↵
Federasyonumuz sağ olsun, gaflarına bir yenisini daha ekledi...
Ayın 12'sinde baskın bir toplantı haberi yayınlayarak basın mensuplarını ayın 14'ünde yapılacak toplantıya davet ettiğini duyurdu... Göreve geldikleri 2 yıldan bu yana (Toplama çıkarma hatasıyla matematikten de sınıfta kaldılar, zira süre 2 yıl + 3,5 ay...) yaptıkları ile ilgili bir “Bilgilendirme Toplantısı” çağırısında bulundu...Bir kere 2 yıl 3,5 ay zarfında, basın ile 2. kez bir arya gelecekleri böylesine önemli bir toplantı için 2 gün sonrasına davet yapmak görgü ve saygı kurallarıyla örtüşmemektedir... Bunu bir nevi baştan savmacılık, “ister gelin, ister gelmeyin” umursamazlığı ve ciddiyetsizliği, dahası saygı kusuru olarak görmekteyim... Yemek saati 13.00, toplantının başlangış saati 13.30, salonda Avrupa Kupası maçının ilki ise 17.00 olduğu (ki basın mensuplarının en geç 16.15 gibi salona geçmeleri gerekir ?...) dikkate alındığında; kalan 3 saat 15 dakikalık sürede öğle yemeği servisi'nin başlangıcı, bitişine kaç dakika ayrıldığına bağlı olarak, ciddi ve saygın bir bilgilendirmeye yeterli sürenin ayrılmadığı ortadadır ?... Kaldı ki onca basın mensubunun soracakları ve bunlara Federasyonun vereceği cevapları da düşünecek olursak bu toplantı süresinin ne derece kısa oduğunu anlarız ?...
Ayın 12'sinde baskın bir toplantı haberi yayınlayarak basın mensuplarını ayın 14'ünde yapılacak toplantıya davet ettiğini duyurdu... Göreve geldikleri 2 yıldan bu yana (Toplama çıkarma hatasıyla matematikten de sınıfta kaldılar, zira süre 2 yıl + 3,5 ay...) yaptıkları ile ilgili bir “Bilgilendirme Toplantısı” çağırısında bulundu...Bir kere 2 yıl 3,5 ay zarfında, basın ile 2. kez bir arya gelecekleri böylesine önemli bir toplantı için 2 gün sonrasına davet yapmak görgü ve saygı kurallarıyla örtüşmemektedir... Bunu bir nevi baştan savmacılık, “ister gelin, ister gelmeyin” umursamazlığı ve ciddiyetsizliği, dahası saygı kusuru olarak görmekteyim... Yemek saati 13.00, toplantının başlangış saati 13.30, salonda Avrupa Kupası maçının ilki ise 17.00 olduğu (ki basın mensuplarının en geç 16.15 gibi salona geçmeleri gerekir ?...) dikkate alındığında; kalan 3 saat 15 dakikalık sürede öğle yemeği servisi'nin başlangıcı, bitişine kaç dakika ayrıldığına bağlı olarak, ciddi ve saygın bir bilgilendirmeye yeterli sürenin ayrılmadığı ortadadır ?... Kaldı ki onca basın mensubunun soracakları ve bunlara Federasyonun vereceği cevapları da düşünecek olursak bu toplantı süresinin ne derece kısa oduğunu anlarız ?...
Sadece şahsımın düşünce ve yorumlarını katarak konsantre soracağı en az 18 soru bulunmaktaydı... Zaten bu sürede tüm bunların gerçekleşebilmesi imkansızdı... Dolayısıyla bu toplantının bir geçiştirme toplantısı düşüncesiyle, “Dostlar alışverişte görsün !...” ve “Bakın basın toplantısı yapıyoruz." mantığıyla planlandığı aşikardır... Üstelik gün saptamasında, Antalya'da TSYD tarafından yapılan ve bazı basın mensubu değerli arkadaşlarımızın da katıldığı “Sporun Zirvesi toplantıları” atlanılmış veya bilinçli olarak kayda alınmamıştır ?...
Vurgulamak istediğim bir diğer ayrıntı ise 13 Ocak Salı, yani davet duyurusunu izleyen gün, başta Mutlu Başkan olmak üzere federasyonumuzun ağır toplarına (!) sizlerle bu paylaştıklarımı yazdığım 18 soru/sorucuklarıma açık ve net biçimde cevap vermelerini rica etmiş olmama rağmen, toplantıda bunun ne yazık ve düşündürücüdür ki yerine getirilmemiş olmasıdır... Toplantının sonunda Ekşi'mtrak atılan bir salvo ile de sözde yiğitlik (!) salgılanmıştır...
Şahsımn yazıları ve sorularıyla voleybola zarar verildiği (!) öne sürülmüş, eğer belgelerim varsa üst makamlara, Cumhuriyet Savcılığı makamına başvurabileceğim vurgulanmış, bu şekilde sanal bir gövde gösterisi yapılmaya kalkışılmış, görevi kötüye kullanma, onca yanlışlıklar, aykırılık karşısında akıllarınca güven verilmeye çalışılmıştır ?...
Burada sanırım bir mantık zafiyeti var ?... İddia ettiğim tüm konular, yaptığım tüm eleştirilerin muhatabı, “Ben şeffafım, paylaşımcıyım, tüm camiayı kucaklamak amacımız...” diye ahkam kesen, göreve geldikten kısa bir süre sonra da bunu unutan, tam tersine kapılarını camiaya kapatan, merak edilen sorulara vazifesiyken cevap vermeyen, kendi başına buyruk bir federasyon var ?... Üstelik devraldığı mirası çarçur eden, Milli takımlarımıza irtifa kaybettiren, göz göre göre Barbolini gibi Bayan Milli Takımımıza bir şey katamadığı gibi elinde oyuncak etmiş (!) sıradan bir İtalyanda başında ikkat çekmemize rağmen hala ısrar eden, Türk antrenörlerine sırtını dönen, kendi güvenirliliğini kaybettiren, gittikçe eriten bir Federasyon...
Onurlu, camiamıza hizmet etme amacındaki bir federasyonun, böylesine yenilir yutulur olmayan iddialara duyarsız, cevaplamak zorunda olduğu sorulara karşı sessiz kalması; demagojik açıklamalarla insanları kandırma modu içerisine girmesi, yakışıksız ve sıradan kaçak bir taktiktir...
Federasyonun böylesine zor sorular, ağır eleştiriler karşısında kabullenici bir tutum izlemesi, kısaca “Tüm anlatılanlar doğrudur !... Helal olsun Epirden Hoca'ya... Bizi ne güzel köşeye kıstırdı, zor durumda bıraktı ?...” diyecek hali yok ?...
Siz hiç bir suçlunun, hata işleyenin kendi başına, “Evet doğrudur... Bu suçu işledim, bu hatayı yaptım !...” dediğini gördünüz, şahit oldunuz mu ?...
Federasyonun Ekşi üyesi, toplantıda meydanı boş bulmuş, (Bakın bunda haksız değil ?...) “Epirden Hoca'nın elinde belgeler varsa üst makamlara şikayet etsin, Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunsun !...” diye gürlemiş ?...
Hakkım olan soruları kendilerine sormamı “voleybola zarar vermek...” olarak nitelendirenler, voleybolumuzu hallaç pamuğu gibi sallayıp, prestij kaybettirecek, karizmayı tam ortadan çizdirecek bir öneride bulunuyor ?... Vah vah ki ne vah ?... Tam tersini yapmaları gerekirken hem de ?... Siz değil miydiniz Mali Genel Kurulda, tüm delegelerin önünde ahkam kesen, “Eller havaya...” faslından (!) sonra coşup, “Hakkımızda asılsız (!) yazılar yazanlar (Sanırım benden başka rahatsız oldukları, takıntıları yok ?...) hakkında hukuki işlem başlatacağız...” diye uluorta haykıran ?...
Haydi ne duruyorsunuz ?... Sözünüzü tutup, beni dava edin ?... Üstelik bir taşla 2 kuş vurmuş olursunuz ?... Beni mahkum ettirip süründürürken (!) bir yandan da yazılarımdan kurtulur, voleybolumuzu bensiz daha rahat ve huzurlu yönetebileceğiniz bir dönem başlatırsınız... Öte yandan da (ki en önemlisi, sizden esas beklenen...) aklanmış olur, kaybettiğiniz güven ve prestiji tekrar elde edersiniz ?... İşte size bir ağabey kıyağı önerim... Her ne adar hovardalığınız dillere destan olsa da, danışmanlık bedeli de istemem, korkmayın ?...
Eğer Mutlu yöneticilerimiz ciddi ve samimi olsaydı, bu toplantıyı herkese programını rahatça yapabilmesine fırsat tanıyarak 1 hafta/10 gün öncesinden duyurur, saatini 09.00'lara çeker, herşeyin konuşulduğu, sorulara net cevapların alındığı bir süreyi kullanma arzusunda olurdu ?... Dahası Epirden Hocanın tüm sorularını da tüm basın/medya önünde cevaplayarak, çürütür, onu da cümle aleme rezil ederdi ?...
Erol Ünal Karabıyık Başkanın net 7 saat 35 dakika süren, tüm soruların sorulduğu ve cevaplarının da alındığı takdire şayan basın toplantısını, bu toplantıların senede 4-5 kez tekrarlandığını hatırlatmak isterim...
Bu sebeple söz konusu toplantının benim açımdan amacına ulaşamadığı, bir “Lay lay lom...” mesaisinden öteye gitmediği düşüncesini taşımakta, üzüntü duymaktayım...
Federasyon bu hareketiyle adeta şahsım başta olmak üzere bir çok basın emekçisine bilinçli bir güçlük çıkartarak, cevap veremediği onlarca soru bombardmanından arınmak, kurtulmak istemiştir...
Herkese açık bir şefffaflıkta, paylaşımcı bir Federasyon olacağını vurgulayarak göreve talip olan ancak maalesef bizleri bu konuda da hayal kırıklığına uğratan Federasyon sorularımdan kurtulduğunu zannetmesin ?...
Faydası olamayacağına kanaat getirdiğim, yararı olamayacağını düşündüğüm böylesine bir “oldu/bitti” toplantısına Antalya'dan, zaman ayırarak ve masraf ederek, üstelik 12 Ocak Pazartesi günü ayağından küçük bir operasyon geçiren eşimi de tek başına bırakarak katılmamın mümkün olmadığını federasyona da yazıyla bildirdim...
Israrla tekrar ediyorum... TVF tüm sorularımı açık ve net biçimde cevaplandırmak zorundadır... Aksi takdirde vebal altında kalacaklarını, bunun da şahsıma yönelttikleri “Voleybolumuza zarar verme...” suçlamasının kendilerine yöneltileceğini hatırlatmak isterim !...
Sorularımı tekrarlıyorum;
İşte, ara görüş ve yorumlarımla, yanıtlamanızı istediğim, bu güne kadar cevapsız kalmış sorularımdan en başta gelenler;
İşte, ara görüş ve yorumlarımla, yanıtlamanızı istediğim, bu güne kadar cevapsız kalmış sorularımdan en başta gelenler;
1) TVF'nin şoförlü resmi araçlarının gelişigüzel, keyfi ve özel işlerde olarak kullanıldığı doğru mudur ?... Bu araçların yıllık şoför, yakıt, kiralama, amortisman ve sair giderleri ne kadardır ?... Bu araçların kim tarafından, hangi görev için, hangi saatler arasında kullanıldığı, kaç kilometre yaptığı ve benzer bilgilerin kaydı tutulmakta mıdır; yoksa isteyen istediği gibi kullanmakta mıdır ?... Gerçekten araçlar keyfi olarak ve özel işlerde kullanılmakta mıdır ?...
Erol Ünal Karabıyık'ın Başkanlığındaki 2010-2012 dönemi gelir-gider tablosunda araç giderleri gösterilmişken siz neden yayınladığınız gelir-gider tablosunda araç giderlerine yer vermediniz ?... Bindiğiniz, özel işlerinizde kullandığınız araçların giderlerini hangi kalem içinde gösterdiniz ?...
Erol Başkan'ın, kendi döneminde, iki yıl için 28 bin lira olarak açıkladığı araç giderleri, sizin iki yılınızda bu miktarın kaç katı ?... On katı mı, on beş katı mı, 20 katı mı; kaç katı ?... Karabıyık Başkan, kendi şirketinin arabalarını, kendi şoförleriyle, akaryakıt dahil tüm masraflarını kendisi üstlenerek federasyonun hizmetinde kullanırken siz, federasyonun araçlarını, personelini nasıl özel işlerinizde; çocuğunuzu, eşinizi, misafirlerinizi, paketlerinizi taşıtmak için kullanabiliyorsunuz ?...
2) Bu güne kadar yapılan seyahatlerde milli takım kadroları dışında kalan Federasyon görevlileri ve misafirler kimlerdir; uçak, iaşe ve konaklama masrafları kalem kalem ne kadardır ?...
3) Yapılan plaj voleybolu organizasyonları için harcanan bütçe ne kadardır ?...
Yurt dışı seyahatlere kimler davet edilmiştir ?... Buisness Class'ta uçulmuş mudur ?...
Uçuşlarda daha ucuz uçuşlar aranmış, buna özen gösterilmiş midir ?...
Bu misafirlere cep harçlıkları verilmiş midir ?...
Yurt dışı seyahatlere kimler davet edilmiştir ?... Buisness Class'ta uçulmuş mudur ?...
Uçuşlarda daha ucuz uçuşlar aranmış, buna özen gösterilmiş midir ?...
Bu misafirlere cep harçlıkları verilmiş midir ?...
4) Hakem kurs ve seminerleri için yapılan harcama ne kadardır ?...
Faal hakem sayıları konusundaki bir tutarsızlık dikkat çekmekte... Federasyonun 2012 sonunda açıkladığı faal hakem sayısı 5288, Mali Kongre Faaliyet Raporunda; açılan aday hakem kurslarından 2013 yılında 996, 2014 yılında 1128 hakemin mezun ol uğu yazılmış, 3 sayıyı topladığımızda sonuç 7412 çıkıyor... Oysa, Yönetim Kurulu Faaliyet Raporunda, faal hakem sayısının 2014 Eylül sonu itibariyle 4840 olduğu açıklanmış... 2572 hakeme ne oldu ?....
Faal hakem sayıları konusundaki bir tutarsızlık dikkat çekmekte... Federasyonun 2012 sonunda açıkladığı faal hakem sayısı 5288, Mali Kongre Faaliyet Raporunda; açılan aday hakem kurslarından 2013 yılında 996, 2014 yılında 1128 hakemin mezun ol uğu yazılmış, 3 sayıyı topladığımızda sonuç 7412 çıkıyor... Oysa, Yönetim Kurulu Faaliyet Raporunda, faal hakem sayısının 2014 Eylül sonu itibariyle 4840 olduğu açıklanmış... 2572 hakeme ne oldu ?....
5) Sponsorlardan alınan destek ne kadardır ?... Buna karşın alınan bedeller ve verilen imtiyazlar nelerdir ?...
Sponsorlar mı Federasyonu, Federasyon mu sponsorları yönlendirmekte ?... Federasyon sağlık sponsoruna milli takım tedavi bedeli olarak ödeme yaptığı doğru mu ?...
6) Mali Genel Kurul'un 6. gündem maddesinde yer alan “Bütçe harcama kalemleri arasında değişiklik yapılması ve gerektiğinde Federasyonun borçlanması için Yönetim Kuruluna yetki verilmesi...” konusu açıklık getirilmesi gereken bir maddeydi... Federasyonun borçlanmasına yetki istenmesi, hangi ihtiyaç ya da hangi projeye istinaden gündeme alınmıştır ?...
7) Mali Genel Kurul'un 7. gündem maddesinde yer alan “Taşınmaz mal alım satımı ve kiralanması için Yönetim Kuruluna yetki verilmesi...” hususunda yer alan 'satım' ifadesiyle hala hangi taşınmaz ile ilgili tasarrufta bulunma düşüncesinin şeffaflaştırılması gerektiğine inanıyorum...
8) Mali Genel Kurul'un 7. gündem maddesinde yer alan “Yönetim Kuruluna her türlü spor tesisi ile bunlara ilaveten kamp merkezi, otel ve ticari gelir sağlanabilecek benzeri eklentiler inşa etme, tadilat, onarım, yenileme yapma, gerektiğinde bu tesisleri işletmek ve benzeri amaçlarla iktisadi işletme kuruma; tesislerde yer alan sosyal ünitelerin kiraya verilmesi, reklam alınması, GSM baz istasyonlarına kiralanması ve benzeri hususlar ile; amacına uygun menkul ve gayrimenkuller alma, kiralama, kiraya verme, işletme, ortaklık kurma, bağış kabul etme, Belediyeler, Bakanlıklar, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ve benzeri kurum ve kuruluşlardan arsa tahsisi kabul etme, bu tahsislerin şartlarını belirleme yetki verilmesi hususu için mevcut projelerin açıklanması...” oylama öncesi dürüstlük ve şeffaflık ilkeleri açısından önem arz etmekteydi... 2 Ekim 2012'de yapılan Genel Kurul'da kabul edilen gündem maddelerinden 11. maddeye istinaden alınan geniş yetkilere karşın bir çivi bile çakılamamış olunması, özellikle bu maddeye yönelik tereddütler, hatta endişeler doğurmuştur ?... Bu konuda açıklama bekliyorum...
9) TVF'den öğrenilmek istenilen bir diğer husus da güvenlik kameraları konusunda ihale biçimi ve harcanan paranın miktarıdır ?... Bu konuda açık ve net bilgilere ihtiyaç duyulmaktadır ?...
Resmi belgelere göre ihalenin yöntemi "DAVET", kazanan ZIRVE ELEKTRONİK, teklif ettiği bedel ise, 4.990.000.- TL imiş ?... Yüzde 18 KDV eklendiğinde altı milyon lirayı buluyormuş... Eski parayla altı trilyon...
On bin liralık otomobil satışını bile ilanlarla duyuran Federasyon yönetiminin bu işi ilansız yapma sebebi, gerekçeleri nelerdir ?...
Başkan, Kanununun 21 (b) maddesine göre yapılacağını açıklamış... Aynı açıklamayı bir çok yerde, hatta geçen yıl yaptığı benimde katılıp sorular sorduğum basın toplantısında ihalenin ilan verilmeden yapılma sebebini, "Uygun teklifleri yapabilecek ihtisas sahibi, referans sahibi firmalar araştırılmıştır ve bunun ihalesi yapılmıştır." dedikten sonra, "Bu işi yapacak firmalar deneyimli olmalıydı. Herkese açık bu ihaleler. Biz yüzden pazarlık usulü yaptık." şeklinde açıklamıştı... Ben anlayamadım, nasıl olur; hem herkese açık olacak hem de ilan verilerek duyurulmayacak ?... Resmi belgelerde "DAVET" Başkan'ın açıklamasında "PAZARLIK" üsulünu ise hiç anlayamadım...
Resmi belgelere göre ihalenin yöntemi "DAVET", kazanan ZIRVE ELEKTRONİK, teklif ettiği bedel ise, 4.990.000.- TL imiş ?... Yüzde 18 KDV eklendiğinde altı milyon lirayı buluyormuş... Eski parayla altı trilyon...
On bin liralık otomobil satışını bile ilanlarla duyuran Federasyon yönetiminin bu işi ilansız yapma sebebi, gerekçeleri nelerdir ?...
Başkan, Kanununun 21 (b) maddesine göre yapılacağını açıklamış... Aynı açıklamayı bir çok yerde, hatta geçen yıl yaptığı benimde katılıp sorular sorduğum basın toplantısında ihalenin ilan verilmeden yapılma sebebini, "Uygun teklifleri yapabilecek ihtisas sahibi, referans sahibi firmalar araştırılmıştır ve bunun ihalesi yapılmıştır." dedikten sonra, "Bu işi yapacak firmalar deneyimli olmalıydı. Herkese açık bu ihaleler. Biz yüzden pazarlık usulü yaptık." şeklinde açıklamıştı... Ben anlayamadım, nasıl olur; hem herkese açık olacak hem de ilan verilerek duyurulmayacak ?... Resmi belgelerde "DAVET" Başkan'ın açıklamasında "PAZARLIK" üsulünu ise hiç anlayamadım...
İncelediğim Kamu İhale Kanununda ihale usulleri aşağıdaki gibi açıklanmış ve bu usuller içinde, bizim ihale evrakındaki "DAVET" usulü yok !...
Bakın kanun ne diyor:
"Uygulanacak ihale usulleri
Madde 18- İdarelerce mal veya hizmet alımları ile yapım işlerinin ihalelerinde aşağıdaki usullerden biri uygulanır:
a) Açık ihale usulü.
b) Belli istekliler arasında ihale usulü.
c) Pazarlık usulü."
Başkanın (kendi içinde çelişkiler olsa da) açıklamalarında yer alan pazarlık usulünü düzenleyen 21. Maddenin (b) bendi diyor ki;
" b) Doğal afetler, salgın hastalıklar, can veya mal kaybı tehlikesi gibi ani ve beklenmeyen veya idare tarafından önceden öngörülemeyen olayların ortaya çıkması üzerine ihalenin ivedi olarak yapılmasının zorunlu olması."
Peki bu maddenin neresinde "ihtisas sahibi", "referans sahibi", "deneyim" sözcükleri geçiyor ?... Hiç bir yerinde...
Başkan 20. maddeyi kstediyorsa, onu da okuyalım ?...
"Belli istekliler arasında ihale usulü
Madde 20- Belli istekliler arasında ihale usulü, yapılacak ön yeterlik değerlendirmesi sonucunda idarece davet edilen isteklilerin teklif verebildiği usuldür. (Değişik son cümle: 20/11/2008-5812/6 md.) Yapım işleri, hizmet ve mal alım ihalelerinden işin özelliğinin uzmanlık ve/veya ileri teknoloji gerektirmesi nedeniyle açık ihale usulünün uygulanamadığı işlerin ihalesi ile yaklaşık maliyeti eşik değerin yarısını aşan yapım işi ihaleleri bu usule göre yaptırılabilir."
Ama Kanuna göre bu usulle yapılacak ihalelerde ilan verme mecburiyeti var, siz ise ilansız duyurusuz yaptınız bu ihaleyi ?...
İlansız olarak yapabilmek için kala kala, Yönetim Kuruluna sunulduğu gibi, 21.b maddesine göre ihaleye çıkma seçeneği kalıyor... "Tamam, ne var bunda ?...” demeyin... Çok şey var... Bizim durumumuz bu maddeye hiç mi hiç uymuyor...
Ne "ani ve beklenmeyen bir durum" ne de "idare tarafından önceden ön görülemeyen bir durum" var... Peki ne var? Görevi kötüye kullanma var, ihaleye fesat karıştırma var. Sonunda hapis cezası var, tazmin var, her şey var...
Neden mi, açıklayayım; çünkü 2014 yılı Mart ayı sonuna kadar güvenlik kameralarının kurulma zorunluluğu, 6222 sayılı yasa ile, 2011 yılında getirildi... Nasıl olur da siz, 3 yıl önce ilan edilen bir zorunluluğu ani, beklenmeyen, önceden öngörülemeyen bir durum kabul eder; buna göre ihale yaparsınız ?...
TCK'nın aşağıdaki maddesini de hatırlatarak, açık ve net bilgilendirme istiyorum...
Madde 235 - (1) Kamu kurum veya kuruluşları adına yapılan mal veya hizmet alım veya satımlarına ya da kiralamalara ilişkin ihaleler ile yapım ihalelerine fesat karıştıran kişi, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.)
10) Federasyona maliyeti sıfır lira olsa dahi güzelim salonun bir çadırla takas edilmesi bence bir mirasyedi savurganlığıdır ve kabul edilemez !...
İstanbul Burhan Felek Tesislerinde önceki Federasyon tarafından yapılan plaj voleybolu salonunun İstanbul Gençlik ve Spor İl Müdürlüğüne tahsisi sonrası yerine yapılan şişme çadırın maliyetinin kim tarafından karşılandığı ve TVF bütçesinden yeni plaj voleybolu kortu için ne kadar harcama yapıldığı açıklanmalıdır ?...
Ayrıca Gençlik ve Spor İl Müdürlüğüne verilen salonun ısıtma, elektrik ve su ihtiyacının federasyonumuza ait Ellinci Yıl Voleybol Salonu'ndan sağlandığı, bedellerinin TVF tarafından ödendiği doğru mudur ?... Ellinci Yıl Plaj Voleybolu Salonu kaç yıl süre ile İstanbul GSİM'ye verilmiştir ?...
Aylarca yazıp söyleyerek 15 Kasım 2013 tarihinde, neredeyse zorla, yaptırdığımız basın toplantısında, Özkan Başkan'la aramızda, yukarıdaki sorularla ilgili olarak şu diyalog geçmişti, hatırlatmamda fayda var...
EPİRDEN : İstanbul Burhan Felek Tesislerinde önceki Federasyon döneminde kuruş para harcanmadan, yıkılan Burhan Felek Spor Salonundan arta kalan malzemelerle yapılan kapalı plaj voleybolu kortu hangi düşünce ve amaçla Gençlik ve Spor İstanbul İl Müdürlüğü’ne, başka bir branşın kullanımı için gözden çıkarılmıştır ?... Karşılığında hangi taahhütler alınmıştır ?... Federasyonun aynı kompleks içerisinde bir başka yere kendi bütçesiyle, klimasız balon/şişme salon yapma kararı aldığı ve bunun için ihale açtığı doğru mudur ?...
ÖZKAN MUTLUGİL : İstanbul İl Müdürlüğü çok sıkışmıştı, bizden önce 50. Yıl Spor Salonunu istedi, kabul etmedik. Sonrasında Plaj Voleybolu Salonunu istediler. Onlar bağlı olduğumuz üstümüz. Tesislerimiz onlardan aldığımız kaynaklarla yapılmakta. Bu salon 3 yıllık protokolle onlara verildi. Yerine otopark alanında şişme salon olarak yenisi yapılıyor. Bütçesi Spor Genel Müdürlüğü tarafından karşılanacak ....
...Yani sonuçta bizim bağlı olduğumuz idare ve onların ciddi bir sorunu vardır. Bu süreçte onların da önerisiyle, böyle bir formül bulduk. Bizim orada iki salon arasında yaptığımız kapalı kort, 3 senelik bir protokolle verildi. Burhan Felek ile şişme salon arasındaki arazi bir açık ve kapalı ve iki halde de kullanılabilen, bir plaj voleybolu kompleksi yapılması üzerine bir protokol imzalandı. Bunun ihalesi yapıldı ve yakın bir süre içinde yapılacak. Konu bundan ibarettir.
Arkadaşlar birçok tesisimiz var. Bu tesislerde, buralarda misafiriz. Tesisler de devlet desteğiyle yapılmaktadır. Zaman içinde bunlar daha da artacaktır. Bunun bütçesi nereden çıkacak? Demin size anlattığım şeylerden de anlaşılacağı gibi yaptığımız yatırımların büyük kısmı Spor Genel Müdürlüğü, Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından finanse edilmek üzere bunun da kaynağı uygun yerlerden tedarik edilecektir.”
...Yani sonuçta bizim bağlı olduğumuz idare ve onların ciddi bir sorunu vardır. Bu süreçte onların da önerisiyle, böyle bir formül bulduk. Bizim orada iki salon arasında yaptığımız kapalı kort, 3 senelik bir protokolle verildi. Burhan Felek ile şişme salon arasındaki arazi bir açık ve kapalı ve iki halde de kullanılabilen, bir plaj voleybolu kompleksi yapılması üzerine bir protokol imzalandı. Bunun ihalesi yapıldı ve yakın bir süre içinde yapılacak. Konu bundan ibarettir.
Arkadaşlar birçok tesisimiz var. Bu tesislerde, buralarda misafiriz. Tesisler de devlet desteğiyle yapılmaktadır. Zaman içinde bunlar daha da artacaktır. Bunun bütçesi nereden çıkacak? Demin size anlattığım şeylerden de anlaşılacağı gibi yaptığımız yatırımların büyük kısmı Spor Genel Müdürlüğü, Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından finanse edilmek üzere bunun da kaynağı uygun yerlerden tedarik edilecektir.”
Mutlu Başkanımızın yukarıdaki açıklamalarını bugün yorumladığımda çok farklı sonuçlara ulaşıyorum... Ayrıca, İl müdürlüğü için "bağlı olduğumuz, üstümüz" Spor Genel Müdürlüğü için "bağlı olduğumuz idare" ifadelerini kullanmasını ise yadırgadığımı, hatta kabullenemediğimi belirtmek istiyorum...
Başkan'ın Kanunda, çalışma usül ve esaslarının düzenlendiği yönetmelikte hatta bu yönetmeliğin adında yer verilen "Bağımsız Spor Federasyonu" tanımlamasını görmezden gelen, inkar eden yaklaşımı beni kaygılandırdı.... Başında bulunduğu federasyonun özerk/bağımsız statüsünün, haklarının farkında olmadığını düşünüyorum...
Söz konusu çadırın da, doğal afet, salgın hastalık, can veya mal kaybı tehlikesi gibi ani ve beklenmeyen veya idare tarafından önceden öngörülemeyen olayların ortaya çıkması sonucunda ihalenin ivedi olarak yapılmasının zorunlu olması (!) üzerine ilan verilmeden, pazarlık usulü ihale ile yaptırıldığı doğru mudur ?...
(Eğer ilan verilse, Kamu İhale Kanununun 13/2.b maddesi gereği, bu ilanın ihale tarihinden sadece 14 gün önce verilmesi gerekiyor ve kaybedilecek zaman sadece 15 gün... Bu kortların 15 gün geç açılması ise herhangi bir faciaya neden olmazmış ?...
Kaldı ki federasyon ile Istanbul İl Müdürlüğü arasındaki görüşmelerin Eylül 2013'te başladığı, 15 Kasım'da yapılan basın toplantısında Başkan'ın "Bunun ihalesi yapıldı ve yakın bir süre içinde yapılacak." cümlesinden o tarihte bile yapımın başlamadığı anlaşıldığına göre, bu süre fazlasıyla zaten harcanmış...)
Başkan'ın Kanunda, çalışma usül ve esaslarının düzenlendiği yönetmelikte hatta bu yönetmeliğin adında yer verilen "Bağımsız Spor Federasyonu" tanımlamasını görmezden gelen, inkar eden yaklaşımı beni kaygılandırdı.... Başında bulunduğu federasyonun özerk/bağımsız statüsünün, haklarının farkında olmadığını düşünüyorum...
Söz konusu çadırın da, doğal afet, salgın hastalık, can veya mal kaybı tehlikesi gibi ani ve beklenmeyen veya idare tarafından önceden öngörülemeyen olayların ortaya çıkması sonucunda ihalenin ivedi olarak yapılmasının zorunlu olması (!) üzerine ilan verilmeden, pazarlık usulü ihale ile yaptırıldığı doğru mudur ?...
(Eğer ilan verilse, Kamu İhale Kanununun 13/2.b maddesi gereği, bu ilanın ihale tarihinden sadece 14 gün önce verilmesi gerekiyor ve kaybedilecek zaman sadece 15 gün... Bu kortların 15 gün geç açılması ise herhangi bir faciaya neden olmazmış ?...
Kaldı ki federasyon ile Istanbul İl Müdürlüğü arasındaki görüşmelerin Eylül 2013'te başladığı, 15 Kasım'da yapılan basın toplantısında Başkan'ın "Bunun ihalesi yapıldı ve yakın bir süre içinde yapılacak." cümlesinden o tarihte bile yapımın başlamadığı anlaşıldığına göre, bu süre fazlasıyla zaten harcanmış...)
Yaklaşık olarak 300 metrekare alana sahip bir çadıra ödenen bir milyon liraya yaklaşan bedel de temin usulü de dikkat çekici değil mi ?... En lüks inşaatın metrekare maliyeti bin lirayı geçmezken, bizim çadırın metrekaresi bu bedelin kat be kat üzerindeymiş ?... Bu çadırın en az 3 katı alana sahip Ankara'daki kapalı kortlar, Erol Ünal KARABIYIK döneminde, bunun 1/4' üne yaptırılmış... Yani, İstanbul'daki çadırın metre kare fiyatı, Ankara'dakinin on katına, bir başka deyişle yüzde bin fazlasına mal edilmiş... Neresinden ele alsanız, yasaya karşı hile, dahası ihaleye fesat kokusu duyulmakta ?...
11) TVF kafilelerinin ve de başta yönetim kurulu olmak üzere görevlilerin yurt içi ve özellikle yurt dışı uçak biletlerinin tercihinde uçak firmaları arasında ekonomik farkların göz ardı edildiği, bazı, business class tercihlerin hovardaca yapıldığı iddialarının aslı var mıdır ?...
Maalesef bu sorularla ilgili olarak da ciddi söylenti ve iddialar var... Bir kaçını aktarayım...
İsviçre'ye giden iki kişi için uçak bileti için ödenen bedel beş milyon lira kadarmış... Bu paraya iki kişi Amarika'ya, hem de Los Angeles'e bile gidip dönebilir...
Şimdilerde yapılan business class uçuşları, geçmişte hiç yapılmamıştır, hatırlatayım...
Başkan seyahatlerine "Antrenör görüşmesi sırasında yaptığı harcamalar", "federasyonu temsilen yaptığı seyahat harcama bedeli" açıklamalarıyla binlerce lira ödendiği iddia edilmekte, doğru mudur ?....
Aslında göreve başladığınızda ilk aldığınız kararlar, kendinize makam arabası, sekreter ve Başkana yurt içi ve yurt dışında yapacağı görüşmeler sırasında yıllık otuzaltıbin (aylık üçbin) lira temsil ve ağırlama bütçesi tahsis edilmesi iddiası doğru mudur ?...
Maalesef bu sorularla ilgili olarak da ciddi söylenti ve iddialar var... Bir kaçını aktarayım...
İsviçre'ye giden iki kişi için uçak bileti için ödenen bedel beş milyon lira kadarmış... Bu paraya iki kişi Amarika'ya, hem de Los Angeles'e bile gidip dönebilir...
Şimdilerde yapılan business class uçuşları, geçmişte hiç yapılmamıştır, hatırlatayım...
Başkan seyahatlerine "Antrenör görüşmesi sırasında yaptığı harcamalar", "federasyonu temsilen yaptığı seyahat harcama bedeli" açıklamalarıyla binlerce lira ödendiği iddia edilmekte, doğru mudur ?....
Aslında göreve başladığınızda ilk aldığınız kararlar, kendinize makam arabası, sekreter ve Başkana yurt içi ve yurt dışında yapacağı görüşmeler sırasında yıllık otuzaltıbin (aylık üçbin) lira temsil ve ağırlama bütçesi tahsis edilmesi iddiası doğru mudur ?...
12) Gündeme konulan ve borçlanma yetkisi isteği, bütçe harcama kalemleri arasında değişiklik yapılması ve gerektiğinde Federasyonun borçlanması için Yönetim Kuruluna yetki verilmesi gerekçesini inandırıcı bulmuyorum... Uzun bir süre devraldıkları müthiş mirası (!) inkar etmiş, hatta borçlu, enkaz bir federasyon devraldıklarını zamanında yaymaya çalışmış bir federasyonun güvenilirliği konusunda iyimser olmadığımı vurgulamak istiyorum...
12. sorunun ilk bölümünde yer verdiğim, Federasyonun mali kongrede borçlanma yetkisi istemelerini, HURŞİT YAZILARI'nın 5. sinde ele almıştım... Bu sorumda Federasyonun devraldığı müthiş miras meselesine değinmek istiyorum...
HURŞİT YAZILARI (5) de, mali kongre gündemindeki borçlanma yetkisi isteyen 6. gündem maddesiyle ilgili, şu düşüncelerimi paylaşmıştım:
"6. Maddede istenen borçlanma yetkisinin sebep ve sınırları mutlaka belirlenmiş olmalıydı... Yönetim Kurulları zaman zaman, gerekçe ve şartları ile üst sınırı belirlenmiş bir borçlanma yetkisine ihtiyaç duyabilir... Ama bu şekilde değil... Özkan Başkan, nasıl olması gerektiğini merak ediyorsanız, Karabıyık Başkan'ın 2012 olağan genel kurulundan aldığı borçlanma yetkisine bakın... O yetki aynen şöyle; "Yönetim Kuruluna SGM, Spor Toto vb. kuruluşlardan, sponsorlardan temin edilecek kaynağın yanı sıra, gerektiğinde ilave para aktarma ve/veya borçlanarak her türlü tesis inşa etme, tadilat, onarım, yenileme yapma ... yetkisi verilmesi." Yani diyor ki, "Ben voleybola yaptığım onlarca tesise ilaveten yenilerini de yapmak istiyorum... Kaynağım da, alacaklarım da, bulacaklarım da var... Eğer bunlar yetmezse, sadece sizlere yeni tesisler yapmak için, bir miktar borçlanmam gerekebilir, bana tesis yapmak için ve eksik kalan miktarla sınırlı olmak üzere borçlanma yetkisi verir misiniz?..."
Umarım özümser ve gereğini yaparsınız....
Federasyonumuza icra memurlarının geldiği ve "haciz" uygulandığı doğru mu ?... TVF'nin bir asbaşkanı, aynı zamanda bir kulübün de profesyonel yöneticiliğini yapıyormuş... Bu kulüpten alacağı olan bir sporcu, bu alacağını ödemesi için TVF'ye dava açmış. 2010 tarihinde açılan bu dava, Mutlu yönetim göreve geldikten 2 ay sonra sonuçlanmış...
Ben duyduğumda inanmadım Mahkeme kararını TVF aleyhine vermiş... "Alacaklı bir sporcu, borçlu bir kulüp, peki bu davada TVF, borcu ödemeye nasıl mahkum edilir ?..." Tabii ki, siz aleyhinize açılan davayı takip etmezseniz, duruşmaya katılmazsanız, davayı kaybedersiniz...
Öyle de olmuş... Kadrolu iki avukatı olan federasyonumuzdan hiç kimse bu davanın karar duruşmasına katılmamış... 2013 yılının başlarında da icra müdürlüğü gerekli icra takibini başlatmış...
Federasyonumuz da kırkbin (eski parayla kırkmilyar) liranın üzerindeki bedeli icra dairesine paşa paşa yatırmış...
Kimilerine göre sadece görevin ihmal edilmesi, kimilerine göre ise davayı asbaşkanın kulübü aleyhine çevirmemek için kasıt... Bu ibretlik bir yönetim becerisi (!) değil de nedir ?...
Kendi yönetiminizin en azından, ihmali sonucu TVF'yi icralık yaparken bu haciz işlemini de, "Bize borç, icra, haciz bıraktı..." diye Karabıyık Başkan'ın üstüne atmanızı etik bulmadığımı da vurgulamak istiyorum...
13) Federasyonun bünyesinde Yönetim Kurulu üyelerinin akrabaları kadrolu / kadrosuz göreve getirilenler var mıdır ?... Var ise kimlerdir, hangi görevdedirler ?...
14) Federasyonun alışveriş yaptığı firmalar arasında Yönetim Kurulu üyelerinin akrabaları, eş ve dostları bulunmakta mıdır ?...
Bu arada devralınan salonların müştemilatındaki dükkanlar, büfeler, otoparklar niçin kiralanamamaktadır ?...
Bu sorularla ilgili olarak da tarafıma ulaştırılan pek çok iddia, itham, bilgi ve söylenti var... Ben bunlardan ciddiye aldığım bazılarını ele alıp düşüncelerimi paylaşmak istiyorum...
Federasyon bünyesinde görev verilen eş, dost, yakın, yakının yakını ya da hatırlı dostların yakınları olduğu konusunda iddialar bulunmakta...
Federasyonun göreve gelir gelmez personel sayısındaki artışa bakmamız da gerekmekte... Bu personel artışının gerekçeleri nelerdir ?...
Gene iddialara göre, Erol Başkan döneminde, Volley Hotel hariç, 50 civarında olan eski personele ilaveten birkaç ay içinde 20'nin üzerinde, eski sayının neredeyse % 50 si kadar yeni eleman alınmış... Hem de eskiden federasyon personeli tarafından yürütülen temizlik ve güvenlik hizmetleri, şirketlere ayrıca bedeli ödenerek yaptırılmaya başlanmasına rağmen ?... Bu sayıya Danışma Kurulu üyesi ünvanı ve huzur hakkı verilerek çalıştırılanlar dahil değilmiş...
Daha da ilginç olan ise Danışma Kurulu üyesi olabilmek için Talimatta yazılı şartları taşımayan, voleybol ve camiamızla uzaktan yakından ilgisi olmayan kişiler de bu kurula üye yapılıp her toplantı için 1000 lira, ayda en az 4000 lira bedel ödeniyormuş...
Personel sayısındaki artışa, ilan edilen gelir gider tablosundaki personel giderleri kalemindeki artışa bakınca zaten herkes açıkça görebilirmiş...
Erol Ünal Karabıyık Başkan döneminde, dörtbuçuk milyon lira olan personel giderleri, şimdiki Federasyon döneminde sekizbuçuk milyona çıkıvermiş... Güvenlik ve temizlik şirketlerinin 2 yıllık fatura bedelleri eklendiğinde, personel giderlerinin iki katına çıktığı görülürmüş... İddiaların ardı arkası kesilmemekte...
Yakınlara iş verme organizasyonu da paylaşımcı felsefeye uygun şekilde (!) yürütülüyormuş... İstanbul'da iş verme ve harcamalar ayrı, Ankara'da iş verme ve harcama yetkileri de ayrı ve paylaşımcı bir anlayışla (!) yürütülüyormuş...
Örnek vermek gerekirse, İstanbul'daki salon amiri Başkanın, Ankara'daki Selim Sırrı Tarcan salon görevlisi ise 1 numaralı As Başkan'ın kontenjanından işe alınan yakınlarmış... Üst düzey pozisyonlar, yönetici sekreterliği ve benzer görevlendirme kontenjanları aynı şekilde paylaşılıyormuş...
Eş dost ilişkisinin bir başka tezahürü de federasyonun tahsil etmesi gereken bedellerin tahsilinde imiş... Fenerbahçe'nin ligin isim hakkından alınacak bedelden kendilerine düşen payın tescil bedellerine mahsup edilmesi talebi reddedilirken, Lütfi Arıboğan ve GS'lilikleri ağır bastığı için GS'nin 470.000-TL borcu, görmezden geliniyormuş ?...
Tüm bunlar doğru mu ?... Doğru değilse neden yalanlamıyor, net açıklamalarda bulunmuyor sunuz ?...
Federasyonun alışveriş ilişkileri konusunda da çeşitli ciddi iddialar mevcut ?...
Bu konudaki rekor Diyarbakır'daymış... Göreve gelir gelmez ilk iş, unlu mamüller alınan Özelif firması yerine, yeğenin (kayısı renkli) firmasından unlu mamul alınmaya başlanması olmuş... İşin ilginç yanı bu ürünler, Özelif'in ürünlerinden hem % 35 daha pahalı hem de kalitesizmiş... Ardından sıra Volley Hotel'e et alımına gelmiş... TVF'nin Diyarbakırlı üyesi, (soyadı bende saklı olan) Mahmut beyin firmasından, kalitesi beğenilmeyen etin yüksek bedelle alınması işini kotarmış...
Mahmut Bey'den Federasyona alınan etlerle eşe dosta Volley Hotel'de ziyafetler veriliyor, 10-12 kişi için 3-5 kuzu siparişi verilip yenen yeniliyor; doğal olarak kalanlar da kurtlar sofrasından evlere götürülmek üzere paket ediliyormuş...
Personel neredeyse buna da alışıyormuş ama zaman içinde etli eş dost ziyafetleri, otel dışına taşınmaya başlamış... Volley Hotel'e aldırılan et, yiyecek, içecek malzemeleri ve aşçılar, 40-50 kişilik barbekü partileri vermek üzere otel dışında mekanlara götürülmeye başlanmış...
Satınalma komisyonu başkanı da olan bu üye, inşaat işlerini de yine hemşehrisi olan Akça bir inşaat firmasına vermeye başlamış... Öylesine ki kırkbin lira ve altında bedellere bölünerek bu firmaya verilen onlarca iş varmış...
Bu üyenin yakını bir de mimar hanım varmış... Özlem Hanım, Volley Hotel'de federasyonun misafiri olarak aylarca ağırlanmış... Yetmemiş, inşaat işleriyle ilgili danışmanlık, proje hizmeti alımları yapılmış... Sürekli olarak Volley Hotel'de ağırlandığı için Federasyon personeli, bu hanımı TVF'nin kadrolu elemanı sayacak duruma gelmiş...
Ankara'da kotarılan bu işleri gören İstanbul cenahı "Biz göreve dostça, birlikte, paylaşımcı yönetim iddiası ile geldik. Böyle dostluk, böyle birlik, böyle paylaşım, böyle paydaşlık mı olur ?... Araba kiralama işleri, sosyal medya yönetimi, medya planlama, medya takip, organizasyon ve elektronik işleri bende; siz karışmayın..." demiş... Gerçekten de elinde genç medyacılar varmış... Bu gençler, verdikleri hizmetin karşılığını, TVF'ye her ay binlerce liralık faturalar keserek alıyorlarmış...
Federasyondan bazı görevliler, küçücük işler karşılığında ödenen bu yüksek bedellere anlam veremiyorlarmış... "Biz her gün üç beş dakika ayırarak bu işi yaparız." diyesi oluyorlarmış ama aldıkları yanıt çok ilginçmiş... "Siz bu işlerden anlamayacağınız için biz 'kurumsal iletişim ve pazarlama birimini kurduk. Boyunuzdan büyük işlere yeltenmeyin. Siz becerebilseydiniz, bu birimin adı 'Basın Yayın Ve Halkla İlişkiler Birimi' olarak eski halinde kalırdı; siz anlamaz, siz beceremezsiniz." deniliyormuş...
TVF personeli, bunca olan biteni, ziyafet sofralarını, araba saltanatını gördükçe, “Ah Epirden Hoca, ah...” diye iç geçirip 20.10.2014 tarihinde VOLEYBOLX sitemizde “BU KADARI DA OLMAZ DEMEYİN ?...” ana başlıklı yazımda “KURTLAR BİZİ SEVMEZ...” ara başlıkla yayınladığım hikayeyi ve oradaki "Ne kendisi yiyip ne de başkasına yedirmeyen kurt köpeğini" hatırlıyorlarmış...
Eğer bunlar doğruysa, yenilir yutulur yanlışlar ve aykırılıklar değil ?... İnanın tüm bunları sizlere anlatırken, ifade zorluğu çekiyorum... Bazı benzetmeler ve sıfatlar kifayetsiz kalıyor ?... Bu arada elimdeki bilgileri paylaşır, sorarken, yerini yenileri alıyor...
“HURŞİT YAZILARI” voleybol tarihimize görülmemiş ve asla unutulmayacak, dillere destan olaylar, iddia ve ithamlar dizisi halini aldı... Yönetim, geçmişdeki tertemiz, masum yönetimleri mumla aratırken, bizleri mutsuz eden, beklentilerimizin çok uzağında kalan, şeffaflıktan söz ederken, kapalı kapılar ardında bunca usulsüzlük ve yanlış uygulamaya bile bile imza atmıştır...
15) İzmir Atatürk ve Bursa Cengiz Göllü Voleybol Salonları'nın yüklenicisi olan Vera İnşaat adlı firmaya ilave imalat, süre uzatımına bağlı malzeme fiyat farkı, geciktiği günler için kesilmesi gereken gecikme cezalarının alınmaması ve benzeri sebeplerle üç milyon liranın üzerinde fazla ödeme yapıldığı iddia edilmektedir... Bu doğru mudur ?... Vera İnşaat firması ile federasyondan kimin, ne tür bir ilişkisi vardır ?...
Bu firma ile ilgili olarak daha önce de bazı sorular sormuş ancak yanıt alamamıştım... Mali kongrede de değinilmeyen bu konuda Vera'ya sözleşme bedeli dışında kaç lira ödendiğini açıklar mısınız?...
İddialar çok vahim... Vera inşaat adlı firma, seçim sonrası bir anda TVF'nin gözdesi oluvermiş... Kendilerine avantaj sağlamak amacıyla talep ettikleri ek imalat, proje değişikliği, farklı imalat önerilerini ve benzeri isteklerini reddeden, kendilerine gecikme cezaları kesen Erol Ünal KARABIYIK Başkanı çeşitli gerekçelerle savcılığa, bakanlığa ihbar ve şikayet eden Vera, nasılsa yeni Federasyonumuzca el üstünde tutulmuş ?...
Tüm talepleri büyük bir anlayış ve destekle yerine getirilmiş. Her türlü yardım ve kolaylığı göstermek için bazı yöneticiler adeta yarışmışlar...
Hatta bu firmayı ilgilendiren konularda, yargı ve vergi makamlarının istediği ve firma aleyhine sonuçlar doğurabileceğinden endişe edilen bilgiler gönderilmediği için Federasyonumuz, "tekit" yazılarına muhatap olmuş...
Bu "tekit" yazısının bir benzeri de, Gelir İdaresi Başkanlığı'ndan alınmış ama Vera'nın aleyhine sonuç doğurmasından endişe edilmiş olacak ki "en iyisi cevap vermemek" diye düşünülmüş ?...
Üsteleme, ısrar etme anlamına gelen "tekit"e muhatap olmak, bürokraside arzu edilmeyen, mahçup olunan bir durumdur... Hele de bu yazıda altı çizilerek; "... istenilen husus yerine getirilmemiştir. ..... yazımıza 10 gün içinde cevap verilmesi, aksi takdirde Türk Ceza Kanunu 257. Maddesine muhalefetten ( adli görevi ihmalden) işlem yapılacağı hususu TEKİDEN rica olunur." ifadelerine yer verilmişse ?...
Bu yakınlığın sonucunda Vera TVF'nin en gözde "paydaş"ı oluvermiş... Öylesine ki, Erol Başkan tarafından kesilen gecikme cezaları, ilave imalatlar, süre uzatımları ve buna bağlı fiyat farkları olarak milyonlarca lira ödenmiş... Bu ödemeleri yapabilmek için her yol denenmiş... Sorumluluktan kurtulmak için uygun görüş alınacak resmi/ özel kurumlar aranmış. Spor Genel Müdürlüğünden rica minnet alınan raporda, "...nedeninin yükleniciden mi veya idareden mi kaynaklandığının tesbitinet olarak mümkün değildir." ifadesine yer verilmesine ve Karabıyık Başkan'ın, zamanında belirlediği haklı red gerekçelerine rağmen, Vera'nın tüm talepleri karşılanmış... Hem de yönetim kurulu kararına "Proje eksikliği ve idarenin kusurlu olması nedeniyle..." ifadesi konulmak yani TVF (idare) kusurludur denilerek...
Bu taleplerin karşılanması sonucunda, TVF'nin kasasından 3 milyon liranın üzerinde bir para Vera'ya aktarılmış... Karabıyık Başkan zamanında geçici kabulü yapılarak teslim alınan ve törenle açılan İzmir Atatürk Voleybol Salonu için bile fazladan bedeller ödenmiş... Sadece artan ilave imalat olarak kabul edilen bedel bir milyon liranın üzerindeymiş ve bu imalatlar, Karabıyık Başkan tarafından asla kabul edilmeyen işlermiş...
Bursa Cengiz Göllü Voleybol Salonu için de benzer şekilde ek süre vererek kesilen gecikme cezalarını kaldırmak, kabul edilmemesi gereken ilave imalatlar vb. şekilde milyonlarca lira ödenmiş... Bu da yetmemiş. Vera'nın yükümlülüğünde olan ve sözleşme gereği ihale kapsamında yapmak zorunda olduğu saha zemini ahşap ve üzerine tarafleks kaplama işi, yönetim kuruluna "ihale kapsamında olmayan işlerin yaptırılması ..." ifadeleriyle sunularak Vera'ya yeni ihale ve bedelle yaptırılmış...
Klima santrallarının izolasyonu gibi zaten ihale kapsamında yapılması gereken işler de aynı şekilde, ayrı bir iş gibi yaptırılarak bedelleri ödenmiş...
Yukarıda da yazdığım gibi elimde okadar çok iddia ve veri var ki hangisini, nasıl yazacağıma karar veremiyorum...
Özkan Mutlugil Federasyonu olarak, göreve gelene kadar Türkiye'nin en prestijli ve güvenilir kurumları arasında en ön sıralarda yer alan Federasyonumuzun bu kadar kısa sürede ne hale getirildiğini hicap duyarak görmekteyiz...
TVF yöneticileri olarak, bugüne kadar hiçbir soru ve iddiaya yanıt vermediniz, yalanlamadınız; yalanlayamadınız ?... Bunun sebebi, şahsımı muhatap olarak görmemeniz mi, yoksa doğruluk dereceleri dolayısıyla söylenecek söz bulamamanız mıdır ?... Açık ve net cevaplarınızı bekliyorum... Tabi verebilecek "doğru" cevaplarınız varsa ?...
Ve şimdi size "ŞAH !..." diyorum...
18. Yukarıda yer alan iddialar ve “HURŞİT YAZILARIM” sebebiyle aleyhimde ne tür bir hukuki işlem başlattınız ?... Detayları ile açıklar mısınız ?...
Eğer herhangi bir işlem başaltmadıysanız, mali genel kurul sırasında, yazdıklarımı yalanlayıp hakkınızdaki iddiaları gölgelemek üzere söylediğiniz; "Epirden hakkında hukuki işlemleri başlattık." sözlerinizi nasıl izah edeceksiniz ?...
Eğer herhangi bir işlem başaltmadıysanız, mali genel kurul sırasında, yazdıklarımı yalanlayıp hakkınızdaki iddiaları gölgelemek üzere söylediğiniz; "Epirden hakkında hukuki işlemleri başlattık." sözlerinizi nasıl izah edeceksiniz ?...
NOT: MHGK DOSYASI PERŞEMBE GÜNÜ YAYINLANACAK...
Bu köşe yazısı aynı zamanda www.turkiyehaberajansi.com ve www.turksporajansi.com sitesinde de yayınlanmaktadır...
*YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Media Plus Yayın Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Köşe yazarlarının düşünceleri, fikir ve yazıları kendilerini bağlar. Sitede yayınlanan yazılar, mesajlar ve yorumlardan yazarları sorumludur. Voleybolx.com bundan imtina eder ve hiçbir sorumluluk kabul etmez.