Günü, anı, ya da zamanı yakalayıp O'nun güzelliğini yaşamayı içinizde kaç okuyucum hakkını tam vererek düşünmüştür ?...
Şimdi gelin, bir beyin jimnastiği yapalım... Bir bankanız olduğunu ve her sabah hesabınıza 100 bin lira yatırılıp, "Dilediğin kadar kullan !...'' denildiğini varsayalım... Ancak bu hesap, bir günden diğerine hiç bakiye devretmiyor...Tutarı ne olursa olsun, kullanmadığınız bakiye miktarı o akşam iptal ediliyor, yani hesabınızda para biriktirme olanağınız kesinlikle yok !...
Böyle bir durumda ne yapardınız ?... Tabii ki her gün tamamını kullanırdınız ?...
Aslında, hepinizin böyle bir bankası var dostlarım... Adı : ZAMAN...
Hergün, iyi şeylere yatırım yapmadığınız kısmını silip, zarar kaydediyor... Üstelik hiç devretmiyor... Kredi miktarından bir kuruş fazla kullandırtmıyor... Hergün size yeni bir hesap açıyor... Her akşam, günün bakiyesini yakıyor, yani sıfırlıyor...
Eğer günlük depozitolarınızı kullanmadıysanız, bu zarar sizindir... Geriye dönüş yok !... Yarından avans çekmek de yok !... Bugünü, bugünkü depozitonuzla yaşamalısınız !... Ona yatırım yapın ki size sağlık, mutluluk ve başarı olarak geri dönsün...
Zaman akıp gidiyor, gününüzü yaşamaya gayret edin !... Bir senenin değerini anlayabilmek için, o'nu sınıfta kalan bir öğrenciye sorun, bir ayın değerini anlayabilmek için, premature bir bebeği dünyaya getiren bir anneye sorun, bir haftanın değerini anlayabilmek için, VOLEYBOLX'in editörü M. Korhan Gün'e sorun, bir dakikanın değerini anlayabilmek için, uçağı kıl payı kaçırmış bir kişiye sorun, bir saniyenin değerini anlayabilmek için, bir kazayı kıl payı atlatmış bir kişiye sorun, bir milisaniyenin değerini anlayabilmek için, Olimpiyatlarda gümüş madalyada kalmış bir atlete veya yüzücüye sorun...
Sahip olduğunuz zamanın her anını, her birimini değerlendirin !... Onu çok özel, zamanınızı harcamaya değecek, sizi mutlu edecek, birşeyler kazandıracak birileriyle paylaşın... Ve şunu hiç aklınızdan çıkarmayınız, zaman hiç kimseyi beklemez !...
Bakın dün artık mazi oldu... Bir saat, bir dakika öncesi artık gerinizde, tekrarı olmayacak !... Yarın, bir saat, hatta bir dakika sonrası ise, bir muamma, yani bir bilinmeyen ?...
Oysa bugün, avuçlarınızın içinde ve size sunulmuş bir armağan !... Onu iyi değerlendirin, değerlendirirken de
dilediğinizce özgür olun, beyninizin izninde, abuları ve yanlışları kontrol ederek kalbinizi dinleyin !... Koşun, coşun, sevin, aşka kollarınızı açın...
Ne güzel anlatmış Özdemir Asaf dizelerinde...
Daha doymamışız yaşama...
Günlerimiz dün bir, bugün iki...
Sakin bir şey bırakma yarına,
Yarın yok ki ?…
Günlerimiz dün bir, bugün iki...
Sakin bir şey bırakma yarına,
Yarın yok ki ?…
Yeni Yılınızı bir kez daha, tüm beklentilerinizle zamanında ve bol bol kucaklaşmanız dileklerimle kutluyorum... İyi ki varsınız ?...
YAŞ 61... YOLUN NERESİNDEYİZ BİLİNMEZ ?...
07 Ocak çarşamba bendeniz 61 yaşına ayak basmış olacağım...
Yolun neresindeyiz diye sorabileceğim çağdaş bir "Dante" de yok ?...
Zaten bu takdiri ilahiye bağlı...
Mühim olan onurlu yaşamak, daima doğru olanı yapmak... Bunu fazlasıyla yaptığımı zannediyorum ?... Gücüm yettiğince de hayatım bu çizgide sürecek !...
Yazılarımdan, sorularımdan ters köşe olmuş, lanet ve kin kusanlar, ölsem cenazeme gelmeyeceklerini cümle aleme ilan eden zibidiler türese de, sevenlerimin, canım okuyucularımın birkaç gün önceden başlayan duygu yüklü dilekleri ve teveccühleri beni ayakta tutmaya yetiyor da artıyor bile ?...
Bir nokta...
Bir daire...
Sizler merkez,
Bense çevre...
Gerisi vesaire...
.............
Hikaye bu ya; Kasabanın gözde semercisi, kendi köyüne dönmeye karar vermiş. Yeni gelen semerci işin acemisiymiş… Yaptığı semerler yüzünden eşeklerin sırtında yaralar açılmış…
Eşekler başlamışlar duaya…
“Tanrım, sen bizi bu iş bilmez semerciden kurtar ne olur ?...”
Günler geçmiş ama bir şey değişmemiş; hatta sırtlarındaki yaralar daha da büyümüş... Moralleri iyice bozuk, tekrar umudu duaya bağlamışlar, köyün meydanında toplanmışlar...
Dua faslına yeniden başlanırken grubun en yaşlılarından olan bilge boz eşek, "Bu iş duayla muayla olmaz arkadaşlar !...” demiş; “Görünen o ki, iyi bir semerci bulmak, gelmesini beklemek artık bizim için hayalden öte anlam taşımıyor !...”
Eşekler, iri gözlerini faltaşı gibi açarak ıstırap içinde anırıp, yakınmışlar:
“Bu çileyi çekmeye devam mı edeceğiz yani ?... “
Boz eşek acı acı gülerek yanıtlamış:
“Semerci bulmaktan bize fayda yok kardeşlerim... Gelin, Tanrı’ya, bizi eşeklikten kurtarması için yalvaralım !...”
GEÇMİŞİ VE SEMBOLLERİ NE SİLEBİLİRLER NE DE UNUTTURABİLİRLER...
Türk voleyboluna yıllarını vermiş emekçilerden Abdullah Gümüşbaş geçenlerde bana yakındı...
27.12.2014 Cumartesi günü Burhan Felek Spor Salonuna gittiğinde, asılı eski fotoğrafların asıldıkları yerlerden kaldırılmış olduklarını görmüş, çok üzülmüş...
"Eski başarıları unutmak ve de unutturmaya çalışmak bence o başarılara imza atmış tüm emekçilere ihanettir !..." diye de duygularını dile getirmiş... Sonrasında da dayanamamış; bunu sosyal medyada paylaşmış... Görülen o ki bayağı destek almış ?...
Ben de gerçekten çok üzüldüm ve hatta daha da ileri giderek öfkelendim... MUZUR yanım gene dürttü, başladım araştırmaya; kim, neden, hangi duygularla yapıyor bütün bunları ?... Bazı dostlarımı, Federasyondaki kaynaklarımı aradım... İşte aldığım bilgiler...
Mevcut Başkanda, Erol Ünal Karabıyık Başkana karşı inanılmaz bir nefret (aslında kompleks) varmış; ismine, resmine, onun başkanlık döneminin konuşulmasına, hatırlanmasına tahammül edemiyormuş... Bu sebeple, o dönemi hatırlatan ne var ne yoksa ortadan kaldırmak istiyormuş... Hele ki o dönemde elde edilen sportif başarıların hatırlanmasını hiç istemiyormuş...
Kurula kurula sahiplenip kasılarak oturduğu, resimler çektirdiği makam odalarının da içinde bulunduğu voleybol kampüslerinin Erol Başkan'ın olağanüstü gayretleriyle yapıldığını hatırlatan herşeyden nefret ediyormuş... 50. Yıl Voleybol Salonundaki fotoğrafların kaldırılma nedeni de buymuş...
Çok ilginç bir bilgi daha edindim; Erol Başkan kendisine yılbaşı, bayram veya değişik vesilelerle verilen değerli hediyelerden Federasyonda kullanılabileceklerin dışındakileri iade edermiş... Federasyonda kullanılabilecekleri ise kabul eder, ancak gönderene bu hediyenin Federasyon demirbaşı olarak değerlendirileceğini belirten bir teşekkür yazısı gönderir; hediyeyi de federasyonda bırakırmış... Bu hediyelerden birisi de Eczacıbaşı Spor Kulübü tarafından gönderilen bir tabloymuş...
Her nasılsa bu tablo, altına tablonun Eczacıbaşı Spor Kulübünün Başkana hediyesi olduğunu belirten küçük bir etiket konularak Burhan Felek Voleybol Salonundaki odanın duvarına asılmış... Salonlardaki fotoğrafları kaldıran kafa, etiketteki Erol Ünal Karabıyık ismine tahammül edemediği için tabloyu indirtmiş ve Erol Başkana postalatmış...
Bir de Karabıyık Başkan'a sorayım dedim; aradım... İade edilen tablo ile ilgili aldığım bilgileri aktarıp sordum: "Size iade edilen Eczacıbaşı'nın hediyesi bir tablo meselesi varmış ?.."
"Maalesef doğru ama yeni değil, sanırım bir yılı geçti. Eczacıbaşı'ndan her yılbaşında benzer bir tablo gelir; Federasyondan ayrıldıktan sonra da gönderiyorlar. Sağolsunlar bugün de geldi... Bazıları da Başkanın makam odalarında hala duran onlarca hediye içinden sözünü ettiğiniz tabloyu iade etmelerinin makul bir sebebi vardır mutlaka. Belki de altındaki etikettir. Demek ki diğerlerine etiket koymamış arkadaşlar." dedikten sonra esprili bir şekilde, "Keşke gelen tüm hediyelerin benzer şekilde etiketlenmesini, bizzat takip ederek, sağlasa mıydım; karlı mı çıkardım, ne dersiniz?... " diyerek kahkahayı patlattı...
Salonlardan indirilen resimlerle ilgili gelişmeleri aktarıp ne düşündüğünü sordum...
Bir kahkaha daha attıktan sonra;
"İnanın hiç şaşırmadım... Birileri gene kendilerine yakışanı yapmış. O fotoğrafların içinde 2003 Avrupa ikinciliği, Akdeniz Oyunları, Üniversiad şampiyonluğu, dolayısıyla Hüsnü Başkan da vardı. O fotoğraflarla hatırlatılmak istenen başarıları elde eden sporcuların, antrenörlerin günahı ne?" dedi.
"Kurunun yanında yaş da yanar Başkanım..." diye ancak ironik bir şekilde yanıtlayabildim ve ekledim; "Siz de odanızın duvarlarında yer alan hatıra materyallerinden onları hatırlatan herşeyi kaldıracak mısınız ?..."
Cevabı çok netti; "Herkes kendisine yakışını yapar; siz bana nasıl davranmayı yakıştırıyorsanız onu yapacağımdan emin olabilirsiniz."
"Sizi ziyaret ettiğimde, odanızda bazı fotoğraflar çekmiştim, kullanmama izin verir misiniz ?..." dedim.
"Utanacak, gizlenecek şeyler olsa duvarlarıma asmazdım Hasan Bey." yanıtını alınca sevinçle teşekkür edip mutlu yıllar diledim...
GEL DE GÜVEN ?...
Ankara'ya Meclisteki bir Milletvekili dostumla dertleşmek için gittiğimde ziyaret ettiğim Erol Başkan'ın odasının duvarları çok ilgimi çekmişti... Adeta voleybolumuzun son on yılını yaşatıyordu insana... Plaketler, fotoğraflar, ödüller... İznini alarak fotoğrafını çektiğim materyallerden birisi de üstteki berattı...
Bakın ne yazıyor o beratta:
BU ALTIN MADALYA BERATI
TÜRKİYE VOLEYBOL FEDERASYONU BAŞKANI
SAYIN EROL ÜNAL KARABIYIK'A
VOLEYBOLUN GELİŞMESİ, SEVİLMESİ, YAYGINLAŞMASI, GÜÇLENMESİ,
MARKA DEĞERİ KAZANMASI UĞRUNDA VERDİĞİ UĞRAŞLAR,
TÜRK VOLEYBOLUNA KAZANDIRDIĞI TESİSLER,
TÜRKİYE VOLEYBOL FEDERASYONUNU BİR DÜNYA FEDERASYONU YAPMA YOLUNDA SERGİLEDİĞİ PERFORMANS
VE CANSİPERANE UĞRAŞLARI İÇİN,
KENDİSİNİ ASLA UNUTMAYACAĞIMIZI VE UNUTTURMAYACAĞIMIZI BELGELEMEK
VE BU SÖZÜMÜZÜN TARİHE KAYDEDİLMESİNİ SAĞLAMAK AMACIYLA
6 ŞUBAT 2010 CUMARTESİ GÜNÜ
YOL ARKADAŞLARI OLAN BİZ TÜRKİYE VOLEYBOL FEDERASYONU ÜYELERİ TARAFINDAN İMZALANARAK TAKDİM EDİLMİŞTİR.
M. Akif ÜSTÜNDAĞ Selahattin ŞAHİN Mehmet ÇAKMAK Özkan BALBAY
Serdar KESKİN Geza DOLOGH Ahmet M. ALTINDAĞ Nazmi BAYAMLIOĞLU Mustafa EKŞİ Ersin YILMAZ A. Serdar TİRYAKİ
Özkan MUTLUGİL Ahmet GÖKSU İsmet ERTUĞRUL
Tam bir ibret vesikası...
Altında imzaları bulunanlardan Özkan Mutlugil'in başkan, Mustafa Ekşi'nin asbaşkan, Akif Üstündağ'ın asbaşkan olarak nasıl da verdikleri sözü gerçekleştirme gayreti içinde olduklarını görün !... Zaten ibret alınacak olaylar yaşamıyor muyuz günümüzde ?...
Bu bir vefasızlıktır, zayıflıktır, komplekstir, ihanettir dahası haysiyet fukaralığıdır...
Hiçbir art niyetli, hasta ruhlu, bulunduğu mevki ve ortam ne olursa olsun, geçmişi ve sembolleri ne silebilir, ne de unutturabilir ?... Bu zafiyet ancak onları gözlerimizde un ufak eder, o kadar... Gelecekte yaptıklarıyla anılırlar, kendileri unutulur giderler...
Bu insanlar, sırf Erol Ünal Karabıyık'ın imzası var, onu hatırlatıyor diye, Başkent, Beştepe, TVF Spor Lisesi, Burhan Felek, Selim Sırrı Tarcan, Ellinci Yıl, İzmir Atatürk, Bursa Cengiz Göllü voleybol salonlarını ve İstanbul, Ankara ve İzmir'deki Voley Otelleri TVF varlığı dışına çıkarmazlar; bir yerlere devretmezler umarım ?... Korkuyorum çünkü; Ellinci Yıl Plaj Voleybolu kapalı kortu ile başlattılar bu süreci...
Kaldırılan fotoğraflara dönecek olursak; yerlerine hangi muazzam başarıların resmi asılmış ya da asılacak dersiniz ?...
Bunun cevabını dilerseniz ben vermeyeyim, gidip, gözlerinizle görün ?...
Sonrasında ise Federasyonu oluşturan muhteremlere (!) neden güvenimi yitirdiğimi umarım bir daha sorgulayanınız olmaz ?...
Bu arada Mutlu Başkan Yeni Yıl Mesajında “Türk voleybolunun bu noktaya gelmesinde emeği geçen kulüplerimiz, antrenörlerimiz, sporcularımız, hakemlerimiz, sponsorlarımız, basın mensuplarımız ve tüm camiamıza TVF Yönetim Kurulu olarak teşekkür ediyoruz.” demiş.. Demiş demesine de, içlerinde babası olmak üzere gelmiş geçmiş tüm Başkan büyüklerini pas geçmiş ?… Çok büyük vefasızlık ve kallavi ayıp… Merhum Vahit Çolakoğlu'ndan, Naci Bayamlıoğlu'ndan, Hüsnü Can'dan, Haluk Aykulu'dan, Özcan Mutlugil'den, Teoman Yazgan'dan, Ahmet Gülüm'den ve ona malesef rüyasında bile göremeyeceği bu yolu açan Erol Ünal Karabıyık'tan özür dilemeli !…
NUR GENCER GENE AÇTI AĞZINI, YUMDU GÖZÜNÜ...
Konuya ilişkin yapılan yorumlarda gene yanlış ve aykırılıklarda sözünü asla esirgemeyen, sporumuzun unutulmaz yöneticilerinden Nur Gencer ayrıcalığı vardı, tüm babacan sertliğiyle yaman eleştirilerde bulundu... İşte o düşündürücü sözleri...
"Önce resimleri kaldırana, sonra kaldıranların adamlığına bak, sonra üzül, belki de üzülmeye değmeyecek kadar küçücük kişiliklerdir... 2002 ye kadar, her şey gibi voleybol da çok güzeldi, 2002 den sonrası için her şey söylenebilir, iyi yokum başta olmak üzere.... Cengiz Göllü neden genç yaşta aramızdan ayrıldı sanıyorsunuz?... Sen sağken adam ı değerlendirme, vefatından sonra anlamsız törenler yap, ailesine gümüş tabak ver, adam 'Voleybol iyi yolda değil, ben artık ayrılayım' deyip çekip gitti, VAH GİDENE... CENGİZ GÖLLÜ değeri anlaşılamamış bir spor duayenidir, adına akademiler, üniversiteler kurulsa azdır, hayatını verdiği kulüp bile bir danışmanlığı çok gördü adama... Ölmesin de ne yapsaydı, İtalyanca mı öğrenseydi ?..."
Valla bu yenilir yutulur olmayan sözlerin adresi (Benzetmek gibi olmasın ?...) ben olsam, yüzüm kızarır, saklanacak delik arar, kimsenin yüzüne bakamazdım ?...
TVF & BARBOLİNİ AŞKINDA SON CİLVELEŞMELER...
Bu aşkın gizlenen flört aşamasını duyar duymaz hemen Federasyonu uyarmış, "Olmaz !... Yanlış yapıyorsunuz ?..." demiş, eklemiştim... "Barbolini A Bayan Milli Takımımıza bir şey veremez !... Zamanla bunu göreceksiniz !..."
Meşhur, dillere destan, olaylı ve kalaylı (!) basın toplantısında da bunu daha bir vurgulayarak tekrarladım !...
Adamlarda hınzır bir inat var !... Birkaç yalakanın dolduruşunda, Hükümetteki ağalarının vermiş oldukları güvencede (!) her türlü yanlışı pervasızca yapıyorlar, kafalarına göre takılıp, voleybolumuzu karanlık yarınlara sürüklüyorlar ?... Allah için, aralarında çalışıp, çabalayan bir-iki kişi yok değil ?… Ama sanırım onlar da bu çarkın içinde yuvarlanıp, gidiyorlar...
Bugün benim ortaokul takımına antrenör atamamın mümkün olmadığı ünlü İtalyanı şişirerek voleybolun sofrasına pizzayla misali servis etmeye kalktıklarında bir şekilde kendilerine bunun asla lahmacunumuzun yerini tutamayacağını 2 yıl önce anlatmaya çalıştım ?... Ama Mutlu Başkanın, uzatmalısı (!) İtalyan ile el ele tutuşup, pişmiş kelleler gibi sırıttıkları yukarıdaki fotoğrafı görünce içimden "Kaza geliyorum, bela sarmalıyorum demez ?..." dedim !...
İtalyan restoranım olsa Barbolini'ye ancak pizza ve spagetti tabaklarını yıkaması için iş verirdim... Alt tarafı 40-50 tabak kırar, beni bu denli zarara ve hüsrana uğratmazdı ?...
Ünlü İtalyan melez koçu, bizlere "boğa" diye yedirmeye kalktılar ?... Voleybol salonlarına "Arena" diyenlerin lideri Mutlu Başkan'a çok bilmiş "Pek Teknik Kurul" da bu ilişkinin flört aşamasında çöpçatanlık (!) yaptı... Ve imzalar Voleybol Federasyonu masasında, icra memurlarından mal kaçırır gibi nikah akti yerine geçen, şartlarını hala bilmediğimiz biçimde, görevli memursuz, şahitsiz, davetlisiz, misafirsiz atıldı...
Geçen hafta basında çıkan "TVF, Barbolini ile yollarını ayırdı..." haberi hızla okunur, yayılırken, Mutlu Başkan zıpladı ortaya, "Barbolini ile daha 2 yıllık planımız var !..." müjdesini (!) verirken, haberi de yalanlamış oldu ?…
Ancak "Ateş olmayan yerden duman çıkmaz..." misali bu yaşananlar, duyumlar ve çelişkili açıklamalar ister istemez, Federasyonun içinde görüş ayrılıkları ve çatlaklar olduğu şeklinde yorumlandı...
Anlaşılan o ki, signor Barbolini'ye aynı Federasyon gibi 22 ay daha katlanacağız ?... Bu arada hedefimiz olması gereken 2016 Rio Olimpiyat Oyunları için bu başarısızlığı tescil edilmiş koçla alınacak her türlü başarısız sonucun faturası Federasyona kesilecek ama umurlarında değil ?... "İnadımız, inat !..." diyorlar, tescilli yanlışlıkta direniyorlar… Sonunda olan voleybolumuza oluyor… Yazık kere yazık !...
FEDERASYONA GENE BİR SORUM VAR...
Federasyonun antrenör eğitimine ne tür katkıları olduğu büyük merak konusu ?... Daha önce de ele aldığım bu konuda bir çok antrenör kardeşim bu soruyu bana soruyor...
Federasyona, cevabını gene alamayacak olmama karşın bir soru daha sormak istiyorum...
Alınan kurs ve vize ücretlerinin ne kadarı, ne şekilde antrenörlere geri dönüyor ?... Özellikle Anadolu antrenörlerinin eğitimi ve gelişmesi için ne yapılıyor, ne harcanıyor, proje ve hedef neler ?...
Biliyorum gene Federasyona kapasitesi üstü bir soru sordum, birkaç beden bol gelecek ?...
Gelecek yazımda fabrikatör Federasyona şu “FABRİKA VOLEYBOL” ile ilgili sorularım olacak… Hayatımda fabrikatörlüğü hiç düşünmedim ama maksat kültür ve bilgi dağarcığımı genişletmek ?… Ne demişler; “Öğrenmenin yaşı yok !...”
KOLEJLİLERİN YILBAŞI KARNAVALI FARKLILIĞI : VOLEYBOL...
ETİLER BAHÇEŞEHİR KOLEJİ'nin Geleneksel Yılbaşı Karnavalına bu sene Voleybol damga vurdu...
1994 Yılında İstanbul Bahçeşehir'de hizmet vermeye başlayan ve 20 yıllık geçmişi ile eğitimde fırsat eşitliği yaratmak, çağdaş ve kaliteli eğitimi Türkiye'de yaygınlaştırmak amacıyla 11 yıldan bu yana Anadolu'da da hızla yayılmaya başlayan Bahçeşehir Kolejlerinin Etiler şubesinde Geleneksel Yılbaşı Karnavalı coşku ile gerçekleştirildi.
ETİLER BAHÇEŞEHİR KOLEJİ'nin her yıl düzenlediği karnavalı bu yıl öncekilerden daha anlamlı kılan ise karnaval süresinde düzenlenen çeşitli etkinliklerden elde edilecek gelirinin tamamının Engelsiz Yaşam Vakfı ile engelliler için yapılacak sinema salonu projesine aktarılacak olmasıydı... Veliler, öğrenciler ve davetlilerin yoğun ilgi gösterdiği karnavala, Türkiye Voleybol Federasyonu ile Türkiye Bayanlar Voleybol 1.Ligi takımlarından VakıfBank, Eczacıbaşı VitrA, Fenerbahçe Grundig, Galatasaray Daikin ve Beşiktaş da destek verdiler...
ETİLER BAHÇEŞEHİR KOLEJİ yılbaşı karnavalında Türkiye Voleybol Federasyonu 50 adet Şampiyonlar Ligi voleybol maçı bileti; VakıfBank, Eczacıbaşı VitrA, Fenerbahçe Grundig, Galatasaray Daikin ve Beşiktaş kulüpleri ise imzalı formaları ile Geleneksel Yılbaşı Karnavalı çekilişine zenginlik kattı...
Türkiye Voleybol Federasyonu davetlilerce alınan çekiliş biletlerinden 50 şanslı davetliyi, Burhan Felek Voleybol Salonu'nda oynanacak 2015 CEV Denizbank Şampiyonlar Ligi'ndeki temsilcilerimizden VakıfBank ile Eczacıbaşı VitrA takımlarının maçlarından birinde konuk edecek... Türkiye Bayanlar Voleybol 1.Ligi takımlarından VakıfBank, Eczacıbaşı VitrA, Fenerbahçe Grundig, Galatasaray Daikin ve Beşiktaş da imzalı formaları ile çekilişte yer aldılar... Karnaval alanında hazırlanan bir panoda da takımların fotoğrafları ile birlikte VakıfBank ve Eczacıbaşı VitrA'nın başarıları ve şampiyonlukları ŞAMPİYONLUK HİKAYESİ adı ile sergilendi...
Okul Müdürü Sinem Yılmaz, bu seneki karnavalın farklı anlamları olduğunu belirterek, destek verenlere teşekkür etti...
Fabrikatörlüğe soyunan (!) Federasyonumuzun umarım bu organizasyon bir nebze olsun dikkatini çekmiştir ve sporun kaynağının okullar olduğunu, esas yatırımın okullara yapılması gerekliliği üzerinde fikir sahibi olmuşlardır ?...
VOLEYBOL AKTÜEL ÇOK BEĞENİLDİ...
Türk Voleybol Basınında, bayrağımızı teslim edeceğimiz başarılı genç kardeşlerimiz arasında ilk sırayı paylaşan emekçiler M. Korhan Gün ve Savaş Eskigülek'in bendeki yerleri, kimse gücenmesin ayrıcalıklıdır... Ülkemizde en çok okunan, siz değerli okuyucularımızın teveccühleriyle % 87 oy oranıyla "Yılın En İyi Voleybol Sitesi" olarak zirveye layik gördüğünüz, bendenizin de 6 yıldır aralıksız köşe yazısı, maç yazısı, özel haber yazdığım VOLEYBOLX'in ve diğer kardeş Voleybol sitelerimizin yanına şimdilerde Eskigülek'in "VOLEYBOL AKTÜEL" sitesi geldi...
Yayın hayatına girer girmez çok beğenilen "VOLEYBOL AKTÜEL"e yayın hayatında başarılar diliyor, okumanızı salık veriyorum…
BİR ANTRENÖRÜN SERZENİŞİ…
Erdal Tunca isimli antrenör kardeşimiz pazar günü bana serzeniş dolu bir mesaj yolladı… Tabii konunun muhatabı Federasyon… Haliyle konuşulanlar, sorulan sorular Federasyonun kapısından geri döndüğü, kişiler beni dobra bir ağabeyleri olarak gördükleri için bana dert yanıyorlar, en azından fikren yardım istiyorlar ve bekliyorlar…
Bence bu konuda yılların tecrübelisi, tüm lig programlarının ağır yükünü omuzlarında taşıyan Recep Nurtanış'a aşağıdaki konuyu bizzat danışsalar en doğru işi yapmış olurlar ?…
İşte o mesaj;
“Hocam malum bizim gibi illerde bırakın lige katılmayı voleybolu oynatmak bile zor oluyor. Hiç voleybollla alakası olmayan asıl kuruluş amacı halk oyunları olan ve geçmişi yansıtan anlamında ayna ismiyle kurulan kulüple 2 yıl önce tanıştık voleybola ikna ettik. 3.yılımızda bu sene 3.lige kadar geldik lakin 7 grup ve 7 şer takımdan oluşan bir lig sadece bizim grubumuz 8 li grup. Bir lig ve düşme var, amaç daha lige takım katmak olmalıyken 7 li 8 li ligde birde düşme var. En son 26 aralık tarihli federasyondan gelen yazıda 7'li gruplardan 1 takım 8'li gruplardan 2 takım düşecek yazıyor. 8 li grup olmayı biz istemedik ki. Daha önceki ilk talimatta bütün gruplardan 2 şer takım düşecekti şimdi 7 li gruplarda iyileştirmeye gitmişler. Kaldı ki hiç bir gruptan düşme olmadan en az 10 takıma tamamlamaları gerekir. Bu durum bizi zora sokuyor ve üzüyor. Zaten sporcular bizim gibi illere gelirken afaki rakamlar istiyor birde böyle olunca yara üstüne yara. Bizim amacımız voleybolda bir model olup ilimize voleybolu sevdirmek yaygınlaştırmak yani federasyonun ulaşamadığı noktada federasyonun gözü kulağı olmak. İlk senemizde düşersek, henüz bir şey net değil ama yinede bunu göz ardı edemeyiz. Biz elimizden geleni yapacağız lakin 7'li grupta 1, 8'li grupta 2 takım düşecek, bu hiç adil değil. Bunu yarın federasyonla da görüşüceğiz ama sizin de bilginiz olsun istedim.”
ANUŞ BAKIŞ'I ANIYORUM...
O voleybol topuyla benle tanışan genç kızlarda şampiyon DOĞUŞSPOR'un unutulmaz voleybolcularından biriydi...
Voleybol hayatı sonrası benden bulaşan müzik virüsü ile müzik camiasının içine girdi, otorite oldu, müzik eleştirmenliği yapmaya, ünlü birçok sanatçının da müzik hayatını programlamasına yardımcı oldu...
Onu ne yazık ki, henüz daha 40 yaşındayken, 01 ocak 1999'da elim bir trafik kazasında kaybettik...
O içten dostluğu, yardımseverliği, dürüstlüğü ile kalbimizdeki tahtında oturmakta...
Her ay düzenli olarak bir araya gelen DOĞUŞSPOR'lu kızlarımın çay günlerinde mutlaka Anuş Bakış için ilave bir bardak konulur...
İşte malesef Anuş'suz 37 yıl önceki vefalı kızlarım, sembol formalarıyla... Anuş'un formasını onur duyarak ellerimde taşımaktan keyif aldığım bir fotoğraf…
Üstte soldan sağa; Tanya, Nuray, Seda, İpek, Bengü, Katya... Etrafımdakiler soldan sağa; Esra, Eflan, Cemile, Nur (K)
DİKKAT !… ZİYARETÇİLERİN VAR EPİRDEN…
Bir özel turnuva için Antalya'ya davet edilen basın mensubu kardeşlerim arasında, arada bir boşlukta beni ziyaret eden Alev Anakök, M. Korhan Gün ve Savaş Eskigülek beni çok memnun ettiler…
4 genç bahçemde oturduk, onlara kendi ellerimle ağaçlarımdan toplayıp sıktığım portakal suyu ikram ettim…
İstanbul'da balık ziyafeti için sözleştik… Sizleri de yollarınız Antalya'ya düşerse beklerim ?…
Bu arada bazı dostlar burnumun dibindeki bu turnuvaya neden gitmediğimi merak edip aradılar… Ben davet edilmediğim yerlere gitmem !… Bu kısa ve öz açıklamam sanırım soruların tümüne cevap verir nitelikte ?… Hoş, beni tanımayan, gölgemden bile rahatsız olanların arasında da işim olmaz !...
Yazıyı okumak için tıklayınız... (Özel anı defterimden…)
Yazıyı okumak için tıklayınız... (Özel anı defterimden derlenmiştir…)
Bu köşe yazısı aynı zamanda www.turkiyehaberajansi.com ve www.turksporajansi.com sitesinde de yayınlanmaktadır...
*YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Media Plus Yayın Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Köşe yazarlarının düşünceleri, fikir ve yazıları kendilerini bağlar. Sitede yayınlanan yazılar, mesajlar ve yorumlardan yazarları sorumludur. Voleybolx.com bundan imtina eder ve hiçbir sorumluluk kabul etmez.