Hafta sonu başımızdan geçen bir olayı anlatayım, kararı siz verin. Beşiktaş Akatlar Spor Salonu’ndaki Beşiktaş-Galatasaray bayan voleybol karşılaşması bitmiş, ben, Alev Anakök ve eşi karşılaşmanın hakemlerinden olan Savaş Eskigülek tribünde son hazırlıklarımızı yapıyoruz. Bu arada Beşiktaş basketbol takımı elemanları salonda ısınmaya başladı.
Beşiktaşlı bir görevli gelerek işimizin ne zaman biteceğini sordu. Değerlendirme yaptığımızı, en fazla 5 dakika sonra bitireceğimizi söyledik. 2 dakika sonra, bu defa daha çok sayıda basketbol ve salon görevlisi gelip, antrenörün çalışma sırasında salonda hiç kimseyi istemediğini söylediler. Bizim, basketbolla ilgimiz olmadığını, işimizi hemen bitirip çıkacağımızı söylediğimiz halde ısrarlarını sürdürdüler. Bu tartışmada konuşmayla geçen vakit olmasaydı işimizin bitmiş olacağını söylediğimiz halde, toparlanmamız için ısrar edip, yönetici odasındaki interneti kullanabileceğimizi söylediler. Bıkıp toparlandık ve gösterdikleri odada işimizi 2-3 dakikada tamamladık. Ama, odada interneti açamadık, gazetelerimize salon dışından ulaştık.
Ben olayı anlattım, kararı sizler verin. Bu bir antrenör kaprisi miydi. Eğer öyle ise bu nasıl bir kapristir? İlgisi yok ya, diyelim ki basketbolla ilgimiz var. Salonda 5 dakika daha olmakla neyi elde ederiz. O kadar mı kendilerinden endişeliler? Yoksa totem mi yapıyorlar? O zaman da, “basketbol falcılara mı kaldı?” diye düşünürüm.
Ben 50 yılı epeyce geçen süredir bu işin içindeyim. Basketbolla da yıllarca uğraştım. Şimdi bize kapris yapanlar o zamanlar belki doğmamışlardı veya çocuktular Bugün bazılarını kaybettiğimiz (ruhları şadolsun), o nesilden yaşayanlar beni hatırlayacaktır. O zamandan bu yana basketbolun kurallarında çok değişiklikler oldu. Yani, şimdi basketbol karşılaşması seyrederken bir çok kuralı anlamak için yardım istiyorum.
Ha bir de şunu düşündüm. Bazı basketbolseverlerde “voleybol fobisi” var. Voleybolun elde ettiği başarıları hazmedemiyorlar. Hatta, uluslararası alanda elde edilen başarılar dahi onları rahatsız ediyor. Eğer neden buysa, buna haset (kıskançlık, çekememezlik) denir. Ben bunu hiçbir vatandaşımıza yakıştıramıyorum, hele de Ay-yıldızı göğüslerinde taşımışlarsa…
Basketbolda çok tanıdığım var, onlar alınmasın. Yazdıklarım sadece yanlış düşünenler için.
Başta da belirttiğim gibi, kararı siz verin…