SEVGİLİ ARKADAŞIM;
Yaşamak; bazen ağlamak, bazen gülmektir. En mutsuz anında yaşlar süzülürken gözlerinden,umut verir sana. Güneşin olur, karanlıkları deler geçersin. Ya da gülerken attığın kahkahalarla yüzünde açan çiçekleri birisiyle paylaşmak ya da göstermek istediğin. Belki çok yakınında, belki de çok uzağında ama yüreğin kadar yakındır sana.
Çoğu kez yalnızsındır binlerce insanın içinde. Sahte gülüşlere, sahte karşılık verirsin.
İlişkiler, yanında iyi olduğunu söyleyip, arkandan konuşan insanlarla doludur; boğulur, tıkanırsın...
Hani bazen anlamsız gelir yaşamak. Bir film gibi geçer gözünün önünden hayatın. Takılır gözlerin. Sevgi; sevgiye takılır. Birden canlanırsın ,güç alırsın. Her şeye meydan okur, kafa tutarsın. Yüreğindeki kış , ilkbahar oluverir.
Yanında yüksek sesle düşündüğün, sırlarının ortağı, kimi zaman kırdığın, kimi zaman gönlünü aldığın olur.
Zaman geçer, araya yollar, yıllar, mevsimler girer. Ama hep taptaze, içini ısıtan anılardır. Hatırlayınca için bir hoş olur, gülersin...
Buz üzerine yazılı değildir bu, onun gibi eriyip, kaybolup gitmez, onunla paylaştıkların.
Bilirsin ve de “GERÇEK DOSTUM O ” dersin.
İşte gerçek dostum, kardeşim Hasan.
ABDULLAH GÜMÜŞBAŞ
GEÇMİŞ OLSUN GİZEM GİRAYGİL...
Sporculuk yaşantısında sık sık karşılanan sakatlıklar beni hep ziyadesiyle üzer...
Bir sporcu için, hele herşey yolunda giderken ameliyatı gerektiren ciddi sakatlık geçirmesi, hep şansızlık olarak nitelendirilse de bazen antrenörlerin çalışmalarda fazla yüklenmeleri, zaman zaman da sporcuların yaşamlarına gereken özeni göstermemeleri, bazen de maç önceleri iyi ısınmamaları buna davetiye çıkartır...
Geçen maçta sağ ayağı ön çapraz bağlarından sakatlanan Nilüfer Belediyespor'un başarılı pasörü Gizem Giraygil'in ameliyatı başarılı geçmiş... Konusunun uzmanı olan, Bursaspor'un ve Banvit'in doktoru, aynı zamanda TMOK üyesi Dr. Müjdat Enginsu ameliyat sonrası egzersizlere hemen başlamış bile... 3 aylık bir süre sonra salonlara bomba gibi gireceğini söyleyen Gizem ameliyat sonrası anne ve babasının arasında gülümseken moralli olduğu görülüyor... Büyük geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum...
Bu arada duyduğuma göre, bu tip şansız durumlarda sporcusunu ortada bırakan bazı kulüplerin aksine sporcusuna her türlü desteği veren Nilüfer Belediyespor'u da kutluyorum...
*Fotoğraf için Tekin Ateşnal ustaya teşekkür ediyorum...
KARABIYIK BAŞKAN ŞAŞIRTTI...
Geçen hafta Federasyonun sitesinde,Basında voleybol bölümünde, Erol Ünal Karabıyık'la Aydınlık Gazetesi Spor Müdürü Anıl Budak'ın yaptığı bir söyleşinin kupürüne yer verilmişti... Okuyanlarınız olmuştur...
Küpürü görmek için tıklayınız...
19 Ocak 2015 tarihli Aydınlık Gazetesinde yayınlanan bu söyleşide Karabıyık;
"... günümüz sporunda ülkemizin en başarılı branşı voleybol” demiş... Sonra da eklemiş; " “Türkiye Voleybol Federasyonu Başkanı Özkan Mutlugil ve yönetimi iyi şeyler yapmaya çalışıyorlar. ...benim bugünkü federasyonu değerlendirmem çok da doğru değil. Ancak Türk voleybolunun önü çok açık."
Şaşırdım; çünkü günümüzde ülkemizin en başarılı branşının voleybol olduğu tartışmalı bence... Dün bunu söylemek mümkün iken bu gün mümkün mü ?...
Ve bir merak sardı benliğimi; çünkü voleybolun bu günkü yönetim anlayışı ile önünün açık olduğunu söyleyebilmek mümkün mü Allah aşkına ?...
Türkiye Voleybol Federasyonu Başkanı Özkan Mutlugil ve yönetiminin yapmaya çalıştığı iyi şeylerin neler olduğunu merak etmekte haksız mıyım ?... Ya da ben duygularıma kapılarak hep olumsuzlukları görüyor olabilir miyim, ne dersiniz ?...
Federasyonun idari yapısı mı, MHGK mı, ihaleler ve mali yapı mı, düşüşe geçen milli takımların sportif başarıları (!) mı yapmaya çalıştıkları iyi şeyler ?... Ya da neler ?...
O halde Sayın Karabıyık ne demek istiyor, siz anladınız mı ?... Ben anlayamadım ve de bu sözleri kendisine yakıştıramadım...
Hatta "Karabıyık da popülizmi mi seçti ki, kendisini voleybol tarihinden, fotoğraflarını salonlardan söküp atmaya çalışanlara iltifatlar yağdırıyor ?..." diye düşündüm...
Bunlar değil mi kendisini milli maçlara davet etmeyen, yaptığı salonlara gelmesine tahammül edemeyen, çok değer verdiği Cengiz Ağabey'in cenaze töreninde dahi birkaç cümle söylemesini çok görüp yok sayan ?...
Aşağıda yayınladığım fotoğraf, Karabıyık başkanın 2. kez seçildiği 2008 Genel Kuruldan hemen sonra çekilmiştir... Şöyle bir bakın bakalım, fotoğrafta kim eksik ?...
Tabii ki Özkan Mutlugil... Ortalıkta bırakın cismini (!) ismi bile yokken, bu Genel Kurulda da yönetim kadrosunda yer almazken, kendisine değer ve şans veren, kadroya sonradan dahil eden Karabıyık başkana sonrasında nankörlük eden, 2 hafta önceki yazımda fotoğrafını yayınladığım tarihi beratta imzası bulunan o değil de kimdi ?...
Sayın Karabıyık'ı hep doğruları söyleyen, asla lütfen konuşmayan kişiliğiyle görmeye alıştığım için yadırgadım, üzüldüm ve de yakıştıramadım...
Seçtiği bu yol kendisine hayırlı olsun, ne diyeyim...
UFUK SOYGÜR'LÜ VOLEYBOLMAGAZİN TV'YE MERHABA...
Türk voleybol basınının internet portalındaki en önemli emekçilerinden biridir Ufuk Soygür... Bir süre sessiz kalışı meğerse çok güzel üst düzey bir proje çalışmasındanmış ?...
Karşımıza VOLEYBOLMAGAZİN TV ile çıktı... İlk programını da Mutlu Başkan ile yaptı...Yaklaşık 45 dakika süren programda sorması gereken cici soruları kibarca sordu, başkan da bayıla bayıla (!) yanıtladı...
40 yıllık programcı gibi rahat olan ve bence çok başarılı bir sınav veren Ufuk, benden tam puan aldı...
MUTLU BAŞKAN KENDİ EVİNDE CİCİ SORULAR KARŞISINDA ÇOK RAHATTI...
Burhan Felek Spor Salonundaki makamında kendisini üzmeyecek klasik soruları cevaplarken kendi evinde, saha ve seyirci avantjıyla oynamanın (!) verdiği rahatlık içinde olsa da benim süzgeçime takılan birkaç konu oldu...
Şunu bir kere daha anladım, koca (!) federasyon başkanı daha henüz, 3 yıl zarfında bünyesinde kaç hakem ve gözlemci olduğunu öğrenememiş; Soygür'ün sorduğu soruyu 4.500 – 6.000 kişi olarak yanıtladı ?... Yani tahmininde (!) yanılmamak için arada, 4500'ün üçte biri ya da yüzde otuzüçü olan, 1.500 hakem/gözlemciyi tampon olarak kullandı ?...
“Yayınlanan yayınlar...” ifadesi ilginçti... “Yayınlanmayan yayınlar”ın da var olduğunu öğrendik ?...
Liglerimizin isim sponsorluğu eksikliği konusunu da transit geçti ?... Önceki başkan Erol Ünal Karabıyık sayesinde Türk voleyboluna kazandırılan mevcut tesisleri en iyi şekilde değerlendirdiklerinin müjdesini (!) verirken, ellerindeki, bir mirasyedi gibi kiralayamayıp, değerlendiremedikleri, büfe, dükkan, otopark vb. üniteler konusunda keşke bizleri aydınlatabilseydi ?...
Döne döne teşekkür ettiği ACIBADEM Grubunun “Sağlık Sponsoru” olarak nasıl bir katkıda bulunduğunu anlatsaydı ?... “Antrenörler konusunda biz pasaporta, orijine bakmıyoruz, kariyere önem veriyoruz...” derken Barbolini'yi hala örnek vermeye devam etmeyip, başarısız olduğunu mertçe kabul edebilseydi ?...
“Erkek voleybolunda yeni bir başarı hikayesi yaratmaya çalışıyoruz...” derken voleybola gönül vermiş kişilere birinci ağızdan hikaye yaratmanın değil, gerçeklerin peşinden koşmalarının gerektiğinin farkına varmış bir başkan imajı verseydi ?...
“TVF'nin görevi en süratli ve doğru biçimde hedeflenen noktaya ulaşmak...” derken de hedefledikleri hangi noktaya gelebildiklerini ve sürat anlayışlarını örneklerle, sayılarla, belgelerle açıklayabilseydi...
Erkek voleybolunda vaad ettiği noktaya ulaşılamamasının mazereti olarak sığındığı "Erkek voleybolunda en kuvvetli kıta Avrupa." görüşü yerine daha doğru argümanlar sunabilseydi. Zira FIVB dünya sıralamasında ilk onbeş ülkeden erkeklerde 7, bayanlarda 6'sı Avrupa'dan... Ayrıca son dört Avrupa şampiyonasına katılabilen Türkiye'nin 2015 Avrupa Şampiyonasına katılacak 16 takım arasında yer alamaması bir geriye gidiş göstergesidir...
"Tarihimizde ilk kez Dünya ligine katıldık. ... Bu bir strateji değişikliği..." uydurması ise hiç yakışmadı. Hangi strateji ?... O değişikliği yapan FIVB, siz değilsiniz !... 2014'te ilk kez 24 takımlı Dünya Ligi uygulamasının başlaması ile son 8 takımın oynadığı farklı bir yapıya kabul edildik. Bu değişiklik olmasa, Dünya Ligi gene 16 takımla oynansa siz nasıl bir strateji uygulayacaktınız ?...
Ama "Milli takımlar hedeflerine ulaştı mı?", "Seyirci sayılarının artırılması için neler yapıyorsunuz?" sorularının cevabı, daha doğrusu cevaplayamaması dışında, Mutlu Başkan'ı daha rahat, daha iyi bir hatip olarak gördüm... Tabii burada kendisini üzmek istemeyen Ufuk Soygür'ün profesyonelce hazırlanmış (!) kolay sorularının önemi büyüktü ?...
Bir de şu "kurumsal iletişim departmanı" na takıldım. Mali Kongreye sunulan Faaliyet Raporunda ve her mecrada bu departmanı kurarak (Aslında var olanın adını değiştirdiler ya, neyse !..) ne kadar önemli bir iş yaptığını anlatan Başkan, olumsuz giden her konuda bu departmanın çalıştığını söyledi... Lige sponsor bulmaya çalışıyormuş, salonlara seyirci çekmeye çalışıyormuş... Yani kötüye giden her konu bu departmanın sorumluluğundaymış ?...
Gerçi iyiye giden bir şey de pek göremiyoruz ya...
MUTLU BAŞKAN'A AÇIK TEKLİF...
Mutlu Başkan, kendisine güveniyorsa, dilediği tarihte, dilediği bir TV veya Radyoda, yanına arzu ettiği kadar yol arkadaşını, yandaşını, hamisini (!) alıp, arzu ettiği program sunucusunu da tercih ederek, tüm sorularıma açık ve net cevap vermeden masadan kalkmamayı, bir saniye bile sansür, makaslanma uygulanmayacağını taahhüt ederek canlı yayında karşıma çıksın ?...
“O kadar uzun süre kimse yayın yapamaz !...” düşüncesine karşın, her hangi bir internet sitesi kameraları ne güne duruyor ?...
Hodri meydan !... Hem onca iddia karşısında kendini, federasyonu aklasın hem de beni madara etsin; benden de yazılarımdan da eleştirilerimden de kurtulsun ?...
SOKULLU ÜMİT PAŞAYA ÇOK ÖZEL...
Bak Sevgili Ümit Kardeşim;
Türk Voleybol Hakemliğinin gururu arkadaşım; bizlere uluslararası platformda onur kazandıran dostum;
Göreve geldiğin günden beri, tartışmasız tarihin en kötü federasyonunda planlı, programlı, otoriter ve çalışkan kimliğinle, büyük fedakarlıklarla işinden zaman ayırıp hakemlikte dünya devi kariyerinle çok iyi işler yaptın... Alkışlarımızla ve büyük beklentilerimizle Assolist gibi çıktığın sahnede, federasyonun altın halkası MHGK'nin başında, hayranlıkla seyretmeye başlamıştım ki gelen şikayet ve yakınmaların ardı arkası kesilmedi... Son aylarda bu yakınmalar giderek artınca radarlarım kendiliğinden refleks becerileriyle size dönüverdi...
Böyle olunca da geçen yazımda şöyle üzerinden genel olarak geçerek, çok da fazla ayrıntıya girmeden, önde gelen aksaklıkları bana ulaşanlarla yetinmeyip araştırarak kaleme aldım...
Biliyorsun, reklam sektöründe çalışmıyorum... Bakkaliye dükkanı işletmiyorum; evlilik programı yani çöpçatanlık da yapmıyorum... Üstelik bana inanan ve sayıları bazı insanları (!) ürkütecek, rahatsız edecek kadar fazla olan okuyucu kitleme doğruları ve yanlışları, bilgim, tecrübem ve hassasiyetimle yorumlar katarak aktarıyorum; işim bu...
“MHGK DOSYASI” seni üzmüş, karizman üzerine minik bir çizik atmış olabilir ?... Hatta bana kızmış, öfkelenmiş, diş bilemiş, içinden sövmüş de olabilirsin ?...
Ama bu sana uluorta, spor salonunun ortasında, 5-10 metre öteden, aklınca, bana gönderme yapma hakkı vermez !...
Geçen pazar günü Burhan Felek'teki bir maçtan sonra uzaklarından geçerken, senin ziyaretlerin sayesinde reytingi yükselen (!) VOLEYBOLX sitesinin bir yöneticisine ve o an konuştuğu kişiye “Yanındakine söyle kendilerini kullandırmasın !...” diyerek gönderme yapman, sana hiç yakışmadı... Böyle fiyaka ve delikanlılık olmaz !... Her zamanki gibi bana bir telefon açar; derdini, rahatsızlığını paylaşabilirdin... Düzeltilmesini istediğin bir şey varsa da birinci ağızdan derhal düzeltirdim ?...
Ben yazımı hazırlamadan ve teslim etmeden önce, dürüstlüğüm gereği, seni ve yardımcın sevgili Suat Carlı'yı defalarca aradım, ulaşamadım, geri dönüşünüzü de sabırsızlıkla bekledim... Amacım iddialarla ilgili görüşlerinizi almak, değerlendirmekti... Yazımı editörüme teslim ettikten sonra da sevgili Carlı'nın bir SMS mesajı sonrası arayıp görüşebildim; sana mini mesajlar yolladım ?... Yani kısacası seni baştan üzmemek için bazı bilgileri ilk ağızdan alma düşüncesindeydim... Olmadı?...
Sayfalarım gene her türlü açıklamana ve tekzibine açıktır... Olduğu gibi de yayınlama sözü veriyorum... Uzaktan sesli görüntülere girmeyelim !... Hele böylesine basitce ?...
Baki saygılarımla...
Aşağıda gene bazı Gözlemci ve Hakem yakınmalarını atlamayınız ?...
Bu arada gittikçe çoğalan bazı iddiaların açıklığa kavuşması için, Sokullu hocanın, başından sonuna kadar çift kamerayla görüntülediğini vurguladığı Bursa, Adana, Marmaris, Ankara seminerlerini hep beraber birlikte seyretmeyi teklif ediyorum... Ümit ediyorum, bu gerçekleşir, herkesin önünde “Kul hakkı yersem Allah benim belamı versin !..” diyen Sokullu hocama iftira atanları, haksız suçlayanları da bellemiş olur, gereken cevabı bu sütunlardan veririm...
BİR SIKI VOLEYBOL SEVER VE PAYLAŞIMLARI...
“Hocam ellerinize, yüreğinize sağlık. Merak ettiğim ve sormak istediğim konular var. Müsaade ederseniz, biraz vaktinizi alabilir miyim ?” diye söze giren Ankaralı, maç kaçırmayan bir voleybol sever maç programlarının neye, hangi kıstasa göre yapıldığını öğrenmek istediğini belirtmiş...
Geçtiğimiz pazar Ankara'da oynanması gereken programdaki Zıraat Bankası – Fenerbahçe'nın ertelenme sebebini merak etttiğini, bu konuda her hangi bir açıklama yapılmamasının federasyonun bir ayıbı olarak nitelendirdiklerini vurgulamış...
Kısa bir araştırma yaptım, federasyondaki kuşlarımın bana aktardığı, bu maçın genç Milli takımında bulunan oyuncular yüzünden ertelendiği yönünde...
Aynı kişi, sonrasında da beni arayarak, Zıraat Bankası – Maliye MP maçının hemen sonrası da salondan beni arayarak bir hakem skandalının yaşandığını söyledi... Maçın hakemleri Onur Hoşnut ve Bilal Çağlar'ın 2. sette Zıraat'ı resmen doğradıklarını, 3. sette de verdikleri kararlarla Maliye'yi oyundan düşürdüklerini iddia etti...
Hemen akabinde o maçı seyretmiş olan bir dostu arayarak konuyu bir de ondan dinledim... Yorumlar araya karbon kağıt konulmuş gibiydi... İkilinin maçı gerçekten kötü yönettiklerini öğrendim... Zaten maç da seyir zevki açısından çok kötü geçmiş... Gözlemcinin raporunun da hak edilenin çok üzerinde olduğu haberini aldım...
Daha önce de yazmıştım... Hakemlerin taraf tuttuklarına inanmayanların başında yer alıyorum... Ancak son 2 sezonda MHGK'nin tüm çabalarına, eğitim ağırlıklarına ve mesailerine karşı çoğu hakemin formsuz oldukları ve bazı maçları çığırından çıkardıkları hepimiz tarafından görülmekte... Gerçekten 48 yıllık voleybol yaşamımda hiç bu kadar hakem şikayeti ve yakınması gördüğüm, duyduğum sezon yaşanmadı ?...
Bunda kapasite eksikliği kadar, hakem atamaların da rolünün büyük olduğunu düşünüyorum... Hakem performanslarının bu denli düşük oluşunu üzerlerindeki baskı (!) ve MHGK'ya karşı yaşanan ve gittikçe tırmanan bir güven erozyonuna bağlamak da mümkün ?...
Bu arada bir ağabey olarak MHGK'yı açık ve objektif olmaya çağırıyorum... Tüm hakem ve gözlemcileri karşılarına oturtsunlar ve sadece dinlesinler... Umarım çok yararlı bir iş yapmış olurlar ?...
Şeffaflık... Şeffaflık... Şeffaflık...
Her şey, bu hoşlarına gitmeyen eleştiri dolu yazılarıma kızmasınlar, üzülmesinler... Sadece özümlesinler.. Gerisi gelecek, eminim...
BAYRAM DİKMENTEPE YAZIMDAN SONRA MAYIS 2015'E KADAR MAZERETLİ...
Geçen hafta oldukça ses getiren “MHGK DOSYASI” başlıklı yazımda sorduğum 14. soru şöyleydi :
“Bir MHGK üyesinin İzmir'de bir kulüpte resmen menajerlik yapmasının nasıl izah edilebileceği...”
Bir hamisinin (!) kalkıp bana methiye döşemesi, kısaca “Yok öyle şey !... Birilerinin dolduruşuna gelme, kafandan hayal mahsulü senaryolar yaratma hoca ?...” demesi sonrasında söz konusu MHGK üyesinin kartvizitini yayınlayarak sorduğum sorunun senaryo olmadığını kanıtlamıştım... Bu hafta da koçluk yaparken çekilen bir fotoğrafını yayınlıyorum...
Ancak federasyon ve MHGK kolayını bulmuşlar gene anında kurul listesine bir ekleme yapmışlar, “Mazereti nedeniyle üyeliği 30 Haziran 2015 tarihine kadar dondurulmuştur.” ibaresini eklemişler... Bir yandan da, “çaktırmadan toplantılarımıza da katılırsın, Epirden hoca da yazdığıyla kalır ?...” demişler... Yani şimdi yönetmeliği delmiş mi oluyorlar ?...
Yahu sizin işiniz gücünüz Epirden hocayı kandırmak mı ?... Hiç mi doğruları düşünmezsiniz ?... Bu şekilde aslında önce kendinizi, sonrasında da kamuoyunu, gözlemci, hakem ve kulüp idarecilerini kandırmış olmuyor musunuz ?... Bu ne biçim ilke böyle ?... “İşi kitabına uydurmak” buna denir işte ?... “Bravo” mu diyelim şimdi sizlere ?...
SEÇME (!) HAKEM YAKINMALARI...
“Merhaba Hasan hocam, yazdıklarınızı ilgiyle okuyorum. Bunların çoğu, hakemlikle ilgili terslikler daha birçok şey Ümit hocaya yazıldı, soruldu. Zaten bize ilk göreve geldiklerinde '7/24 maillerimiz emrinizde, ne olursa yazın, sorun.' demişlerdi. Ama sonrasında arkadaşlarımızın paylaşımları sonrasında samimi, içten anlattıkları yüzünden 6 seminerin 6'sında da isim verilerek tehditkar olarak 'onu yaparız bunu yaparız' dediler. Hele bie seminerde hilafsız 1 saat 45 dakika bir arkadaşımız isim vermeden de olsa anlatıldı, rencide edildi, hakemliğinin bitirilmesi gündeme geldi. İnternet mağduru birkaç kişiden özür dilendi, konu kapanır gibi oldu, ama birine ise hiç dilenmedi.. Onlar istiyor diye de bu spora ve hakemliğe, gözlemciliğe sevdalı kişiler pes edecek, bu denli emek ve mesai verdiğimiz, bir yerlere geldiğimize inandığımız görevimizi bırakacak değiliz! 7 yıl ara veren arkadaşların hakemliğe dönmesi ya da gözlemci olmasını, yıllarca klasman dışı kalıp 5 yıl plaj hakemliği yapmayıp uluslararası olmasını, il hakemi olup da gözlemci olanlarların liglerde maç yönetemeyecek, C klasmanda olan hakemin birden A klasman olamayacağını ve daha birçok şeyi gördük, üzüldük, morallerimiz bozuldu. Bizler şeffaflık, tarafsızlık, ağabeylik hocalık bekliyoruz, hakkımız yenmesin istiyoruz, hepsi bu. Bizlerin yanında yer aldığınız, sorunlarımızı dile getirdiğiniz için size ne kadar teşekkür etsek azdır... Saygılar sunuyoruz değerli hocam.”
“Sayın hocam yazınız yine mükemmel olmuş, inanın okurken bile zevk aldım, MHGK üyeleri ve yandaşları gerçekleri okurken suratlarını halini merak ettim.
MHGK’nin hakem ve gözlemci atamaları tamamen fiyaskodur. 2012-2013 sezonu başında göreve gelen MHGK hakem ve gözlemci atamaların da çok cömert davrandı, deplasman görevlerinde zirve yine onlardaydı, federasyondan kimse ilgilenmedi, çünkü seçim şoku ile şaşkınlardı ama 2013-2014 sezon seminerinde Ankara'da Federasyon Yönetim Kurulu üyesi sayın Akif bey “100.000 TL fazla harcadınız!” diye dert yandı. MHGK Başkanı Sokullu çıktı, herkesin gözlerine bakarak '2013-2014 sezonunda kimse deplasmana gitmeyecek herkes kendi ilinde maç yönetecek zorunlu olmadıkça deplasmandan hakem ve gözlemci gelmeyecek' dedi ve böyle uygulamaya koydu. Ender de olsa uyuldu, kendileri dışında sorun yoktu. İstanbul’dan Adana’ya, Tokat’tan Gaziantep’e 2.ve 3. Lig maçlarına gittiler (elimde listesi var) 2014-2015 sezonunda yine kendilerine cömert davranıyorlar, kısıtlama yok. Demek ki federasyon ikna edilmişti? Kendileri ve kendilerine yakın olanlar gidebilir ama MHKG dışında gözlemci ve hakemler fazla deplasman yapamazdı. Geçen haftadaki 1.lig derbi bayan maçına Konya’dan gelen gözlemci gibi Adana’dan da hakem geldi ki şaştık. Şimdi bu atama tamamen skandal. Maç Eczacıbaşı –İller Bankası, hakem Adana’dan T.K. Adana-İstanbul 940 km uçakla, en az 1.5 saat otobüsle en az 12 saat. Maç 69 dakika sürmüş, setler de 25-10, 25-14, 25-12 bitmiş. Yani 2 takım arasında uçurum var, bir başka değişle kolay maç. Şimdi bu atama sizce ne? İstanbul’da bu maçı yönetecek en az 20 tane hakem arkadaş var, hele İstanbul’a yakın illerde de en az bi 20 hakem daha var. Hakemi izleyecek deseler, bu maçta mı izleyecekler anlamadım. Bu savurganlık değil de nedir? Bu maça İstanbul’dan bir hakem verseler sadece maç parsı alacak, yani 216.00 tl ödenecek. Ama onlar Adana’dan getirdikleri hakeme 261 TL maç ücreti + 60 TL yevmiye +uçak veya otobüs ücreti yani en az 425 veya 450 TL ödenecek. Federasyonun parası ancak böyle savrulur? Buna benzer daha kaç atama var bir bilseniz?”
“Bölgesel lig görevlerinde hakem ve gözlemci atama görevleri de MHGK yapmakta.. İzmir'de bir takımda menajerlik görevi olan MHGK üyesi nasıl bir atama yapar sizce hocam?”
“MHGK da sistem kalmamış hangi hakemin hangi maça çıkacağı hangi gözlemcinin hangi maçlarda görev alabileceği keyfiyete bağlanmış. Düşünün her göreve talip MHGK üyeleri var, bölgesel lig maçlarına bile kendilerini atıyorlar. Bu kadar mı aç gözlüler anlayamıyorum. İllerinde en az 5-6 tane gözlemci var ama onlar kendilerini atıyor. Şaşılmayacak gibi değil.”
“Adana il temsilcisi ve MHGK alt kurul üyesi Y.C.O. geçtiğimiz hafta Adana'dan kalkmış İstanbul'a Uluslararası hakeme gözlemcilik yapmaya gelmiş? Amaç belli, kendi hakemini 1.lige taşımak. Bir kez daha anladık ki, her MHGK üyesi kendi adamına çalışıyor. Eğitim kurulunda adı olmayan 2 bayan hakemimiz eğitime neden gittiler acaba merak ediyoruz? Diğerleri top toplamayı kabul etmedi mi acaba dedik? Siz de olmasanız tam sahipsiz kalacağız Epirden hocam. Minnettarız. İnanın tüm hakem arkadaşlar arkanızda. Kimle görüşsem sizi el üstünde tuttuğunu söylüyor.”
“Hocam bir uzman soru da benden: 90 puan alan B klasmanı ? 76 puan alan C klasmanı ise 60 puan alan nasıl B klasmanı olur? Saygılar.”
“Galatasaray maçı gözlemcisi Adana'dan Y.C.O. Eczacıbaşı maçı baş hakemi Adana'dan T.K. Bizim hakemler evde yatsın? Böyle aleni torpil görülmüş şey değil.”
“Hocam anlatacaklarımın inanın eksiği var, fazlası yok. Adana-Mersin genç kız grup eleme maçında gözlemci Y.C.O. hakemler Mersin'den. Maç içinde hakem bir hata yapıyor, gözlemci ayağa kalkarak, 'Allah sizin belanızı versin, ben sizin arkanızda duruyorum, görev veriyorum bunun için mi? Şerefsizler!!!' diyerek dışarı çıkıyor. Daha sonra set bitimi gibi geri dönüyor. Bu arada daha neler neler var anlatacak, kıymetli vaktinizi almak istemiyorum. Adanalı antrenör arkadaşı ve kardeşi sayılırmış, hatta ona hakemlerle samimi olduğundan dolayı taraflı olduklarını bile söylediğine bizzat şahit olanlar var. Bu zat hakem arkadaşlarımı sosyal medyada kötüledi, hakaret etti. Maç bitişi küfürler havada uçuştu ama taraf gözlemci her nedense duymadı? Aksine rakip takım uslu durmadığı, yenilen hakkını aradığı için MHGK'ya kötülemiş. Hakemlar rapor yazdı MHGK oralı bile olmadı. Şimdi ödül olarak İstanbul'a gönderildi hem de onlarca daha kariyerli aarkadaşlarımızın üstüne. Bu kişiyi kendi bölgesinde bile soruşturabilir, marifetlerini öğrenebilirsiniz. Hele hele Mersin'de? Bir gözlemci hakeme karışamaz, bağıramaz, rapor yazar geçer, hakaret edemez, hele küfür hiç edemez, tehditde bulunamaz. Ümit hoca kendi maçında hata yapan hakeme böyle mi yapmış bugüne kadar? Gözlemcisine böyle mi öğütlemiş, kınıyoruz.”
“Hocam öncelikle sorunlarımaza değindiğiniz bizlere destek verdiğiniz için çok teşekkür ederiz. Bir gurup hakem adına konuşuyorum. Ne mutlu ki voleybol hakemi değilim, derdimden yenen haklarımdan yataklara düşerdim. Kayseri ve Gümüşhane olarak bizler Suat Koçer'den dertliyiz. Hakem kayırmaları had safhada. Padişah mübarek. Biz verilen görevleri elimizden geldiği kadar yapıyor, gece başımızı yastığa koyduğumuzda rahat uyuyoruz. Ya Koçer ?”
UTKU CAN : “PARA İNSANLARI BOZAR DİYORLAR DOĞRU MU ?...”
Okuyucularımdan Utku Can sonu seri sorularla biten bir yorunda bulunmuş...
Pası devanlı susma hakkını kullanan (!) Federasyona atarak asist yapıyorum...
“Değerli Hasan hoca voleybolun sesi Sayın Kayhan Kösemin köşesinde bu hafta oynanan GSDaikin Beşiktaş bayan voleybol maçının gözlemcisi Sayın Ümit Sokullu imiş. Maça üçüncü sette gelip gözlemcilik görevine başlamış. Nasıl bir şey bu hocam? İstanbul'da tek bir kişi istediği zaman maça gelip göreve başlıyor? Bu kaçıncı geç gelişler? Federasyon sormalı, böyle görev yapmalar doğru mu yoksa o kişinin dokunulmazlığımı var veya alınan görev ücretleri paylaşılıyor mu? Siz yazmıştınız yönetmenlikler hiç bir şey ifade etmiyor mu diye. PARA İNSANLARI BOZAR DİYORLAR DOĞRU MU?”
OSMAN AKLİCİ'DEN ELEŞTİRİ SAĞANAĞI...
Okuyucularım dan bir diğeri, Osman Aklici Federasyonu eleştiri sağanağına tutmuş... Yorumsuz, aynen yayınlıyorum...
“Sayın EPİRDEN, bırakalım bir kenara, sizin sorularınızı, belgelerinizi, iddialarınızı, TVF yönetiminin mali genel kurulu için hazırladığı gelir gider tablosu, sağduyu sahibi her insanı huzursuz edecek niteliktedir. Genel kurul üyelerinin ne dediğinin bence önemi yoktur. Sayın MUTLUGİL federasyonunun kamu vicdanını rahatsız eden tarafları vardır. O nedenle sizin 40 yıllık arkadaşınızın da o salondakilerden çok farkı yoktur. Belki de o salonda federasyonu aklamak zorunda kalanlardan biridir ve vicdanını yenmeye çalışıyordur. Tanımıyorum, belki de hayatı boyunca hiç ter akıtmamış, birileri ve ülkesi için bir şeyler yapmamıştır. Muhtemelen Eski başkan tarafından adam yerine konmamış, MUTLUGİL başkan kendisini önemsemiştir, aslında öfkesi eski başkanadır. Sayın MUTLUGİL federasyonu çok umurunda değildir. Belki de Türkiye Voleybol Federasyonunu İstanbul'dan sayın MUTLUGİL ‘in yönettiğine inanıyordur. Bence çok iyi bir dost değilmiş, üzülmeyin. Diğer husus hocam yazmayalım diyoruz, siz ve tespitleriniz insanı tahrik ediyor. Yıldırım görevlendirmelerle ve yorumlarınızla ilgili birkaç şey yazmak gerekirse, 28 ay bayağı uzun bir zaman, istediklerini alamayan ve önemsenmeyen biri için artık ihanet zamanı gelmiştir. İhanet eden her zaman herkese eder. Sitenizde yayınlanan plaj voleybolu tam sorumluğu görevi Sayın ÇAKMAK ‘ın vücut diline ne kadar yansımış. Videoya gelince, iyi takip ederiz ailecek, Karadayı dizisinden geçtiğimiz haftanın final sahnesi bu. Haksızlıklarla ve entrikalarla
savaşan Mahir KARA'yı yok etmeyi planlayanların hesaplarının tutmadığını anlatıyor. Sizi iyi tanıyan birisi göndermiş videoyu. Haklı mücadelenizde korkmayın yanınızdayız demek istiyor. İyi de hocam biz sizi nasıl takip edip bulacağız ve son anda yetişeceğiz ?”
BUNLARDA ALLAH KORKUSU DA YOKMUŞ...
Öyle belgeler yayınlıyorsunuz ki, federasyonun içerisinde bir ajanınız olduğu sürekli söyleniyor. Hatta bu yüzden yönetim kurulunun çok fazla yetki verdiği genel sekreter sürekli federasyon personellerini toplayıp isim vermeden sizi hedef alıp aramızda bir telekulağın olduğunu ve yakalarsa o kişinin sonunun hiç iyi olmayacağını (yaramazlık yapan çocukları azarlayan bir ilkokul öğretmeni) her defasında belirtiyor. Genel Sekreter personelleri toplayıp ajanı bulmaya çalışıyor.
Bu kişi, nasıl olduğunu anlayamadığımız bir şekilde genel sekreterliğe kadar yükseliyor ve sevmediği insanlar üzerinde baskısını artırarak işten atılmalarına sebep olabiliyor. İşten ayrılmak zorunda kalanlar arasında federasyonun en çalışkan personelleri de vardı. Tüm bunlar gidince federasyonda hemen tüm personeller kovulma korkusu yaşamıştı.
Tabii içeride personel politikaları konusunda anlatılacak çok şey var ama kısaca bazı YK üyeleri ilgisiz olduğundan bazıları federasyonu istediği şekle sokabiliyor. Satın almadan sponsorluklara kadar... Bu düzene uymayanlar da sindirilmeye çalışılıyor ya da işten atılıyor.
Son dönemlerde en çok yıldırma politikası (iş dünyasında mobbing diye tabir ettikleri durum) Barış Yarar ve Yunus Çat üzerinde oldu. Bu ay içinde ikisi de uzaklaştırıldı. Düzene uymadıkları ve sözde ajan oldukları için. Bu insanlarda hiç ahlak, insaf, Allah korkusu yok. Özellikle Voley Otel müdürü Yunus Bey için çok üzüldüm. Çok dürüst ve çalışkan bir insandı. Çoluk çocuğu var, kış günü işsiz kaldı. Sizin Hurşit Yazıları yüzünden olduğu söyleniyor. Güya size bazı bilgileri o sızdırıyormuş.
Federasyon Yönetim kurulu kurumsal anlamda ne olup bittiğini sorgulamıyor ve bazı kişilere sınırsız yetki verilmiş. Kendilerine sınırsız yetki verilen bazı amirler ve birim yöneticileri personelden ve Yönetim kurulundan habersiz şahsi menfaatler doğrultusunda işler yapabilmektedirler. Yani bazı güçler, bazı üyelerle kurdukları ilişki içinde tüm federasyonu parmaklarında oynatabiliyorlar.
Okuduklarınız, ismi bende mahfuz kişilerin bilgisayarından satırlara dökülenlerden çıkardığım mix bir özetti... Çok düşündürücü ve bir spor teşkilatında görülmemiş nitelikte değil mi ?...
Bu konular önüme değişik kişilerden o kadar çok geldi ki artık tiksindim... Yaptığım araştırmalar sonunda tüm bu anlatılanların, abartı bir yana, eksik bile olduğunu dehşetle anladım...
İnsanın okurken kanı donuyor...
Ancak Allah korkusu olmayanlar, kul hakkı yemenin ne denli günah olduğunu bilmeyenler yapabilir bunları...
Bu insafsızlara, Atatürk'ün bir sözünü hatırlatmak istiyorum:
"Fikirlerini, duygularını ve teşebbüslerini gizli tutanlar, gizli vasıtalar uygulamaya girişenler mutlaka utanma ve sıkılmayı gerektiren, akıl ve mantığın haricinde hareket edenler olabilirler. Bu gibi işlere girişenlerin sonu ergeç acıdır." 1926 (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri III, S. 80-815)
Ey gafiller!.. Utanacak, sıkılacak, akıl ve mantık dışında iş yapmayanlar, yaptıklarını gizlemeye ihtiyaç duymazlar... Yaptıklarının insanlara ulaştırılmasından korkmaz, suçsuz günahsız insanların ekmeğiyle oynamazlar... Bu yaptıklarınız, gizlemeye çalıştığınız eylem ve ilişkileriniz olduğunu ve bundan sonra da olacağını gösterir... Benim dile getirdiğim iddiaların gerçekleri yansıttığını ve o iddialar dışında ortaya çıkmasından korktuğunuz daha neler neler olduğunu gösterir...
Ne Barış Yarar ne de Yunus Çat'ı tanımıyorum... Üç beş gün öncesine kadar isimlerini duyduğumu dahi hatırlamıyorum... Yazık değil mi bu insanlara ?... Yazıklar olsun size, kendinize çeki düzen vereceğinize insanlara işkence yapıyorsunuz; yazıklar olsun !...
Tekrar ve kutsal saydığınız ne varsa hepsi üzerine yemin ederek bu insanları tanımadığımı, bir kaç gün öncesine kadar isimlerini dahi bilmediğimi söylüyorum... Ne var ki benim yazılarım yüzünden maruz kaldıkları durumdan büyük üzüntü duyuyorum...
Şunu iyi bilin ve sakın unutmayın ki bu üzüntü, Atatürk'ün "Bu gibi işlere girişenlerin sonu ergeç acıdır." cümlesinde ifadesini bulan sonu görmenizi hızlandıracak...
FEDERASYONUN İÇİNDE RESMEN İSTİHBARAT BİRİMİ OLUŞMUŞ DURUMDA...
Duvarları çatlayan, temeli sarsılan Federasyonumuzda harıl harıl bir ekstra mesai harcanıyor... Bana ulaşan ve benim bizzat ulaştığım, sadece birer iddia niteliğindeki aykırılıklarla ilgili sorduğum onlarca soruya biraz saygı, birazcık da görevi icabı cevap vermesi gereken bazı Federasyon yöneticileri, buna ayıracağı zamanın kat be kat fazlasını “Ajan” avında (!) geçiriyor...
Kurdukları illegal istihbarat birimiyle tüm personeli yakın takibe almış durumdalar... Engizisyon Mahkemelerine benzer sorgulamalar yapılmakta, tehditler ve görülmemiş bir baskı ile “Ajan” tanımlamasını yaptıkları içerdeki kişileri bulmak için resmen seferberlik ilan etmiş durumdalar ?...
Masum personel üzerinde bu yoğun çalışmaları sürerken, paylaşamasalar da Yönetim Kurulu'nda herkes yanındakinden şüphe eder durumda... Toplantılarda hele bir telefon çalsın, bütün dikkatler ne konuşulduğu üzerinde yoğunlaşıyor ?... Af edersiniz, toplantı süresince içlerinden birinin tuvalet gereksinmesi olsa odadan dışarı çıkamıyor ?... Çünkü artık bu tip durumlarda konuşulanların, alınan kararların bir zamanlar anında paylaşıldığına (!) şahit olunmuş durumda...
Traji komik ?... Ah, Aziz Nesin veya Tekin Aral ağabeyler yaşayacaklardı da bu tabloyu kaleme alacaklardı?... Aslında başlı başına bir film senaryosu ?... Gülmekten kırıp geçirecek, geçirirken de düşündürecek ?... Boş vakit bulursam, bu konuyu senaryo haline getirmeyi çok isterim ?...
ZİHNİ ZEREN BU GÜCÜ VE CESARETİ KİMDEN ALIYOR ?...
Yazmayım dedim, gene dayanamadım...
Saygısızca ve fütursuzca yapılan hareketlere huyum kurusun, duyarsız kalamıyorum...
Geçen hafta pazar günü gökten zembille indirilen ve Burhan Felek Spor Salonu amirliğine getirilen Zihni Zeren'in basın mensuplerına haddini aşan kaba hareketi ve konuşmaları tüm hafta boyunca sinirlerimizi gerdi...
Basın odasında ikram edilen neskafeyi, hemen önünde basın tribününe çıkan arada bekleyen bu arada bir taraftan da ısınan takımları seyrederken yudumlayan M. Korhan Gün'e yaklaşan Zihni Zeren, sert ve kaba bir üslupla “Bardağı çöpe at, kahveyle giremezssin. Yasak !...” emrini verince ortalık bir anda gerilmiş ?... Ardından da TVF basın sorumlusu Mehmet Ali Yaman'a bağrarak ve parmağı ile basın trbününü işarat ederek. "Şunlara söyle. Her şeyin bir kuralı var. Kurallara uysunlar" diye çok yüksek sesle herkezin duyacağı şekilde söyleyince bardak taşmış...
Karşısındakine çocuk azarlar gibi bir eda ile bu büyük saygısızlığı yapan Zihni beyin bu gücü ve yetkiyi kimden aldığını araştırdım, sonunda gene elimi soktuğum taşın altından Mutlu Başkan ve Ekşi Başkan vekili çıktı...
Meğerse salonun içinde, basın tribünlerde bardakla sıcak soğuk içecek taşımak, içmek 2 yıldır yasakmış da haberimiz yokmuş ?...
Dünyanın hiç bir çağdaş ülkesinde böyle bir yasağa, benzer bir yoz uygulamaya rastlamanız mümkün değil ?...
Şimdi gene sorularım var Mutlu Başkan'a ve Ekşi Başkan vekiline ?...
Bu emri gerçekten sizler mi verdiniz ?... Hangi gerekçeyle ?...
Bu yasağı görebileceğimiz bir yönetmelik var mı ?... Varsa nerede, açıklayın ?...
Ayrıca bu yakışıksız davranışı yapan Zihni bulanık amiri kim, hangi kıstaslara göre bu kendisine bol gelen mevkiye getirdi ?... Her hangi birinizin iş ortağı ile yakınlık derecesi olduğu iddia ediliyor, doğru mu ?...Torpil kimden ?...
Şimdi beni iyi dinleyin !... İstanbul'a geldiğimde elimde çay veya neskafe bardağıyla salona gireceğim, maçı basın tribününden seyredeceğim...
Aynı saygısızlığı bana da yapmayı bir deneyin bakalım ?...
Şaşılacak şey... Federasyonun işi gücü kalmamış, nelerle uğraşıyor ?...
Bir ilköğretim öğrencisi bu çiğliği ve saygısızlığı yapmaz !...
Çok yazık !... Çok...
*YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Media Plus Yayın Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Köşe yazarlarının düşünceleri, fikir ve yazıları kendilerini bağlar. Sitede yayınlanan yazılar, mesajlar ve yorumlardan yazarları sorumludur. Voleybolx.com bundan imtina eder ve hiçbir sorumluluk kabul etmez.