OFSAYT OSMAN...
Eski Yeşilçam filmlerinin tadı bambaşkaydı...
İşte onlardan biri...
"OFSAYT OSMAN"...
Final sahnesi...
Büyük oyuncu SADRİ ALIŞIK'ı özlemle anıyorum...
Aynı karelerde yer almalarına karşı ebediyete intikal etmiş bulunan;
Aziz Basmacı, Kadir Savun, Nubar Terziyan, Hüseyin Baradan, Vahi Öz ve Çolpan İlhan'ı da rahmetle anıyorum...
Bu çok zengin kadroda yaşayan 2 efsane de Filiz Akın ile Ajda Pekkan...
Bu filmi ve final sahnesini neden gündeme taşıdığımı soranlarınız olabilir ?...
Özlemim "OFSAYT OSMAN”lara...
Etrafınıza iyice bir bakın...
Hırsızları, namussuzları, hayasızları, yüzsüzleri bir kenara ayırın...
Şimdi cevap verin bana... Kaç tane "OFSAYT OSMAN" görebiliyorsunuz ?...
Oldukça zorlandığınızın farkındayım ?...
Geçen köşe yazımda "KARABIYIK BAŞKAN ŞAŞIRTTI..." ara başlıklı yazıma, Erol Ünal Karabıyık nazik bir üslupla cevap verdi...
İlkelerim doğrultusunda aynen yayınlıyorum...
“Sayın Hasan Uğur Epirden,
Türkiye Spor Yazarları Derneğinin davetlisi olarak katıldığım 'TSYD 52.YIL SPORUN ZİRVESİ SEMİNERİ' nde, Aydınlık Gazetesi Spor Müdürü Sayın Anıl Budak'ın isteği üzerine yaptığımız söyleşide söylediklerim sizi şaşırtmış.
Hatta; 'KARABIYIK BAŞKAN ŞAŞIRTTI...' başlıklı yazınızdaki ifadenizle 'Karabıyık da popülizmi mi seçti ki, kendisini voleybol tarihinden, fotoğraflarını salonlardan söküp atmaya çalışanlara iltifatlar yağdırıyor?' diye düşündürmüş.
Öncelikle okuduğunuz metin, yarım saat süreyle Sayın Budak tarafından yöneltilen sorulara verdiğim cevaplardan, (doğal olarak) seçilen bazı bölümlerin özetlenerek yayınlanan halidir.
Seçilenler içinden, bir de siz bazı cümleleri cımbızla seçip alınca, ortaya benim fikrimi tam olarak yansıtan bir metin çıkabilir mi?...
Bu sohbette kişilerin değil, Türk sporunun ve voleybolumuzun değerlendirildiğini de özellikle belirtmek isterim.
Tekrar etmek gerekirse, okuduğunuz metin bana sorulan sorulara verdiğim cevaplar içinden seçilen bölümlerin, bir bütün olarak değerlendirilmesi gereken, özeti olmakla birlikte;
1. 'Sayın Karabıyık'ı hep doğruları söyleyen, asla lütfen konuşmayan kişiliğiyle ...' şeklinde ifade ettiğiniz kişiliğimi aynen muhafaza ediyorum. Hatır için ya da lütfen konuşmadım; bundan sonra da konuşmayacağım. Söylediklerim, inandıklarımdır.
Sizin hoşunuza gitmese de, ülkemizin en başarılı spor branşının voleybol olduğuna da, Türk voleybolunun önünün çok açık olduğuna da inanıyorum.
2. 'Bunlar değil mi kendisini milli maçlara davet etmeyen, yaptığı salonlara gelmesine tahammül edemeyen, çok değer verdiği Cengiz Ağabey'in cenaze töreninde dahi birkaç cümle söylemesini çok görüp yok sayan?..' cümleniz, benim bu davranışlara, voleybola zarar vermek pahasına da olsa, aynıyla mukabele etmemi beklediğinizin ifadesi değildir umarım. Zira; 'Herkes kendisine yakışanı yapar.' Öyle değil mi?
3. Yazınızı bitirdiğiniz, 'Seçtiği bu yol kendisine hayırlı olsun, ...' aşeklindeki dileğinize teşekkür ederim. Ancak bu yolun, yeni seçtiğim bir yol olmadığını; kendimi bildim bileli davranışlarımı ve sözlerimi konjonktüre bağlı olarak, kişsel fayda beklentileriyle değil; toplumsal faydayı her zaman önde tutarak belirlediğimi özellikle vurgulamak isterim.
Oysa siz, yukarıda maddeler halinde gerekçeleriyle sıraladıklarımı bana yakıştıramadığınızı ifade etmişsiniz; canınız sağolsun.
Ama ben, hoşunuza gitmese de bu şekilde davranmaya devam edeceğim. Çünkü bana yakışanın böyle davranmak olduğunu düşünüyorum...
Saygılarımla.
Erol Ünal KARABIYIK
ÜNER & EVREN YAYINCILIK A.Ş
YÖNETİM KURULU BAŞKANI”
Kuşkuluculuk (Şüphecilik/Septisizm), insan ilişkilerinin bozulduğu, menfaatlerin bencilikle yoğrulduğu, “acaba” ların artıp güven duygularının azaldığı günümüzde artık hemen hemen herkeste görülen, insan beynini didikleyen bir psikolojik rahatsızlıktır...
Bu rahatsızlığı tetikleyip müzminleştiren en önemli etken, kişinin yaptığı yanlışlar ve özellikle illegal yaşantısıdır...
Kuşkuculuk, korkuyla da iç içedir...
Bugün çok yanlış işler yaptıklarını yakından gözlemlediğimiz, ciddi iddialara ve sorduğum sorulara cevap veremeyen, bu sorulara malzeme olan, gizli kalacağını zannettikleri karar ve eylemlerinin elime ulaşmasının gizemini (!) işlerini güçlerini bırakarak çözmeye çalışan Türkiye Voleybol Federasyonu Yöneticilerinin içine düştükleri durum, yukarıda yazdıklarıma canlı iyi bir örnektir. Bu durum ayrıca traji komiktir, tam bir mizahi malzemedir...
Onca özelin kucağıma sıçramasının sırrını çözmek için bir yandan ajan gibi çalışıp fazla mesai (!) yapar, personele tehditkar faşist baskılar uygularlarken diğer yandan da birbirlerinden kuşku eder duruma gelmişlerdir... Zaten bunun örnekleri yakın geçmişte görülmüş; içeride olup bitenlerin bana ne şekilde anında sızdığı bizzat kendi içlerindeki bir yol arkadaşları (!) tarafından açıklanmıştı...
Hal böyleyken, bilgi sızıntısının (!) kaynağını aralarında değil de konularla alakası olmayan masum personelde aramaları düşündürücüdür ?...
Bu telaşın, bu paniğin sebebi nedir ?... Bu davranış, işlerini düzgün yapamayanların korku dolu tipik çırpınmalarından başka ne olabilir ?...
Bir zamanlar şeffaflıktan, paylaşımcılıktan bahsedenlerin, açığa çıkmasından endişe duyduğu şeyler ancak usulsüz, hukuksuz, keyfi ve hesap verilebilirlikten, şeffaflıktan uzak icraatları olabilir... İnsanın aklına başka bir olasılık gelmiyor ne yazık ki ?...
“Gölgelerinden Kuşkulananların Federasyonu” hala susma hakkını kullanmakta ?...
Özel toplantılarda, ayak üstü sohbetlerde, şahsi ince ziyaretlerde yazılarıma anında laf yetiştiren Federasonumuzun, iş genele gelince, voleybol ailesi huzurunda sorduğum “Uzman Sorular” karşısındaki bu sağır-dilsiz rolünün amacı da yamacı da artık iyice bilinmekte...
İşini düzgün yapan dürüst, namus ve haysiyetine düşkün insanlar, haklarında bir iddia, bir itham varsa, "Bunu kim sızdırdı ?..." diye değil; "Ben acaba böyle bir hata yapmış olabilir miyim ?..." diye düşünür; araştırır, dahası kendisini aklamaya çalışır...
Kendisine güvenen yönetici "Aman gören, duyan olmasın. Tedbir alalım..." demez !... Mesaisini, performansını; işlerini gizli saklı yapmak, söylediği, yaptığı, imzaladığı şeyleri saklamak için harcamaz... Şeffaflıktan çekinmez, korkmaz... "Kim ne biliyorsa çıksın açıklasın, gerekirse TVF personeli de istediği kişiye, istediği bilgi ve belgeyi versin, bizim yanlış işimiz yok ki korkalım, saklayalım..." der...
Siz personelinizle uğraştıkça bana daha çok bilgi, belge akıyor... Eyyy, TVF'nin becerikli yöneticileri şunu iyi bilin; siz hırçınlaşıp eziyet ettikçe, ben üstü kapalı iddiaları daha açık yazacağım...
“Dillere destan olan, tarihe belgesel olarak şimdiden geçmiş bulunan “HURŞİT YAZILARI”mda, Ankara'da kotarılan akçeli işleri gören Federasyonumuzun İstanbul cenahının "Biz göreve dostça, birlikte, paylaşımcı yönetim iddiası ile geldik. Böyle dostluk, böyle birlik, böyle paylaşım, böyle paydaşlık mı olur ?... Araba kiralama işleri, sosyal medya yönetimi, medya planlama, medya takip, organizasyon ve elektronik işleri bende; siz karışmayın..." dediğini, elinde genç medyacıların var olduğunu, bu gençlerin verdikleri hizmetin karşılığını, TVF'ye her ay binlerce liralık faturalar keserek aldıklarını, Federasyondan bazı görevlilerin, küçücük işler karşılığında ödenen bu yüksek bedellere anlam veremediklerini, "Biz her gün üç beş dakika ayırarak bu işi yaparız." demeye kalktıklarında "Siz bu işlerden anlamayacağınız için biz 'kurumsal iletişim ve pazarlama birimi'ni kurduk. Boyunuzdan büyük işlere yeltenmeyin. Siz becerebilseydiniz, bu birimin adı 'Basın Yayın Ve Halkla İlişkiler Birimi' olarak eski halinde kalırdı; siz anlamaz, siz beceremezsiniz, bu işleri mutlaka para ödeyerek yaptıracağız." denildiğini paylaşmıştım...
PLAJDA KİM HANGİ TAKIMDA OYNUYOR ?...
Dilimde tüy bitti, kalemim eskidi, defalarca yazdım, hatta sevgili Cengiz Tokgöz de yazdı, Plaj Voleybolu Ligi’nde yer alan takımların adları var ama o takımları oluşturan sporcular belirtilmiyor ?... Hangi takımda kim oynuyor belli değil ?... Bu ter akıtan sporculara da saygısızlık olmuyor mu ?...
Kimine göre takım ismi, kimine göre sporcuların ismi, bana ve benim gibi düşünenlere göre de takım ve oyuncuların birlikte isimleriyle anılmaları önemli ve de uygun… Bence müsabaka sonuçları şu şekilde verilmelidir :
KAŞARSPOR (Hasan-Hüseyin) : 2 - GRAVYERSPOR (Ali-Veli) : 1 veya,
(Hasan-Hüseyin) KAŞARSPOR : 2 - (Ali-Veli) GRAVYERSPOR : 1
Bu arada “Hangi Hasan ?... Asan mı, basan mı ?...” gibi klasik bir merak sorusunun (!) da sorulmaması için soyadları da yazılsa ne iyi olur ?...
Ama nato kafa, nato mermer !...
Bizler söylüyoruz ya, federasyon tam tersini yapmaya kendisini kurgulamış durumda ?...
Kimin kaybettiği ortada...
Anlayamayanlar, bunu özümseyemeyenler için şafak vakti (!) yaklaşıyor...
NİYE SEYİRCİ İSTATİSTİĞİ TUTULMUYOR, PAYLAŞILMIYOR ?...
Bir okurum ısrarla sormuş;
Türkiye'de voleybol maçlarında seyirci rekoru kaç, hangi maçta kırılmıştır ?...
Liglerde bu yıl en çok seyirciyi hangi maç toplamıştır ?...
Gene bu yıl en az seyircili maç hangisidir ?...
Bir diğer okurum da TVF'nin şifreli yayınlar için özel kanaldan aldığı parayı merak etmiş, eklemiş; “Bu zihniyet yarın Milli maçlarımızı da şifreli yayınlatır ?...”
Biliyorsunuz, dilimde tüy bitti, kalemim eskidi, defalarca yazdım, Lig maçlarında biletli seyirci girişi basına dağıtılsın, istatistiği tutulsun !...
Sanki çok zor ?... Gişe kapatıldığında bu rakam zaten belli ?...
Paylaşımı neden sır olarak kalıyor ?...
Bunda saklanacak ne var ?...
Sanki bizler sayamıyor muyuz ?...
Parmak hesabıyla üç aşağı / beş yukarı görebiliyoruz... İstesek istatistiğini de bu şekilde tutarız ?... Ama bu bizim vazifemiz değil ?...
İş atmaya gelince mangalda kül bırakmayanlar bizlerle bunu da bir paylaşsalar, paylaşsalar da içimize su serpilse ?...
Söz seyirciden açılmışken, federasyon ve görevlendirdiği, hazırdan paralar saçtığı, pek bi marifetli Marketing bölümü bu konuda, yani salonlara seyirci çekmek için ne gibi hazırlıklar yapmaktalar ?... Hazırlığın icraata dönüşmesi için liglerin bitimi mi beklenmekte ?... Seyirci günden güne azalıyor... Lig maçları, derbiler hariç (ki onların da rekoru 7500 kişilik salonda 2500, yani salonun üçte biri...) 20 ila 200 biletli seyirciye oynanmakta... Milyonlarca dolarlık liglerimize yatırım yapan kulüpler için gerçekten büyük handikap... Her an küçülme yoluna gidebilirler, hatta, Allah korusun, çekilebilirler ?... Ben kulüplerin yatırımlarının karşılığını alabildiklerine inanmıyorum...
İLKÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİNE GİRİŞ ÜCRETSİZ OLSUN !...
Federasyon fabrikatörlükle (!) voleybola “Gel gel” yapmaya devam etsin, buna sonuçları orta ve uzun vadede görmeden koyu eleştiride bulunmak istemiyorum ama, çok daha fazla voleybol sevdası aşısını tüm ilk öğretim öğrencilerine ve de öğretmenlerine maç girişlerini ücretsiz yaparak gerçekleştirebilir...
Bu arada bir başka önerimi yıllanmış olsa da tekrarlayayım...
Tüm eski voleybolculara birer serbest giriş kartı çıkarılsa, ayda bir de olsa, maç öncesi bir araya getirilse, hazır bir araya gelmişlerken genç nesillerle birer sohbet paneli düzenlense ne güzel olur ?... Onların çoğu vefasızlıktan, anılmamaktan söz etmekteler... Hatta unutulduklarını düşünerek küsmüş durumdalar ?... Onların tribünde yer almaları salona renk getireceği gibi, geçmişi genç nesillere taşımanın da yolları açılacaktır eminim ?...
Ama nerdeeeee federasyonumuzda bu mantık, özveri, vefa ve samimiyet ?...
BİR GRUP HAKEMİN ORTAK ŞİKAYETLERİ...
Bir grup hakem evvelki akşam beni telefonla aradı... Öncelikle içki masasında olmadıklarını vurguladılar... Alabildiğim notları özetliyorum...
“Sayın Epirden Hocamız,
Öncelikle bize sahip çıktığınız, sözümüz, gözümüz olduğunuz için minnettarız. İnanın Hocam, hakem ve gözlemcilerin yüzde doksanı yanınızda ve sizi çok seviyor, sayıyor.
Bizim Sokullu hocamıza ve ekibine saaygısızlığımız ve müdahalemiz söz konusu olamaz. Ancak yaptıkları yanlışlıklar, keyiflerine göre görev dağıtımı, eskiler yeniler ayırımı yapmaları, bazılarımızı fişlemeleri çoğumuzu soğuttu.
Maillerimize cevap verilmiyor. Sınavda aldığımız puanlar bildirilmiyor, bizden saklanıyor. Sınav bahane, keyfi klasmanlar ve atamalar şahane. Sınav sistemi yanlış. O kadar kişi kucak kucağa birlikte kağıt yazıyor. Çoğu görüntüler flu. Her zaman her yerde internet bağlantısı yok, olanların çoğunun hız problemi var.
Hakem tişörtü olarak satılan kıyafetler kalitesiz. İşportada çok daha ucuz ve iyilerini bulursunuz. Bir saltanat yaşanıyor. Hakkımızı helal etmiyoruz. Saygılar Hocam.”
İZMİRLİ BİR VOLEYBOL SEVERİN MEKTUBU...
“Değerli hocam; Bir MHGK üyesinin İzmir'de bir kulüpte menajerlik ve koçluk yaptığını sayenizde herkes öğrendi. MHGK tarafından, yazınız sonrası, bu hakemin mazereti nedeniyle üyeliğinin 30 Haziran 2015 tarihine kadar dondurulması da büyük ayıptır. Yani 'işini gör, gel' iznidir bu.
Bakın hakemimiz izninin ilk gününü nasıl değerlendirdi söyleyeyim. Geçen haftasonu İzmir'de Bölgesel Grup maçı vardı. Hakemimizin takımı Hires, rakibi Özateş'i hakemimizin başarılı amigoluğu ve şovmenliği ile 3-2 yendi. Maçın gözlemcisi Faruk Ekinci, hakemleri ise Özlem Özdemir ve Gülay Kalfaoğlu idi. Hakemimiz bu kez tribünde maç boyu amigoluk (!) yaptı. Sahaları takımıyla beraber değişti, bir sahanın içine girmediği kaldı. Bağırdı, çağırdı, hakemleri etkiledi, maçı Özateş 3-1 kazanmak üzereyken 4. sette profesyonelce çalınan 3-4 düdük maçın kaderini değiştirdi. Buna rağmen maçı normal şartlarda Özateş 3-1 bitirdi, ancak gözlemci baş hakemle konuşarak bitmiş 4. seti tekrar başlatmasını sağladı. Set oradan dönerek Hires'in oldu. O moral bozukluğu ve stresle yaş ortalaması çok küçük olan Özateşli kızlar maçın 5. setini de verdiler.
Bir MHGK üyesi hakemin bu davranışlarını ve de bu davranışlarına göz yuman MHGK'yı protesto ediyoruz. Çok çirkin, yakışmayan şeyler bunlar.”
Yazıyı okumak için tıklayınız...
UNUTULMAYACAKSIN !...
Yüreğim hala yanmaya devam ediyor... Doğuşspor - Galatasaray Genç kızlar İstanbul Şampiyonluğu maçıydı... Maçı 3-1 kazanarak şampiyon olmamızda rolü büyüktü... O kadar ters smaçördü ki, nereye nasıl vuracağını kestirmek güçtü... Rakip Galatasaray'ın koçu Turhan Kesim ona bir türlü blokta ve defansta çözüm bulamadı...
İzmir'de yapılan Türkiye finallerinde ise İstanbul'da yendiğimiz Galatasaray ve Eczacıbaşı'na 3-2'lik skorlarla yenilerek 3. olmuştuk... Galatasaray maçında 5. seti alsaydık gene averajla Türkiye Şampiyonu olacaktık, ama o seti 13-15 verdik, olmadı... Çok üzgündü...
Ancak sadece 1 hafta sonra şampiyonluğu kaptırdığımız Galatasaray'ı İstanbul Bağlarbaşı Spor Salonunda BTGM İstanbul İl Müdürlüğü Kupasında 3-0 yendiğimiz maçta takım da, o da müthiş oynamıştı... Maç kağıdını hala saklarım... Setler; 15-11, 15-7, 15-12 bitmişti...
Şampiyon Doğuşspor kadrosu yıllar sonra bile tam kadro her ay bir araya gelmekte... Anuş'u da daima yanımızda hissetmekteyiz...
Tanya, Nuray, Seda, İpek, Bengü, Katya, Esra, Eflan, Belgin, Cemile, Nur (K), ve tabii ki ANUŞ BAKIŞ...
Bu tabloda o gün yer almamış olan diğer sporcularımı da saymak istiyorum...
Gül, Ani, Nadya, Karin, Asuman, Sibel, Sirpuhi, Ferda...
Yandaki fotoğrafta ise İstanbul Üniversitesi olarak 1977 yılında Türkiye Şampiyonluğu yaşadığı final maçı sonrası mutluluğu günümüze taşımakta...
Lale (Şişli), Yüksel (Vinylex), Anuş (Doğuşspor), Petek (Altınyurt), Figen (Bağlarbaşı), Sirun (İÜSBK) ve Fügen (Galatasaray)...
MÜZEYYEN ABLAYI DA GÖKYÜZÜNE UĞURLADIK...
O ATATÜRK'ten bize kalan son miras, ulu bir çınardı...
Işıklar içinde uyusun...
Ağlamakla, inlemekle
Ömür gelip, geçiyor...
Devası yok, garip gönlüm
Günden güne ah ediyor...
Feryadıma, efkarıma..
Kimse dindirse derdi yok...
Rahmetli Sadi Hoşses'in bestesi ve Müzeyyen Senar'ın emsasiz nefis yorumu ile muhteşem bir Nihavend...
Tek bir ekstra çalışmam olmuştu... Yıl 1977 veya 78'di... Bir şirket yemeğine bağlamıştım Müzeyyen ablayı... Her zaman olduğu gibi ekstra ücretini zarf içinde yüzdemi kesmeden tam verdim kuliste.. Bana % 10 yerine çıkarıp aynı zarf içinde yüzde 20 ödedi... Çok şaşırdım... "Çok çalıştın, yoruldun bu senin hakkın..." demişti... Işıklara bir hazin yolculuk daha...
YAKINDA TÜRKİYE HABER AJANSI'NDA YAYIN SIRASINI BEKLİYOR...
Bu köşe yazısı aynı zamanda www.turkiyehaberajansi.com ve www.turksporajansi.com sitesinde de yayınlanmaktadır...
*YASAL UYARI: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Media Plus Yayın Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Köşe yazarlarının düşünceleri, fikir ve yazıları kendilerini bağlar. Sitede yayınlanan yazılar, mesajlar ve yorumlardan yazarları sorumludur. Voleybolx.com bundan imtina eder ve hiçbir sorumluluk kabul etmez.