Fikir ve düşünce özgürlüğünde dünyada 159. sırada yer alan Basınımızın toplumu malumunuz ?...
Saygıdeğer okuyucularım;
Yaklaşık 2 aydır, yoğun voleybol programımda yer alan, başta HURŞİT YAZILARI”, “2014 EN'LER ANKETİ”, “VOLEYBOLUMUZDA 2014” olmak üzere ekstra yazılarım ve çalışmalarım yüzünden zaman zaman merak ettiğiniz, sorguladığınız, sabırsızlıkla beklediğiniz, gecikince de haklı olarak sitemde bulunduğunuz pazartesi köşe yazılarındaki rötarlar sebebiyle sizlerden özür diliyorum...
Sadece voleybolumuzun değil, tüm spor dalları köşe yazıları içerisinde uzak ara liderliğini, farklı duyarlılığımla ve tarzımla sürdüren köşem gene her pazartesi günü yayında olacak...
MAKAMLAR MI İNSANLARI YÜCELTİR, İNSANLAR MI MAKAMLARI ?...
Bir süredir okurlarımın özelime gönderdiği, yazılarımın altına yazdığı görüşlere, yorumlara yer vermediğimi farkettim. Bu hafta birkaçını, kendi görüşlerimi de ekleyerek, yayınlamaya karar verdim. Özelime gönderenlerin isimlerini, onlara zarar gelmemesi için kendimde tutacağım. Zira bir çekinceleri olmasa yorum olarak yazılarımın altına eklerlerdi.
İlki Hakemlik de yapan duyarlı bir öğretmen okurumdan aldığım aşağıdaki yazı ve resimler:
"Sayın Hocam,
Ben öğretmenim. Aynı zamanda voleybol hakemiyim. Öncelikle bizim problemlerimize de değindiğiniz için teşekkür ederim. Ama bizi yönetenleri daha iyi tanımamızı sağlayan yazılarınız için özellikle ve tekrar teşekkür ediyorum.
7 Ocak 2015 tarihinde yayınlanan "GEÇMİŞİ VE SEMBOLLERİ NE SİLEBİLİRLER NE DE UNUTTURABİLİRLER..." başlıklı yazınızda Sayın Abdullah Gümüşbaş'ın paylaşımını aktarıp yaptığınız araştırma sonucunda topladığınız bilgileri aktarmış; sonra da eklemişsiniz:
'Mevcut Başkanda, Erol Ünal Karabıyık Başkana karşı inanılmaz bir nefret (aslında kompleks) varmış; ismine, resmine, onun başkanlık döneminin konuşulmasına, hatırlanmasına tahammül edemiyormuş... Bu sebeple, o dönemi hatırlatan ne var ne yoksa ortadan kaldırmak istiyormuş...'
Yukarıda da ifade ettiğim gibi ben bir öğretmenim. Mesleğim gereği Erol Başkanımızı, Federasyon Başkanlığı dışındaki durumu itibarıyla da tanıyor, biliyorum. Bu bilgilerim bana küçük insanların onun hatırlanmasını önlemeye yönelik davranışlarının beyhude olduğunu söylüyor. Diyelim ki salonlardaki resimleri indirerek, adını silerek voleybol ailesine unutturmayı başarabilmiş olsunlar. Yüz binlerce öğrencinin elindeki ders kitaplarını ne yapacaklar? İsmini o kitaplardan da silebilecekler mi?
Belki siz de bilmiyorsunuzdur. Erol Başkan yıllardır ders kitapları, çocuk kitapları yazar. Ben de yıllarca onun değişik kitaplarını okuttum. Bu yıl da Türkiye'nin büyük bölümünde, sanırım bir milyona yakın 6. sınıf, bir o kadar da 7. sınıf öğrencisinin elindeki Sosyal Bilgiler ders kitapları onun. Bu, yaklaşık 2 milyon ders kitabı dışında bir o kadar Öğrenci Çalışma Kitabı ve on binlerce öğretmen kılavuz kitabı da onun.
Belki onu unutturmak isteyen sevgili yöneticilerimizin çocukları, hatta eşleri bile (eğer sosyal bilgiler öğretmeniyse) onun yukarıda resimlerini gönderdiğim kitaplarını okuyorlardır. Haydi o kitapları da yaksınlar bari.
Merak etmeyin daha doğrusu üzülmeyin Hocam, ne yaparlarsa yapsınlar, onu unutturmayı başaramazlar. Bu camia, bu millet kendisine hizmet edeni unutmaz. Ama küçüldükçe küçülen bu zayıf kişilikleri de unutmaz." Ö.H.
İkinci mesajı gönderen okurum ise, sanki Ö.H. rumuzlu okurumun yazdıklarını okumuş ve bu yazıya sonuç bölümünü ben yazmalıyım demiş:
"Önce voleybolla dolu nice sağlıklı yıllar dilerim Hasan hocam. Voleybolx'teki yazılarınızı hiç kaçırmadan zevkle takip ederim. Son yayınladığınız " Gel de güven?" başlıklı yazınızda Sn. Erol Ünal Karabıyık başkanımızla ilgili bölümü okuyunca, aklıma Victor Hugo'nun bir sözü geldi. 'Herhangi birinin senden nefret etmesinin asıl nedeni; senin gibi olmak istediği halde asla senin gibi olamayacağını bilmesidir.'
Saygılarımla." S.K.
Bu yazıyı, S.K. rumuzlu okurumun mesajının sonunu (... aklıma Victor Hugo'nun bir sözü geldi. 'Herhangi birinin senden nefret etmesinin asıl nedeni; senin gibi olmak istediği halde asla senin gibi olamayacağını bilmesidir.'), Ö.H. rumuzlu okurumun yazısının sonuna ekleyerek bir daha okuyun lütfen.
Ne dersiniz, mükemmel bir final olmadı mı?
Osman Akilci adlı okurum da yazımın altına yazdığı yorumu ile bu konuyu bakın nasıl değerlendirmiş:
"Değerli hocam ,
.... Söz konusu berattaki yazılan Erol beyin voleybola kattıklarını bizler biliyoruz. İşin o tarafı tartışılacak bir konu değil. Takıldığım konu ”Kendisini unutmayacağımızı ve unutturmayacağımızı belgelemek için“ cümlesi. Allahtan biraz daha gaza gelip “namusumuz ve şerefimiz üzerine ant içeriz” dememişler. Ne olurdu sonra? Bugün onun eserlerini birer birer silmeye çalışırken, o gün o satırları yalakalıktan yazmış olabilirler mi? Saygılarımla." Osman Akilci
Not: Geçen hafta yayınlanan yazıma yorum yapan Üsküdarlı, Utku Can ve Cem Oktay adlı okurlarımın benzer istekleri var... Hakem kıyafetleri, MHK, hakem ve gözlemci görevlendirmelerini incelememi istiyorlar... Tamam, söz; bu konuyu da haftaya yayınlamak üzere programıma alıyor ve araştırmalarıma başlıyorum...
“GEL DE GÜVEN ?...” DEDİM,
“ALLAH KORUSUN !...” DİYE YANKILANDI...
Geçen hafta, “GEL DE GÜVEN...” başlıklı yazım sonrası beni arayan onlarca voleybol dostu, “Allah korusun !... O hata bir kere yapılır...” diye düşüncelerini seslendirdiler, “Berat olayı”nı benim gibi “Sözüm bittiği yer...” olarak nitelendirdiler... “Bugün bunları baba şevkatiyle, güvenerek yönetime alana yapanlar, Allah muhafaza yarın bizlere neler yapmazlar ?...” dediler...
Önceki Başkan Erol Ünal Karabıyık'ın güvenerek Yönetimine aldığı, tecrübesiz isimlerin
06 şubat 2010 tarihinde, başkanlarına hediye ettikleri, hala Karabıyık Başkanın ofisinin duvarında ibret abidesi olarak asılı duran, geçen hafta görüntülediğim o meşhur tarihi beratta yazılı olanları gene bir hatırlayalım ?...
BU ALTIN MADALYA BERATI TÜRKİYE VOLEYBOL FEDERASYONU BAŞKANI SAYIN EROL ÜNAL KARABIYIK'A VOLEYBOLUN GELİŞMESİ, SEVİLMESİ, YAYGINLAŞMASI, GÜÇLENMESİ, MARKA DEĞERİ KAZANMASI UĞRUNDA VERDİĞİ UĞRAŞLAR, TÜRK VOLEYBOLUNA KAZANDIRDIĞI TESİSLER, TÜRKİYE VOLEYBOL FEDERASYONUNU BİR DÜNYA FEDERASYONU YAPMA YOLUNDA SERGİLEDİĞİ PERFORMANS VE CANSİPERANE UĞRAŞLARI İÇİN, KENDİSİNİ ASLA UNUTMAYACAĞIMIZI VE UNUTTURMAYACAĞIMIZI BELGELEMEK VE BU SÖZÜMÜZÜN TARİHE KAYDEDİLMESİNİ SAĞLAMAK AMACIYLA 6 ŞUBAT 2010 CUMARTESİ GÜNÜ YOL ARKADAŞLARI OLAN BİZ TÜRKİYE VOLEYBOL FEDERASYONU ÜYELERİ TARAFINDAN İMZALANARAK TAKDİM EDİLMİŞTİR.
M. Akif ÜSTÜNDAĞ Selahattin ŞAHİN Mehmet ÇAKMAK Özkan BALBAY Serdar KESKİN Geza DOLOGH Ahmet M. ALTINDAĞ Nazmi BAYAMLIOĞLU Mustafa EKŞİ Ersin YILMAZ A. Serdar TİRYAKİ Özkan MUTLUGİL Ahmet GÖKSU İsmet ERTUĞRUL
Hemen vurgulamak gerekirse; M. Akif ÜSTÜNDAĞ, Mehmet ÇAKMAK, Mustafa EKŞİ, Özkan MUTLUGİL ve Ahmet GÖKSU kendilerine Federasyon Yönetim Kurulu üyeliği kapılarını açan Karabıyık Başkan'a bağlılıklaını, “KENDİSİNİ ASLA UNUTMAYACAKLARINI VE UNUTTURMAYACAKLARINI BELGELEMEK VE BU SÖZLERİNİN TARİHE KAYDEDİLMESİNİ SAĞLAMAK AMACIYLA” (!) halen Federasyon yönetimini parsellemiş bulunmaktalar... “Yol arkadaşları” ifadesinin başına “Çıkmaz sokak arkadaşları” ifedesini kullanmaları bence daha doğru ve dürüst olurdu ?...
İşte salonlarda, o salonların mimarı Karabıyık Başkanı hatırlatan ne varsa korumaya almalarının (!) esas sebebi de bu olmalı ?...
Voleybol Federasyonunda şu anda aktif görevlerde bulunan birçok kişi (?) dahil, voleybol ailemizin duyarlı tüm fertleri tarafından övgüyle (!) karşılanan pek başarılı (!) Yönetim Kurulu üyeleri içerden aldığım haberlere bakılırsa yakınlarda bir basın toplantısı hazırlıkları içerisinde kıvranıyorlarmış ?... Hatta içlerinden birisinin, “İyi, hoş da, Epirden'in sorularına ne cevap vereceğiz, madara olmamak için önce onu düşünmemiz gerekir ?...” dediği iddia edilmekte...
Bir başka iddia ise yönetimde görüş ayrılıklarının çoğaldığı, çatlakların şimdilik sıvayla alel acele kamufle edilmeye çalışıldığı yönünde...
“Ateş olmayan yerden duman çıkmaz !...” diyor, meşhur, tarihi 2. basın toplantısının tarihinin resmen açıklanmasını bekliyorum... Kış koşulları, herkes gibi benim de günlük / haftalık / aylık programımı etkilememesi açısından bu tarihin açıklanmasının son dakikaya bırakılmamasını rica ediyorum...
ÇALIŞAN GAZETECİLER GÜNÜ
10 Ocak…. “ÇALIŞAN GAZETECİLER GÜNÜ”…
10 Ocak 1961 yılında 212 sayılı basın yasasının yürürlüğü girmesiyle 10 Ocak tarihi “Çalışan Gazeteciler Bayramı” olarak kabul edilmiş, ancak 12 Mart müdahalesinden sonra 1971 yılında gelişen bazı olumsuzluklar nedeniyle bu tarih bayram olmaktan çıkarılarak (!) “'Çalışan Gazeteciler Günü” ismine dönüştürülmüştür...
Gazetecilik sektörü büyük sorun ve sıkıntı yaşamaktadır… Ve bu anlamlı günde maalesef görüyoruz ki, şu son dönemde gazetecilik vasfını ve temel karakterini koruyabilen, gerek Hükümet, gerekse onun sindirdiği basın patronlarına kukla olmadan direnen küçük bir azınlık, bunu başaramayan, küsen, sektörden kopan bir o kadar da çok gazeteci var !...
Hele hele taşraya, yerele indiğiniz zaman çekilen sıkıntılara, çilelere karşı meslek aşklarına ihanet etmeden mücadelelerine mertçe, onurlu çizgilerde, ilgisizliğe yalnızlığa, çok zor koşullar altında devam eden o dev yürekli insanların yanına varmaya görün ?...
Ben çalışan gazeteciler günlerinde söylenen sözleri, verilen vaadlerin yerine geldiğini hiç görmedim… Aksine iktidara gelen vurdu, giden vurdu… Gazeteciler ise hep yalnızlığı, terk edilmişliği oynadı…
“ÇALIŞAN GAZETECİLER GÜNÜ”…
Hangi çalışan yahu ?... O teğet geçip de (!) sülalemizi belleyen krizin yerlerde süründürdüğü ekonominin girdabında yaşamaya çalışan gazetecilik sektörünün yerel bölümünün hali ise içler acısı… Yerelde Gazetecilik yapanlar aynı zamanda matbaacılık da yaparlar… Ama matbaalar susmuş… Gazetelere ilan veren, reklâm veren yok… İnternet yüzünden Bayram, Yılbaşı tebrik kartı bastıran da yok !... Kartvizit ve düğün, sünnet davetiyesi basmak, karınlarını bile doyurmuyor… Son üç yılda ülkemizde 1500 civarında gazeteci arkadaş işinden olmuş… Birçok yerel radyo ve TV’ler kapanmış… Hangi çalışan gazeteci gününü kutluyoruz, kutluyorsunuz ?...
Geride kalan ve açlık, yoklukla boğuşanların halini mi kutluyoruz ?... Yoksa, bir yerlere (!) şirin görünmek için, yalakalık yaparak zirvede kalan, ancak kendilerini tepede zannedip, dümen suyuna güvenip çıktıkları damlarında merdivenlerinin çekildiğini göremeyen çok az sayıda tuzu kurunun gününü mü kutluyoruz ?...
“ÇALIŞAN GAZETECİLER GÜNÜ”…
Kaç gazeteci hapiste, bilen var mı ?... Ya ne için, hangi sebepten orada olduklarını ?... Gazeteci örgütleri bu kardeşlerimiz için ne yapmışlardır ?... Sivil toplum örgütleri, mesleki ve sanayi oda başkanlıkları, demokratik kitle kuruluşları “Gazetecilik” mesleğinin çektiği mesleki ve yaşamsal sorunların çözümü için ne yapmaktalar ?... Bir proje hazırlamışlar mıdır ?... Bir arkadaşlarını savunmuşlar mıdır ?... “Özgür basın” herkese lazım demeyi bilenler, özgür basının oluşması yönünde hangi ciddi ve somut çalışmayı yapmışlardır ?...
Son 10 yılda 487 Gazeteci yazdığı yazılardan dolayı çeşitli ceza almış... Son beş yılda yazdığı yazıdan dolayı yâda yaptığı haberden dolayı 782 gazeteci ceza almış ve bu cezalardan 548’i ertelenmiş… “Ertelenme”nin açılımı aynen şudur : “Hele sıkıysa bir daha yaz ?... Yaz da görelim ?... Önceki ile birleştirir senide içeri tıkarım. İşte o kadar ?...”
Çok zor, çok… Hele yerel basın için daha da çok zor... Çalışan gazeteciler günü kutlanıyormuş ?... Hani nerede bu kutlama, adres verin ?... Kaç çalışan kaldı, kaç çalışan ayakta durabiliyor, kaç çalışan evini geçindirebiliyor ?...
Meseleler ve sorunlar halının altına süpürülüyor, böylece ortadan kaldırılmış ve halledilmiş oluyor ?... Gazetecilerin mesleki sorunları dağ gibi... Aldığı veya alamadığı (!) ücret, işsizlik, işini yaparken uğradığı tehdit, şiddet, hakaret, kaba kuvvet, can güvensizliği içinde kutlama ?... Sözde Basın, devletin yasama, yürütme, yargı organından sonra dördüncü kuvvet, milletin, halkın müşterek sesi ?…
YAPILMASI KAÇINILMAZ REFORMLAR...
Anadolu basını yani taşra ile Merkezde görev yapanların mesleki sorunlarını bertaraf edecek yasal düzenleme ile mesleki kalkınmayı sağlayacak ekonomik, sosyal tedbirlerin harekete geçirilmesi… Teknolojiye yenik düşen Yerel basını teşvik eder, mevcut teknolojiyi yakalama girişimi… Meslek içi eğitimler ile kalifiye eleman gücünün arttırılması, atıl haldeki makine ve ekipmanların işler hale getirilmesi… Anadolu basınını parçalanmış, bölük pörçük, ayrı mekânlarda her biri ayrı yaşam savaşı verir haldeki görüntü ve durumundan kurtarmak için harekete geçilmesi… İyileştirme, güzelleştirme ve güçlenme için 2- 3 gazeteyi ve kuruluşu tek bir yayın organı haline getirmek… Bunun için devlet desteğini de katmak, böylelikle yerel basını, Anadolu basınını canlandırılması… Çalışan gazeteci günü bu gün değil, işte asıl o gün kutlanacak !... Ve işte o gün ismini hak edecek !... “ÇALIŞAN GAZETECİLER GÜNÜ”…
YÜCEL ASLAN'I UNUTMADIK AMA GÜLNUR ANNESİNİN HEPİMİZE SÜRPRİZİ VAR...
Güzel ötesi bir haber...
“KAHRAMANLAR ÖLMEZ”... Tamı tamına 540 sayfa üstelik CD’li...
“KAHRAMANLAR ÖLMEZ”... Tamı tamına 540 sayfa üstelik CD’li...
O Yücel Aslan ile birlikte manevi annesi Gülnur Görgün liderliğinde yaşadığımız 11 ayın öyküsü, mücadele, dayanışma, sporcu kardeşliği hepsi, hepiniz, hepimiz...
Söz Gülnur'un...
“Çok sevinçliyim çok... Kitap bitti ama asıl iş artık bundan sonra başlıyor...
Baskı, kağıt, cilt, bandrol, sponsor, dağıtımcı, tanıtım, org.... diye uzar gider
Olacak onlar da olacak... Amacım tüm bunları#kahramanımızyücelaslan ın doğum gününe denk gelen 11 Şubat gününe yetiştirebilmek... Zaman kısa zor görünüyor ama belli mi olur? Her şey yolunda gider, denk gelir...
Ben bugün;
Sadece ve sadece sevincimi paylaşmak istedim sizlerle... Henüz maket olan kapağımız karşınızda....
Sevgilerimle...
Eski postacınız
Gülnur Görgün”
Baskı, kağıt, cilt, bandrol, sponsor, dağıtımcı, tanıtım, org.... diye uzar gider
Olacak onlar da olacak... Amacım tüm bunları#kahramanımızyücelaslan ın doğum gününe denk gelen 11 Şubat gününe yetiştirebilmek... Zaman kısa zor görünüyor ama belli mi olur? Her şey yolunda gider, denk gelir...
Ben bugün;
Sadece ve sadece sevincimi paylaşmak istedim sizlerle... Henüz maket olan kapağımız karşınızda....
Sevgilerimle...
Eski postacınız
Gülnur Görgün”
Sabırsızlıkla bekliyoruz...
ŞANİ GÜLLÜ HOCA İLE DERTLEŞTİK...
Yıllardır görememiştim onu...
Kısmet acılı bir günde, Cengiz Göllü ustaya son vazifemizi yapmak için bulunduğumuz Bursa Ulu Cami'de karşılaşmakmış ?...
Türk Voleybol Hakemlik Müessesesinin unutulmaz Uluslararası hakemlerimizden, çok sevdiğim, saydığım Şani ağabey ile ayak üstü dertleştik, defin sonrasında da Bursa'nın en ünlü kebapçısı, Nilüfer'deki “Kemal'in Yeri”nde bir şeyler atıştırdık, sohbetimizi daha da koyulaşırdık... Biraz geçmişe yolculuk yaptık, nostalji rüzgarları estirdik, biraz da günümüzü tartıştık... Malum konularda onun da rahatsızlık duyduğunu gözlemledim...
Bugünlerde kime dokunsam, bin ah işitiyorum... Vefasızlık, saygı zafiyeti en fazla yakınılan hususlar... Haksız da değiller... “Az kaldı 2016'ya... Rio Olimpiyat Oyunlarına... Biraz daha sabredin... Güzel günler göreceğiz, motorları maviliklere süreceğiz !...” diyorum...
TORUL'A HİÇ YAKIŞMADI...
Gümüşhane Torul Belediyesi'nin Voleybolumuza verdiği değeri ve desteği saygıyla karşılıyor, alkışlıyoruz... Ancak geçenlerde ilçeden gelen bir haber beni çk üzdü...
Belediyenin ekiplerinin, sokak garibanlarını toplayıp, bu karda kışta götürüp Zigana Otobanlarına attıklarını dehşetle öğrendim...
Aynı ihbar alan Trahayko Ekipleri (Trabzon Hayvanları Koruma ve Yaşatma Derneği) bahsedilen bölgeye giderek ihbarın gerçek olduğunu gördüler...
Konu Türkiyenin hemen hemen tüm hayvan aktivistlerinin yer aldığı PET SKANDAL'ın sosyal paylaşım sitesinden duyuruldu ve yıldırım hızıyla yayıldı...
Bölgede ısı eksi 10-15 derece arasında seyrediyor... Yani bulunamayan dostlarımızın yaşama sarılma imkanları bulunmmakta... Bunun adı “KATLİAM”dır...
Torul Belediyesi'ne bir yazı yazarak olayı sorguladım, yazılı cevapla yalanladılar... Katliamı doğruladılar ama kendilerine ait olmadığını ifade ettiler ?... Duyarsızlıklarına şaşırdım, üzüldüm, dahası öfkelendim... Nasıl öfkelenmeyeyim, konuyu bizzat araştırmaları, adli makamlara iletmeleri, konunun takipcisi olmaları beklenirken, “Bizle alakası yok !...” deyip, sıyrıldılar ?... Haftaya daha geniş yer vereceğim...
Şiddetle kınıyor, Torul Belediyesini ciddiyete, duyarlılığa, dürüstlüğe davet ediyor, konunun takipcisi olmaya ve gelişmeleri tüm köşelerimde yayınlayacağımı vurguluyorum...
2 Ocakta müze haline dönüştürülen MANÇO Köşkü'nde duygusal anlar yaşandı...Babaları, unutulmaz sanatçımız Barış Manço'nun 71. doğum günü oğulları Doğukan ve Batıkan Manço tarafından bir pasta ile babalarının balmumundan bire bir yapılan heykeli ve tarihi piyanosu önünde sade ama bir o kadar duygusal kutlandı... “Babamızın bize bıraktığı soyadına layık olmaya, eserlerine sahip çıkmaya çalışıyoruz... Bu yüzden özel hayatımıza bile çok dikkat ediyoruz... Bugün de içimizden geldi, iki kardeş onun 71. doğum gününü, çok sevdiği bir pasta ile gene aramızda kutlama kararı aldık...” diyen Doğukan-Batıkan kardeşler bunu her yıl yaptıklarını ifade ettiler... Bu arada tüyleri diken diken eden bir an yaşandı... Kapalı ortamda pastanın üzerindeki mumları 2 kardeş üfleyerek söndürmeye çalışırlarken, birden mumlarda bir titreşim oldu ve biri söndü... Önceleri şaşıran ve buna bir anlam veremeyen iki kardeş sonra bunun babaları tarafından ilahi bir güçle olabileceği konusunda birleştiler...
ÜSTTEKİ ÜÇ YAZIM PEK YAKINDA SAYFALARIMDA OLACAK...
Sokak hayvanlarını, kuşları bu sert doğa koşullarında yalnız bırakmayalım, besleyelim, yuvalandıralım, en azından müştemilatımızda sığınacakları bir köşe yaratalım...
Bu fotoğrafı “Hayvan” kelimesini küfürlü edebiyatlarına malzeme yapan zavallı yaratıklara ithaf ediyorum... Tabii özümseyebilirlerse ?...
07 Ocak doğum günümde ve sanrasında gerek telefondan bizzat arayarak, gerek maillerimden, gerekse de sosyal medyadan gönderdikleri nazik, duygu yüklü mesajlarıyla beni onurlandıran tüm dostlarıma, okurlarıma en engin sevgilerimi, en derin saygılarımı yolluyorum... İyi ki varsınız ?...
Zor oldu ama, asistanlarımın da yardımlarıyla, VOLEYBOLX, TÜRK SPOR AJANSI, TÜRKİYE HABER AJANSI ve DAKTİLO SAYFASI sitelerinde 2014'te yazdığım maç yazısı, özel haber ve köşe yazılarımın toplamının 1.315 ve 31 aralık 2014 itibarıyla tıklanma sayısının ise 15.185.664 olduğunu paylaşmak istiyorum...
Bu köşe yazısı aynı zamanda www.turkiyehaberajansi.com ve www.turksporajansi.com sitesinde de yayınlanmaktadır...
*YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Media Plus Yayın Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Köşe yazarlarının düşünceleri, fikir ve yazıları kendilerini bağlar. Sitede yayınlanan yazılar, mesajlar ve yorumlardan yazarları sorumludur. Voleybolx.com bundan imtina eder ve hiçbir sorumluluk kabul etmez.