On bir gün önce başladığımız “Hurşit Yazıları”nda finale geldik... Zaten bu yazı dizisinin çıkış noktası olan TVF Mali Genel Kurulu da yarın, 17 Kasım Pazartesi günü toplanacak...
Bugün okuyacağınız final yazısında önceki yazıları, her birinin ana fikri ya da slogan cümlesi ile hatırlattıktan sonra, finali yapmak istiyorum...
1. TVF'nin Mutlu yöneticilerine yönelttiğim iddia ve sorulara cevap alamayınca, her birini tek tek ele alıp kendim yanıtlamaya karar verdim... Ne yapalım cevaplaması gerekenlerden tık yok ?... Hani bir söz vardır; "Adın ne Hurşit, sen söyle sen işit..."
Mutlugiller, federasyon araçlarını, personelini özel işlerinde; çocuklarını, eşlerini, misafirlerini paketlerini taşıtmak için kullandı... Erol Başkan'ın iki yıl için 28 bin lira olarak açıkladığı araç giderleri, son iki yılda en az yirmi kat, ya da yüzde iki bin arttı...
Mutlugiller, federasyon araçlarını, personelini özel işlerinde; çocuklarını, eşlerini, misafirlerini paketlerini taşıtmak için kullandı... Erol Başkan'ın iki yıl için 28 bin lira olarak açıkladığı araç giderleri, son iki yılda en az yirmi kat, ya da yüzde iki bin arttı...
2. Yurt dışı seyahatlerde har vurup, harman savruldu; beş yıldızlı oteller, yeme içme, buisness class uçuşlar, lüks harcamalar, Euro cinsinden cep harçlıkları...
Yönetim Kurulu faaliyet raporunda, Plaj voleybolu ligine sadece 10 erkek takımının katıldığı yani, 2013-2014 sezonunda bayan ligi yapılamadığı, sadece 10 takım ve 20 erkek sporcuya sahip olduğumuz ilan edildi...
Oldukça önem verilen (!) sıkı yatırım yapılan olimpik sporumuz plaj voleybolunun hakem sayısı, voleybolcu sayısının kat be kat üzerinde...
Yönetim Kurulu faaliyet raporunda, Plaj voleybolu ligine sadece 10 erkek takımının katıldığı yani, 2013-2014 sezonunda bayan ligi yapılamadığı, sadece 10 takım ve 20 erkek sporcuya sahip olduğumuz ilan edildi...
Oldukça önem verilen (!) sıkı yatırım yapılan olimpik sporumuz plaj voleybolunun hakem sayısı, voleybolcu sayısının kat be kat üzerinde...
3. Son iki yılda 50'ye yakın aday hakem kursu açıldı... Kurs hocalarına günlük 200 lira ödeniyor... Bazı hocalar, iki üç gün geç gidiyor ancak beş günlük ücret olan 1000 lirayı tam olarak alıyorlar...
Bazı kurslara Federasyonun arabası ile gidildiği halde, yol ücretleri alınıyor. Bazı kurslarda da kurs hocalarından biri kursu yönetirken diğeri, gözlemcilik, hakemlik vb. göreve gidip hem kurs, hem de diğer görev bedelini ayrı ayrı ve tam olarak alıyor...
Son iki yılda 2572 kişiyi hakemliği bırakmaya iten uygulamalar; yönetimin adalet ve eşitlik anlayışına olan güveni yitirme, buna bağlı olarak hakemlik kariyerine yönelik kaygı, ücretler, keyfi olarak değiştirilen hakem kıyafetlerini yüksek bedelle almaya zorlanma olabilir...
Bazı kurslara Federasyonun arabası ile gidildiği halde, yol ücretleri alınıyor. Bazı kurslarda da kurs hocalarından biri kursu yönetirken diğeri, gözlemcilik, hakemlik vb. göreve gidip hem kurs, hem de diğer görev bedelini ayrı ayrı ve tam olarak alıyor...
Son iki yılda 2572 kişiyi hakemliği bırakmaya iten uygulamalar; yönetimin adalet ve eşitlik anlayışına olan güveni yitirme, buna bağlı olarak hakemlik kariyerine yönelik kaygı, ücretler, keyfi olarak değiştirilen hakem kıyafetlerini yüksek bedelle almaya zorlanma olabilir...
4. Milli takımlarımızın adını kullanarak markasını tanıtmak için verilen pek çok hak ve imtiyazın parasal karşılığı alınamadığı gibi bazı sponsorlara ürün alım garantisi de verilmesi, federasyon sponsoru destekliyor kanaati doğurdu...
5. Genel Kurul Gündem sıralaması ve içeriğindeki hatalar dikkat çekti...
a. Genel Kurul adına Yönetim Kurulunun iş ve işlemlerini denetleyen kurulun yaptığı denetimler sonucunda yazdığı raporu, ulaştığı kanaati dinlemeden yönetimin aklanması isteniyor...
b. Federasyon'un anayasası konumundaki TVF Ana Statüsünde yapılacak değişikliğin genel kurul öncesi kamuoyuna sunulmadan, toplumsal mutabakat sağlanmadan yapılması doğru bulunmuyor...
c. Genel Kuruldan istenen sebep ve sınırları belirlenmemiş borçlanma ve satış yetkileri anlaşılır gibi değil... Sanki "Ekmek elden su gölden anlayışımızı borçlanarak da olsa sürdürmeliyiz; tesis falan yapacağımız yok, olanları da satarız" der gibi ?...
Önceki dönemde bu tür yetkiler istenmemişti. Çünkü, satmayı düşünmeyen; voleybolun varlığını artırmak isteyen anlayış, sınırı, gerekçesi olmayan borçlanma yetkisi istemez... Satışı ise aklından bile geçirmez...
a. Genel Kurul adına Yönetim Kurulunun iş ve işlemlerini denetleyen kurulun yaptığı denetimler sonucunda yazdığı raporu, ulaştığı kanaati dinlemeden yönetimin aklanması isteniyor...
b. Federasyon'un anayasası konumundaki TVF Ana Statüsünde yapılacak değişikliğin genel kurul öncesi kamuoyuna sunulmadan, toplumsal mutabakat sağlanmadan yapılması doğru bulunmuyor...
c. Genel Kuruldan istenen sebep ve sınırları belirlenmemiş borçlanma ve satış yetkileri anlaşılır gibi değil... Sanki "Ekmek elden su gölden anlayışımızı borçlanarak da olsa sürdürmeliyiz; tesis falan yapacağımız yok, olanları da satarız" der gibi ?...
Önceki dönemde bu tür yetkiler istenmemişti. Çünkü, satmayı düşünmeyen; voleybolun varlığını artırmak isteyen anlayış, sınırı, gerekçesi olmayan borçlanma yetkisi istemez... Satışı ise aklından bile geçirmez...
6. Salonlara ilan verilmeden yapılan bir ihale ile kamera alınmasında, en hafif ifade ile usulsüzlük yapılmıştır... Çünkü bu ihaleyi ilansız yapabilmek ancak kanunun 21.b maddesinde sayılan "ani ve beklenmeyen, öngörülemeyen durumlarda" mümkündür...
Oysa, burada ne "ani ve beklenmeyen" ne de "idare tarafından ön görülemeyen bir durum" var... Peki ne var ?... Görevi kötüye kullanma var, ihaleye fesat karıştırma var...
Çünkü güvenlik kamerası zorunluluğu, 2011 yılında getirildi... 3 yıl önce ilan edilen bir zorunluluğu ani, beklenmeyen, önceden öngörülemeyen bir durum kabul edilip buna göre ilansız ihale yapılamaz !...
Aslında salonlarımız yapılırken güvenlik kameraları da konulmuştu... Ama bu kameralar birileri tarafından beğenilmemiş (!) olmalı ki, kendilerine voleybolun emaneti olan altı milyon (eski parayla altı trilyon) liraya, suç işlemek pahasına yenileri alındı...
Oysa, burada ne "ani ve beklenmeyen" ne de "idare tarafından ön görülemeyen bir durum" var... Peki ne var ?... Görevi kötüye kullanma var, ihaleye fesat karıştırma var...
Çünkü güvenlik kamerası zorunluluğu, 2011 yılında getirildi... 3 yıl önce ilan edilen bir zorunluluğu ani, beklenmeyen, önceden öngörülemeyen bir durum kabul edilip buna göre ilansız ihale yapılamaz !...
Aslında salonlarımız yapılırken güvenlik kameraları da konulmuştu... Ama bu kameralar birileri tarafından beğenilmemiş (!) olmalı ki, kendilerine voleybolun emaneti olan altı milyon (eski parayla altı trilyon) liraya, suç işlemek pahasına yenileri alındı...
7. Önceki Federasyon tarafından yapılan plaj voleybolu salonunun Mutlu başkan tarafından "onlar bizim üstümüz" anlayışıyla İstanbul Gençlik ve Spor İl Müdürlüğüne tahsis edilmesi, bir milyon liraya yakın harcama ve ilan verilmeden gerçekleştirilen usulsüz bir ihale ile şişme çadır yaptırılması, Gençlik ve Spor İl Müdürlüğüne verilen salonun ısıtma, elektrik ve su bedellerinin TVF tarafından ödenmesi basiretsizliktir...
8. Mutlu Başkana antrenör görüşmesine gitme gerekçesiyle uçak bilet bedelleri, "Antrenör görüşmesi sırasında yaptığı harcamalar", "federasyonu temsilen yaptığı seyahat harcama bedeli" açıklamalarıyla binlerce lira ödendi...
Mutlugillerin göreve başladıklarında ilk aldıkları kararlar, kendilerine makam arabası, sekreter ve başkana yurt içi ve yurt dışında yapacağı görüşmeler sırasında yıllık otuzaltıbin (aylık üçbin) lira temsil ve ağırlama bütçesi tahsis edilmesi oldu...
Mutlugillerin göreve başladıklarında ilk aldıkları kararlar, kendilerine makam arabası, sekreter ve başkana yurt içi ve yurt dışında yapacağı görüşmeler sırasında yıllık otuzaltıbin (aylık üçbin) lira temsil ve ağırlama bütçesi tahsis edilmesi oldu...
9. Kadrolu iki avukatı olduğu halde, karar duruşmasına katılmadığı için, taraf bile olmaması gereken davayı kaybedip icralık olan TVF, kırkbin liranın üzerindeki bedeli icra dairesine yatırdı... Kendi yönetimlerinin, ihmali sonucunda TVF'yi icralık yapıp bu haciz işlemini de, "Bize borç, icra, haciz bıraktı." diye Karabıyık Başkan'ın üstüne atan, kendilerine bırakılan yirmi milyon lira kaynağı inkar eden Mutlu Yöneticiler devamlı güven kaybediyor...
10. Yönetim Kurulu üyelerinin akraba, eş ve dostlarına kadrolu / kadrosuz görev, ihale verilmesi; onlardan mal ve
hizmet alınması, "Bu kurtlar her şeyi yiyip bitirecek, bize acilen bir çoban köpeği lazım." fikrinin hızla yayılmasına neden oldu...
11. Vera İnşaatın üst kademesi ile TVF üst kademesi arasında kurulan yakın ilişki (!)
sonucunda, Vera TVF'nin en gözde "paydaş"ı oluverdi ve Erol Ünal Karabıyık döneminde kesilen gecikme cezaları, ilave imalatlar, süre uzatımları ve buna bağlı fiyat farkları olarak Vera'ya milyonlarca lira ödendi... Bu firmayı ilgilendiren konularda, yargı ve vergi makamlarının istediği ve firma aleyhine sonuçlar doğurabileceğinden endişe edilen bilgiler gönderilmediği için Federasyon "tekit" yazılarına muhatap oldu...
sonucunda, Vera TVF'nin en gözde "paydaş"ı oluverdi ve Erol Ünal Karabıyık döneminde kesilen gecikme cezaları, ilave imalatlar, süre uzatımları ve buna bağlı fiyat farkları olarak Vera'ya milyonlarca lira ödendi... Bu firmayı ilgilendiren konularda, yargı ve vergi makamlarının istediği ve firma aleyhine sonuçlar doğurabileceğinden endişe edilen bilgiler gönderilmediği için Federasyon "tekit" yazılarına muhatap oldu...
Yukarıda, iki yıldır TVF'yi yöneten Mutlugillerin yönetim becerilerine (!) “HURŞİT YAZILARI”nda verdiğim örnek olay ve cevaplayamadıkları iddiaların özetini okudunuz...
Bu iki yılın bir de genel olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşündüğüm için “HURŞİT YAZILARI”nı "final" bölümü ile sonlandırmak istedim... Bir şeyle ilgili değerlendirme yaparken en anlaşılır metodun benzerleri ile karşılaştırma olduğunu düşünürüm...
Bu düşüncem doğrultusunda; Mutlugiller dönemini, kendilerinden önceki dönemle karşılaştırdığımda en anlaşılır değerlendirmeyi yapmış olacağıma inanıyorum...
Bu karşılaştırmayı; idari, mali ve sportif açıdan yapabiliriz ya da eğitim, tesisleşme, altyapı çalışmaları ve benzerlerini ekleyebiliriz... Ancak böylesine geniş kapsamlı bir karşılaştırmayı yazmak için bu sitede bana ayrılan yer, okumak için de sizin sabrınız yetmez... Bu durumda en iyisi aklıma gelen bazı hususlara kısaca değinmek herhalde ?...
Bu iki yılın bir de genel olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşündüğüm için “HURŞİT YAZILARI”nı "final" bölümü ile sonlandırmak istedim... Bir şeyle ilgili değerlendirme yaparken en anlaşılır metodun benzerleri ile karşılaştırma olduğunu düşünürüm...
Bu düşüncem doğrultusunda; Mutlugiller dönemini, kendilerinden önceki dönemle karşılaştırdığımda en anlaşılır değerlendirmeyi yapmış olacağıma inanıyorum...
Bu karşılaştırmayı; idari, mali ve sportif açıdan yapabiliriz ya da eğitim, tesisleşme, altyapı çalışmaları ve benzerlerini ekleyebiliriz... Ancak böylesine geniş kapsamlı bir karşılaştırmayı yazmak için bu sitede bana ayrılan yer, okumak için de sizin sabrınız yetmez... Bu durumda en iyisi aklıma gelen bazı hususlara kısaca değinmek herhalde ?...
Mali yönden bakıldığında, hiç bir muhasebe bilgisine sahip olmayan kişilerin bile kolayca tesbit edebileceği bir örnekle; Mutlugiller iki yılda, mevcuda bir adet tesis dahi ekleyemeden 60 milyon lira harcamış ?... Karabıyık başkan iki yılda, 17 milyonu tesis ve inşaat için olmak üzere toplam 47 milyon lira harcamış... Düşün, tesislere harcanan 17 milyonu, Karabıyık döneminde 30 milyon lira ile yürütülen federasyon faaliyetlerine, Mutlugiller 60 milyon lira harcamış...
Önceki dönemde bir liraya yapılan işi, Mutlugiller ancak iki liraya yapabilmiş yani... Sizce kim, ne kadar başarılı, ya da başarısız ?... Karabıyık dönemindeki son iki yılda, 2 Avrupa, bir dünya şampiyonasına, 8 takımın katıldığı (üst düzey) Olimpiyat Avrupa kıta elemesine ev sahipliği yapıldığını, TVF'nin sponsor, prestij, mali yapı ve kaynaklarının bu dönemde zirveye taşındığını düşünürsek; Mutlugiller, mali başarı açısından kendilerinden önceki dönemin yanından geçemezler... Kendilerine bırakılan mirası, aldıkları emaneti, hovardaca harcayarak mali başarısızlık, usulsüzlük, "paylaşıcılık" örnekleri verdiler...
Sportif karşılaştırmayı da aynı şekilde basitleştirelim; Karabıyık'ın son iki yılında A bayanlar Avrupa 3, dünya 6. sı; A erkekler Avrupa 12. si olmuş... Mutlugiller döneminde A bayanlar Avrupa 8, dünya 9. su olmuş... Erkekler Avrupa şampiyonasına katılma hakkı bile elde edememiş... Genç kızlar, Avrupa şampiyonu, genç erkekler Avrupa 4. sü iken Mutlugiller bu derecelerin yanından geçememiş... Yıldız kızlar, Karabıyık döneminde hem Avrupa hem de dünya şampiyonu olmuş... Devam etmeye gerek var mı, kim başarılı ya da kim çok başarısız ?..
İdari yönden karşılaştırma yapmaya da gerek var mı değerli okuyucularım ?.. “HURŞİT YAZILARI”nın 10. sunda yayınladığım "tekit" yazısına, katılınmadığı için kaybedilen dava sonucu muhatap olunan icra takibine bakın yeter... TVF'yi idari açıdan zirveden dibe vurdurmayı ancak Mutlugiller becerebilirdi... Hem de personel sayısını en az yüzde elli artırarak...
Vefa, saygı, nezaket, temsil yeterlikleri ise evlere şenlik... Kendilerini ellerinden tutup federasyon yönetimine taşıyan eski başkanlarına gösterdikleri saygı ve vefa dillere destan oldu... Mutlu Başkan'ın basına yaptığı açıklamalar ve benzer davranışlara Fuat Ayni'nin dün anlattıklarını eklemeden geçemeyeceğim... Karabıyık Başkan tarafından 2006'dan itibaren TVF Hukuk Kurulu Başkanı olarak görevlendirilen Aslandaş asbaşkan, kongrede Başkanını satarak göstermekle yetinemediği vefasını (!) bir de personeli, Erol Ünal Karabıyık aleyhine dava açmaya teşvik ederek göstermiş ?... "Kiracı, işletmeci olarak TVF ile ilişkide olanlara, bu sözleşmeyi nasıl imzaladınız ?... Sizi nasıl kandırmış ?...." diyerek yaptığı tahrik ve yönlendirmeler de aynı vefa ve saygı anlayışının, insanlığın gereği olsa gerek ?...
Mutlugillerin camiaya, kulüplere saygısı da dillerde... Kendilerini aklatmak için yol, otel parası teklif ve ısrarları, yine kulüplere file, direk, hakem kulesi kıyağı yapma girişimleri onurlu insanlara yapılabilecek en büyük saygısızlık değil midir ?...
Kimin malını, para ve imkanını kime veriyorlar Allah aşkına ?... Başkan dahil çoğunluğunun bir voleybol kulübü ile ilişkisi bile yok... Yani bol derin yiyip içtikleri, harcadıkları paralar sizin, onların değil... Sizin paranızla size lütufta bulunuyor, aslında sizi aşağılıyorlar...
Size verdikleri değer, vereceğiniz oya bağlı... Size ait paraları nereye, nasıl harcadıklarını, hatta “Ana Statü” değişikliğini bile sizden saklıyorlar... Oysa o “Ana Statü”yle sizi yönetecekler; size karşı duydukları saygı ve güven bu kadar...
Kimin malını, para ve imkanını kime veriyorlar Allah aşkına ?... Başkan dahil çoğunluğunun bir voleybol kulübü ile ilişkisi bile yok... Yani bol derin yiyip içtikleri, harcadıkları paralar sizin, onların değil... Sizin paranızla size lütufta bulunuyor, aslında sizi aşağılıyorlar...
Size verdikleri değer, vereceğiniz oya bağlı... Size ait paraları nereye, nasıl harcadıklarını, hatta “Ana Statü” değişikliğini bile sizden saklıyorlar... Oysa o “Ana Statü”yle sizi yönetecekler; size karşı duydukları saygı ve güven bu kadar...
Bir kulübe, 470.000-TL borcunu görmezden gelerek sizin cebinizden kıyak yaparken diğerinin alacağını tescil bedeline mahsup etme talebini dahi reddeden, sizlerden alacakları bedellerde şahin olan Mutlugillerin ne denli güvenilir ve adil olduklarını da dikkatinize sunmak isterim... Bu anlayış mı sizi adil ve eşit şartlarda yarıştıracak ?...
Yayınladıkları genel kurul belgelerinde imza yok dostlar... Bir de bir önceki genel kurul belgelerini inceleyin... Hepsi Yönetim Kurulunun tüm üyeleri tarafından imzalandıktan sonra internette yayınlanmış... Camiaya, delegeye saygı böyle gösterilir... Birlikte yönetim budur... “Tekadam” anlayışı, ancak her şeyi yönetim Kurulunuzdan geçirerek yıkılır...
Burada bir parantez açmadan yapamayacağım; bazıları sonradan itirafçı olan kişilerin yalan yanlış yönlendirmesi sonucu yıllarca "Tekadam" diye eleştirdiğim kişiye yaptığım haksızlığı şimdi fark ediyorum...
Burada bir parantez açmadan yapamayacağım; bazıları sonradan itirafçı olan kişilerin yalan yanlış yönlendirmesi sonucu yıllarca "Tekadam" diye eleştirdiğim kişiye yaptığım haksızlığı şimdi fark ediyorum...
Genel Kurul karşısına çıkacak belgeleri bile yönetim kuruluna sunup görüşlerini, imzalarını almadan yayınlayan mı, her konuyu yönetim kuruluna sunan mı; yurtdışında çıkan her pozisyona kendisini aday gösteren mi, başkanlığı döneminde yurtdışındaki her pozisyona kendisi dışındakileri taşıyan mı?.. Balkan Voleybol Birliğinde genel sekreterliği TVF başkanı seçildikten sonra bile yönetiminde birisine bırakmayan; FİVB plaj Volaybolu komisyonuna Atay Doğu'yu aday gösteren mi; onun ismini çizdirip kendisi giren başkan mı "Tekadam" tanımına, ünvanına layıktır ?..
Siz ona voleybolun "Mutlu tekadamı" da diyebilirsiniz.
Dünyanın en saygın voleybol federasyonlarından birisinin başkanı olarak, bu görevlerde, her hangi bir ülkenin federasyon başkanı dahi olmayan bir komisyon başkanının altında çalışmaya talip olmak hangi anlayış ve üstün meziyetin sonucu olabilir ?...
Buna benzer pek çok soru sorulabilir... Oysa ben bir okurumun aşağıdaki yorumuna yönelik düşüncelerimi açıklayarak yapmak istiyorum finali... Kongre Üyesi rumuzlu okurumun yorumu şöyle:
Dünyanın en saygın voleybol federasyonlarından birisinin başkanı olarak, bu görevlerde, her hangi bir ülkenin federasyon başkanı dahi olmayan bir komisyon başkanının altında çalışmaya talip olmak hangi anlayış ve üstün meziyetin sonucu olabilir ?...
Buna benzer pek çok soru sorulabilir... Oysa ben bir okurumun aşağıdaki yorumuna yönelik düşüncelerimi açıklayarak yapmak istiyorum finali... Kongre Üyesi rumuzlu okurumun yorumu şöyle:
"KONGRE ÜYESİ / 04-11-2014 14:07
Üstadım yıllardır sizi takip ediyor yazılarınızı okuyorum.Dürüst, gözünü budaktan sakınmayan, sözünü esirgemeyen doğrucu kişiliğiniz takdir edilmektedir. Benim gibi oy kullanacaklara yol gösterdiğiniz için teşekkür ederim. Sanıyorum son hafta bombardman haftanız olacak? Benim gibi birçok delegenin sorunu ibra açık oylama olacağı için aleyhte oy kullanacakların yönetim tarafından fişleneceği. Bu yüzden özellikle kulüpler bazında çok önemli baskılar var. Bu konuyu da dile getirseniz? Niye kapalı oylama değil de açık oylama yapılıyor?"
Üstadım yıllardır sizi takip ediyor yazılarınızı okuyorum.Dürüst, gözünü budaktan sakınmayan, sözünü esirgemeyen doğrucu kişiliğiniz takdir edilmektedir. Benim gibi oy kullanacaklara yol gösterdiğiniz için teşekkür ederim. Sanıyorum son hafta bombardman haftanız olacak? Benim gibi birçok delegenin sorunu ibra açık oylama olacağı için aleyhte oy kullanacakların yönetim tarafından fişleneceği. Bu yüzden özellikle kulüpler bazında çok önemli baskılar var. Bu konuyu da dile getirseniz? Niye kapalı oylama değil de açık oylama yapılıyor?"
Sayın Kongre Üyesi,
Fuat Ayni'nin anlattığına göre bizden- sizden diye ayırıp sıkıyönetime tabi tuttukları federasyon personeline benim soru ve iddialarıma yönelik hazırlık yapmaları için talimat vermişler... Bu hazırlıkları kongrede allayıp pullayarak size sunacak, benim iddialarımın gerçeği yansıtmadığını, kasıtlı olduğunu anlatacaklar...
Bu pişkinlik karşısında; "Eyyy, Mutlu Yöneticilerimiz!.. Madem ki bunlar doğru değil, neden bir açıklama yaparak yalanlamadınız Epirden Hoca'yı ?... Yalanlasaydınız da herkes görseydi alacağınız cevapları, ortaya saçılacak belgeleri... Bu açıklamaları genel kurulda, kafası karışık delegelerin önünde değil, yazıların yazıldığı mecrada yapmanız gerekirdi... Ya ağzınızın payını aldığınızı, ya da Epirden'i madara ettiğinizi görür, kararımızı ona göre verirdik...Sizin kıbleniz yanlış; abdest almadan, kıbleyi bulmadan, niyet etmeden durulan namazdan ne hayır bekleyelim? Yönetime talip olurken niyetinizin voleybola mı, yoksa kendinize mi hizmet olduğu ortaya çıktı.." diyen olur mu bilmiyorum. Ama pek ihtimal de vermiyorum. Bekçisiz bostanda, sallayıp duracak, kongreyi, ikna odalarına çevirecekler; hiç endişeniz olmasın...”
Fuat Ayni'nin anlattığına göre bizden- sizden diye ayırıp sıkıyönetime tabi tuttukları federasyon personeline benim soru ve iddialarıma yönelik hazırlık yapmaları için talimat vermişler... Bu hazırlıkları kongrede allayıp pullayarak size sunacak, benim iddialarımın gerçeği yansıtmadığını, kasıtlı olduğunu anlatacaklar...
Bu pişkinlik karşısında; "Eyyy, Mutlu Yöneticilerimiz!.. Madem ki bunlar doğru değil, neden bir açıklama yaparak yalanlamadınız Epirden Hoca'yı ?... Yalanlasaydınız da herkes görseydi alacağınız cevapları, ortaya saçılacak belgeleri... Bu açıklamaları genel kurulda, kafası karışık delegelerin önünde değil, yazıların yazıldığı mecrada yapmanız gerekirdi... Ya ağzınızın payını aldığınızı, ya da Epirden'i madara ettiğinizi görür, kararımızı ona göre verirdik...Sizin kıbleniz yanlış; abdest almadan, kıbleyi bulmadan, niyet etmeden durulan namazdan ne hayır bekleyelim? Yönetime talip olurken niyetinizin voleybola mı, yoksa kendinize mi hizmet olduğu ortaya çıktı.." diyen olur mu bilmiyorum. Ama pek ihtimal de vermiyorum. Bekçisiz bostanda, sallayıp duracak, kongreyi, ikna odalarına çevirecekler; hiç endişeniz olmasın...”
Sayın Kongre Üyesi dostum,
Ben sizin yerinizde olsam, aklamayı içime sindiremediğim bir yönetim kuruluna karşı aleyhte oy kullanma imkanı bulunmayan, çeşitli baskılar uygulanan antidemokratik bir genel kurula, çıkıp konuşamayacaksam, sorular sorup gerçeği haykıramayacaksam, karşı oy kullanmaktan çekiniyorsam, katılmam... Etik bulmadığım harcama ve icraatlara, usulsüzlüklere, onaylamadığım vıcık vıcık ilişkilere en hafif ifadeyle usulsüzlüklere, yapanları aklayarak ortak olmam !... Bunu asla içime sindiremem, bu sorumluluğu üstlenemem !...
Ben sizin yerinizde olsam, aklamayı içime sindiremediğim bir yönetim kuruluna karşı aleyhte oy kullanma imkanı bulunmayan, çeşitli baskılar uygulanan antidemokratik bir genel kurula, çıkıp konuşamayacaksam, sorular sorup gerçeği haykıramayacaksam, karşı oy kullanmaktan çekiniyorsam, katılmam... Etik bulmadığım harcama ve icraatlara, usulsüzlüklere, onaylamadığım vıcık vıcık ilişkilere en hafif ifadeyle usulsüzlüklere, yapanları aklayarak ortak olmam !... Bunu asla içime sindiremem, bu sorumluluğu üstlenemem !...