden sadece Burak sezon içinde takımında yer buldu. Turgay ne zaman işler kötü gitse, sahaya sürüldü. Gerçi her girdiğinde iyi şeyler yaparak katkı sağladı ama genelde dışarıda kaldı. Metin ise, çok az görev aldı. Buna karşın (istatistik verilere göre) ikisi de iyi oynuyor. Bir yazımda “Metin için üzülüyorum. Ulusal takımın pasör çaprazının bu kadar oyun dışında kalması hiç iyi değil. Bu maç eksikliği bize olumsuz yansıyacak” demiştim. Ama Metin benimle ayni düşüncede olan herkesi yanılttı. Sezon içinde bu kadar dışarıda kal, sonra çık takır takır oyna. Helal olsun (Küba maçında son iki set görev verilmemesine karşın en skorerler listesinde 107 sayıyla 2., en iyi serviste 9 sayıyla 3. oldu).
Öte yandan bir başka ilginç notum daha var. O da; 2 köşe oyuncumuzun fizik olarak kısa olmalarına karşın (Turgay 1.90, Burak 1.89) gösterdikleri güzel performans ve takıma kazandırdıkları sayılar.
Turgay; servise karşı iyi manşette 89 ile ilk sırada (yüzdesi 70.16), en skorerler sıralamasında 73 sayıyla 9., yukarıda da söz ettiğim gibi 1.90'lık boyuyla ilginçtir en iyi blokörler arasında 15 sayıyla 3. Bu da zamanlamanın ne kadar önemli olduğunun bir başka göstergesi.
Burak'a gelince; En skorerlerde 71 sayıyla 11., 12 blokla 22., servise karşı 75 iyi manşetle 15. yüzdesi 49.64.
Diğer oyuncularımızdan Emin 13 blokla 6., serviste 8 sayıyla 4. olurken, liberomuz Hasan, yaptığı 46 defansla (set averajı 1.92) 6., Servise karşı 81 iyi manşet, %56.39 ile 10. sırayı aldı.
Okuduğunuz gibi istatistik veriler iyi. Ancak şu da unutulmamalı ki; rakiplerimizin seviyesi de çok iyi değildi. Dünya Voleybolunun önde gelen ülkeleriyle oynamadık. Onun için bu bilgiler yanıltıcı olabilir. Yukarılara tırmanmak için daha uzun bir zamana ihtiyacımız var.
Avrupa Ligi'nde oynayan ekiplerimize gelince, gözümüze ilk çarpan şey istikrarsızlık. Bir günleri, bir diğerine uymuyor. Bence bunun 2 nedeni var. En önemlisi gençlerin teknik ve beceri eksikliği. Diğeri de takım kurgularının yanlışlığı. Sporcuların büyük çoğunluğu ligde az şans buluyor. Yani maç eksiklikleri var. Hepsini bir arada oynatırsan bu iniş- çıkışlar kaçınılmaz olur. Çünkü sorumluluk almayı bilmiyorlar. Bunu aşmak için araya mutlaka Gözde gibi, Güldeniz gibi tecrübeli, becerikli, yani her işi yapan 1-2 asker oyuncu, birde tecrübeli pasör yerleştirmek gerekir. O zaman krizleri çabuk aşarsın, gençlerde telaştan, daha doğrusu çabuk dağılmaktan kurtulurlar.
Erkek tarafında da sıkıştığımız anlarda ortaya çıkacak, takımı sırtlayacak bir smaçör eksikliği göze çarpıyor. Bakalım ilerleyen karşılaşmalarda iki takımın gençlerin performansları ne kadar artacak. Hep birlikte göreceğiz.